Bolu F Tipi hapishanesindeki siyasi tutsakların hazırladıðı Kürtçe mizah dergisi Golik’ın ilk sayısı çıktı. Pêkenok’tan karikatüre, çîrok’tan aforizmaya zengin bir içeriðe sahip olan Golik, geçmişte çıkarılmış olan Kürtçe mizah yayınlarının devamı niteliðinde.
Bolu F Tipi hapishanesindeki siyasi tutsakların hazırladıðı Kürtçe mizah dergisi Golik’ın ilk sayısı çıktı. Tewlo ile başlayan Kürtçe mizah dergi geleneðini, Golik devraldı. Kürtçe dergi alanındaki bu yeni soluðun en büyük özelliði ise, ‘içeriden’ hazırlanıyor olması. Hal böyle olunca, derginin yazıları ve çizimlerin tamamı savcılık incelemesinde „GÖRÜLDÜ“ mührü alarak geçti. Fikri bir F Tipi hapishanesinin bir hücresinde doðan Golik, pêkenok’tan karikatüre, çîrok’tan aforizmaya zengin bir içeriðe sahip. Ýlk sayısı geçtiðimiz günlerde çıkan ve Ýstanbul’daki Fırat Gazetesi ile daðıtılan Golik’ı, hem derginin yayın kurulunda bulunan hem de karikatür ve çizimleriyle katkı sunan Mehmet Boðatekin ile konuştuk. Konuştuk derken, 1997’de tutuklanıp müebbet hapse mahkum edilen ve şu anda Bolu F tipi hapishanesinde tutsak Boðatekin ile mektup yoluyla söyleştik...
Ýçeride mizah dergisi hazırlama fikri nasıl doðdu?ü
Uzun zamandan beridir hapishanede karikatürle uðraşan arkadaşlar olarak ‘Neden hala Kürtçe mizah yapan bir dergimiz yok?’ sorusunu kendi aramızda tartışıyorduk. Dışarıda diðer dillerden yayınlanan onlarca mizah dergisi olmasına raðmen Kürt dilinde yayınlanan bir tek mizah dergisinin olmaması, bu alanda bir boşluk yaratıyordu. Açıkçası böyle bir girişimi dışarıdaki karikatürcülerden bekliyorduk. Uzunca bir süre hem bekleyiş içerisinde olduk hem de kendi aramızda düşünsel anlamda fizibilite çalışması yürüttük. Dışarıda herhangi bir kıpırdanma olmayınca bu işi biz başlatalım dedik. Ýçeride böyle bir girişimi başlatmanın çok zor olacaðını biliyorduk. Hazırlık aşaması, basımı ve daðıtımına kadar binbir zorlukla karşılaşacaðımızı da tahmin ediyorduk. Zorlukları ne kadar çok olsa da sabır ve dirayetle teker teker bunları aşabileceðimize inanıyorduk. Nitekim öyle de yaptık ve girişimi başlattık. Derginin hazırlıklarına başladıðımız dönemde hoş bir sürprizle karşılaştık: UNESCO’nun desteðiyle Maltepe Üniversitesi’nin açtıðı ‘Ýnsan Hakları’ konulu karikatür yarışmasında ikincilik ödülü aldım. Para ödülünü derginin basım masraflarına ayırdık. Kalan eksiði de aile çevresinin desteðiyle tamamladık.
Uzun bir süredir hapishanede karikatürle uðraşıyorsunuz. Mizaha nasıl bir anlam biçiyorsunuz?
Mizah, tarihin her döneminde aðır baskı koşullarında yaşayan toplumlar için bir soluk borusu olmuştur. Hem toplumu rahatlatmış, hem siyaseti yumuşatmış hem de güçlünün gücüne karşı zayıfın en etkili silahı haline gelmiştir. Kürt halkı da şu anda benzer koşulları yaşamaktadır. Mizaha duyulan ihtiyaç her zamankinden daha fazla olmuştur. Türkiye tarihine bakalım: 1940’lı yıllarda tek partili sistemin adeta toplumu cendereye aldıðı bir dönemde Sabahattin Ali ve Aziz Nesin’in öncülüðünde çıkarılan Markopaşa, toplumsal muhalefetin sesi haline gelmiştir. Yine benzer koşulların yaşandıðı 12 Eylül rejimi döneminde de Gırgır, bütün günahlarıyla birlikte cunta rejimine karşı mizahın diliyle muhalefetini sürdürebilmiştir. Mizah, doðası gereði nerede baskı varsa orada doðar, büyür ve gelişir.
