Elkê'de tarihi direnişin günlüğü

25 Eylül 2015 tarihinde Şırnak'ın Beytüşşebap (Bêşebap) ilçesinde yine Türk ordusuna karşı yapılan devrimci eylemdi. HPG ve YJA-STAR gerillaları üç gün boyunca şehri denetime alacak şekilde devrimci hamle gerçekleştirmişti.

Türk devleti 24 Temmuz 2015 tarihinde gerilla alanlarına ve Kürdistan halkına yönelik geniş çapta imha operasyonları gerçekleştirmişti. Buna karşı ise gerillalar tarafından askeri eylemsellikler  başlatılmış ve böylece Türk ordusuna ağır darbeler vurulmuştu. Gerillaların eylemlerden biri de 25 Eylül 2015 tarihinde Şırnak'ın Beytüşşebap (Bêşebap) ilçesinde yine Türk ordusuna karşı yapılan  devrimci  eylemdi. HPG ve YJA-STAR gerillaları üç gün boyunca şehri denetime alacak şekilde devrimci hamle gerçekleştirmişti. Bir yıl önce gerçekleştirilen eylemde, Beytüşşebap ilçesi, hem içteki birçok kurum hem de ilçe üzerinde hakimiyet kuran tepeler  gerillanın denetimine geçmişti.

Eylemin ayrıntılarını, eylemde yer alan HPG gerillaları Delil Amed ve Latif  Gap ANF’ye anlattı...

Delil Amed:

2015’te Beytüşşebap eylemi kendisi ile beraber neler getirdi, sonuçları nelerdi, neden  böyle bir eyleme ihtiyaç duyuldu... Bu konularda birkaç hususu dile getirmek istiyorum. Bilindiği gibi 2013 yılında Önderliğimiz tarafından barış için bir süreç başlatılmıştı.  Ortadoğu’da kalıcı barış için önemli ve tarihi bir süreçti. Fakat her zaman olduğu gibi Türk devleti bu süreci de sabote etmek istedi. Kendi iktidarı için bu süreci boşa çıkardı. Bu süreç 2015 yılına kadar  devam etti. 2015 yılında AKP devleti gerilla alanları ve Kürt halkına gerçekleştirdiği saldırılarla bu süreci bitirdi. Gerilla tarafından da bu saldırılara karşılık verilmesi gerekiyordu.  Bêşebap (Elkê) eylemi de bu sürece bağlı olarak geliştirildi. AKP, DAİŞ ile ortak olarak Kürdistan ve Türkiye’de gerçekleştirdiği katliamlardan güç alıp Kürt hareketini bitireceğini sandı. Bu yüzden de her taraftan saldırılara girdi. Bu şekilde kamuoyunda 'Ben güçlüyüm,  zayıf olan PKK hareketidir’ algısını yaratmaya çalıştı. Fakat süreç bunun tam tersini gösterdi. Bu esaslarla Botan sahasında Bêşebap (Elkê) eylemi planlandı.  Buna göre de geniş hazırlıklar yapıldı. 

NEDEN BÊŞEBAP?

Şüphesiz birçok yerde böyle bir eylem gerçekleştirilebilirdi. Fakat Bêşebap’ın farklı bir özelliği de var. Bêşebap küçük bir ilçedir.  Halkı da fedakar ve yurtseverdir. İlçede yaşayan birçok aşiret Kürdistani özelliklerini günümüze kadar korumuşlardır. Bu yüzden de 2015 yılında düşmanın özel bir politikası, baskısı gelişti. Halka karşı özel savaş yürütmeye çalıştılar. Özellikle ajanlaştırma,  halkı gerillaya karşı kırdırtma  çabaları gelişti. Düşmana bir cevap verilmeliydi. Tüm bu sebepler yanyana gelince Bêşebap eylemi gündeme girdi.  Eylem için hazırlıklara girildi. Özellikle şehir keşif çalışmaları, düşmanın durumunu keşfetme,  ona göre arkadaşları, cephaneyi hazırlama bir zaman aldı. Hazırlık, planlama konularında  başarılı bir şekilde sonuç alındı. Eylem kapsamlı düşünüldüğü için hazırlıklar da kapsamlı geliştirildi. Alandaki gerillalar etkili bir eylem olması için her yönden çaba içerisine girdiler. Düşmanın alandaki tüm keşif uçak vs. saldırılarına karşın gerilla hazırlıklarını  tamamladı. Eyleme katılan tüm gerillalarda büyük bir heyecan, başarı ruhu, inanç görülüyordu. Eylemin başarıya ulaşacağına dair bir tereddüt yoktu. 

Latif Gap:

2015 yılının 9. ayının 15’inde keşif için hazırlıklara başladık.  Şehrin genel keşfi yapıldı. Ben de keşif grubunun içindeydim.  Kato Jîrka alanında bulunuyordum. Kaymakamlık, ilçe jandarma TOKİ, ilçe emniyet binası, güvenlik tepesi, polis noktası bizim bulunduğumuz alana aitti. Bayrak, Bêbokê Tepesi, tugayın bulunduğu tepe Kato Marinos gücüne aitti. Şehir keşfinde netleştidiğimiz bazı noktalar vardı. Bêbokê Tepesi için de bir saldırı kolu çıkartıldı. Ayın 20’sine kadar keşif çalışmaları devam etti. Bêşebap  ilçesi  kışlaya çevrilmiş durumda. Sivil bir şehir olmaktan çıkarılmış. Şehir ikiye ayrılıyor. Sadece Beroj Mahallesi denilen mahallede siviller çoğunluktadır. Deniz Mahallesi, hastanenin bulunduğu taraf, şehrin genelinde ise askerlerin sayısı sivillerin sayısından fazladır. Şehrin altında TOKİ'ler sıralanmış durumda. Şehrin girişinde polis noktası bulunuyordu. 

AYIN 24'ÜNDE HAREKETE GEÇME KARARI

Sonra  güç istendi. Güç de ihtiyaca göre gönderildi. Eylemin planlaması için toplantı yapıldı.  Ayın 22’sinde arkadaşlar geldi.   Gruplar belirlendi. Toplantıdan sonra moral oldu. Sonra da gruplar yerini almak üzere  ayrıldılar. Eylem ayın 25’inin sabahı başlatılacaktı. İlk çıkan grup Çeman kolu idi. Bu kol Çeman Tepesi ve karakoluna yönelecekti. Bu grup genelde ağır silah kullanacağı için biz de silahlarını eylem yerine yakın bir yere kadar götürmelerine yardım ettik. Ben  araziyi iyi tanıdığım için  planlamaya göre  yerimi birçok yerde alıyordum.  Çeman kolu  ayın 24’ünde saat 9’da eyleme başlayacaktı. Ayın 25’inde de  şehir grubu sabah 5.30’da hava tam aydınlanmadan eylemi başlatacaktı. Eylemin başarılı geçmesi için grupla 4 gün boyunca her arkadaşla tek tek olmak üzere tartışılmıştı. Arkadaşların moralleri yerindeydi. Çok çeşitli silahlar tanıtılıyordu. Tüm arkadaşlarda büyük bir  istek ve  hırs vardı. İnsan gerçekten de etkileniyordu. Ayın 24’ünde genel koordine bizim yanımıza geldi.   Biz şehre biraz uzaktaydık. Grupların hepsi yerini almıştı. Ayın 24’ünün sabahı hareket etme talimatı verildi. Sivillerin zarar görmemeleri için eylemi akşam planlamıştık.     

