'İntikam benimdir' diyen kahraman

Zalimlere karşı intikam benimdir, karşılığını ben vereceğim, diyen kahramanlardan biri de doğum gününden dört gün sonra 6 Mart 2018’de Reco’da şehadete ulaşan Nûpelda Deniz Amed’di.

ŞEHİT NÛPELDA DENİZ AMED

“Yürek, en iyi korunması gereken içine en temiz duyguların yerleştirilmesi gereken bir kabedir” der Rêber Apo. Her insan, kendi gerçeğinin kıyısında yol alır ve öyle yürür. Bu, bir nevi yaşamın da kanunu ve rotası oluyor. Kutsal kitapların geçmişi, anı ve geleceği sığdırdığı yazgı, belki de insan ve yaşamın kutsal bir bağı olmaktadır. İnsanın bir anlamda yaşam haritasına yazgı denmesi anlaşılır, tanrısal bir metafor oluyor. Hele toplumun Kürtler ve ülken vahşi sömürgecilerin pençesinde can çekiştirilen Kurdistan ise zorunlu bir yasa gibi devrimciliği de yazgı haline getirir. Bu onurlu bir yazgı ve can pahasına izlenilen bir rota haline gelir.

Bazı anlar vardır. Tüm hayatın gerçekliği, o anların ayrıntılarında bütün çıplaklığıyla yaşanır. Güzellik ve çirkinlik, iyilik ve kötülük, karanlık ve aydınlık en net şekilde bu ayrıntılarda dile gelir. Belki de Efrîn, tüm bu anların resmi olarak tarihsel toplumsal hafızada yerini almıştır. Çağlar boyunca zalimler, yalanı destur edinmiştir. Zalimlerin doğası hiç değişmemiştir. Kutsal olan her şeyi kirleten yalanlara sarılmaları ve katliam yapmaları, tarih boyunca kuşandıkları zırh olmuştur. Çağın en son silahlarıyla işgal saldırılarının ismini ‘Zeytin Dalı’ koymaları, bu gerçekliğin en net görüntüsüdür. 

BİR DE FEDAİ SAVAŞÇILAR VARDI

Korkunç yargıçlar tarafından feci bir lanetle baş başa bırakılan Efrîn için bir de kutsallarına el sürdürmeyen ve bu uğurda hayatını feda eden savaşçılar vardı. Hayatın feda edilmesi şüphesiz bir yazgıdan ziyade onurun, inancın, direnişin, intikamın ve hayatın her yönden hakkının verilmesidir. Bu, bir nevi insana ait tüm değerlerden yana tercihtir. Bu tercihi ancak göz kamaştıran yiğit insanlar yapabilir. Zalimlere karşı intikam benimdir, karşılığını ben vereceğim diyen bu göz kamaştıran kahramanlardan biri de Zehra Korhan’dı (Nûpelda Deniz Amed).

AKLI VE KALBİ İLE İMAN EDERDİ

Kürt ve Kurdistanî değerlerinden kopmayan sürgün bir ailenin ferdi olan Nûpelda, 2 Mart 1996’da Mersin’in Tarsus ilçesinde hayata gözlerini açar. Ailenin göz bebeği olan bir çocuktur. Topraklarından uzak bir çocukluk yaşadığı için ana diline yabancılaşır. Kürtçe anlar ama konuşamaz. Yurtseverlik değerlerini koruyan ailesinin baskıları yüzünden ana diline mesafeli yaklaşır. Bunun nedeni ise istemediği bir şeyi asla yapmayan bir karaktere sahip olmasıdır. Hiperaktif, inatçı bir kişiliği vardır ve dil konusunda da bu inadı tutmuştur. İnatçı yapısı onda istediği şeylere ulaşma için mücadele etme duygusu yaratır. O çocuk yaşına rağmen inandığı değerlere aklı ve kalbi ile aynı anda iman eder.

YURTSEVERLİĞİNDEN ASLA TAVİZ VERMEZ

Ana diline mesafeli yaklaşımı ailesinin dayatması yüzündendir. Yoksa yurtseverliğinden asla taviz vermeyen bir duruşun sahibidir. Küçük yaşına rağmen mahallelerinde gelişen eylemlere katılır ve minik elleriyle polis panzerlerine taş atar. Ailenin yurtsever olmasından kaynaklı evleri düşman güçlerinin baskınlarına uğrar. Korkusuz bakışlarını düşmandan asla esirgemez. Yaşadıkları bu ev baskınları, kişiliğinde düşman bilincine karşı nasıl bir tavır ve duruş sergilenmesi gerektiğini ortaya çıkarır. Henüz çocuk yaşında azimli bir inatla yurtseverlik değerlerinin koruyucusudur.

İNANDIĞI DEĞERLERİN İNATÇISI

Ülke topraklarının uzağında Türk devletinin baskıları altında gençliğine adım atar. Sessiz, sakin bir mizaca ve masum bir yüz yapısına sahip, çevresi ve aile fertleri tarafından sevilen biridir. Sistemin kendi kullarını yetiştirdiği eğitime ilgisi olmadığından okulu terk eder. O inandığı değerlerin inatçı izdüşümcüsüdür. O sokak aralarında düşman panzerlerine taşlar yağdıran bir intikam ruhudur.

