Fluckiger, “Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye’nin faşist sistem anlayışına karşı sessiz kalması kabul edilmez” dedi.

İsviçre Basels Starke Alternatıve (BastA) Partisi Genel Sekreteri Martin Fluckiger, 15 Temmuz Askeri Darbe girişiminin ardından Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu politikayı ve son dönemde Kürt ve sol-muhalif basına yönelik giderek artan saldırıları ANF’ye değerlendirdi.

‘OHAL ERDOĞAN’IN İSTEKLERİNE HİZMET EDİYOR’

15 Temmuz askeri darbe girişimini hatırlatan Fluckiger, Erdoğan’ın askeri darbe girişimini kendi lehine çevirerek ülkede istediği değişiklikleri yapmaya başladığını söyledi. Darbe girişiminin ardından alınan OHAL kararının, tamamen Erdoğan isteklerine hizmet ettiğini vurgulayan Flückiger, OHAL uygulamasıyla birlikte Erdoğan’ın halk ve bütün kurumlar üzerinde günden güne baskısını daha da artırdığını dile getirdi.

‘YARIM KALAN DARBEYİ ERDOĞAN DEVAM ETTİRİYOR’

“Erdoğan, OHAL yasaları ile birlikte kendisinden olmayan herkese yönelik adeta bir savaş başlattı” diyen Flückiger, şunları ekledi: “Erdoğan’dan olmayan herkes işinden oluyor. Darbe sürecinin ardından artık ülkede herkes tutuklama korkusu yaşıyor. Memur, yargıç, öğretmen, avukat gazeteci, belediye başkanı, insan hakları savunucuları yani Erdoğan’dan olmayan herkes ya tutuklanıyor ya da işinde oluyor. Cezaevlerinde işkence her geçen gün daha da artıyor. Keyfi uygulamalarla belediyelere el konuluyor. Açıkça söyleyebiliriz ki yarım kalan darbeyi, Erdoğan başka bir maske ile devam ettiriyor.”

‘DÜŞÜNCE VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ YOK SAYILIYOR’

Son dönemde özgür ve sol-muhalif basına yönelik saldırıları da hatırlatan Flückiger, “Türkiye, basına yapılan saldırılarla demokrasinin temel ilkesini bir kez yine yok saymıştır. Erdoğan, kendisine muhalif olan yüze yakın basın yayın kuruluşunu kapattırdı. Geriye kalan bütün yayın kuruluşları zaten Erdoğan’ın ve rejimin propagandasını yapıyor. Bir kez yine söylüyorum yapılan saldırılarla düşünce ve basın özgürlüğü yok sayılmıştır” dedi.

‘TÜRKİYE FAŞİST BİR DEVLET OLMA YOLUNDA’

“Türkiye faşist bir devlet olma yolunda” diyen Flückiger, şunları kaydetti: “Ben bu cümleyi genelde kullanmaktan kaçınırım ama gerçekten Türkiye faşist bir devlet olma yolunda diyebiliriz. Çünkü Erdoğan ortaya koyduğu politika ile Türkiye’yi bu konuma götürdü. Erdoğan halkları birbirine karşı kışkırtarak açıkça ırkçılığı ateşlendiriyor. Bunları yaparken bütün temel insan hakları değerlerini yok sayıyor ve otoriter bir lider edasıyla kendisini faşist bir lider konumuna getiriyor.”

‘AVRUPA’NIN POLİTİKASI ERDOĞAN’I DESTEKLER NİTELİKTE’

Türkiye’nin faşist bir yapıya bürünürken Avrupa’nın sessiz kalmasının kabul edilemez olduğunu altını çizen Fluckiger, “Türkiye’de yaşanan gelişmeler karşısında Avrupa, normal şartlar altında derhal harekete geçerek Erdoğan’a müdahale etmesi gerekirdi. Çünkü Avrupa’nın faşist devlet yapıları hakkında deneyimi var. Avrupa, Türkiye’de yaşanan gelişmelerin nereye kadar gideceğini iyi biliyor. Ama Avrupa bugün yapması gerekenin tam tersini yaparak bir anlamda Erdoğan’ın yapmak istediklerine ortak oluyor” şeklinde konuştu.

Özellikle Almanya’nın kendi çıkarlarından kaynaklı Erdoğan’ı koruyan bir siyaset ortaya koyduğunu söyleyen Fluckiger, Eutelsat adlı Fransız şirketin Med Nûçe’nin yayını durdurmasıyla birlikte Fransa’nın da açıktan Erdoğan’ın siyasetini destekler konuma geldiğini vurguladı.

‘DAYANIŞMA SINIR TANIMIYOR ŞİMDİ DAHA ÇOK BİRLİKTE OLMA ZAMANI’

Avrupa’nın Türkiye ile yaptığı mülteci antlaşmalarını da hatırlatan Fluckiger, “Yapılan bütün antlaşmalarla mültecilerin Avrupa’ya gelmesin engellenerek insanların iltica hakları yok sayılıyor. Avrupa tamamen kendisini korumak için Türkiye’de yaşanan faşist anlayışa ve yine Macaristan’ın mültecilere yönelik ortaya koyduğu politikalara sessiz kalıyor. Avrupa bu siyasetinden biran önce vazgeçerek Türkiye müdahale etmeli” dedi.

Erdoğan’ın kurmak istediği sistem anlayışına karşı halkların birlikte mücadele etmesi gerektiğini belirten Fluckiger, “İnsanlık tarihinden aslında öğreneceğimiz çok şey varken nedense bunlar yapılmıyor, insanların beraber güzel bir dünyada yaşaması için sınırları aşan bir dayanışmaya ihtiyacı var. Ben dayanışmanın sınır tanımadığını Kuzey Kürdistan’a yaptığım ziyarette çok daha iyi hissetmiştim. Şimdi daha çok birlikte olma zamanı. Dayanışma sınır tanımıyor” dedi.