Latif Gap:

Akşam üzeri saat 6.30'da tüm gruplar harekete geçti. Şehirde 5 grup vardı. Küçük bir suikast grubu da sadece suikast için hazırdı. İlk grup kaymakamlık ve polis noktası idi. Grupta 8 arkadaş vardı.  2. grup tugay ile şehir arası yolu kapatacaktı. Tugaya takviye gelmesini ve bizim bulunduğumuz yerlere gelmesini engelleyecekti. Bu grubun elinde çoğunlukla sabotaj silahları ve bisving vardı. 3. grup ilçe jandarma idi. Burada da 8 arkadaş vardı.  4. grup TOKİ idi.  Düşmanın bulunduğu TOKİ idi. Çoğunlukla zırhlarla çevrelenmişti. Kapısında panzerler vardı. Bu grupta da 12 arkadaş vardı. Bunlardan 6’sı saldırı, 6’sı da savunma grubu idi.  Ş. Eriş saldırı kolu üzerinde idi.  5. grup bizim grubumuzdu.  Bu da polis noktası idi.  8 arkadaştan  oluşuyordu. 2 farklı arkadaş da bulunuyordu. Biz de hem TOKİ'yi hem de polis noktasını vuracaktık. Polis noktası caddeyi kesen noktaydı. Burada bir ev bulunuyordu. 3 katlı idi. 

Saat  8.40 ile 9.00 arasında Çeman grubu başladı. Keşif uçakları geldi. Bu uçaklar şehre girmemizi  engellemek içindi. Fakat arkadaşlar şehri almakta kararlı idiler. Öylesine bir ruh vardı.   Buna hiçbir güç engel olamazdı. Saat 9.15’te düşman grubumuzu fark etti. Bizi havanlarla vurmaya başladı. Biz düşmana yeterince cevap veremedik. Çünkü gelişmiş teknik ile saldırıyordu. Biz arazide izlerimizi kaybettirip sessiz kalmayı tercih ettik. Bir süre sonra arkadaşlar etkili bir şekilde tepeyi vurdu ve tepeye girdi.  Kısa bir süre içerisinde arkadaşlar tepeyi aldı. Düşman her zamanki gibi kaçmıştı. Ondan önceki eylemlerde de kaçıyordu.   Burada bir arkadaş ağır yaralandı. Cihazda bunun tekmili veriliyordu. Tepe arkadaşların eline geçince düşman  delirmişcesine etrafını bombardıman yapmaya başlamıştı.  Tanklarla, A4'lerle,  havanlarla her tarafı bombalıyordu. Çeman Tepesi, yaklaşık 10 kilometre  Bêşebap’tan uzaktır. Alanda stratejik bir tepedir. Tüm alan üzerinde bir etkisi var. Yine karakol olarak çevredeki köylere bir baskı var. Bir ajanlaştırma, koruculuk baskısı var halk üzerinde. Yine halkımızın ekonomik anlamda geçimini sağlamaması için her anlamda bir baskı uyguluyor. Karakola eylem gerçekleştirilmesi durumunda hem halka bir nefes aldırılacak hem de gerilla için uygun bir tepe idi. Düşman tüm yoğunlaşmamızın o tepe üzerinde olduğunu sanıyordu. Bu yüzden tüm tekniği ile o tepeye vuruyordu. Karakolda büyük sayıda asker vardı. Öldürülen öldürüldü zaten kalanlar da Çeman taburuna kaçtı. Bu eylemdeki amacımıza ulaşmıştık. Arkadaşlar 20 cenazelerinin üzerine gitti. Çok sayıda silah melez, keleş, A4 gibi cephane de aldılar.  

Arkadaşlar geri çekilme esnasında  planlamada belirtilen taraftan değil Melisê köyü tarafına çekildiler. Bunu da şehirdeki arkadaşları korumak için yaptılar. Tepenin yukarısında kayaların arasında beklediler. Bir arkadaş yaralanmıştı. Yaralı arkadaşı kurtarmak istiyorlardı. Durum ağırdı.  Yaralı arkadaşın yanında bir arkadaş kalmıştı. Onları kurtarmak için takviye istenmişti. Mühimmat çok aldıkları için beraber çıkamadılar.  Örneğin arkadaşlar Bruno gibi silahlar almıştı.  Savunma grubundan  aynı zamanda doktor olan Baz Mordem,  Kato Setkarê  -bu arkadaş da araziyi iyi tanıyordu- ikisi arkadaşları kurtarmak için dayatıyorlar. Arkadaşlar bu iki arkadaşın gitmesine karar veriyorlar. Arkadaşlar yaralı arkadaşın yanına gitmek isterken  karadan savaşamayan düşman  uçaklarıyla  o arkadaşlara vurmaya başladı.  Burada  4 arkadaş şehit düştü. Bunun üzerine  ağır silahlar üzerinde olan arkadaşlar  uçaklara cevap vermeye başladı. Uçaklar,   bu arkadaşlara da saldırdı.  Burada da  bazı arkadaşlar şehit düştü.  Düşman saat 12’ye kadar aralıksız havan, obüs, uçaklarla vurdu. 

Tabii o karakola gerçekleştirilen eylem oradaki halk tarafından da büyük bir coşku ile karşılandı. Düşman büyük bir paniğe girmişti ve rastgele etrafını bombalıyordu.  Eylemin etkisine göre kaybımız azdı.   Böylesine büyük bir eylemin bedeli de olur.  Fakat başarı gerillaya aitti.  Bu eylem Bêşebap hamlesi çerçevesinde idi.  Ve başarı ile sonuçlandı. 

'DÜŞMANIN ASIL HAMLEDEN HABERİ YOKTU!'