Geçmişte çıkarılan Pîne dergisi gibi tek tük Kürtçe mizah yayınları, varlıklarını sürdüremedi. Bu baðlamda nasıl bir vizyona sahipsiniz?Kürtçe aslında mizah anlamında çok zengin bir dildir. Fakat şimdiye kadar bilinen nedenlerden dolayı sadece sözel düzeyde kaldı. Baskı ve imkansızlıklar dilin yazılı alanda gelişimine engel oldu. Ýşte biz, biraz da anadilimize vefa borcumuzun gereði olarak bugüne kadar sözel düzeyde sınırlı kalmış mizah kültürümüzü çizgilerin gücüyle yazılı ve görsel alana taşımaya çalışacaðız. Vizyonumuz çok büyük ama adımlarımızı çok küçük atacaðız. Kartopu gibi büyüme stratejisini esas alacaðız. Tek başımıza bu işin sorumluluðunu kaldıramayacaðımızı biliyoruz. Bunun için dışarıdaki mizah sever dostların her anlamda desteðine ihtiyacımız var. Golik’ı birlikte besleyelim ve birlikte büyütelim. 1992 yılında Tewlo ile başlayan, 2000’de Pîne ile devam eden Kürtçe mizah dergiciliði bu kez Golik ile sürsün istiyoruz.
Dergiye kimler, nasıl katkı sunuyor?Golik fikri F tipi hapishanenin bir hücresinde doðdu. Dolayısıyla doðumuna ilk tanıklık edenler ve katkı sunanlar, hapishanedeki tutsaklar oldu. Fakat Golik’ın cezaevi duvarları arasında mahsur kalmasını istemiyoruz, o dışarıda özgür dolaşsın istiyoruz. Ýlk sayıyı oluştururken henüz birçok mizahçıya ulaşamamıştık. Dolayısıyla bu sayımız aðırlıklı olarak Bolu F Tipi Hapishanesi’nde bulunan tutsakların katkısıyla oluştu. Diðer sayılarda bütün hapishanelerdeki mizahçılara ulaşacaðız ve derginin sayfalarını daha renkli kılacaðız. Sadece hapishanedeki çizerlerin ürünleriyle de sınırlı tutmayacaðız. Türkiye ve dünyadaki bütün çizer dostlara kapımız açık olacak.
Ýlk sayı, benim ve Azadiya Welat gazetesinde de çizimleri yayınlanan Senar Dolaz tarafından toparlandı, ilgili birçok tutsak da esprileriyle katkı sundu. Ayrıca henüz lise ve üniversite öðrencisi olan genç çizerlerimiz Feyroz Huseydan, Mem Fêrîk, Serfiraz Zîrek de çizgileriyle dışarıdan katkı sundular. Düðün salonu yöneticisi Demet de ‘Demetsi Haller’de aile hayatından esprilerle katkı sundu.
Derginin ismi için neden buzaða anlamına gelen Golik’ı seçtiniz?Kürtler esasında çoban bir halktır. Yaşadıðı coðrafyada binyıllardan beri aðırlıklı hayvancılıkla geçimini saðladılar. Bu nedenle her daim hayvanlarla içiçe yaşadılar ve hayvanlarıyla kurdukları ilişkiler sosyal yaşamlarında, kültürlerinde önemli yer işgal etti. Dillerinin yasaklı olduðu dönemlerde çocuklarına Kürtçe isim koyamadılar fakat Kürtçe’nin en güzel isimlerini hayvanlarına koydular. Azgın, yırtıcı hayvanlarına da hazzetmedikleri bazı Türk siyasetçilerin isimlerini koydular. (Sorguya alındıklarında ne de olsa inkar edebiliyorlardı) Böylece dillerine yasak koyanları kendi yöntemlerince protesto ediyorlardı.
Biz de dergimize en uygun isim olarak Golik’ı seçtik. Telaffuz edildiðinde insanın yüzünde hınzırca bir gülümseme bırakan Golik, doðası gereði ‘asi’dir. Emre-itaate gelmez. Biraz da ‘arsız’dır. Büyük aðabeyleri terbiye edilmiş halde boyunduruða boyun uzatırken, o, yaramaz bir çocuk gibi uzakta durur, bakıp bakıp alay eder.
Dergi,
[email protected] adresinden temin edilebilir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika