11 Ekim 1848 gecesi Ýstanbul-Beyoðlu'nda çıkan yangın mahalledeki yüzlerce evin yanmasına neden oldu. Yangın, Mekteb-i Tıbbiye'ye yani günümüzdeki adıyla Ýstanbul Tıp Fakültesi binasına da sıçramış, burayı küle çevirmişti. Yangında yok olan tıbbiyedeki arşiv aslında Osmanlı'nın bilim hafızasıydı. Yangında doða tarihi koleksiyonları, kitaplık ve laboratuarlar büyük ölçüde harap oldu.
En çok zarar gören ise bir yıl önce 1844 yılında kurulan Mekteb’in Botanik Bahçesi ve herbaryumdu. Kurutulmuş bitki örneklerinin preslenerek saklandıðı herbaryum dolaplarında neler yoktu ki; Anadolu, Mezopotamya ve Ýran'a uzanan geniş bir coðrafyada çiçekler, güller, bin bir çeşit bitki örnekleri.
Ýstanbul'daki botanik bahçesi ve herbaryumun kurucusu ise Alman bilim insanı Friedrich Wilhelm Noë'ydi. 1789 Berlin doðumlu Wilhelm Noë aslında eczacıydı. Ama doða ve çiçek merakı onu Osmanlı'nın en büyük toplayıcılarından biri yapacaktı. 1858'de Ýstanbul'da vefat eden Wilhelm Noë, Anadolu'yu dolaşarak çiçek örnekleri topluyor, onları familya-tür ismi, toplandıðı yükseklik-yere göre koleksiyonuna kayıt ediyordu.
1847, VAN GÖLÜ...
Friedrich Wilhelm Noë'nin yolu Beyoðlu yangınından bir yıl önce 1847'de Kürdistan'a da uðramıştı. Van gölünün güneyinde dolaşırken gördüðü laleler Wilhelm Noë'nin dikkatini çekmiş, onları Kürt coðrafyasından toplandıðını belirterek koleksiyonuna not etmişti. Ters bakan bu laleler, Van'dan başlayıp Hakkari, oradan da Zagros daðlarına uzanan geniş bir coðrafyada, ortalama 1500 metreyi geçen bütün yüksekliklerde yetişiyordu.
Wilhelm Noë, bu lalelerin örneklerini aynı yıllarda onun gibi botanik bilimine merak sarmış Ýsviçreli bilim insanı Pierre Edmond Boissier'e gönderdi. Wilhelm Noë'nin topladıðı örnekler hala Avrupa'nın birçok herbaryumunda bulunuyor. Van'da topladıðı lale ise onun ölümünden bir yıl sonra, 1859'da "Fritillaria kurdica" adı ve bulan kişi; "Boiss. & Noë" şeklinde doða bilim literatürüne geçti.
Boissier ise Wilhelm Noë'den daha şanslıydı. Güney Avrupa'dan Afrika'ya, oradan Kafkasya ve Ýran'a kadar gitmiş, 6 binden fazla çiçek türünü kategorize ederek, dünya botanik bilimine büyük katkı sunmuştu. 1847 yılında Moskova'dan başlayıp Hazar gölü kıyısında tamamladıðı gezisini ise 1860 yılında bastıðı "Transkafkasya ve Ýran gezisinde topladıðım bitkiler" kitabında anlattı. O kitapta Boissier'in not ettiði Kürt çiçekleri şunlardı:
Althea kurdica: Hazar gölü kıyısında genelde de ormanlık yerlerde yetişiyor. (Kayıt tarihi; Aðustos 1847).
Veronica kurdica: Ýran'ın kuzey batısında yer alan 4 bin metre yüksekliðindeki Sabalan daðında bulundu. (Kayıt tarihi; Haziran 1847)
Ayrıca Boiss'in isim verdiði bir başka çiçek de
"Merendera kurdica" adıyla bilim dünyasında geçiyor. Hakkari'nin Uludere ve Şemdinli ilçelerinden başlayıp Güney Kürdistan'ın Rewanduz bölgesine kadar uzan coðrafyada, 1800 metreden başlayan yüksekliklerde bu çiçeðe rastlamak mümkün.
Ancak ne gariptir ki toplayıcıların notlarına raðmen, günümüzün bilim dünyası bu çiceklerin anavatanının Kürdistan olduðundan söz etmiyor. Çiçeklerin coðrafyasına ilişkin verilen bilgilerin Kürdistan'ı tarif ettiðini anlamaksa hiç de zor deðil; Türkiye'nin güneydoðusu, Irak'ın kuzeyi ve Ýran'ın batısı...