Sonrasında şehir grubu devreye girdi. İlk harekete geçecek grup ilçe jandarma idi.  Bu grubun komutanı da Hogir arkadaştı.   Sonrasında kaymakamlık iki kol şeklinde gireceklerdi.  Fakat grup mesafeli idi.  En son  girecek olan grup bizim grubumuzdu.   Çünkü biz şehrin önünde çatışacaktık,   TOKİ grubuna yol açmak için bizim grup  polis noktasını ortadan kaldıracaktı. TOKİ  sık bir yerde idi.  Sivilleri korumamız için bu noktayı çabuk düşürmemiz gerekiyordu.   Stratejik bir noktadaydı.  Şehir üzerinde hakimdi.  Tam şehrin karşısındaydı. Biz de iyi biliyoruz ki, düşman daraldığında rastgele etrafını bombalamaya başlıyordu.  İlçe Jandarma  noktası, TOKİ gibi etrafını vuramazdı. Fakat TOKİ'nin elinde A4 silahı olduğu için tüm şehri vurabilirdi.  Hedefimiz, planlamamız halktan kimsenin kayıp vermemesi idi.   Biz şehre girdiğimizde evlere girdik.  Çünkü  arkadaşlar  sokakta kalsaydı keşfe görüntü verecekti.  Bu yüzden evlere girmek zorunda kaldık.  

O zaman televizyonda düşman bizim geri çekildiğimizi falan söylüyordu.  Fakat bu doğru değildi.  Askerlerini motive etmek ve kamuoyunda bir algı yaratmak için  türlü yalanlar uyduruyorlardı.  Asıl hamlenin kaldığından haberi yoktu tabii düşmanın. Saat 1.30 civari son bir keşif yapmak istedik.  Bahoz arkadaş  gidip uzaktan noktaları kontrol etti.  Düşman fark etmişti.  Etrafını sarmıştı.   Kapıda bir panzer vardı.  Bu görüldüğünde planlama ona göre yapıldı. Bu panzer eskiden yoktu. Sanırım, düşman bir şeyler olacağını hissetmişti. Panzer  Kobra tipi idi.  İçerisinde 5 asker vardı.

Bizim grupta iki tane Bisvingci vardı. Biri bendim, bir de başka arkadaş vardı.  Bir arkadaşın çantasında 9 tane roket mermisi vardı.  Çanta çok ağır olduğu için koptu.   Arkadaş tek kolla dengesiz oldu biraz.  Yoğun havan atışları vardı. Kendimizi eğmek zorunda kalıyorduk. Bu da yürüyüşümüzü zorlaştırıyordu. Sonra o arkadaşın çantasını çatışma ortasında  diktik. Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra tekrar harekete geçtik.  Saat sabahın 4.30'una geliyordu.  Etrafta büyük bir sessizlik vardı.   Yavaş yavaş hedefe doğru yaklaşmaya başladık. Genelde gözümüz Bayrak Tepesi'ndeydi. Çünkü bu tepe düşseydi şehir genel düşecekti.  Biz bunu iyi biliyorduk.  Bêbokê Tepesi arkamızda kalıyordu. Bunu da iyi takip ediyorduk. Ev ev, adım adım  yaklaşıyorduk. Biz polis noktasına yaklaştığımızda  aramızdaki mesafe 200 metre idi. Düşman yerinde gayet rahattı.  Kapıda askerler duruyordu. Kapıdaki panzer devriye atmaya gitmişti. TOKİ'ye kadar gitmişti.  Polis noktası ile TOKİ arasındaki  mesafe de 400 metre idi.  Fakat  buna rağmen zırhlı araçlarla gidiyorlardı. Kürdistan’da o kadar korkuyorlar ki, küçücük bir mesafeyi bile  zırhlı araçlarla gitmek zorunda kalıyorlar. Planlamaya göre biz Ş. Gelhat’ın  koordinesi ile harekete geçecektik. Yani ilk o başlayacaktı.   Arkadaşların yüzüne baktığımızda büyük bir heyecan ve kendini başarıya kilitleme durumu vardı. O zaman Ş. Gülbahar ile bazı konularda sohbetlerimiz oldu. Kendisi keleşçi idi ve saldırı grubunda yer alıyordu.  O zaman ben  kolun üzerinde idim. O da benim yardımcımdı.   Ben 9 Bisving attıktan sonra,  kulaklarım ağırlaşacaktı.  Bu yüzden ben ona dedim; ‘eğer askerler gelirse, ben cihazı sana vereceğim, sen koordine et' diye. Sohbetimizin sonrasında ben arkadaşa dedim; 'bana söz vereceksin, ben vurduğumda sen tilili çekeceksin ve biz artık içine gireceğiz.’  Biz 5 dakika içerisinde noktayı alacağımızın  hesabını yapmıştık.   Bu şekilde tugayın altına kadar adım adım gidecektik. Düşman tüm tekniğini devreye koymuştu. Hain cellat yine iş başındaydı. Saz komandosu ve Esedullah timi gelmişti.  Eylem önceden fark edildiği için güvenlik önlemlerini  yoğun  almışlardı.

'VURUN! ARTIK BAŞARI ZAMANI!'

Bu savaş Kürt halkının hedefine ne kadar bağlı olduğunu gösterecekti.  Düşman da  eylemimizin başarıya ulaşmaması için yüzlerce araç, silah ile gelmişti.  Savaşı koordine eden  arkadaşlar, diğer  arkadaşları çağırdı.  Bêbokê  Tepesi'ndeki arkadaşlar henüz noktalarına ulaşmamıştı. Arkadaşlar keşif  uçağı yüzünden Deriyê Zêr taraflarında bir uçurumun kenarında bekliyorlardı. İki keşif uçağı tepemizdeydi.  Bu da düşmanın korkusunu ortaya koyuyordu.  Arkadaşlar Ş. Gelhat’ı çağırdı.  H. Gelhat TOKİ'de bulunan A4 silahını imha etmek için füze ile TOKİ'yi vuracaktı.  Düşman cihaz sinyallerini aldı.  Havaya ateş açtı. Bir düşman askeri, bizim cevap vermemiz için havaya izli mermi attı. Çünkü onların üzerine gideceğimizi fark etmişlerdi. Elkê Kaymakamı da  o dönem açıklama yaptığında,  askerlerinin M16’sı ile oynarken bir merminin güya yanlışlıkla attığını söylüyordu.  Halbuki bu tamamen yalandı.  Düşman korkusundan ne yaptığını bile bilmiyordu.  Ondan sonra Ş. Gelhat  füze ile TOKİ'yi vurdu.  Düşman etrafını, sivilleri rastgele vuruyordu. TOKİ'nin bir tarafı alev alıp yıkılmaya başladı.  Bêbokê  dışındaki tüm gruplarımız  vuruyorlardı.  Cihaz üzerinde de arkadaşlar; 'vurun, artık başarı zamanıdır' diyordu. 

ÇATIŞMALAR DEVAM EDİYOR...

