Londra Cemevi’nde ‘Ben kolay ölmem’ sahnelendi
Bu yıl ‘Barış ve Adalet’ şiarı ile düzenlenen Britanya 11’inci Alevi Festivali kapsamında Cemlerin gerçekleştiği Londra Cemevi’nde, bu kez bir tiyatro oyunu sahnelendi.
Bu yıl ‘Barış ve Adalet’ şiarı ile düzenlenen Britanya 11’inci Alevi Festivali kapsamında Cemlerin gerçekleştiği Londra Cemevi’nde, bu kez bir tiyatro oyunu sahnelendi.
Britanya 11’inci Alevi Festivali kapsamında Cemevi’nde Kürt hukukçu Ali Has’ın kaleme aldığı ve iki büyük şair Ahmed Arif ile Cemal Süreya’yı bir araya getiren ‘Ben Kolay Ölmem’ adlı oyun sahnelendi. Kadınların yoğun ilgi gösterdiği oyuna, Cemevi Eşbaşkanı Filiz Koç, demokratik kitle örgütü temsilcileri ile çok sayıda kişi katıldı. Oyun da, Cemal Süreya karakterini Göktay Tosun; Ahmed Arif’i ise Cüneyt Yalaz canlandırdı. Yönetmenliğini Nesimi Kaygusuz’un üstlendiği oyunun müziklerini, oyuna özel yaptıkları besteleriyle Kardeş Türküler’den Vedat Yıldırım ve Bajar Grubu’ndan Cansun Küçüktürk sahnede canlı performans olarak eşlik etti
İki şairin yaşamları ile birlikte Türkiye’nin yakın tarihteki kanlı süreçlerini izleyiciyle buluşturan oyun izleyici de duygusal bir etki bıraktı. Özellikle 1943 yılında Türk askerlerince 33 Kürt’ün kurşuna dizilerek katledilmesi ve Dersim katliamının işlendiği replik ve şiirler sırasında izleyici gözyaşlarına hakim olamadı. Kardeş Türküler’den sanatçı Vedat Yıldırım’ın Kürtçe uzun havaları da izleyiciden tam not aldı.
BEN KOLAY ÖLMEM
Londra’da yaşayan Kürt hukukçu Ali Has tarafından kaleme alınan ‘Ben Kolay Ölmem’ adlı oyun her iki şairin de bir çok otobiyografik belge, anı, röportaj ve mektuplarına ulaşılarak yoğun bir araştırma sonucu ortaya çıkmış.
Kürt ve Alevi halklarının iki önemli ferdi olan Ahmed Arif ve Cemal Süreyya’nın bir tren vagonunda buluşarak çıktıkları bir yolculuk ile başlıyor oyun, Bu yolculuk, bir yüzleşme olduğu kadar iki şairin yaşamlarında etki bırakan olaylara ve derin izlere yer veriyor. Her iki şairin kesişen hayatları, arkadaşlıkları ve mücadelelerinin anlatıldığı yolculukta Cemal Süreyya’nın bir Dersim sürgünü olarak şehirlilerin, Ahmed Arif’in ise dağların ovaların sokakların şairi olduğu vurgusu yapılıyor.