Cezaevinden sanat merkezine

Reqa’da DAİŞ işgali sırasında işkencehane olarak kullanılan bina, Reqalılara ücretsiz sanat eğitimlerinin verildiği merkeze dönüştürüldü.

Reqa’da köklü bir geçmişi olan kültür sanat çalışmaları, kentin QSD tarafından özgürleştirilmesiyle yeniden canlandı.

Reqa Kültür ve Sanat Komitesi Eşbaşkan Yardımcısı Menaf El Musa, BAAS rejimi ve DAİŞ işgali dönemindeki zulmü, özgürleştirilmenin ardından hayat bulan sanat çalışmalarını ve sonrasını ANF’ye anlattı.

11 BÖLÜM BULUNUYOR

Kültür ve Sanat Merkezi, resim atölyesi, iş atölyesi, kültürün yenilenmesi, tiyatro, engelliler ve çocuklar, basın, divan, arşiv, müzik, idare gibi bölümlerden oluşuyor. Her bölümde 4-5 kişinin bulunduğu merkezin toplamda 45 esas üyesi var. Bu sayı gönüllüler dışında. Sürekli gidiş gelişlerin olduğu merkezde İngilizce, resim, müzik ve şiir eğitimleri veriliyor. Yine bağlama vb. müzik aletlerinin de eğitimleri var. Merkez, eğitimini başarıyla tamamlayan öğrencilere diploma vermeye hazırlanıyor. Merkezin tüm çalışmaları ücretsizdir.

BAAS ZAMANI CEZAEVİ

Menaf, BAAS rejimi ve DAİŞ tarafından cezaevi olarak kullanılan binanın sanat merkezine dönüştürüldüğünü kaydederek, “Burası BAAS rejimi döneminde siyasi istihbarata bağlı cezaeviydi. DAİŞ burayı tamamen hapishane yaptı. Biz burayı alıp Reqa Sivil Meclisi yardımıyla tamir ederek 31 Nisan 2019’da sanat merkezi olarak açtık” dedi.

ÖNCE ÖSO TALAN ETTİ

Menaf, bölgedeki tarihi ve kültürel eserlerin ilk önce Türk devleti güdümündeki ÖSO çetelerince çalındığını belirterek, “Müzeyi önce ÖSO talan etti ve birçok tarihi kültürel eseri çaldı. En büyük zarar da DAİŞ çetesiyle yaşandı. Müzenin tamamını talan ettiler. Tüm tarihi eserler, kitaplar çalındı. Müzeden geriye sadece duvarları kalmış. Bazı eserleri müze çevresinde yaşayan yurttaşlar saklamış ve koruma altına almıştı. Bizde ilk iş olarak müzeye yardım etmek istedik ve geriye kalan eserleri koruma altına alarak az da olsa özünü korumak istedik” diye konuştu.

BAAS REJİMİ VE DAİŞ ZULMÜ

Reqa Kültür ve Sanat Komitesi Eşbaşkan Yardımcısı Menaf El Musa, DAİŞ çetesinin işgali döneminde kentteki kültürel çalışmaları ve yaşanan zorlukları şöyle özetledi: “DAİŞ tümüne engeldi. Sadece Arap alfabesiyle duvarlara yazılar yazabiliyorduk. Çok yönlü bir çalışma olan kültür o dönem sansürlüydü. 4 yıllık zorlu bir süreçten kaynaklı mesleklerine icra edemeyen birçok sanatçı ve aydın kaçmak zorunda kaldı. Sanatçı ve aydın kesime dönük yapılan ihlallerden biri de zorla ‘şeriat eğitimine’ dahil edilmekti. Bunu yapmayanlar tecrit ediliyordu. Müzik aletleri çalan ve portre resim çalışmaları yapan kişiler hapse atılıyor, eşyalarına el konuluyordu. BAAS rejimi döneminde de kültür sadece kişiler üzerine yapılmıştır. Kültürün rolü o dönem bununla sınırlı kalmış. Bunun dışında yürümek isteyenler hapse atılıyor ve sorguya alınıyordu.”

ÖZGÜRLÜĞÜN ARDINDAN

Reqa’nın DAİŞ zulmünden kurtarılmasının hemen ardından zorlanmalara rağmen kültür sanat çalışmalarının başladığını belirten Menaf Musa, şunları dile getirdi: “Özgürleşmenin ardından Reqa Sivil Meclisi’ne bağlı Kültür ve Sanat Komitesi çalışmaları bünyesinde tarihi eser çalışmaları vardı. Ben de bu çalışmalara dahil oldum. Başta korkuyla başladık. Amacımız kalan tarihi yerlerin korunup sanat merkezinin açılmasıydı. Kültürümüze geri dönerek zenginleştirmekti. Başta çalışmalar doğrusu zordu. DAİŞ uyuyan hücreleri vardı. Yine dogmatik fikirler vardı. Bu oldukça etkiliyordu. Komitenin oluşturulmasından bir yıl sonra gönülden çalışan aydınlar olarak kültür ve sanat merkezi açma kararına vardık. Küçük bir yer olsa da bu kente hizmet eden bir yer açmak istedik. Reqa savaşında bildiğiniz gibi kentteki binaları yüzde 90-95’i zarar gördü. Sonunda şu an bulunduğumuz yeri alma sonucuna vardık. 4 yıllık karanlık sürecin ardından bir merkez oluşturabildik. Özgürleştirilmenin ardından yaşanan birçok değerli durum var. Özgürlük konusu, kültür ve sanat vb. birçok konuda önümüzü açtılar. Ne kadar kültür projemiz varsa gerçekleştirebiliyoruz. Buna göre de bu kentin kültürünü, ahlakını ve toplumsal özelliklerini koruyalım. Reqa’daki her evde kütüphane, müzik aleti var. Her evde bir sanatçı var. Başka iş yapsalar da kültürden kopmuyorlar. Kültür ve Sanat merkezi olarak enerjimizi oradan da alıyoruz.”