Düşman  direkt cevap verdi. Devriye attığı araç direkt kapıya doğru geliyordu. Bizim öne gitmemizi engellemek için müdahale edeceklerdi.  Fakat bizim araca saldırdığımızı görünce geri çekilmek zorunda kaldı. Araç ile bizim aramızda 5 dakikalık bir çatışma oldu.  Araç zırhlı olduğu için biz de kendimizi savunmak zorundaydık.   Araç tekrar geldiğinde biz taşlı bir eve girmiştik.  Artık zırhlı araç ile aynı durumdaydık.  Onların silahları da evin taşlarını geçemezdi.  Tabii biz eve kapıyı kırarak girdik. Ev sahipleri şoke oldu.  Bizim asker olduğumuzu sandılar.  Biz ev sakinlerine durum anlattık.  Evin küçük bir kızı vardı.  Astım hastası idi.  Biz ev sahiplerine, kapıdan roketi düşmana atacağımızı söyleyince  anne, astım hastası olan kızının dumandan rahatsız olacağını söyledi.  Zaten ev tam düşmanın karşısında idi.  Ev sakinleri zarar görmesin diye evin arkasına götürdük. Öylece vurduk.  Dışarı çıktığımızda, Ş. Gülbahar’ın TOKİ’yi vurduğunu gördük.  Bizi savunmak amaçlı balkonu olan bir evin içinden TOKİ'yi vuruyordu.  Sonra heval Şoreş bizi çağırdı.  A4 silahının düşmediğini ve ona vurmamızı istedi.  Bunun üzerine hepimiz beraber vurmaya başladık.  Toplamda 3 tane roket attık.  Bir tanesi MG3’e isabet etti.   Bir tanesi A4’e isabet etti ve imha etti.  3. katta 3 asker vardı.  M16 ve Melez ile bizi vuruyorlardı.   Biz onlara da bir roket attık, onlara da isabet etti.  Mesafe 600 metre kadar  vardı. Evin arkasında bir düzlük vardı. Panzer sokakta olduğu için biz hedefimizin üzerine gidemedik. Biz TOKİ'ye vurup,  öyle düzlüğü geçip hedefimize ulaşmak istedik.  H. Bahoz  bizim suikastçımızın tek başına kaldığını ve atışlarının isabetsiz olduğunu söyledi.  Bir saldırı grubunun gitmesini istedi.  Tabii tüm arkadaşlar gitmek istiyordu. Biz hepsini durdurduk.  Ben ve bir arkadaş gittik. Önce bir keşif yaptık.  Önde bir duvar vardı ve yol vermeyebilirdi.   Ben ve Êrîş  arkadaş kendimizi balkondan attık ve saldırıya geçtik.  Kendimizle roket götürmedik çünkü ağırlık yapıyordu, bir de duvarın yüksekliğini tam bilmiyorduk.  Bomba ve keleşlerle saldırı yaptık. Bir süre sonra evin kenarı yıkıldı. Öndeki mevzilere Bisvinglerle vurduk ve her iki mevzi de düştü. MG3 kolu  düştü. 

'DÜŞMAN MEVZİLERİNİ BIRAKIP KAÇTI'

Düşman tüm mevzilerini bıraktı. Jeneretör odası vardı.  Düşman oranın üzerinde idi.  Orada ikişerli bir şekilde nöbet tutuyorlardı, birbirlerini savunuyorlardı.   Altında da çatışma delikleri vardı.  Biz düşman mevzilerini vurunca, askerler  bağırmaya başladı.  Çok sayıda ölüleri vardı. Biz onlara, ‘teslim olun, çıkamazsınız’  çağrıları yapıyorduk. Fakat o deliklere girmişlerdi ve çıkamıyorlardı. Sonra biz içeri girmek istedik. Bir süre sonra panzer  geldi. İçeri girmemizi engellemek istiyordu.  Arkadaşlar da panzeri bombalamaya başladılar.  Panzere iki bomba isabet etti.  Düşman şoktaydı. Aracını durdurmak zorunda kaldılar. Biz bir kademe arkaya,  savunmanın yanına gidip Bisving getirmeye karar verdik. Çünkü panzer içeri girmemize izin vermiyordu.  Bu yüzden  Bisving getirmemiz gerekiyordu.   O zaman kaymamkamlık grubu içeri girdi.  Anons yaptılar. Düşman artık düşeceğini anladı.  Arkadaşlar TOKİ'ye ağırlık vermemizi istediler. Biz de oraya ağırlık verdik.  Bir süre sonra TOKİ gevşedi.  Gevşeyince,  koordine bizim yerimize geçmemizi istedi. Biz yerimize geçip bu sefer Bisving ile vurmaya başladık. Mesafe fazla değildi.  Polis noktası ve TOKİ'ye yaklaşık 50 metre uzaklıktaydık. Tabii düşman her tarafını kapatmış, kapıyı da kilitlemişti.  Biz Bisving roketini kapıya vurduk.  Sonra düşman askerini korumak için panzeri tekrar getirdi.  Arkadaşlar tekrar panzere roket vurdu.  Panzer darp aldı ve geri çekildi.  Sonra heval Tekoşer içeri bomba atmak için noktanın yanına kadar gitti. 3 tane bomba attı. Tabii askerlerin hepsi kaçtı. Panzer getirince askerler panzerlerin arkasından kaçıp arka tarafa gidiyorlardı.   Düşmanın çok sayıda ölüsü ve yaralısı olmuştu. Biz düşman cenazelerini içeriden net görüyorduk.  Polis noktasının yanındaki ev, polis noktasından daha yüksekti  Biz o eve girmeye karar verdik.  Eğer sivil varsa da sivilleri çıkartacaktık. Biz evi alınca düşman etrafını rastgele tekrar taramaya başladı. Sokakları ve köylü evlerini vuruyorlardı. Biz genel 4 arkadaş o eve girmiştik. Ben balkondan vuruyordum. Diğer arkadaşlar da bacanın yanındaydı.    Duvarları delip askerleri suikast etmeye başlamıştık. Düşmanın acemi olduğu belliydi.  Silahlarını bile doğru dürüst kullanamıyorlardı.  Rastgele etraflarını vuruyorlardı. Arkadaşların hiç bulunmadığı sokakları, evleri vuruyorlardı. Bir yaşlı amca kafasını çıkarmış, bizi izliyordu.  Biz o amcaya içeri girmesini yoksa vurulacağını söyledik. Biz slogan atıyorduk.  Askerler ise bağırıyorlardı. Polis noktasının orada bir asker kulübesi vardı.  O asker orada takılı kalmıştı.  Biz o askerin dışarı çıkmasına izin vermiyorduk. Yani amaçları sadece kaçış noktası bulmaktı.  Yoksa bize saldırı falan ya da noktayı korumayı düşünecek durumda değillerdi.  Biz saldırı yapmalarını istiyorduk.  Fakat onlar evleri vuruyordu.  Biz de onlar rastgele ateş ettiği için kendimizi koruyorduk. Birden cihazda bize ambulansın geldiği söylendi.  Bunun üzerine ben de aşağı indim.  Ambulans 50 metre aşağımda idi.  Düşman ambulans aracını taramaya başladı. Benimle ambulans arasında evler vardı. 

