TEV-ÇAND ve Kevana Zêrîn, Nursen İnce (Sarya) ve Ahmet Kaya’yı yayınladıkları yazılı açıklama ile andı.
TEV-ÇAND ve Kevana Zêrîn, “Kurdistan devrimi her cephede sembol kahramanlar yaratmıştır. Nasıl ki, zindan direnişinin sembolü Mazlum Doğan, serîhildanların sembolü Binevş Agal (Bêrîvan) ise Bakûrê Kurdistan ve Türkiye’deki yapılan Kürt kültür ve sanat çalışmalarının sembol isimlerinden biri Nursen İnce, mücadele içindeki adıyla Sarya’dır.
16 Kasım 1997’de şehit düşen Sarya arkadaşımızı saygıyla anıyoruz. O, Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM)’nin çalışmalarında yer alıyordu. MKM, 1991’den itibaren sömürgecilerin binbir baskısına rağmen Kürt kimliği ve kültürünü yaşattı. Müzik, halk dansları, sinema, tiyatro, resim alanında yaptığı çalışmalarla halkımıza moral, Kurdistan devrimine güç verdi.
Bu, ağır bedellerle gerçekleşti. MKM üyesi sanatçılar binlerce kez gözaltına alınmış, sayısız defa mahkemelere çıkarılmıştır. MKM şubeleri sayısız defa baskınlara uğramış ve kapatılmıştır. Sanatçılar, Kürt kültürü ve kimliğinin özgürlüğü için direnmiş ve bu baskılara boyun eğmemiştir. MKM sanatçıları direnirken ve Kürt kültürü ve kimliğini yaşatırken onlara güç ve moral veren şehitlerimiz olmuştur.
Sarya (Nursen İnce) arkadaşın 26. şehadet yıl dönümünü karşılarken, onun şahsında Ali Temel, Evdilmelik Şêxbekir ve Hogir gibi şehit sanatçılarımızı da saygıyla anıyoruz. Onlar bizim için Kürt kimliğini ve kültürünü yaşatmanın ve mücadele etmenin gerekçeleri, özgür yarınların teminatlarıdır” dedi.
UNUTMUYORUZ VE HİÇBİR ZAMAN UNUTMAYACAĞIZ
TEV-ÇAND ve Kevana Zêrîn açıklamasında şunlar belirtildi:
“16 Kasım günü aynı zamanda sanatçı Ahmet Kaya’nın da ölüm yıl dönümüdür. 43 yıllık ömrüne 17 kaset sığdıran Ahmet Kaya’yı 16 Kasım 2000 tarihinde, Fransa’nın başkenti Paris’te kaybettik. Paris biz Kürt sanatçıları için ağıtların şehri olmuştur. Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Sakine Cansız, Evîn Goyî ve TEV-ÇAND üyesi Mîr Perwer’i Paris’te kaybettik. Viyana’da katledilen Dr. Qasimlo’nun cenazesi de Paris’e getirildi ve orada toprağa verildi. Ahmet Kaya şahsında Kurdistan’ın bu önemli değerlerini bir kez daha saygıyla anıyoruz.
Ahmet Kaya, söylediği şarkılarla halka moral veren, özgürlük için kavga eden devrimcilerin yanında duran üretken bir sanatçıydı. O, 12 Eylül karanlığının olanca ağırlığıyla hüküm sürdüğü bir ortamda özgürlük şarkıları haykıran cesur bir sesti. Hayatı boyunca da her türlü karanlığa muhalif oldu.
Unutmuyoruz ve hiçbir zaman da unutmayacağız: Özellikle Kürt ulusal kimliğini vurguladığı ve sırf Kürtçe bir eseri yayınlamak istediği için lince uğradı. Ülkesini, ailesini, çok sevdiği İstanbul şehrini terk etmek zorunda kaldı. Onu sürgüne gönderenler hemen ardından ona hapis cezaları da verdiler.
Ancak Ahmet Kaya sürgünde de sanatsal çalışmalarını sürdürdü. Paris’te bir albüm hazırladı ve Avrupa’nın farklı ülkelerinde konserler verdi. Her zaman Kurdistan halkının yürüyüşlerine katılarak sahne aldı. Ahmet Kaya, ayrıca Kürt örgütleri arasındaki diyaloğun gelişmesi için de çaba gösterdi. Kürdistan Ulusal Kongresi’nin bir üyesi gibi çalışmaya kararlıydı. Ancak kalbi sürgüne ve ülke özlemine daha fazla dayamadı. Onu çok erken bir dönemde kaybettik.
Fakat şu unutulmamalıdır: Tarih Ahmet Kaya’yı haklı çıkarmıştır. Halklar, onu sürgüne gönderenleri her gün lanetliyor. Ahmet Kaya ise hep sevgiyle, özlemle anılıyor ve mücadele edenlere rehber oluyor.
Ahmet Kaya bir şarkısında, Rêber Apo’ya olan sevgisini ifade ederek, “Vallaha biz dostu özledik / Vallaha Apo’yu özledik” demişti. Biz de TEV-ÇAND ve KEVANA-ZÊRÎN üyesi olan sanatçılar olarak diyoruz ki: Sevgili Ahmet Kaya, biz de hem seni hem Rêber Apo’yu çok özledik. Bu özlemi giderecek tek yol özgürlük mücadelesi saflarında yerimizi alıp sanatımızla hergün mücadeleyi büyütmektir. Bu vesileyle bizde her alanda sanatımızla, Rêber Apo’ya Özgürlük Kampanyası’na en içten duygularımızla katılıyoruz ve bu kampanyayı Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü ile sonuçlandırmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Ahmet Kaya ve Nursen İnce (Sarya)’yi sevgi ve özlemle anıyor, onların her zaman kültür ve sanat hareketimizin birer ışığı olarak aramızda olduklarını ve bize yol gösterdiklerini ifade etmek istiyoruz.”