TARSUS’TAN MAXMUR’A ZORUNLU GÖÇ

Ailesinin yurtsever olmasından kaynaklı Tarsus’ta yaşayabilme imkanları kalmaz. Daha uzun bir sürgünlüğün yolculuğuna 2011’de düşerler. Sınırlar aşıp Maxmur Mülteci Kampı’na yerleşirler. Maxmur’da Nûpelda’da daha büyük değişimler yaşanır. Dağlar, önünde davetkar, ulu, yabani, her zaman dilsiz ama sanki ‘bize gel’ der gibi fısıldar. Ailesine, 2013’te gerilla saflarına katılım kararını açıklar. Ailesi şaşırır; ‘Kürtçe bile konuşmuyor. Bu kararı nasıl verir’ diye karşılar. Gerilla olmanın zorluklarını sıralarlar. Nûpelda, kararlıdır; gerilla yaşamının bütün zahmetlerine amin der. Zaten doğası, her türlü zorluğu göğüsleyecek azim ve kararlılığa sahiptir. O istediği her şeyin peşinde koşan ve olması için emek veren sıra dışı bir yapıya sahiptir. Bilinçaltına gizlenen sadakat duygusu, zamanı geldiğinde silinmez gücünü gösterirdi.

ARTIK DAĞLARDA VE GERİLLADIR

Nûpelda yüzünü dağlara verir. Gözü kara, başarı odaklı yapısı sayesinde gerilla yaşamına erkenden uyum sağlar ve savaş mevzilerinde yerini alır. Katıldığı bir eylemde yaralanır. Her kabuğun içinde bir öz vardır. Peki savaş yaralarının kabuğunun içinde gizlenen öz nedir? O kabuk bağlayan yaranın altında nice silinmez iz ve gizemli hakikatler vardır. Zaten her insan biraz da yaralarının sağalttığı öfke ehli değil midir?

DAİŞ’E KARŞI SAVAŞA KATILIR

Nûpelda’yı bu yaralanma durduramaz. Dört faşist soykırımcı devlet yetmezmiş gibi DAİŞ karanlığı da mazlum Kürt halkının yaşamına çökmeye çalışıyordu. Nûpelda, dağlardan yüzünü halkını savunma savaşına verir, çünkü zamanın karanlığında mücevher gibi parlayan insanlardan biridir. Köklerinin bulunduğu, ait olduğu yerdir ülkesi. Ülkesini ve halkını koruma savaşında DAİŞ çetesine karşı birçok savaşta yerini alır. Til Temir bölgesinde girdiği bir savaşta her iki bacağından ağır yaralanır. 

KÜRTÇEYİ ÇOK İYİ ÖĞRENİR 

Bu süreçte yerinde durmaz, Kürtçeyi en iyi şekilde öğrenir ve yaşamında daima Kürtçe konuşmaya başlar. Bir savaş gazisi olmasına rağmen basın çalışmalarına katılır fakat aklı, yüreği, ruhu daima savaş alanında ve savaşta şehadete ulaşan arkadaşlarındadır. Hayatın doğrularını yakaladığı kadar o doğruları yaşamında içleştirmiştir. Eylemleri, daima hakikatini besleyecek duygulardan kaynağını alır.

EFRÎN SAVAŞI İÇİN ISRAR EDER

Efrîn, Kurdistan’ın cenneti andıran bir şehridir. İsminin anlamı olan yaratıcılık, belki de Allah tarafından topraklarına bereket diye verilen bir lütuftur. YPG ve YPJ savaşçıları DAİŞ çetesini büyük oranda etkisiz hale getirmişti. DAİŞ’in arkasında asli bir güç olan Türk devleti, gözünü Efrîn’e diker. Türk devleti Efrîn’deki hazineyi söküp alma arzusuyla başlattığı savaşa, Efrîn topraklarının bereketi ile yetişen Zeytin ağaçlarına nazire yaparcasına ‘Zeytin Dalı’ ismini verir. Bir açgözlülük havası, ceset kokusu gibi yayılır cennet parçası Efrîn’in üstüne. Türk ordusu, Efrîn’e çağın bütün tekniğiyle saldırır. Nûpelda Deniz Amed, henüz yaraları tam iyileşmese de ısrarla Efrîn savaşında yer almak için öneri yapar. O hedefi için savaşır ve durdurulamazdı. Bakışlarıyla duygularını ifade ederdi. ‘Yaralısın, iyileştikten sonra savaş cephesinde yerini alırsın’ diye verilen cevaba, ‘Ben savaşmaya hazırım ve gideceğim’ diyerek net tavır alır. Yaralı olmasına rağmen insanın istediğini yapabilme iradesini ve kudretini sergiler. Dayatması sonuç verir ve engel tanımaz ayakları yola düşer. 

MEVZİDEN MEVZİYE KOŞAR

Asiliği ve cesareti yoldaşlarına farklı bir tat verir, çünkü zihninin doğası yaşamın onursuzlaştırılmasını asla kabul etmez. Savaş meydanı intikam alma, sevdiklerini koruma, nefret ettiklerini yok etme meydanıdır. Bu meydanda an be an nefes nefese bir yürüyüşün sahibi olur. Mevziden mevziye koşarak, Türk devletinin insan nesebinden pay almamış askerlerine kan kusturur. Kürt savaşçılar, çağın son tekniğine karşı ellerindeki ferdi silahlar ve çıplak iradeleriyle destansı bir direniş sergiler.

GÜZEL ŞEYLER EKMEYE ÇALIŞTI

Bu destansı direnişte Nûpelda Deniz Amed, doğum gününden dört gün sonra 6 Mart 2018’de yer aldığı Efrîn’in Reco ilçesindeki savaş mevzilerinde şehadete ulaşır. İnsan ardında bıraktığı kadar var olur. Nûpelda Deniz Amed, kalbine daima güzel şeyler ekmeye çalıştı. Bizler de daima onu bu güzellikleriyle hatırlayacağız.

*Zehra Korhan’ın (Nûpelda Deniz Amed) kardeşi, ANF için yazdı.