Bahoz arkadaş düşmanın yoğun saldırısı sonucu yaralandı.  Bahoz arkadaş bize gitmemizi ve kendisinin gelebileceğini söyledi.  Biz bağlantı yaptık, sağlıkçı arkadaşın gelmesini söyledik.  Tepe tam düşmediği için sağlıkçı arkadaşımızın bulunduğu araç da geçemiyordu. 15-20 dakika sonra arkadaş bizim bulunduğumuz yerin denetiminden çıktı.  Düşman da kendisini TOKİ'nin oraya vermişti.  O sırada heval Êrîş ile bağlantımız oldu, o da durumlarının iyi olduğunu söyledi.   Biz onlara yakındık, fakat oraya yakın bir panzer vardı. Oraya ulaşmamıza izin vermiyordu.  Yaklaşık bir buçuk saat sonra tek tek arkadaşlara durumlar soruldu.  Arkadaşlar o zaman tekmil veriyordu. Biz o sırada Helena arkadaşın sesini duyduk.   Tüm kanallar farklıydı.  Şehir kanalları, koordine kanalı, tepe kanalları; hepsi farklı farklıydı.  Ş. Helena cihazda slogan atıyordu.  Onların bulunduğu tepe düşmüştü.  Bir arkadaş şehit, bir arkadaş da yaralı düşmüştü. H. Cesur kalan son bir mevzinin üzerine bombayla saldırmış, tam  o sırada  bir  A4 güllesi ile şehit düşmüştü.  Sonrasında tüm arkadaşlar tepeye girip tüm mevzileri  yıkmış ve tepeyi tamamen almışlardı. O zaman heval Şiyar de yaralanıyor.  Tabii bu tepeyi almak bize büyük bir moral oldu.  Çeman Tepesi de düşmüştü zaten. Biz cihaz üzerinden Bêbokê’de bulunan grubumuzun  bir saat sonra eyleme başlayacağını öğrendik.

Düşman zırhlı aracını bizim bulunduğumuz evin kapısına getirdi.  A4 ile koridoru vurmaya başladı.  Biz Bisving atmak istiyorduk fakat yer dar olduğu için yapamıyorduk. Biz evin üzerinden bomba atıyorduk fakat yine de uzaklaşmıyordu.  Biz de orada kalmıştık.  Biz arkadaşlara cihaz üzerinden durumu aktardık. Panzer kodu ‘pisik’ idi.  Biz 'pisik'in bizim bulunduğumuz yerde olduğunu  söyledik.  Heval Gelhat devreye girdi ve bir panzer yerini tam olarak kendisine söylememizi istedi.

'SİVİLLER ZARAR GÖRMESİN DİYE...'

Heval Gelhat TOKİ'ye vurmak istedi. TOKİ'nin bir tarafı zaten vurulmuştu,  yanıyordu, diğer tarafında da düşman vardı. İlçe jandarma tarafına bakan yer ise darp almıştı fakat çökmemişti.  Arkadaş füze atmak istedi. Bir tane attı. İkincisini atamadan Gelhat arkadaş suikast edildi. Fakat arkadaş Bisvingini bırakmıyordu.  O halde bile sonuçlandırmak istiyordu.  Arkadaşın eli tetik üzerinde idi. Arkadaş tam yere düştüğü esnada füze de yere,  TOKİ'nin önüne düştü. İstediğimiz mevzi değildi ama orada da birçok zarar verildi düşmana. Mevzi dağıldı bu füze ile. Sonra düşman müdahale etmek istedi. Bizi çembere almak istiyorlardı.  ‘Çakal’ kodundaki üç suikastçı vardı.  Bir tanesi bizim hedeflediğimiz noktanın köşesindeydi.  Kendisini köylülerin evinin önüne vermişlerdi ona roket vuramıyorduk.   Çünkü siviller zarar görecekti. Onu suikast etmek zorundaydık. Suikastçı bizim yanımızda yoktu,  Heval Hogir’in yanında vardı. Köylülere isabet eder korkusuyla tarama da yapamıyorduk.  Biz Heval Hogir’den takviye istedik. Heval Hogir’in bulunduğu grup hedeflerini felç etmişlerdi.  Düşman orada fazla çatışamıyordu. Çatışmalar bizim tarafa yoğunlaşmıştı.  Zırhlı araçların çoğu bizim tarafa kaydırılmıştı.  Takviye geldiği  zaman, ikinci suikastçıyı de fark ettiler. O da TOKİ'nin üzerinde idi. Şervan arkadaş suikastçı idi. Suikast eğitiminden yeni gelmişti. Güçlü bir arkadaştı. Bu arkadaş TOKİ'yi suikast etti.  Düşman panzerlerden yine rastgele evleri taramaya başladı.  Sonra  Heval Şoreş saldırıya geçti.  O da Heval Êrîş’in  kolundaydı. TOKİ tarafında savaş ağırlaştı. Düşman da biz de takviyemizi oraya gönderiyorduk. Orası şehrin merkezi idi. Orası düşseydi düşman yukarıyı da bırakmak zorunda kalırdı. O suikastçı dışında noktayı koruyan kimse kalmamıştı, orada düşmanın da yoğun saldırısı oldu. Şoreş arkadaş şehit düştü.  Bizim  suikast timi arkadaşlarımız,  bizden  düşmanın suikastçılarının yer tespitini yapmamızı istediler.  Ben onların görüş açısına girmediğini söyledim.  Evlerin içine saklandıklarını belirttim.  Arkadaşlar bizim ağır silahlarla vurmamızı istediler fakat sivillerin zarar göreceği ihtimali ile bunu da yapamadık.      

'ŞEHİR TAMAMEN DENETİMİMİZDEYDİ'

Asker artık savaşacak durumda değildi.  Çoğunluğu ölmüştü zaten, sağ kalanlar da kaçıyordu.   Şehrin tamamı neredeyse elimize geçmişti.  Bizim yanımızda da asker sayılı kalmıştı. Bir suikastçı ve bir panzer ile birkaç asker kalmıştı. Panzere iki füze ile vurduğumuzda panzer de kaçtı. 3 asker kalmıştı. Onlar da sokakta idi, geçmemize izin vermiyorlardı.       . 

