‘Bir parçaya saldırı tüm Kürdistan’adır’

İnsan ve Özgürlük Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kaya, “Bizim herhangi bir parça yapılan saldırıyı Kürdistan’a yapılmış olarak görmemiz gerekiyor” dedi.

Sürekli ‘sınır ötesi’ saldırıların, işgal mantığına dayandığını ifade eden Ahmet Kaya, ’30 kilometre derinlikte bir güvenlik şeridi oluşturacağız’ söyleminin absürtlüğüne işaret etti. Kaya,  “Siz 30 kilometre derinlikte bir güvenlik şeridi oluşturduğunuzda sınırınızı 30 kilometre derinliğe götürmüş oluyorsunuz. Dolayısıyla oradan sonraki 31’inci kilometrede yine var olan güçlerle sınırdaşsınız. Yani siz ‘tehlikeyi’ nereye kadar bertaraf edeceksiniz? 30 kilometre derinliğe indiğinizde arkasından bir 30 kilometre daha gidilecek” şeklinde konuştu.

ANF’ye konuşan İnsan ve Özgürlük Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kaya, Kürtlere saldıran Türk devlet zihniyetinin ve siyasi aklının, hem yeni olmadığını hem de devam edeceğini belirterek, “Kürdistan’ın herhangi bir parçasında elde ettiği başarı ya da başarısızlıklarıyla ilgili değil” dedi.

Saldırıların, devletin önüne koyduğu strateji gereği olduğunu kaydeden Kaya, şöyle devam etti: “Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürtlere yönelik stratejisi, Kürtlere ait dünyanın hiçbir yerinde hiçbir şeyin olmamasıdır. Onlar açısından Kürtlerin kazanımları, kendine ait kurumları, kuruluşları, zihniyeti, örgütlülüğü olmamalı. Bu onun açısından vazgeçilmez bir stratejidir. Dolayısıyla hangi Kürt gücü nerede olursa olsun, Kürtlere kurduğu ilişki devlet için önemlidir. Gerisi tali meselelerdir. Hiçbir zaman Kürtlere güvenmedi, hiçbir zaman Kürtlere güven de vermedi. Bu açıdan baktığımızda Başûr’daki saldırının Rojava’ya taşınmış olması, elde ettiği kazanım veya hezimetle ilgili değil.”

BAŞÛR’DA AMACINA ULAŞAMADI

Başûr’da yine bir başarı elde edemediğini, amacına ulaşamadığını belirten Kaya, “Kendi açısından ‘başarısızlığımı Rojava’da görece bir başarıyla taçlandırabilir miyim’ arayışındadır. En azından o bahsettiği 30 kilometre derinlikteki güvenlik şeridi bu söylediğimin göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürtlere saldırılarının altında yatan temel zihniyet, Kürtlerin herhangi bir şeyin sahibi olmasını engellemektir. Hatta mümkünse sahip olduklarının hepsinin elinden alınmasıdır. Zihniyeti tamamen budur. Diğer bütün şeyler sadece gerekçedir. Argüman oluşturmaktır” şeklinde konuştu.

BİR 30 KİLOMETRE DAHA

Sürekli ‘sınır ötesi’ saldırıların, tamamen işgal mantığına dayandığını ifade eden Kaya, şunları dile getirdi: “Nasıl bir saldırı oldu bugüne kadar Türkiye’ye? Saldırı da yok. Yani yapılmış saldırılara karşı belki karşılık verilmiş olabilir ama direkt fiili bir saldırı yok. Buna rağmen ’30 kilometre derinlikte bir güvenlik şeridi oluşturacağız’ diyor. Şimdi bunlara kargalar güler. Siz 30 kilometre derinlikte bir güvenlik şeridi oluşturduğunuzda sınırınızı 30 kilometre derinliğe götürmüş oluyorsunuz. Dolayısıyla oradan sonraki 31’inci kilometrede yine var olan güçlerle sınırdaşsınız. Yani siz ‘tehlikeyi’ nereye kadar bertaraf edeceksiniz? Bu mantıken bile düşünüldüğünde ne kadar saçma bir iddia olduğu, ne kadar saçma bir gerekçe olduğu anlaşılıyor. 30 kilometre derinliğe indiğinizde arkasından bir 30 kilometre daha gidilecek. Çünkü o zamanda diyecekler ki ‘Olay burada da bertaraf olmadı. Bir 30 kilometre daha gidelim’. Yani Kürtlerin yaşadığı o coğrafyadaki parçasının hepsine nüfuz etmek istiyorlar.”

