Sanatla örülen yaşam: Bir sığınak ve ifade biçimi
Suzan Abbas, Tirbespiyê'de sanatevi açarak Kürt halkının kültürel mirasını yaşatıyor. Sanatıyla devrime ve topluma hizmet ederek; gönüllü eğitim veriyor.
Suzan Abbas, Tirbespiyê'de sanatevi açarak Kürt halkının kültürel mirasını yaşatıyor. Sanatıyla devrime ve topluma hizmet ederek; gönüllü eğitim veriyor.
Suzan Abbas, Tirbêspiyeli bir genç kadın olarak, doğduğu toprakların kültürel zenginliğinden ilham alarak büyüyor. Küçük yaşlardan itibaren el ve resim sanatına olan doğal yeteneği, ruhundaki sanat aşkını beslemiş ve bunu bir yolculuğa dönüştürüyor. Her fırça darbesiyle duygularını tuvale aktaran Suzan Abbas, renklerin diliyle konuşarak, toplumun derinliklerini dışa vuruyor. Beceri ve yeteneklerini paylaşma konusunda da oldukça tutkulu olan Suzan Abbas, öğrencileriyle kurduğu bağlarda, onların potansiyellerini ortaya çıkarmalarına yardımcı oluyor. Öğrencileriyle geçirdiği zamanı karşılıklı öğrenme ve gelişme süreci olarak değerlendiriyor. Onun hikâyesi, aslında bir genç kadının kendi içsel yolculuğunda bulduğu güç, cesaret ve topluma katkı verme arzusunun hikâyesi. Sanat, onun için bir sığınak, bir ifade biçimi ve en önemlisi, hayatına şekil veren dinamik bir yolculuk.
DOĞAYLA SANATINI GELİŞTİRDİ
El ve resim sanatının çocuk yaşlarda dikkatini çektiğini belirten Suzan Abbas, “Küçük yaşlarda oynadığımız her bir oyundan sanatsal bir ürün yaratma özelliğine sahiptim. Köye gider bir buğday sümbülü getirir, birden fazla ürün çıkarırdım. Taşlardan, odunlardan dekorlar, oyuncaklar yapardım. Doğal gelişen bir yetenekti. Fakat dikkatimi de çektiği için bu yeteneği geliştirmeye çaba harcadım. Ailem de destek sunuyordu. Küçük bir tablo yapmış olsam bile duvarlara asar eve gelen herkese Suzan’ın resimleri, derlerdi. Böylece özgüvenim de gelişmiş oldu" dedi.
SANATIYLA DEVRİME HİZMET EDİYOR
Suzan Abbas, şunları da anlattı: "Okula başlamamla alfabede yer alan harfleri kağıtlar, odunlar, yumurta kabukları ve taşlarla yazardım, renkli görüntüler yaratmaya çalışırdım. Sanatlı bir okul hayatı geçirdim. Hayata bakış açımı sanatla örmeye çaba gösterdim. Bu nedenle Güzel Sanatlar Fakültesine de giderek yetkinleştim. Rejimin okullarında resim öğretmenliği yaptım. Mezuniyetim ve Rojava Devrimi arasında sadece 6 ay fark vardı. Dolayısıyla öğretmenlik günlerim uzun sürmedi. Devrimin başlamasıyla Kürt Dili Enstitüsünde yer aldım ve başarılı sonuçlar elde ettim. 2 yıl boyunca enstitüde görev aldım. Tirbespiyê’de açılan ilk enstitüydü. Resim bölümü artık Kürt tarihini yansıtan eserlerle örülüyordu. 2 yıl ise Tirbespiyê’deki Çocuk Bahçesi faaliyetlerinde yer aldım. Çocukların gelişimi ve kültürleriyle yaşayabilmesi için yeni projeler üretiyorduk. 4 yıl ise okullarda eğitim verdim. Resim müfredatının oluşturulması; resim derslerinin nasıl ele alınması gibi konularla titizlikle ilgileniyordum. Şu an ise kültür ve sanat faaliyetlerinde yer alıyorum.
Kürt halkının hayali de tarihi, gelenek ve göreneklerini yaşatabilmekti. Bu nedenle sanatla uğraşmayı seviyorum. Çünkü Kürt halkının tarihini, kadın direnişini ve mücadelesini anlatıyorum. Bu şekilde devrime hizmet ediyorum. Bir ömre sığdırdığım sanat çalışmalarını daha da geliştirebilmek için küçük bir sanatevi de açtım. Bu sanatevinde farklı dekor, el ve resim sanatlarımı sergiliyorum. Sanatımı, sanatseverlere aktarıyorum, onları eğitiyorum. Eğitim faaliyetini gönüllülük esaslı veriyorum. Maddi bir fayda sağlamıyorum. El ve resim sanatı eğitimlerini verdiğim bir insanda bulunan bir yetenek var ise o kişi de beni eğitiyor, bilgilerini paylaşıyor. Örneğin farklı dil bilen bir öğrencim varsa bu öğrencim o dilde bana eğitim veriyor ya da Kürtçe hikâye yazmada yetkin bir kişi bana hikâye yazma tekniklerini öğretiyor. Böylece sanatımı isteyen kişilere öğretiyorum, öğrencilerimden de yeni tecrübeler kazanmış oluyorum. Bu şekilde renk ve resimlerin bir çalışmadan ziyade bir ruh olduğunu topluma yansıtmak istiyorum."
SANAT TARİHE IŞIK OLUYOR
Kültür ve sanatın yaşamın önemli bir parçası olduğunu kaydeden Suzan Abbas, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Sadece resim değil folklor, tiyatro, müzik vb. sanat dalları yaşamın merkezinde yer alıyor. Toplumun duygu ve düşüncelerinin dışa vurulmuş halidir. Sanat dili oluşturan bir yapı taşıdır. Yazının gelişmediği dönemlere bakacak olursak resimler aracılığıyla kültürel miras bugünlere ulaştırıldı. Çarpıtılan tarih, bugün bu tablet aracılığıyla ortaya çıkıyor. Dolayısıyla yaşamın, tarihin temelini oluşturuyor.
'SANAT TOPLUMSALLAŞMANIN DA ADI'
Sanat yapıyorum deyip geçmemek lazım. Kendi duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra toplumun; dili, sesi, rengi olabilmeliyiz. Sanat, toplumsallaşmanın bir aracıdır. Toplumu ifade etmeyen bir sanata, sanat diyemeyiz. Toplumun desteği sonucu kültür ve sanat faaliyetlerinde artış oldu. Sanatsız toplum, toplumsuz da sanat olmaz. Halkın sahiplenmediği, içinde kendisini bulamadığı sanata sanat diyemeyiz. Toplumsal bir sanat yaratmanın farkındalığını da ortaya koymamız gerekiyor. Yüzyıllardır kültüründen, sanatından, dilinden, kimliğinden mahrum bırakılan halk kadının eliyle örülen, işlenen kültür ve sanatı kucakladı.”