TOKİ'de fazla asker kalmamıştı. Şervan arkadaş bizim yanımıza geldiğinde sol kolundan yaralanmıştı. Düşman için de takviye gelmişti. Tugay ve şehir arasında bulunan grup iki aracı imha etmişti.  Düşman şehrin bizim denetimimize girdiğini görmüştü, artık yapacağı bir şey kalmamıştı.  Bunun farkındaydı. Saat 8’e geliyordu.  Savaş Beroj Mahallesi'nde ağırlaşmıştı.   Sonra düşman kendi  tepelerini vurdu.  Helena arkadaş cihaz üzerinde  ‘tilili’ çekerek tepenin düştüğünü haykırıyordu. Tepedeki A4 silahı bozulduğu için arkadaşlar çalıştıramadılar. Heval Cilo doçkacı idi.   Doçka ile de TOKİ'yi vurdu arkadalar.  Zaten  Bayrak Tepesi'ne Doçka ile vuruluyordu. Düşman Doçkacı arkadaşları da vurmaya başladı.  Doçkacı arkadaşlar  uçaklara cevap verince uçaklar  dalış yapamıyordu.  6, 7 roket atmıştı düşman.  Biz o arkadaşlarla bağlantı yaptık, durumları sorduk , arkadaşlar durumlarının çok iyi olduğunu söylediler.  Uçaklar arkadaşların etraflarını vurmuştu.  Arkadaşların yerleri biraz çukurda olduğu için etki etmemişti.  Uçaklar uzaklaşınca düşman tepelerinin düştüğünü fark etti.  Artık havan, obüslerle yoğun bir şekilde tepelerine vurdular.  Fakat arkadaşlar tepeyi yine bırakmadı. Kendilerini 400 metre kadar tepenin yukarısına kayaların arasına vermişlerdi. Düşman sonuç almayınca uçaklarla tekrar tepeye vurmaya başladı. Burada 5 arkadaş şehit düştü. Heval Helena, Heval Cesur arkadaşlar o zaman şehit düştüler. 

'KARADAN SAVAŞAMIYOR, TEKNİĞE SARILIYORLARDI'

Tabii düşmanın yoğun tepeyi bombardımanından biz anlıyorduk ki, artık yapacak bir şeyi kalmamış. 

Sonrasında Bêbokê Tepesi'ndeki arkadaşlar da yoğun  bir şekilde düşmana vurmaya başladı. Düşman da o tepeye yöneldi. Orta tepede de arkadaşlar düşmana ağır darbe vurmuştu. Orada bir tank imha edilmişti. Tugay da hiçbir yere müdahale edemiyordu. Çünkü heval Bahoz buraya sürekli havan atışı yapıyordu.   Düşman kendini savunamayınca havanlarıyla köylüleri vurdular.   Saat 8.15’ti, arkadaşlar geri çekilme talimatı verdi.   Mahir arkadaşın grubu geri çekilmişti.  Onlar düşmanı geçip bizim bulunduğumuz tarafa gelmişti.  Bir koridor vardı. O grupla beraber o koridoru geçmek isterken ben de bir kurşunla yaralandım. Biz sokağın dışına çıkmak istiyorduk. Düşman önümüzü kapatmak ve bizim çıkmamızı engellemek istiyordu. O zaman 15-20 dakika bizimle düşman arasında bir çatışma yaşandı. Arkadaşlar düşmanı geçip çıkmakta kararlıydı. Tekrar düşmanı geçmek isterken bir kurşun daha bana isabet etti. Ben yere düştüm. Çatışmalar da çok ağırlaştı. Ben yerde iken bir mermi daha  yedim. 3 mermi ile yaralanmıştım. Sonra 4 tane zırhlı araç geldi.  2 tanesi Kobra, diğer ikisi de Akrep tipi araçtı. Ben caddenin kenarında  yaralı halde yatarken araçlardan 9 tane cenazenin çıkartıldığını gördüm. Bu cenazeler jeneretör yerine attığımız bombanın patlaması sonucu oradaki tüm benzinin patlaması sonucu olmuştu. Cenazelerin hepsi yanmıştı.  Cenazelerini yerlerde sürükleyerek götürüyorlardı. 

Sonra tekrar rastgele evleri vurdular. Bizim önceden kaldığımız evi daha yoğun vurmaya başladılar.  Ben yerdeydim, arkadaşlar kendilerini mermilerin içine atarak beni kurtarmaya geldiler.   Bir sokağın oraya kadar gittik, arkadaşlar bir sedye yapıp beni götürdüler. Biz çıktıktan sonra da akşam saatlerine kadar düşman sürekli etrafını vuruyordu. Ölü ve yaralılarını kimse görmesin, çabuk çıkarsınlar diye böyle yapıyorlardı. Biz kendimizi araziye verdik. Düşman operasyon yapmak istiyordu. Bunun üzerine arkadaşlar Çeman tarafından cevap verdi. Bir panzeri uçurdular. Burada bir arkadaş panzer üzerine giderken şehit düştü. İlk gün düşmanın gelmesine izin vermedik.

'SİVİLLERİ KATLETTİLER'

İkinci gün düşman gelmek istedi, arkadaşlar yine vurdu. Düşman yine geri çekilmek zorunda kaldı. 3. gün tekrar gelmek istedi. Bu sefer uçaklarla yoğun bir şekilde tüm araziyi vuruyordu. Yine kadın çocuk demeden birçok kişiyi katletti. Bunun örneğini  Setkarê  köyünden de görebiliriz. Setkarê köyü Elkê’ye  bağlı yurtsever bir köydür. Aşiret olarak Gravi aşiretidir. AKP'nin ordusu bu köyü rastgele bombaladı. O köyde onlarca çocuk, yaşlı, genç, kadın var. Bu bombardıman sonucunda 3 tane yurtseverimiz şehit düştü.   Bunlardan ikisi baba-oğul idi.  Diğeri de  yaşlı bir kadındı.   Bu da Türk devletinin sadece savaş ahlakından değil, insanlık ahlakından da ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Bunun dışında da halkın birçok bağ bahçesi yakıldı, evleri talan edildi. Bu örnek toplum üzerinde nasıl bir saldırı, tahakküm gerçekleştiğinin kanıtıdır. Düşman öyle bir hale gelmişti ki, kırmızı bayrağı gören öküz gibi her yere saldırıyordu!  Arkadaşlar da saldırıyı kırmak için her şekilde cevap veriyordu. Geliyê Mamxuran’dan bu sefer gelmek istediler. Arkadaşlar oraya da müdahale etti, burada da 2 panzer Habur Suyu'na uçuruldu. 3. gün biz devrimci hamleyi bitirip tam çekilmek istedik. Düşman bu sefer de şehitliklerimize saldırmak istedi, arkadaşların tekrar vurmasıyla düşman geri çekildi.  

