İlki 2019’da gerçekleştikten sonra Covid-19 salgınıyla birlikte yaklaşık iki buçuk yıl ertelenen İstanbul Kürt Film Festivali’nin ikincisi 24-29 Mart tarihleri arasında yapılacak.
Mezopotamya Sinema Kolektifi’nin hazırladığı festivalin ikincisinde Kürdistan'ın dört parçasından, 6 gün boyunca uzun metraj, belgesel ve kısa film kategorilerinde toplam 27 film gösterilecek. Ayrıca Amasi Martirosyan'ın 1933 yılında çektiği ve bugüne kadar Türkiye’de ya da Kürdistan’da gösterilmeyen Êzidî Kürtler adlı film, festivalin açılış filmi olacak.
Festivalin açılış gününde Êzîdi-Kürtler filminin gösteriminin yanı bir konser etkinliği düzenlenecek.
Sinemanın her alanından Kürt sinemacılar, festival kapsamında düzenlenecek bir forum etrafında Kürt sinemasını ve sorunlarını tartışacak.
Mezopotamya Sinema Kolektifi’nden Xezal (Ceylan) Gültekin ile festivalin iki yılı aşkın süre sonrası yeniden seyirci ile buluşmasını, Kürt sinemasında salgının etkileri olup olmadığını ve festivalin Kürt kültürüne katkılarını ANF için konuştuk.
Salgın nedeniyle 2019’dan sonra düzenleyemediğiniz İstanbul Kürt Film Festivali’nin ikincisini yapacaksınız. Elbette salgın ile birlikte sinemanın olanakları, salonlar, festivaller askıya alındı. Bu süreci Mezopotamya Sinema Kolektifi olarak siz nasıl geçirdiniz?
Salgının yarattığı birçok olumsuzluğun yanında sanırım en olumsuz yönlerinden biri de ne zaman, ne şekilde biteceğine dair bir fikrimizin olmayışı diyebiliriz. Bu belirsizlik halinin her açıdan yarattığı yıkımın nelere yol açtığını hepimiz biliyoruz. Mezopotamya Sinema Kolektifi olarak, biz de her ne kadar ikinci festivalimizi ne zaman ve nasıl düzenleyeceğimiz noktasında net bir tarih ve yöntem belirleyecek durumda olmasak da hazırlıklarımıza başlama kararı aldık. O dönem birçok festival online gösterimler yapıyordu. Bu yöntemin o koşullar içinde her ne kadar olumlu yönleri olsa da bizler salonlarda buluşabileceğimiz ve yüz yüze kuracağımız daha güçlü temasların oluşacağı dönemin gelmesini bekledik.
Festival, Kürt sinemasına engel olan birçok siyasi barajı aşmak için çabalayan kültür sanat etkinliklerinden biri elbette. Bu engelleri ve onu aşmayı, özellikle Kürt sineması ekseninde nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu soruyu cevaplarken başta şöyle bir soru sormak yerinde olacak sanırım. Birçok toplum yüz yıla aşkın bir süredir sinemayı kendi adı ve kimliğiyle icra edebiliyorken Kürt sineması kendi kimliğiyle, adıyla neden sinema sanatını icra edemiyor? Cevabı oldukça uzun olan bu soruyu kısaca şöyle yanıtlayabiliriz: Geçmişten günümüze kadar iktidarlar Kürt kültür sanatının gelişmesi bir tarafa, var olanı yok etmeye, çarpıtmaya dönük çeşitli politikalar sürdürdü ve sürdürüyor. Fakat kültür sanat önündeki bütün engelleri aşmaya, direnmeye dönük de bir özellik taşıyor. Biz de Kürt sinemasının tam da böyle bir yolculuk içinde olduğunu ve bu yolculuk boyunca başta sansür mekanizması olmak üzere birçok iktidar mekanizmasından geçmek zorunda bırakıldığını görebiliyoruz. Toplumla buluştuğunda anlam bulan her sanat alanı gibi sinema sanatının da filmlerini bir şekilde izleyicisine kavuşturma gerekliliği bizi böyle bir festival yapmaya itti. Her bir filmi, toplumun kendi hakikatiyle tartışabileceği, eleştirebileceği böyle bir zeminin Kürt sinemasının gelişmesine katkıda bulunacağı inancındayız.
Araya koca bir salgın girdi. Örneğin seçkideki filmlerde, salgının yaratım sürecini etkilediği izler var mı? Film ya da belgesellerde böyle bir sonuç var mı?
Açıkçası, biz Kürtler içinde bulunduğumuz savaş koşullarından tutalım da olağanüstü diğer sorunların yanında salgın sorununa ilişkin film yapmayı öncelemiyoruz sanırım. Bu tespiti de, festivalde yer alan filmlerin bazılarının salgın döneminde çekilmesine rağmen herhangi bir şekilde bu konuya değinmemiş olmasından dolayı yapabiliyoruz.
Peki, festivalin bu yılki teması nedir ve de filmlerden bahseder misiniz?
Festivalimizde herhangi bir tema belirlemeyi tercih etmedik. Fakat özellikle görsel çalışmalarımızı yürütürken başta Kürt halkı olmak üzere bütün sinemaseverleri artık evlerden çıkıp salonlarda buluşmaya davet edecek bir tema etrafında şekillendirme çalıştık diyebiliriz. Altı gün boyunca sürecek olan festivalimizde uzun metraj, belgesel ve kısa film kategorilerinde toplam 27 film gösterilecek. Kürdistan’ın dört parçasından, Kürtlerin yaşadığı ve eserler ürettiği dünyanın diğer ülkelerinden derlenen bu filmler, çoğunlukla yönetmenlerin katılımıyla gösterilecek. Amasi Martirosyan’ın 1933 yılında çektiği ve bugüne kadar ne Türkiye’de ne de Kürdistan’da gösterilen Êzidi Kürtler adlı film festivalimizin açılış filmi olacak.
Festivalin forum kısmında tartışılacak konular arasında Kürt sineması var. En özet haliyle 2022’de Kürt sinemasını tam olarak nerede konumlandırıyorsunuz?
Günümüzde Kürt sinemasını belirli bir noktada konumlandırmak oldukça zor. Fakat tüm bu engellemelere rağmen direnen bir sinema anlayışının etrafında şekillendiğini ve geliştiğini söyleyebiliriz. Forum fikri de tam da Kürt sinemasının en çok ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz, sorunlarını tartışacağı bir zemin yaratma amacıyla ortaya çıktı. Mezopotamya Sinema Kolektifi olarak, forumun önümüzdeki yıllarda Kürt sinemasının konumlanabileceği noktaları derinleştirmeye dönük de fikirlerin üretileceği bir zemine dönüşmesini umut ediyoruz.