Mizgînimiz sesiyle, direnişiyle bize sonsuz bir yaşam bıraktı

Mizgîn heval yaptığı çalışmalarla, verdiği mücadele ile bize tarihi bir miras bıraktı. Devrimci sanat çizgisiyle bir efsane oldu. Mizgînimiz bize sonsuz bir yaşam bıraktı, sesi gibi, şarkıları gibi, mücadelesi, direnişi ve adı gibi.

HOZAN MIZGÎN

Belki bir ses birçok kişinin kaderini değiştirebilir. Bir ses, kendini ana kucağında terk edilmiş bulan ve uzak dağlara bakan bir çocuğun arayışı olabilir. Bir ses bir kelebeğe dönüşebilir ve evrenin yedi katmanını dolaşabilir. Bir sesin, yani sınırsız bir melodinin büyüsünün, birçok insanın hayatındaki gerçeği en güzel ve net şekilde gözler önüne sermesi mümkündür. Yüzlerce yıldır dengbêjlerin duygularından gelen sestir. O ses, sokaklardaki mültecilere ülke ve mekan olan sestir.  Bir anne gibi, bir ağıt gibi insanlığın göğüs kafesine çarpıyor. Ses tellerimde isyan ve özgür duygular aramalısınız, o zaman benden ve kendinden bir parça bulacaksınız. Bu yüzden adım, yaşamın Mizgîn’idir, adım senin gerçeğindir.

O ses, yaşamın tüm gerçeğini anlatan sestir. Bir hakikati arıyor. Bazen bir kıvılcım bazen de bir volkan olabiliyor. Ama aynı anlama geliyor. Her zaman iki hayalinin peşinden koşuyor. Yalnızca kadim topraklarda tanımlanabilecek hayallerdir. Henüz sınırlara gözlerini açmamış bölgelerde hiçbir zaman sınırları kabul etmemiş, hep özgür bir duruşla yaşamıştır. Bu yüzden Mezopotamya’nın, o kadim toprakların hikayesi, bu dağ sesinin enstrümanının perdesi oluyor. Engelleri tanımayarak bir halkın davasının sesi ve melodisi oluyor. Özgür bir geleceğin müjdesiyle yeni nesillerin melodilerine akıyor.

Dağların çocukları kendilerini o seslerin içinde buldular. Dağa yolculukta gönlümüze yoldaş oldu stranları. Özgürlük notaları dağlarda, Mizgînlerin sesiyle bize sığınak oldu. Dağ stranlarıyla nefes alan hakikat yolcuları olarak bir halkın kaderini değiştirebilecek gerçeğin peşine düştük. Yine dar ve yokuşlu sokaklarda birbirimizi tanımak istediğimizde dağların Mizgînlerine kulak verdik.

Yönümüzü özgür alanlara veren çok güzel bir arayıştı. Her nefesimde çığlığının sesi var. Kendimi tanıdığım gün kulaklarımda, ruhumda ve ufkumda evrensel bir melodi gibiydi. Êlih şehrinin dar sokaklarında yürürken o sesler dünyamı büyüttü. Her Kurdistan çocuğunun sesi Kürtçe ve dağ şarkılarının arayıcısı oldu. Bazen bir melodinin kıvılcımı yaşamın anlamı oluyor. Birçok şairin dediği gibi yazılmaz, yaşanır. Biz çocuklar köylerin, kasabaların sokaklarında, Mizgînlerin sesinden tanıdık kendimizi. Acaba kaç şarkı bir toplumu yaşamın anlamına sürükleyebilir? Belki daha az, belki daha çok ama topraklarımızda, ülkemizin iç sesi devrimci, komutan, hozan ve yoldaş Şehit Mizgîn’dir. Sanatın çocuğu Hozan Serhat, ona "Mizgîna leheng, Mizgîna çeleng" diyordu. Belki de en doğru tanım buydu. Bu iki kelime şehit Mizgîn’in kişiliğinde hayat buldu.

AVRUPA’DA KÜLTÜR SANAT ÇALIŞMALARININ TEMELLERİNİ ATAR

Devrimci sanat çizgisinin öncüsü Hozan Mizgîn, yani Gurbet Aydın, 1962 yılında Bileyder köyünde doğar. Genç yaşında Êlih şehrinde PKK'nin öncü kadrolarıyla tanışır. 1977 yılında Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz'la arkadaşlık kurar. O dönem onlara kuryelik yapar. Parti kültürünü yoldaşları Egîd (Mahsum Korkmaz) ve Mazlum'dan öğrenir. Öncü yoldaşları ve yoldaşlık duygusunu tanıdıktan sonra artık o şehir ve o yaşam, dağ kızının yüreğine dar gelir. Tedavisi mümkün olmayan bir yara olan sistemde artık yaşayamaz. Bu nedenle 1980 yılında gerilla alanlarına yönelir. Savaşın, sanatın ve gerilla yaşamının anlamı dağların zirvelerinde saklıdır. Sınırsız arayışları olan Hozan Mizgîn’in hedefi büyüktür. 1982 yılında bir grup arkadaşıyla birlikte Lübnan'ı geçip Önderlik alanına gider.

