Vedat Yıldırım: Bir kızıştırma hareketi var
Konser yasaklamaların Kürtler için yabancı olmadığını söyleyen sanatçı Vedat Yıldırım, her kesime yönelen bu tartışmanın ise bir ortalığı bulandırma ve kızıştırma olarak gördüğünü ifade ediyor.
Konser yasaklamaların Kürtler için yabancı olmadığını söyleyen sanatçı Vedat Yıldırım, her kesime yönelen bu tartışmanın ise bir ortalığı bulandırma ve kızıştırma olarak gördüğünü ifade ediyor.
Aynur Doğan, Mem Ararat, Apolas Lermi, Melek Mosso konserleri sanal medyadan örgütlenen ve kendilerine “milliyetçi-muhafazakar” diyen kesimler tarafından hedef gösterilip art arda iptal ettirildi. Bir yandan özellikle Kürt sanatçıları hedef alanların yanı sıra yeni bir söylem olarak da kadın sanatçılar üzerinden yükselen bir “ahlak” tartışması da var. Kürt sanatçılar açısından tartışma yeni değil ama yükselen “ırkçı” söylemle birlikte daha keskin bir hal alıyor. Öte yandan yükselen ırkçılık diğer halkların sanatçılarını da hedef alıyor. Ermeni keman sanatçısı Ara Malikian ve Karadenizli Yunanca şarkılar da seslendiren Apolas Lermi de, bu ırkçılık dalgasında hedef olanlardan sadece ikisi.
Yükselen bu ırkçılık dalgasının sanatçılar açısından nasıl bir ortam yarattığını ANF’ye değerlendiren Kardeş Türküler ve Bajar’ın da solisti Vedat Yıldırım, şu an ülkede bir gündemler savaşı olduğunu söylüyor: “Türkiye'de şu an bir gündemler savaşı var diyebiliriz. İktidar kendi cephesinden belli gündemler yaratmaya çalışıyor. Muhalefet kendi cephesinden yaratmaya çalışıyor. Bana biraz da seçim öncesi yapılan bir bulandırma, kızıştırma gibi geliyor.”
KÜRTLER EZELDEN BERİ YAŞIYOR BUNU
Yıldırım, yaşanan yasaklamaların Kürt sanatçılar için zaten yeni bir şey olmadığını söylerken de şunları ifade ediyor: “Kürt sanatçılar zaten ezelden beri hep böyle sıkıntılar yaşıyor. Dolaylı, dolaysız ya da direkt sansür. Tabii şimdi seküler kanattaki müzisyenlere de dönmeye başladı ibre. Adına da ‘mahalle baskısı’ diyorlar. Mahalle de milliyetçi, muhafazakar kesimlerin ‘bizim değerlerimizi yıpratıyorlar, açık giyiniyor vs.’ dediği ve sadece onların sesinin çıkmasını istediği bir şeye dönüşüyor.
Bir de şu yanı var; mesela biz bir üniversite grubuyuz, Boğaziçi’nden çıktık ama şu an Boğaziçi Üniversitesi’ne gidemiyoruz. Sadece Kürtçe müzik yapanlar olarak da değil, üniversitelerin de özerkliği kaybolduğu için birçok sanatçı buralarda konsere ya da etkinliğe gidemiyor. Özellikle Gezi olaylarından sonra zaten denetim altına alındı.”
BİR KONSOLİDASYON SÜRECİ VAR
“Mahalle baskısı” kavramı adı altında değerlerin çok da naif değil, tersine hedef gösterme ve paramiliter tarzda olduğunun altını çizen sanatçı Vedat Yıldırım, şunları söylüyor: “Bu durum insanların çok da naif bir şekilde değerlerini korumaya çalışmakla da gerçekleşmiyor. Adeta paramiliter gibiler. Mesela Aynur’un konserinin Kocaeli Darıca'da yasaklanması, oradaki milliyetçilerin ‘bu konseri nasıl yaparsınız’ diye belediye baskı uygulamasıyla oldu. Belediye de hemen geri adım attı. İnsanları sürekli hesap vermeye iten, düşman yaratmaya uğraşan bir konsolidasyon hareketi var gibi geliyor bana.”
BURANIN SİYAHLARI YOK MU?
Yıldırım, müzik camiasının da örgütlü olmadığına değinerek eskiden beri çok sesli yapının hep görmezden gelindiğini de vurguluyor: “Müzik camiasının da zaten çok örgütlü bir yapısı yok. Bu konuda kendimize de çuvaldızı batırmamız lazım. Örgütlenmesi olmayan bir yer. Onun dışında zaten toplumda da şu problem var. Yıllardır başka kesimlere yapılanı görmeme problemi. Kürtlerin vekilleri, seçilmişleri bir sürü baskı altındayken bu saldırının bir gün bütüne doğru yöneleceğini kavrayamama durumu. Bir rejim kurulmaya çalışılıyor bunlar da onun yaptığı şeyler. Ama muhafazakar da yeri geliyor seküler de ‘bakın dünyada siyahları eziyorlar’ diye hayıflanıyor, e bu ülkenin siyahları yok mu? Maalesef bu anlamda bu bakış açısını da son derece ikiyüzlü buluyorum.
Tabii bu yaşananları sadece şimdinin ya da günümüzün sorunları değil dediğim gibi. Örneğin bir rock festivali yapılıyor. Memlekette bu festivaller genelde daha ‘sol, seküler’ kesimler tarafından yapılır. Ama bir tanesi de çıkıp Türkçe ya da İngilizce dışında bu memlekette başka dilde rock müzik yapan yok mu demiyor. Bugün evet, seküler hayata ve başka dillere baskıya karşı ses çıkarmak lazım ama böyle tek tek ya da ayrı ayrı ele alarak değil.”