Gerçek yaşamdan öyküler: Besna

Gazeteci-yazar Roni Nasırkaya, son yıllarda Kürt coğrafyasında yaşananları öykülerle anlatmaya çalışıyor. ‘Besna’da da bu gerçek hikayeleri okuyucuya ulaştırıyor.

Roni Nasırkaya, ‘Seccade’ isimli öykü kitabının ardından bu kez ‘Besna’ ile okuyucunun karşısında.

Gazeteci-yazar Roni Nasırkaya, son kitabı Besna’yı, öykülerini ve beslendiği kaynağı ANF’ye anlattı.

Gazetecilik yapmakla öykü yazmak arasında ciddi bir bağın bulunduğunu ifade eden Nasırkaya, “Haberi ortaya çıkarmak aslında biraz merak konusu ve ardından araştırma gerektiriyor. Bu süreçte insan hikayeleriyle çok karşılaştım. Benim öykü yazma duygum biraz daha geçmişe gidiyor. Köy evlerinde hikayeler dinleyerek büyüdük. Dengbêjlik geleneği beni de etiketledi. Hayal gücünün geniş olması gerekiyor. Ben de çocukluğumdan kalan uzun hikayeler, destanlar, betimlemeler derken ve üstüne habercilik de yapınca öykü yazmaya başladım. Dinlediğim hikayeleri yıllarca sohbetlerde anlatırken ‘Niye yazmıyorsun’ şeklinde teşvik edildim ve iki öykü kitabı yazdım” dedi.

KÜRT KÜLTÜRÜ VE TARİHİNDEN BESLENİYORUM

Kürt coğrafyasında büyüyen bir Kürt olarak beslendiği kaynağın da Kürtler olduğunu söyleyen Nasırkaya, “Bu, biraz aidiyet duygusuyla alakalı. Kürt halkının hikayeleri, doğası, tarihini betimleyerek yazmaya çalışıyorum. Daha çok yalın, herkesin anlayabileceği şekilde yazıyorum. Halkın hikayelerini yazabiliyor, nesilden nesile aktarabiliyorsak ne mutlu bize” şeklinde konuştu.

BESNA, YAŞANMIŞ BİR OLAYDAN ESİNLENMEDİR

Kadınları yazmanın, bir erkek için çok zor olduğunu savunan Nasırkaya, şöyle devam etti: “Kadının yaşadığı psikoloji ve şiddeti, erkeklerin anlaması zor diye düşünüyorum. Benim yazdığım hikayeler de Kürt halkının sosyolojisine ilişkindir. Kadercilik, aşiretçilik bu kadar etkiliyken yazmamak mümkün değil. Besna’yı gerçek bir olaydan esinlenerek yazdım. Özalp’ın bir köyünde yakılarak öldürülen Nazime Alır’ın hikayesidir. Haberini biz yapmıştık. Besna, kitaptaki en uzun hikayedir. Yaşadığı aile yapısını göz önünde bulundurdum. Bu toplumda her kadının uğradığı şiddeti, Besna hikayesinde toplu olarak anlatmaya çalıştım. Bulutların gölgesinde oturup çay içen çobanları yazdım, Kürt coğrafyasının keskin dağlarını yazdım, Kürtler arasında örülen sınırları yazdım. 33 Kurşun hikayesini de yazdım. Besna’da bunların hepsi var. Sadece Besna’yı yazmadım. Dağları, sınırları, Kürtlerin yaşadığı katliamları, Süphan Gölü’nü yazdım. Yazarken kadının ölümünü olduğu gibi yazmak mümkün değil, bu acıyı anlatmak çok zor. Bir kelebeğin kendisini nasıl ateşe attığını yazdım. Başı dik ve gökyüzüne doğru giden bir betimleme ile bitirdim.”

YAYINEVLERİ KONUSUNDA ZORLANIYORUZ

Yayınevleri konusunda zorlandıklarını belirten Nasırkaya, şunları ekledi: “Onların de ekonomik sorunları var. Türkiye’de birkaç yayınevinin tekeli söz konusu. Mütevazı yayınevlerinin çok fazla imkanları yok ve istediğimiz kadar okuyucuya ulaşamadı."