Biz zafer bayrağını birlikte kaldırdıkça zalim asla başaramayacak!
Ey güzel ülkemin yiğit halkı, bekle beni, benden umudunu asla yitirme diye sana zılgıtlar eşliğinde geliyorum. Zalim asla başaramayacak biz zafer bayrağını birlikte kaldırdıkça...
Ey güzel ülkemin yiğit halkı, bekle beni, benden umudunu asla yitirme diye sana zılgıtlar eşliğinde geliyorum. Zalim asla başaramayacak biz zafer bayrağını birlikte kaldırdıkça...
Ey sevgili ülkem, güzelliklerle dolusun. Her karış toprağın zenginliklerle dolu. Alabildiğine güzel ve isyankarsın. Senin sınırların içerisinde seni yaşamak bile yasak bizlere. Sana sahip çıkmak ve kucaklamak dahi haram kılınmış biz Kürtlere. Sen cennet, sen sonsuz savaş gerekçem, sen en kutsal olansın bize. Bereketin tüm insanlığa yeter. Halkların kardeşliği, kavga ile anlam buluyor senin zemininde. Ülkem, yıllara şahit bir serüvenle kahramanların en asil olanlarına mesken. Her karış toprağında alın teri, kan ve barut birbirine karışmış olsa da, en güzel çiçeklerin kokusu ile kıskandırır her insanı. Sana olan sevgim, dünyayı karşıma almam gereken bir savaşı vermemi emrediyor bana. Ben bu savaşa binlerce kere kurban olmaya razıyım. Sen her bedele hazır oldukça, ben seni asla yalnız bırakmamaya gönül ve söz vermiş bir gerilla olmaya geldim.
Serhat’ın engin dağlarında bir rüzgar eser. Temiz, sade ve efsanevi. İnsanların yüreğini coşturan baharında, renklerin en güzeli çıkar ortaya. Dengbejlerin sesi ile kendilerinden geçen insanlar, yüzünü çevirir Ararat’ın engin dağlarına. Sanki acılarının derdini Ararat’ın enginliklerinde bulacaklarmış gibi ona büyük bir inançla saygı duyarlar. Ruhları huzur ve öfkeyi birlikte taşır, o diyarlara. Bir çocuk çığlığı bozar bazen ortalıktaki bu efsuni havayı. Kurdistan’da çocuk çığlıkları yeniliklere gebe, acılara son ve isyana yeni bir umut kapısıdır aslında. Çığlığa kulak kabartan her yaşlı göz yeniden yeşermenin heyecanıyla, her yeni doğan güne umut dolu gülerler.
BİR SU GİBİ DURU VE SAF YÜREĞİ SADECE HALKI İÇİN ÇARPAR
Ömer, Serhat’ın gizemli güzelliklerini bir arada yaşayan Muş şehrinde dünyaya gözlerini açar. Muş halkı Önderliğe ve partiye bağlılığını sürekli korumuş, birçok evladını Kurdistan özgürlük saflarında şehit vermiştir. Ömer de böyle bir toplumda büyür. Diline, kültürüne ve geleneğine bağlı, yurtsever bir ailenin yeni umut neferi olan Ömer, daha çocukluk zamanlarında partiyi tanıma imkanı bulur. Önderliğin, PKK’nin Kürt halkı ile Kurdistan için anlamını ve değerini daha o yaşlarda anlayacak olgunlukta bir çocuk olarak yetişir. En çok da özgür olmadığını ve sürekli yasaklanan bir halk ve dile mensup olduğunu anlamak onun şekillenişinde büyük etki yaratır. Okul okuduğu yıllarda düşman devlet sisteminin, asimilasyon ve kişiliksizleştirme politikalarını fark ettikçe bu sisteme karşı büyük bir öfke ve nefret duymaya başlar. Düşmanın gençleri ajanlaştırmak için ne tür suçları işlediklerini çevresinde gördükçe bu sisteme karşı gelmesi gerektiğini daha net anlar.
Çocukluk ve gençlik yıllarını bu bilinçle geçiren Ömer, artık intikam alma zamanın geldiğini bilir. Ve bu temelde 2014 yılında Muş Güney’den örgüt saflarına katılır. Bir volkan gibi kaynayan yüreği huzura ermiştir. Çünkü düşmanından intikam alma amacında netleşmiştir. Bir su gibi duru ve saf yüreği artık sadece halkı için çarpan Ömer, artık düşmanının ensesinde bir yıldırım, bir şimşek gibi şok etkisi yaratacak bir gerilla olarak Brûsk’tır artık bu dağlarda. Brûsk, halkının kurtuluş gerillasıdır. Halkını anlayan, hisseden ve onun acılarına son vermek için sürekli gelişmeyi esas alan duyarlı bir gerilladır. Temel devresini, özgürlük dağlarının güzellik harikası olan Avaşin alanında görür. Eğitimden sonra Avaşin alanında belli bir süre pratik yürüten gerilla Brûsk, bu alandaki pratiğin ardından Zagros dağlarına yönünü verir.
