Medya Haber'den Gazeteci Fehim Işık'ın sorularını yanıtlayan Kürt siyasetçi ve yazar Eyüb Barzani, Güney Kürdistan yönetiminden kaynaklı yaşanan krizlerden dolayı toplumda büyük bir huzursuzluk yaşandığını söyledi. Barzani, Güney Kürdistan’daki mevcut durumu şöyle özetledi: “Hala maaş verilmiyor. Ya maaşları geç veriyorlar, ya düşük veriyorlar. Çalışanların maaş sorunu ciddi bir sorundur. İkincisi, fakirlik sorunudur. Fakirlik oralarda çok ciddi bir sorundur. Fakirlik nedeniyle yoksul ve çaresiz sınıflar zorlanıyor. Tüm ağırlığı bunlar hissediyor. Zengin sınıflar ise giderek zenginleşiyorlar. Bu durumun hiçbir şekilde onlara olumsuz bir etkileri yoktur.”
TÜRK ORDUSUNUN BAŞÛR’DAKİ VARLIĞI ARTIYOR
Toplumdaki huzursuzluğun bir nedeninin de Türk ordusunun Güney Kürdistan’da artan varlığından kaynaklandığını belirten Eyüp Barzani, “Görüyoruz işte. Türk askerlerinin operasyonları giderek artıyor. İlerliyorlar. Köyler, dağlar, birçok yer bombalanıyor; bombalamalar artıyor. Türk askerleri birçok yerde ilerleyememişti ama şimdi ilerliyor. Türk askerinin Başûrê Kurdistan'daki varlığı artıyor” diye konuştu.
Barzani ailesinin yaptığı yolsuzlukların da halk tarafından tüm açıklığıyla konuşulduğunun altını çizen Eyüp Barzani, “Özellikle üst düzey yöneticilerin yolsuzluktaki rolleri konuşuluyor. Banka hesaplarındaki artışlar, yeni evlerin alınması, haksız kazanç, arazilerin el değiştirmesi, Avrupa'daki paralar... Yani büyük bir yolsuzluk var. Her tarafı sarmış ve her yerde konuşuluyor” dedi.
Siyasetçi Barzani, Kurban Bayramı nedeniyle Rojhilat Kürdistanı’ndan Başûr’a dönmek isterken girişine izin verilmeyen Edhem Barzani’nin durumuna da değinirken, krizler karşısında rahatsız olan halkın bir bölümünün şu anda Behdinan'da hapiste olduğuna işaret ederek, şunları belirtti: “Edhem de işte bu yaşananlara ilişkin birçokları gibi eleştiride bulundu. Ben söz konusu eleştirilerin tamamının doğru olduğunu söyleyebilirim. Yolsuzluğu eleştirdi, Türk askerlerinin Kürdistan'a gelip operasyon yapmasına dönük eleştirileri oldu. Bu durumdan onur ve şeref sahibi hiçbir Kürt hoşnut değil. Yani işgalciler toprağınıza gelecek ve siz destek vereceksiniz. Bu durumun da Ethem'e karşı sert tutum alınmasının bir nedenidir, diye düşünüyorum.”
AĞA ELEŞTİRİLMEZ, SÖYLEDİKLERİ REDDEDİLMEZ
Başûr yönetiminin eleştiriye kapalı olmasından duyduğu rahatsızlığı ise şöyle ifade etti: “Halkın eleştirilerini dinleme adetini edinmiş değiller. Burada bir gerçeklik var. Divanhane kanunları geçerlidir. Divanhanede ağa her şeyin kararını verir. Kimsenin ağaya, "Ağa dur, bu yanlıştır" deme hakkı yoktur. Halkın bu hakkı hiçbir şekilde yok. Burada haksızlığa işaret eden bir ses çıktığında yönetim katında kabul edilmiyor. Kabul etmezler. Bu nedenle gördük ki Edhem'e de engel çıkardılar. İnsanların uzaklaştırılması, maaşların kesilmesi gibi yöntemlerle insanların şahsiyetini kırmayı da hedefliyorlar.”
Ethem Barzani’nin de inanmadığı hiçbir şeye itaat etmediğinin, rahatsızlığını açıkça dile getirdiğinin altını çizen Barzani, bunun onlar açısından kabul edilemez bir durum olduğu için karşısında tutum aldıklarını söyledi ve bir dönem tanınmış Kürt politikacılarından Cevher Namik’ın yaşadıklarını hatırlattı: “Cevher Namık, KDP içindeki önemli şahsiyetlerden biriydi. 1996 yılında Saddam'ın askerleri ile toplarının Hewlêr'e gelmesine karşı çıktı. Parti başkanına, ‘Bunu yaparsanız ben istifamı veririm ve bu partide kalmam’ dedi. Ardından orada kalmadı. Yani Cevher Namık partiden istifa etti. Tabii kastım şudur; bu yapı, rahatsızlık ifade eden hiçbir sesi dinlemiyor. Yani ağanın söyledikleri reddedilemez.”