PARÇA VE BÜTÜN İLİŞKİ KURMALIYIZ

Türk devletinin, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Misak-ı Milli sınırları içerisinde kalması gereken Musul ve Kerkük'ü boşu boşuna dile getirmediğine dikkat çeken Kaya, şöyle konuştu: ”Eğer imkanları varsa, güçleri yeterse, konjonktür müsait olursa kesinlikle bu hedefe yönelik çalıştıklarını ve bunu amaç edindiklerini rahatlıkla söyleyebiliriz. Şimdi maalesef bizim Kürtler açısından en büyük handikapımız söz konusu saldırıları sadece bir parçaya gerçekleşiyormuş gibi ele almamızdır. Parçalı olduğumuz gibi parçalı saldırılar karşısında sanki bir parçaya veya bir parçamıza saldırı varmış gibi ve onun yarattığı problemler üzerinde bir ‘saldırı’ gerçekleştiriliyormuş gibi düşünüyoruz. Halbuki mesele o değil. Karşı taraf Kürtleri bir bütün olarak görüyor ve bir bütün olarak karşısına alıyor. Dolayısıyla bugün bir parçasına yapılan saldırıyı bizim öylesine görmemiz ve değerlendirmemiz büyük bir hata olur. Bundan dolayı tepkilerimizi iyi geliştiremiyoruz. Bütün ve parça ilişkisi içerisinde bakmamız lazım olaya. Parça, bütünün özelliklerini yansıtır. Dolayısıyla herhangi bir parçamıza yapılmış saldırı bugünün koşulları içerisinde taktiksel olarak geliştirilmiş bir adımdır.”

BİRLİK HALİNDE TAVIR GELİŞTİRMELİYİZ

Kürtler olarak elde edilen kazanımları kaybetmemelerinin tek yolunun saldırılara karşı bütünsel bir tepki ortaya koymaktan geçtiğini söyleyen Kaya, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Türkiye diplomasisini belli başlı görüşmelerde görüyoruz. Kürtlerin temsiliyetini kimin yaptığına dair sorular soruyorlar. Uluslararası kamuoyunun ve güçlerin desteklerini arkamıza almamız gereken noktada bu parçalılık hali bizi zaafa uğratıyor. Eğer topyekun, senkronize bir karşı çıkış ve duruşla ortaya çıkarsak, bizi parçalı ve temsiliyet konusunda zaafa uğratmaya çalışan ve öyle olmadığını gösteren diplomatik ataklara karşı da ciddi bir manevra geliştirmiş oluruz. Karşı dirilişler ve duruşlar sizin muhatabınızın karşısındaki gücü caydırıcı olarak düşünmeye sevk eder ve o biraz daha konumunu gözden geçirir. Bizim bu parçalı halimiz onlara daha çok cesaret veriyor. Bizim birlik halinde tavır geliştirmeyi bilmemiz ve herhangi bir parça yapılan saldırıyı bütüne yapılmış saldırı olarak görmemiz gerekiyor. Bu bizim açımızdan kaderimizin tayini noktasında olmazsa olmazdır. Eğer bunu sağlayamazsak kaderimizi çok uzun yıllar yine bu acılarla, bu işgal ve saldırı politikalarıyla karşı karşıya kalarak yaşayacağız. Bu da bizim için artık bir lükstür.”