Germav ve Geznex köylerine kadar tanklarla vurmak istiyorlardı.   Düşman şehrin sadece 500 metre dışına çıkabilmişti.  Sözde geniş çaplı operasyon yaptığını iddia ediyordu.  Zaten arkadaşların vurmasıyla geri çekildi.  Ş. Gelhat ve Ş. Şoreş arkadaşların cenazeleri bir tören eşliğinde halkın da katılımıyla şehitliğe gömüldü.  Ayın 27’sinde Ş. Kato ve şehit düşürülen 3 sivilin cenazesi gömüldü. Sonra düşman yine korucularla beraber operasyon yapmak istedi.  Fakat arazi bizim denetimimizde olduğu için yapamadılar. 3. gün düşman ancak cenazelerini tepelerden alabildi. Skorskylerle Şırnak merkeze götürdüler.  Düşman diğer tepelere gittiğinde arkadaşların oraya yerleştirdiği mayınlar onlarda patladı.  Yani 3 gün boyunca bu alan gerillanın denetiminde idi.  Tugay dışında şehrin tüm cadde ve sokakları,  tepeler genel arkadaşların denetimindeydi.  Bêbokê Tepesi'nde çatışmalar akşam 10’a kadar sürmüştü.  Biz cihazı dinliyorduk, bir arkadaş bombayı kendinde patlatmıştı, öyle yaralanmıştı.  Sonrasında çatışmalar genel Çeman ve diğer yerlerde yoğunlaştırılmıştı.   Kaymakamları 2 ay sonra kar düştükten sonra gerillalar yerlerine çekildikten sonra tepeye gidip 'tepe elimizde' görünümü verebilmişti.  Yenilgisini böyle ancak örtebilirdi. B-‘, Melez dürbün, A4, Bruno, türü birçok silah  ve cephane alınmış, düşmana onlarca kayıp verdirilmişti. Biz çekildikten sonra 3 gün boyunca düşman tüm cenazelerini Çeper Tepesi'ne götürüyordu.  Yıkılmayan tek yer Çeper Tepesi idi.

'DÜŞMAN TEKNİĞİNE KARŞI FEDAİ RUH...'

Delil Amed:

Eylemde arkadaşlarımızın büyük bir fedai ruhu gelişiyordu.  Tam tersine karşı tarafta ise büyük bir yenilgi ve korku hakimdi.  Hiçbir şey Erdoğan’ın dediği gibi değildir.  Bu durum Bêşebap eyleminde de ortaya çıktı ki,  Türk devleti savaşacak durumda değildi.  Gelişen savaşta  gerillanın iradesi ve elindeki küçük silahlar, buna karşı ise düşmanın yoğun modern tekniği vardı.  Fakat buna rağmen etkili bir cevap veremiyorlardı.  Yani savaş gerillanın iradesi ve düşmanın tekniği arasında yapılıyordu. Tüm asker ve polisler  kafalarını karakoldan dışarıya çıkaramıyorlardı.  Bu saldırıyı beklemiyorlardı.  Adeta şok geçirdiler.  Bêşebap kaymakamının televizyonlara çıkıp  başarı narası atması gerçek değildi.  Psikolojik anlamda kamuoyunu yönlendirmek,  kendilerine de moral vermek için  böyle  yalanlar söylüyorlardı.  Fakat orada ne hale geldiklerini biz gördük.   Savaşan panzerleri idi.  Bu panzerlere de saldırdığımızda panzeri kullananlar kaçıp garajlara sığındı.   Bu şekilde kapsamlı bir eylem ve zafer gerçekleşti.  Varmak istediğimiz hedeflere bu eylem ile ulaştık.  Önümüze koyduğumuz tüm noktalara etkili saldırılar gerçekleştirdik.   Düşmanın o eylemde kamuoyunu aldatmaya dönük birçok antipropagandası oldu.  Sanki o eylemde yenilen gerillaymış gibi lanse etmeye çalıştı. Fakat gerçek öyle değildi.  Tersine gerilla büyük bir direniş ruhu ile etkili darbeler vurdu.  Bazı şehadetler yaşandı. Bizde de oradaki halk üzerinde de etkisi oldu. Fakat böylesine büyük bir eylemin şehadeti de olur.  Arkadaşlar kaymakamlık içine, kaymakamın odasına kadar girdiler.  Her gün televizyona çıkan kaymakam, o sırada kaçmıştı.  Yine emniyet, ilçe jandarma, devlet binaları, polis noktaları alev almıştı.  Öbür güne kadar binalardan alevler çıkıyordu. Tabii buralarda çok sayıda asker, polis öldürüldü. Bizim tespit edebildiklerimiz 80’i geçiyordu.  Hepsinin cenazesi üzerine gidemedi arkadaşlar fakat net tespit edilen sayı bu idi.  

'GERİLLA NE ZAMAN VE NEREDE İSTERSE EYLEM YAPABİLİR'

Burada bir şey öne çıktı.  Gerillanın eylem yapamadığı yönünde antipropaganda yapılıyordu.  Kürdistan’da etkili olanın devlet olduğu söyleniyordu.  Bu eylemlerle ortaya çıktı ki, gerilla Kürdistan’da etkilidir. Ve ne zaman isterse ve nerede isterse eylem gerçekleştirebilir. Gerillanın gücünü öğrenmek isteyen Bêşebap eylemini esas alabilir. Yine Kürdistan’da gelişen savaş gözler önündedir. Yenilen ise Türk devleti idi. Kürdistan’daki genel savaş durumunu öğrenmek isteyenler bu eyleme bakabilirler. Burada yenilen Türk devleti idi.  Büyük bir panik içine girdi. Bunun ispatları var. Birincisi, Türk devleti eylem esnasında  gelişigüzel bir şekilde teknik kullandı. Yine hava saldırıları,  (Kobra , savaş uçağı) çok fazla idi.  Kendi askeri, polisini de vurmayı göze alarak her tarafa saldırılar gerçekleştirdi.  Bizim verdiğimiz sayı tespit ettiğimiz sayıdır.  Fakat  eylem esnasında askerler, polisler birbirlerini de vurdular.  Herkesin bu duruma dikkat etmesi gerekiyor.   Öyle bir panik yaşanıyordu ki, halkın en kutsal yerlerine dahi saldırılar oluyordu. Örneğin orada Sinekli Meydan denilen bir yer var, orada bir cami yapılıyor. Henüz yapım aşamasındadır. Orayı vurdular.  Her gün İslamiyet politikası yürüten Erdoğan, halkın kutsal mekanları camileri vurdu. Bu örneklerle çoğu zaman karşılaşmıştık.  Nûsaybin, Cizîr, Gever gibi yerlerde bunun gibi birçok örnek gelişti geçmişte. Sadece Kürt halkı değil, tüm halkların bu gerçeklikleri görmesi gerekir.  İslam dinini nasıl kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor; önemli bir örnektir. Özel savaş medyası da bunu sonuna kadar kullanmayı başarıyor. Çünkü basını kendi tekeline almış durumdadır. 