TÜRK BAŞÛR’UN AĞASI OLMUŞ
Eyüp Barzani, KDP’nin Türk devleti ile arasındaki ilişkiye dair de şu tespitlerde bulundu: “Türk devleti ile Başûr yönetimi, özellikle de KDP yönetimi arasındaki ilişkide kontrolü elinde tutanlar Türklerdir. KDP yönetimi Türklere karşı bir karar alacak durumda değil. Yani eğer bu ilişkide sen bir halkı temsil ediyorsan, halkın çıkarlarını savunuyorsan, bir millet onurun, bir ulus onurun varsa, halkına saygı duyuyorsan Türk devleti gibi bir devlete karşı daha farklı tasarruflarda bulunabilirsin. Hayır, gidip o devlete düşmanlık etsin, ilişkisini kessin demiyorum. Bunu yapamaz. Ancak gidip teslim olman gerekmiyor. Yani bir devletle ilişki ile o devlete teslim olmak arasında çok farklı bir durum var. Burada teslimiyet vardır. Teslim olmuş. Türkler ne derlerse desinler, onların emrinden çıkmıyorlar. Bu çok ama çok tehlikeli bir durumdur. Malumunuzdur. Örnek olarak Başûr'daki havaalanlarının kontrolünü ele alalım. Süleymaniye havaalanı var, Hewlêr havaalanı var. Türkiye'nin bu her iki havaalanındaki gidiş gelişlere dönük çok ciddi bir kontrolü var. Yine petrol anlaşmaları üzerinde bir kontrol var. Yani bunların çıkarılması, rafine edilmesi, satılması, yani petrol ve gaz ile ilişkili her şey üzerinde Türklerin tam kontrolü vardır. Hatta fiyatının belirlenmesine, kime gönderileceğine dönük tüm kararlar Türklerin denetimi altındadır. Velhasıl, Başûr ekonomisinin kontrolünde Türklerin kötü bir rolü var ve onlar yönetiyorlar. Buna karşın yok deme durumları da görünmüyor. Kendi halkına hayır diyebiliyorlar. Ancak Türklere hayır diyemiyorlar. Kendi milletine karşı çok yetkindirler. O bölgede çok sayıda Türk askeri var. Onlar için gerekli şeylerin tümünü bunlar yaptı. Öyle yaptılar ki hiçbir engel konulamıyor artık. Askerleri geliyor, uçakları geliyor, casusları geliyor. Her şey yapıyorlar. Başıboş topraklara dönüşmüş. Yani burada Türk, Başûr'un ağasıdır. Doğrusu bu. Ki bu devlet sana hiç saygı duymaz. Öyle bir devlet ki örneğin, Türkiye anayasası birçok kez değişti. Tadilatlar yapıldı. Ancak bir kez dahi, Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923'te kurulmasından bu yana yapılan hiçbir anayasa değişikliğinde Kürt diline dönük ya da Kürt kültürüne ve tarihine ilişkin bir vurgu yer almadı. Türkiye anayasasında yapılan tadilatların hiçbirinde Kürtlerle ilgili bir gelişme yaşanmadı. Kürtlere düşmanlık o günden bugüne hep devam etti.”
TÜRK ŞOVEN ZİHNİYETİ BAŞÛR’UN İRADESİNİ ELE GEÇİRMİŞ DURUMDA
Türk devletinin Kürtlere dönük sürdürdüğü şovenist zihniyetin ne Bakur’da, ne Rojava’da ne de Başûr’da hiçbir şekilde değişmediğinin altını çizen Siyasetçi ve Yazar Eyüp Barzani, “İşte bu zihniyet şimdi Başûr'un iradesini ele geçirmiş durumdadır” vurgusunda bulundu.
“Bu yönetim altında halkın büyük bir çoğunluğu da perişan bir durumdadır” diyen Barzani, açlığa mahkum edilen Başûr halkına büyük bir haksızlık yapıldığını, bu duruma karşı halkın özgürce fikrini ifade etmesinin engellendiğini, bir yürüyüş yapmanın bile zor olduğunu aktardı.
ÇÖZÜM İÇ DİYALOGDADIR
Kürdistani partiler arasındaki çelişkilerin çözümünün iç diyalog ile mümkün olduğunu kaydeden Eyüp Barzani, ancak işgalci bir devletin etkisi altındaysa bağımsız karar verebilmesinin de mümkün olmadığını söyledi. Barzani, sorunu şöyle ifade etti: “Yönetim kadroları birbirlerine danışmalı, karşılıklı oturmalı ve meseleyi tartışmalıdır. Eğer meseleye çağdaş bir biçimde bakacaksak, çözüm böyle bulunur. Eğer bir partinin iradesi dışa bağımlı ise ne olur? Partiler görüşecek, konuşacaklar ama eğer özgür olurlarsa bunu yapabilirler. Sorun özgürlüktür. Bir yönetim özgür ise irade koyabilir, görüşme gerçekleştirebilir, iyi bir sonuca ulaşabilir. Ancak bir parti işgalci bir devletin etkisi altında ise bağımsız karar verebilmesi çok zordur. Çünkü onun mercii bir başka yerdir. Onun mercii bir başka devlettir, kendi iradesi değil. Eğer bir partinin yöneticisi karar mercii değilse nasıl görüşeceksiniz, nasıl karşılıklı olarak bir sonuca ulaşacaksınız? Bu bir sorundur. Biz Kürdistani partiler görüşerek bir sonuca ulaşabilir, diyemeyiz. Çünkü özgür olmayanlar var. Yani kendi kararını veremiyor, kendi siyasetini belirleyemiyor. Bu durumda nasıl bir karar verebilir?”
Bu noktada Türk devletinin Kürdistan’daki varlığının PKK ile ilgisinin olmadığına işaret eden Barzani, “Eğer bölge yönetimi, özellikle de KDP bir tutum geliştirir ve bölgenin huzuru için PKK ile diyaloga girseydi, bir sonuca ulaşırlardı. Dediğim gibi burada sorun, yönetimin kendi siyasi kararlarında özgür olmamasıdır. Bu nedenle bir ittifak oluşturamıyorlar. Bunu gerekçe ediyorlar. Türk Devleti bunu ileri sürüyor, onlar da Türk Devleti'nin dediğini tekrar ediyorlar” dedi ve ekledi: “Ancak her zaman Kürtlerin kendi aralarındaki sorunları çözmek için bir çare vardır. Eğer iyi bir akıl devreye girerse, çağdaş düşünürlerse ve tabii özgür olurlarsa.”