Kuzey ve Doğu Suriye Tev-Çand Eş Başkanı Xelil Tehlo, Türk devletinin Kürtlere ve Kürt kültürüne yönelik artan saldırılarına ilişkin ANF’ye konuştu. Tehlo, bu saldırıların amacının Kürt toplumunu ve kültürünü tamamen ortadan kaldırmak olduğunu belirtti.
Tehlo, "Bir süredir Türk devleti, Kürt halkına ve Kürt halkının kültürüne karşı, tüm insanlık ahlakını da ayaklar altına alarak saldırıyor. Bu şekilde aslında Kürt halkının kültürünü ortadan kaldırmak istiyor. Kürtlerin kendi diliyle, halayıyla ve dengbêjiyle kendini ifade etmesinin önünü almaya çalışıyor. Bu, aslında Türk devletinin gerçeğidir. Türklük dışında hiç kimseyi kabul etmiyor. Hiçbir toplumu ve halkı kabul etmiyor. Türk devletinin tarihi, halkların yok olması üzerine kurulmuştur. Hiçbir toplumu kabul etmeyen bir sistem, var olan toplumlar üzerinde kendi barbarlığını inşa ediyor. Halkların kendisine ait kimliğini reddederek, kendi sistemine göre bir kimlik oluşturmak istiyor. Bunu da toplumsallığı, özgürlüğü geliştirmek için değil, sadece kendi hegemonyasını kuracağı bir kimlik oluşturmak için yapıyor. Bunun özcesi, toplumları kimliksizleştirerek, onlar üzerinde kendi tahakkümünü kurmak istiyor. Öyle ki, sadece devletin hegemonyasında değil, Türk toplumunda da böyle bir anlayışı geliştiriyor. Kendi toplumunu da yavaş yavaş eğiterek onların beyninde ve zihniyetinde kendileri dışında hiç kimsenin olmadığını kabul ettirmeye çalışıyor. Türkiye’nin içinde birçok halk var. Bu halkların hepsi köklü bir tarihe, kültüre, geleneğe ve iradeye sahip. Bu gerçeklik, Türk devletinin halkları yok etme umudunu yerle bir ediyor. Türk devleti de bunu çok iyi biliyor. Köklü bir tarihe sahip olan bir halkın yok edilmesi mümkün değildir. Türk devleti kendisini toplumların yok edilmesi üzerine var etmeye çalıştıkça aslında kendi sonunu getiriyor” dedi.
‘TÜRK DEVLETİ, KÜRT KÜLTÜRÜNE BARBARCA SALDIRIYOR’
Xelil Tehlo, kapitalizmin günümüzde kendi ihtiyaçlarına uygun bir toplum yaratma çabasında olduğunu belirterek, bu yeni sistemin içinde var olabilmek için Türk devletinin, geçmişte birçok kirli, kanlı ve barbar güçle iş birliği yaptığını söyledi. Bu güçleri desteklediğini, beslediğini ve onlara büyük imkanlar sağladığını ifade eden Tehlo, gelinen noktada Türk devletinin yavaş yavaş bitişe doğru ilerlediğini söyledi.
Tehlo, dünya halklarının artık Türk devletinin bu uygulamalarına ve zihniyetine karşı tavır almaya başladığını da dile getirdi. "Mevcut durumda artık Türk devletinin bu yaklaşım ve uygulamalarını hiçbir toplum ve halk kabul edemez," diyen Tehlo, Türk devletinin Bakûrê Kurdistan'da ve Türkiye içinde Kürt halkını yok etmeye çalıştığını, hatta bu amaçla dışarıdan gelen mültecileri dahi kullandığını ifade etti.
"Türk devleti, Türkiye’yi askeri bir kışlaya dönüştürdü ve mevcut tüm toplumları ve halkları inkâr ediyor. Ancak, ona karşı yavaş yavaş direniş kıvılcımları gelişiyor. Kürt halkı, Türk devletinin sistemine karşı açık bir şekilde tavrını ortaya koyuyor ve tüm saldırı, baskı ve inkâr politikalarına karşı direniyor. Bu nedenle de Türk devleti bu kadar aşırı ve derin bir saldırıya geçiyor," ifadelerini kullandı.
Türk devletinin Kürt kültürüne karşı büyük bir korku içinde olduğunu ve bu nedenle barbarca saldırılarda bulunduğunu belirten Tehlo, Türk devletinin, insanların kendi evlerinde bile dillerini ve kültürlerini yaşamalarına izin vermediğini vurguladı. "Birkaç insanın bir araya gelip kendi kültürleriyle kutlama yapmalarına bile tahammül edemiyor, bunu yasaklıyor ve suç olarak nitelendiriyor," dedi.
‘HEGEMON GÜÇLER, HALKLARI İRADESİZLEŞTİRMEK İSTİYOR’
“Hegemon güçler, halkların kültürünü ve dilini kendileri oluşturmak isterler. Sistemlerini de bu temele dayandırırlar. Bu şekilde toplumlar üzerinde hakimiyet kurmaya çalışırlar ve iradesizleştirmek, kendi hegemonyaları altına almak isterler,” diye konuşan Tehlo, devletlerin, toplulukların tarihteki gücünü yok etmeye çalıştığını ve bunun için her türlü yöntemi kullandığını; DAIŞ gibi çete gruplarının da bu amaçla ortaya çıkarıldığını ve halklar üzerinde barbarca yöntemler kullanarak iktidarlarını korumaya çalıştığını söyledi.