Halbuki Avrupa'nın Kürdistan'da yetişen çiçeklerle tanışması çok eskilere dayanıyor. Ýnsanlıðın "çiçek aşkı" 16. yüzyılda keşiflerle başlamıştı. 1585-1702 yılları arasındaki "Hollanda Altın Çaðı"nın vitrini ise baha biçilmez lalelerdi. Hatta kimi tarihçilere göre ilk ekonomik kriz ve piyasalardaki 'spekülatif balon' lalelerden dolayı çıkmıştı. 1634-1637 yılları arasında, "Lale Çılgınlıðı" adı verilen bu dönemde lale soðanları bir ev veya bir gemi fiyatından daha pahallıya satılıyordu.
BRUEGHEL'ÝN TABLOSUNDA 130 ÇÝÇEÐÝN KRALI!
19. Yüzyılın sonunda Boiss ve Noë'nin adını verdiði
"Fritillaria kurdica" laleler Ýran'ın kuzeyinden Hollanda'ya getiriliyordu. Laleler Avrupa'da "kralın tacı" adıyla satılıyordu. Aynı dönemdeki Osmanlı kayıtlarında ise lalenin adı "Tuð-u şah" olarak geçiyor. Dönemin Hollandalı ünlü ressamı Jan Brueghel ise 1606/1607 yılları arasında çizdiði bir vazonun ortasına bu laleyi yerleştirmişti.
Şu an Avusturya'nın başkenti Viyana'daki sanat tarihi müzesinde bulunan, 93x73 cm boyutundaki gölgesiz tabloda Brueghel, vazoda 130 deðişik çiçeði birlikte resim etmiş. Müzedeki çiçek tablolarını "Sanatta çiçeklerin pırıltısı" adlı katalog kitapta anlatan Dainel Uchtmann'a göre ise ressam Brueghel, bu lalenin Mezopotamya'dan geldiðinden habersizdi.
O yıllarda bu lale soðanın günümüz ekonomisiyle 100 bin Euro deðerinde satıldıðı hatırlatan Uchtmann "Laleler o kadar pahallıydı ki Brueghel'in bile bu laleleri gördüðünü sanmıyorum. Büyük ihtimalle o başka çizimlere bakarak bu tabloyu yaptı" diyor. Müzenin sanat tarihçisi Dainel Uchtmann ile ayrılırken, kitabını bize "Umarım Kürdistan kral tacının izini bulursunuz" sözleriyle imzalıyor.
Doðanın mı, yoksa duygularımızın dili midir? Belki de ikisinin. Kimi zaman hüzünlerimizi, kimi zaman üzüntümüzü, kimi zaman da sevincimizi anlatır. Milattan Sonra birinci yüzyılda yaşayan doða bilimci Gaius Plinius Secundus tarihin ilk ansiklopedisi "Doða tarihi"nde "Doða çiçeklerle sanat resmini gösterir; her an kaybolmaya hazır zenginliðini ve taze yüzünü bize hatırlatır" demişti.
Ralp Waldo Emerson'a göre ise "Çiçekler, yeryüzünün gülümsemesidir". Ancak Kürdistan'daki bu laleler "Gulnexwîn" (kanlı gül) ya da "nikûnser" (boynu bükük) veya "aðlayan gelin" olarak biliniyor. Bunun sırrı kim bilir belki yetiştikleri topraklardadır, Kürdistan'dadır...
Kaynaklar;
1- Ýstanbul Florası Araştırmaları (155-1965), Prof. Turhan Baytop, Eren Yayınları, Ýstanbul, 2002
2- Osmanlı Bilimi Araştırmaları, Ýstanbul Üniversitesi yayınları, Cilt 11, Sayı 1-2, (2009-2010).
3- "Aufzaehlung der auf einer Reise durch Transkaukasien und Persien gesammelten Pflanzen in Gemeinschaft", Pierre Edmond Boissier, Moskova, 1860.
4- Ýsviçreli botanik tarihçisi Martyn Rix'in derlediði ve "www.fritillariaicones.com" sitesinde yer alan bilgiler.
5- "Blumenpracht in der Kunst", Daniel Uchtmann, Brandstätter Yayınları, Viyana, 2011.