'AMBULANS ŞOFÖRÜNÜ KATLETTİLER'

Bir de ambulans örneği var. Onun da aydınlatılması gerekiyor. Saldırıdan sonra düşmanın ölü ve yaralıları oldu. Ölü ve yaralılar olduktan sonra devlet güçlerinin Elkê hastanesi çalışanları doktorlar ve hemşirelere yönelik saldırıları oldu. Çalışanlar da bu durumu kabul etmediler. Çünkü yaşam güvenceleri yoktu.  Bu yüzden başta kabul etmediler. Bu olayları çarpıtan kaymakam da ambulansı arıyor. Olay yerine gitmesi için baskı kuruyor, emir veriyor. Ambulans içeri gittiğinde düşman tarafından taranıyor.   Bu tarama sonucunda Şehmuz Durmuş ismindeki ambulans şoförü şehit düşüyor. O kişinin hedeflenmesi çok bilinçli bir seçimdir.   Savaştan hiç anlamayan birisi bile böyle bir durumda olay yerine ambulans götürmez. Bu durum bilinçli gerçekleştirildi. Çünkü oranın halkı yıllardır PKK ile beraber yürüyen yurtsever bir halktır.  Fedakardır. Düşman buradaki halkımız ile bizi karşı karşıya getirmek istiyordu. Bu ailelerden birisi de Şehmuz Dursun’un ailesi idi. Düşman yıllarca bunun için çalıştı. Bu olay ile Elkê halkını gerillaya karşı tepkilendirmek istediler. Halkımız bu tür oyunlara gelmediler. Basında da çıktı. Herkes bu gerçekliği gördü. O ambulansta sadece şoför yoktu.  Hemşireler de vardı. Eğer bir gün cesaret edip konuşurlarsa, bu durumun gerçekliği daha iyi ortaya çıkacaktır. Gerçeklerin saklanması için devlet onları tehdit etti.  Basından bazı arkadaşlar onların yanına gitmiş roportaj almak için fakat korkutuldukları için konuşmamışlar. Arkadaşlarımızın kurtardığı hemşireler bir gün konuşmaya cesaret ederlerse gerçekler ortaya çıkacaktır. Elkê eyleminde böyle bir olay da gerçekleşti. 

'ŞEHİTLERİN İNTİKAMI ALINIYOR'

Hiçbir eylem bedelsiz olmaz, biz bu gerçeklikleri biliyoruz.  Biz bu duruma çok üzüldük. Özgürlük bedelidir bu bedeller.  Bu durumlar bizde mücadele azmini,  kararlılığını daha da arttırıyor. Fakat sivillerin yaşamını yitirmesi bizleri en çok üzen durumlardır. Eylemde şehit düşen yoldaşlarımızın ve sivillerin kanı yerde kalmayacaktır. Günbegün intikamları alınıyor.  Özellikle orada yaşayan yurtsever halkımızın bu durumu bilmesi gerekiyor. Bu ailelerimizin de bu durumu bilmesi gerekiyor. Eğer buna anlam verilirse düşmana karşı olan kinleri ve öfkeleri daha da artacaktır. Burada kazanan  fedai ruh idi. Yurtsever halkın direnişi idi.  Bu eylemin böyle okunması gerekiyor. Burada yenilen ise düşman idi. Örneğin 3 güne kadar alana müdahale edemiyorlardı. Şırnak Elkê yolu tamamen gerillaların elindeydi. Arkadaşlar düşmanın karadan askerine destek vermesine izin vermiyordu. Büyük bir kahramanlık gerçekleşti.  Heval Cûdî Goyi şahsında orada büyük bir direniş gerçekleşti.  Düşmana karşı göğüs göğüse bir çatışma yaşandı. Orada büyük bir kahramanlık örneği yaşandı. Gerilla tarafından başarılı bir eylemdi. Düşmanın antipropogandalarını boşa çıkardı. Bunu ispatladı. Yine orada ortaya çıkan PKK’nin fedai ruhu üst seviyede ortaya çıktı. Şehit arkadaşların şahsında bu ortaya çıktı.  Buna oradakı halk da şahitlik etti. Gerillaların nasıl son mermisine kadar savaşıp direndiği ortaya çıktı.

'ELKÊ HALKINI SELAMLIYORUZ'

Bir başka nokta da oradaki yurtsever halkın direnişi idi. Elkê halkı ve etrafındaki köyler bu eylemde büyük bir direniş gösterdi. Tüm saldırılar, düşman vahşetine karşı bu halkın ayağa kalkması büyük bir çabadır. Ne yapılsa da hakkı ödenmez. Biz de gerillalar olarak bu halka karşı kendimizi her zaman borçlu görüyoruz. Tabii bu durum Elkê halkının değerlerine sahip çıkma durumudur. Yine Türk devletinin Kürt halkının gerillayı desteklemediği yalanını ortaya çıkardı. Türk halkının da Türk devletinin bu vahşetini görmesi gerekiyor. Artık gözünü bu tür durumlara kapatmamalıdır.   Devletin ne Kürt halkına ne de Türk halkına ne de diğer halklara bir fayda getirmediği, aksine zarar verdiğinin görülmesi gerekiyor. 

Kürdistan’da ihanet edenlerin de bu durumu görmesi gerekiyor. Özellikle de Elkê’de yaşayan ve kendi halkına karşı savaşan bazı kesimlerin de artık gözlerini açması, vicdanlarını sorgulamaları gerekiyor. Kürdistan halkına yönelik her yönden saldırılar gelişiyor. Kürdistan bir ateş çemberi içerisindedir. Bu ateş içerisinde kendi tarafını belirlemesi gerekiyor. Yoksa bu ateş onları da yakar. Hareket bu konuda gerçekleri göstermek için birçok çaba göstermişitir. Herkesin kendi özgürlüğü, bağımsızlığı için çalışması gerekiyor. Karşıt çizgide yer almak ihanet olarak ele alınır.  Bu durum da kabul edilmez. Elkê yöresi içinde hâlâ AKP'ye inanan, orada AKP adına hareket eden kişiler var. Bu kişiler Erdoğan’ın Kürt halkına karşı gerçekleştirdiği katliamları görmezse, ileride kendilerine de aynı şey uygulanır.   

Bu eylem başarılı bir şekilde sonuçlandı. Arkadaşlar Elkê’den başarılı bir şekilde çıkış yaptı. Burada halkımızın da birçok çabası oldu. Oradaki halkımıza da teşekkür ediyoruz. Bu eylem kendisi ile beraber birçok gelişme de getirdi. Bu eylem bundan sonraki eylemler için de büyük bir moral oldu. Türk devleti için de büyük bir moralsizlik ve başarısızlık örneği oldu. Belki büyük bedelleri oldu, bu münasebetle tüm şehitleri de anıyoruz ve onlara verdiğmiz sözü de sonuna kadar tutup bu uğurda mücadelemizi devam ettireceğiz. Orada şehit düşen Ş. Kato (Fikret Temel) arkadaş Setrakê köyündendir. Çok fedaka bir arkadaştı. Son ana kadar da bu kararlılığından bir adım geri atmadı. Helena, Delila gibi yoldaşlar da büyük bir fedakarlık örneği idi. Biz de gücümüzü Önderliğimizden, şehitlerden alıyoruz.  Bu ruh ile başarı her zaman Kürt halkının olacaktır.  Bizim bu konuda hiçbir tereddütümüz yoktur. Tüm şehitleri anıyor ve ailerine başsağlığı diliyoruz. Özellikle Ş. Kato’nun ailesi çocukları ile gurur duymalıdırlar. Tüm Kürt halkına, özellikle de Elkê halkına selamlarımızı gönderiyoruz. 

 

...