Tehlo, Türk devletinin toplumsal egemenliğini kurma çabasında olduğunu işaret ederek; köklü bir tarihe, kültüre ve toplumsallığa sahip bir toplumun canlı bir hafızaya da sahip olduğunu vurguladı. Bu hafızanın temelinde kendi kendini idare eden, yöneten ve oluşturan bir toplum gerçeğinin bulunduğunu ifade ederek; bu toplumun özgür bir yaşam, eşitlik, paylaşım ve toplumsal uygarlık sunduğunu belirtti.
Xelîl Tehlo, günümüz devletlerinin ise kendilerini tek millet, tek bayrak, tek ulus ve tek dil üzerine inşa etmeye çalıştığını söyledi.
Devlet mantığının, halkların iradesini ve kültürünü kabul etmediğini, toplumun iradesini kendi elinde tutmak istediğini dile getiren Tehlo, tek adam hegemonyasının hâkim olduğu böyle bir durumda hiçbir toplumu ve halkı kabul etmeyen bir anlayışın egemen olduğunu da ekledi.
‘TÜRK DEVLETİ HALKLARI BİRBİRİYLE SAVAŞTIRMAK İSTİYOR’
Türk devletinin halkları parçalayarak birbirine karşı savaştırmaya çalıştığına dikkat çeken Tehlo, "Öncesinde daha çok fiziki bir soykırım söz konusuydu. Türk devleti, Kürt halkını yok etmek için tüm askeri ve katliam yöntemlerini devreye koyuyordu. Ama bugün bunu biraz daha derinleştirerek yapıyor. Katliam politikasının yanında, kültür olarak eritmek ve yok etmek politikasını yürütüyor. Aslında, Önder Apo, tüm Ortadoğu’nun böylesi bir krizden geçtiğini ifade ediyor. Tüm hegemon güçlerin bugün yapmak istediği şey; toplumları bir bütün olarak birbirinden ayırmak ve koparmaktır. Toplumlar ve halklar üzerinde kültür yönünden bir asimilasyonun yanı sıra, aynı zamanda bu toplumları parçalayarak kendi sistemini onun üzerinde daha rahat dikte edecek. Bunu bazen Türk devleti gibi bir devletin eliyle, bazen DAIŞ gibi oluşumların üzerinden yapıyor. Bu şekilde tek bir hegemon sistem altında tüm toplumları yok edip kendi istediği bir toplum ve sistem yaratmaya çalışıyor.
‘HALKLAR ÖZ SAVUNMALARINI GELİŞTİRMELİ’
Bu durumda eğer halklar ve toplumlar bir olmazlarsa, buna karşı kendi öz savunmalarını geliştirmezlerse yok olacaklardır. Çünkü halkları da parçalamış bu sistem. Bugün biz, Kuzey ve Doğu Suriye’de demokratik ulus projesi çerçevesinde yeniden bir inşa içerisindeyiz. Bu demokratik sistem, kendi içinde tüm halkları ve toplumları kapsıyor. Burada hem halklar kendi savunmalarını oluşturuyor hem de kendi kültürleriyle yaşıyorlar. Eğer toplum kendi öz savunmasını geliştiremezse, hegemon ve iktidarcı güçler tarafından onun savunması yapılamayacaktır. Demokratik ulus projesi kapsamında halkların birleşip kendi varlığını korumaları gerekir. Doğada bile her canlı kendi savunmasını geliştirmiştir.
Ancak, bugün Ortadoğu’da toplumlar umutsuz, devlet sistemi içerisinde halklar iradesiz bırakıldı. Hiçbir zaman kendi iradesine sahip olamadı. Her zaman içinde bulunduğu devletin despotik sistemi içinde ezildiler. Bu anlamda, halkların kendilerini bundan kurtarmaları, kendi iradelerine sahip çıkmaları gerekir. Şimdi Kuzey ve Doğu Suriye’de halkların böylesi bir imkânı var. Bugün baktığımızda devrimin başında var olan muhalif güçler sistemler tarafından dağıtılıp, kendi içlerinde parçalandılar. Oysa bu güçler, sürecin başlarında halkların umudunu oluşturuyorlardı. Çünkü o zaman, halkların çıkarları için mücadele ediyorlardı. Fakat bugün bunlar, kendi toplumları ve halklarına karşı kullanılacak duruma getirildiler.
HALKLARIN BİRLİĞİ TÜRK DEVLETİNİN ÖLÜMÜDÜR
Ancak, Kuzey ve Doğu Suriye’de demokratik ulus sistemi, halkların tüm bu umutlarına cevap oluyor. Bu nedenle de Türk devleti, bu sistemin tüm halkların ortak umudu ve sistemi olmaması için her türlü saldırı yöntemini devreye koyuyor. Bugün Efrin’de yaptıkları göz önündedir. Türk devleti halkları birbirine karşı kışkırtıyor ve savaştırmaya çalışıyor. Suriye’nin birçok yerine yerleştirdiği çeteleri Kürtlere karşı kullanıyor. Halkları birbirleriyle çatıştırarak kendi istediği sistemi oluşturmaya çalışıyor. Bu durumda bizim halklar olarak, artık bu sistemlerin gerçekliklerini iyi bilmemiz ve tanımamız gerekiyor. Ancak bu şekilde bizler irade olabilmeyi başarabiliriz. Halkların birliği, Türk devletinin ölümüdür. Eğer biz bu gerçekliği anlayamazsak, irade olmayı da başaramayız. Bu anlamda bugün Önder Apo’nun felsefesi çerçevesinde Kuzey ve Doğu Suriye’de gelişen demokratik ulus projesi, tüm halkların umudu olabilir.”