Fedakarlığın anlam bulduğu alan olan Zagroslar ve Cilo onun ilk ve son meskeni olacaktır artık. Asla bu alandan kopamayacağını yaşadıkça anlar Brûsk. Kendisini bulduğu bu dağ zirvelerine aşık olur adeta. Büyük komutanların yaratıldığı Zagros meskeninde Brûsk, artık bambaşka bir insandır. O artık Cilo ile mühürlenir. Tüm pratiklerini şehadetine kadar da bu alanda gerçekleştirir. Yoldaşlığın en güzel anlamına burada kavuşur. Halkının çektiği acılara son vermek ve onları özgürlüklerine kavuşturmak için ilk bu alanda kendisiyle güçlü bir kavga yürütür. Brûsk, halkının yarım kalmış, çalınmış hayallerinin adı olmaya ant içmiştir. Düşmanının korkulu rüyası, düşmanı tarumar eden yiğit bir gerilladır. Gerilla olma aşkı ve düşmandan intikam alma hırsı, onun dağ koşullarına erken adapte olmasını sağlar. Kendisini geliştirmeyi asla yeterli görmeyen Brûsk, yoldaşlarının da eğitim ve gelişiminde büyük rol oynar. Yoldaşlarının her türlü eksikliklerine cevap olmaya kendini adayan asil bir gerilladır O.
BÜYÜK BİR ÖFKE İLE YÜRÜR DÜŞMANIN ÜZERİNE
Brûsk’e göre; düşman, gerillanın gücü ve iradesi karşısında asla başaran güç olamayacaktır. Gerillayı yıkamayacak, yok edemeyecektir. Bu savaşın koşulları ne kadar zor olsa da gerilla asla halkının kurtuluş savaşından bir adım dahi geri atmayacaktır. Cilo eyaleti sürekli düşman saldırılarına maruz kalmıştır. Türk ordusu saldırılar düzenleyerek bu alanda sürekli hakimiyet sağlamaya çalışmıştır. Cilo arazisi ve onun en değerli parçası haline gelmiş gerillaları ile düşmana karşı durmuş, direnmiştir. Düşman saldırmaktan, gerillada savaşmaktan geri durmamıştır. Zagrosların çetin savaşlarında yenilgiye doyamayan düşman 2019 yılında belki başarırım umudu ile bir daha Cilo eyaletine saldırmış ve bu sefer ısrarcı olacağını göstermek istemiştir. Ama düşman şunu bilmemektedir; gerillanın en büyük andıdır Zagros dağlarında düşmanı bozguna uğratmak. Bu alanda düşmanı asla bu topraklarda barındırmamaya yemin etmiş o dağ yürekli gerillalar her zaman vardır. Ve yine zalimin zulmüne geçit verilmeyecektir bu topraklar. Giden binlerce can olsa da, bir karış toprak verilmeyecektir alçak tarihi ile meşhur düşmana.
Gerillalar 2019 yılında gelen düşman ordusunu geldiklerine pişman eder, büyük bir kayıp veren düşman geri kaçar. Kahramanlık olmadan, bedel verilmeden savaşın verilemeyeceği aşikardır Kurdistan topraklarında. Cilo bunu bilir ve bu çetin savaş için kahramanlar kervanına aday olarak en değerlisi Brûsk’unu seçer. Brûsk sevdalısı olduğu bu dağlara damla damla alın terini katmış ve öyle bir savaşçı olmuştur. Artık savaş zamanıdır ve Brûsk kendisini feda edeceği bu korkusuz dağlara kanını, bedenini, ruhunu katmaya hazırdır. 29 Temmuz günü onun en çok arzuladığı özgürlük halayına durma günüdür. Kapkara dumanların ardından Brûsk’un asil ve heybetli duruşu, yüzünde güller açan kocaman gülümsemesi son defa görülür. Gözlerinde şimşekler çakar, büyük bir öfke ile yürür düşmanının üzerine ve korkusuzca durduğu bu çarpışmada şehadete ulaşır dağ yürekli Brûsk.
Ülkem eşsiz bir cennet ama halkım içinde esir. Halkım kadim bir halk ama başkaldıranlarımız sürgün. Topraklarım en zengin kültüre sahip fakat içerisinde dilim yasak. Işık vurmayan, her karanlık köşesinde kayıplarımızın gölgesi ve sessiz çığlıkları saklı. Bu değerleri ve kendimizi korumaya cesaret ettiğimiz bir tek dağlarımız kaldı bizlere. Ey güzel ülkemin güzel halkı, bekle beni. Benden umudunu asla yitirme diye ben sana zılgıtlar eşliğinde geliyorum. Toprağım kurutulamayacak bir daha benim gibiler kanını döktükçe. Zalim asla başaramayacak biz zafer bayrağını birlikte kaldırdıkça. Kurdistan her mevsim kesk û sor û zer çiçeklerle süslenecektir biz özgürlük halayına durdukça. Ben senin onurun, şerefin, kimliğin ve özgürlük kahramanınım. Önder Apo’nun korkusuz, çelikten iradeli asil militanı Brûsk’ım.