Önderlik eğitiminin ardından sanatsal ve örgütlenme çalışmaları için Avrupa'ya gider. YJWK’de (Yekîtiya Jinên Welatparêzên Kurdistan) yer alır. Hem genel hem de kadın çalışmalarının sorumlusu olur. Avrupa'da sanatsal çalışmaların temelini atar. Günümüze kadar gelen pek çok önemli eserler o dönem yapılır. Büyük emeklerle kültür ve sanat çalışmalarını geliştirir. Genç yaşta sorumluluk alır ve yaptığı çalışmalarla toplumu oldukça fazla etkiler. Devrimci ve sanatçı kişiliğiyle daima örnek olur. Kapitalist sistemin merkezinde Hozan Sefkan ve Çiya ile birlikte özgün kültür mücadelesini yürütür. Nerede olursa olsun yüreği ülke aşkıyla yanar. Ülke hasretinden dolayı artık yabancı topraklarda stranlarını söylemek istemez. Uzaktan gelen dağların kokusu şehit Mizgîn’e ağır gelir ve bir kez daha yönünü Kurdistan topraklarına döner. Yine yuvasındadır. Artık istediği gibi sesi dağların zirvesinde yankılanacaktır. Artık doğa Mizgîn adına mutlu ve huzurludur.

Şehit Mizgîn ile birlikte kalan bir yoldaşı onun dağlara olan sevgisini şu sözlerle anlatır: "Mizgîn arkadaş dağdayken bazen köylere iniyor, yaylalarda kadınlarla konuşuyor, kadınlar kendisine, ‘Heval Hozan Mizgîn’in Avrupa’dan dağlara geldiğini duyduk, insan oraları bırakıp nasıl gelir’ demiş. Hozan Mizgîn de gülümseyerek cevap verir: ‘Bu kadar güzel bir ülke varken nasıl gelmesin? Dağlarımıza, yaylalarımıza, ağaçlarımıza, nehirlerimize bakın. Bütün acılarımızı, yaralarımızı saran toplumumuza bakın. Nasıl gelmesin, siz söyleyin.’ Yayladaki kadınlar sordukları sorudan pişmanlık duyarak sessiz kalırlar.”

TEKRAR KURDISTAN DAĞLARINA GİDER

Şüphesiz heval Mizgîn sadece bir Hozan olarak görülmemeli; çünkü birçok çalışmaya öncülük etmiştir. Örgütleme alanında etkili biridir, yaşamı, davranışları, mücadeleye katılımı ve duruşuyla insanları örgüt yaşamına çeker. Özgürlük Hareketinin tarihinde ilk atılımların çoğunda Hozan Mizgîn'in adı anılır. Bir Kürt kadını olarak ilk komutandır. 1990'lı yıllarda komutan olarak Mêrdîn'e gider. Daha sonra 1991-1992 yıllarında aynı sorumlulukla Garzan bölgesine gider. Bêrîvanların ve Rindêxanların alanlarında mücadele eder. Bilir ki dağlar dışında bizi koruyan hiçbir şey yoktur. Bundan dolayı yüzü daima dağlara dönüktür. Mizgîn heval için tarihi anlardır bu dönemler.

Mizgîn’in yoldaşı Rûken Garzan o dönemleri şöyle anlatıyor: "1991-92 yılından sonra Mizgîn arkadaş için yeni bir dönem başladı. Mizgîn, hiçbir altyapısı olmayan bir bölgede, bir yandan gerilla taktiklerini ve eylemlerini belirliyordu, bir yandan milisleri örgütleyerek örgütsel bir yapıyı oluşturuyordu, diğer yandan da cephe çalışmaları için köy ve şehir komiteleri kuruyordu. Bu tutumu tüm arkadaşlarını ve bölge halkını olumlu etkiledi. Komutan ve sanatçı kişiliğiyle büyük bir sevgi kazanmıştı. O gerçek bir sanatçı ve devrimciydi. Henüz kaydedilmemiş birçok şarkısı var. Mesela, ‘Bîrlik rêket lê lê, ji Botanê. Çek bi destan çû Garzane’ şarkısı. O şarkı hala kulaklarımda. Ama bunu kimse bilmiyor.''

Hozan Mizgîn, şarkılarıyla ve mücadelesiyle adını her özgürlük yolcusunun ve toplumunun yüreğine kazıdı. O dağların, köylerin ve şehirlerin devrimci sanatçısıdır. Devrimci sanata öncülük etti. Ülkesinin savaşçısının komutanı oldu. Mizgînimizin sesi ve rengi canlıdır. Tarihin farklı yerlerinde her kayanın tepesinde, her ağacın, her dağın altından akan o sular adını bize söylüyor. Dağlardaki her genç bugün senin gözlerini görüyor kendinde.

Mizgîn heval yaptığı çalışmalarla, verdiği mücadele ile bize tarihi bir miras bıraktı. Devrimci sanat çizgisiyle bir efsane oldu. Heval Mizgîn’in yaşamı nasıl toplumu etkilediyse, şehadeti de Özgürlük Hareketi'ni ve toplumu çok etkiledi. 11 Mayıs 1992'de karanlık ve hüzünlü bir bahar günü, Tetwan’da düşman, heval Mizgîn'in kaldığı evi kuşatır. Heval Mizgîn tüm örgütsel belgeleri imha ederek ailenin tehlikeye girmemesi için harekete geçer. Sonuna kadar direnerek şehit düşer. Şehit Mizgîn’in mezarı hala Tetwan’dadır. Artık orası halk için kutsal bir yerdir. Mizgînimiz son nefesinde dahi bize sonsuz bir yaşam bırakır. Sesi gibi, şarkıları gibi, mücadelesi ve adı gibi. O bizim Mizgînimizdir, yani yaşamımızdır.

Her yıl 11 Mayıs’ta Mizgîn’in gülüşüne stranlar ekilir, şiirler okunur. Dünyanın dört bir yanında yoldaşları toplanıp Mizgîn’in mücadelesinden ve yaşamından bahseder. 11 Mayıs günü kültür ve sanat şehitlerinin günü oldu. Sonsuz yaşamın günü oldu.