Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, röportajın ikinci bölümünde şunları belirtti:
Modern gerillacılık olarak tanımladığınız günümüz gerillacılığının özellikleri nelerdir?
Çok kapsamlı bir cevabı olan bu sorunuzla ilgili kısaca şunları ifade edebilirim. Son 50 yıllık zaman diliminde bilim ve teknik alanında çok önemli gelişmeler yaşandı. Uzay bilimi gelişerek Küresel Konumlanma Sistemi (GPS) tespit edildi. Yani dünyanın herhangi bir noktasındaki bir yerin koordinatının belirlenmesi imkan dahiline girdi. Belirlenen koordinata güdümlü giden füze sistemi, yine insansız hava araçları gibi icatlar, lazer ışın tekniğinin ve termal tekniğinin savaşta ileri düzeyde kullanılması, bunlarla birlikte devasa bir biçimde gelişen iletişim araçlarının ulaştığı düzey, dünyamızı her bakımdan köklü bir değişikliğe uğrattı.
Daha İkinci Dünya Savaşı ardından başlayarak yaşanan bu bilim-teknik sürecini Önderliğimiz devrimsel bir süreç olarak değerlendirdi. Bu durum savaşla ilgili teori ve araçların önemli oranda değişimini zorunlu kıldı. Savaşta değişmeyen kimi temel kurallar-prensipler olmakla birlikte eski strateji ve taktiklerin çoğu anlamsız hale geldi, köklü değişikliğe uğradı. Özellikle son 10-15 yılda bu yeni buluşların savaş alanına çarpıcı bir biçimde yansıması, bu köklü değişikliği daha fazla hızlandırdı. Günümüzde savaş istihbarat eksenli yürütülen bir düzeye ulaştı. Esasen savaş istihbarat, teknik ve özel savaş yöntemleriyle yürütülür bir hale geldi. Normal-klasik savaşlar artık aşıldı. Normal-klasik silahlar ve ordular artık fazla rol oynamaz hale geldi. Ama bütün bunlarla birlikte savaşta en fazla öne çıkan, önem kazanan; savaşta belirleyiciliği artan şey, yine de insan faktörüdür. Yani insan yeteneği, kaliteli insanın savaşta sonuç alıcılığı daha fazla gelişmiş oldu. Düz bir bakış açısıyla belki, ‘artık savaşta istihbarat-teknik belirleyicidir; diğer şeyler talidir’ denilebilir ama gerçeklik böyle değildir. Savaşta insan iradesi, insan aklı, insan yeteneği daha fazla belirleyici hale geldi. Çünkü o diğer şeyleri de sonuçta insan değerlendiriyor; yaratıcı değerlendirme olmadan istihbaratın bir işe yaramayacağı, insanın uzmanlaşma bilgi-birikimi olmadan tekniği de kullanılamayacağı düşünülürse, en fazla öne çıkan şeyin insan yeteneği olduğu görülür.
Önder Apo yıllar önce, ‘en büyük teknik insandır’ dedi ve esasen Önder Apo’nun felsefesi insan gerçeği üzerinde yoğunlaşan bir felsefedir. Yani Apocu felsefe ve eğitim tarzının üzerinde en çok yoğunlaştığı şey, insan olgusudur. Dolayısıyla insan yeteneğinin, insan aklının, iradesinin, cesaretinin, fedakarlığının en çok yoğunlaştığı yer, PKK saflarıdır. Yeni dönemde gerilla esas olarak buna dayanmaktadır. Demokratik Modernite Paradigması’nın süreci doğru okumasını sağlayan gücü, Kürdistan gerillasının hızla gelişen bu teknoloji ve teknolojinin savaş gerçeğini köklü değişikliğe uğratması karşısında erken adaptasyon sağlamasını getirdi.
Bu konuda yetersizlikler olmadı mı?
Kuşkusuz oldu. Gecikmeler de oldu. Bunun yarattığı ağır kayıplar oldu; sıkıntılar, zorluklar da yaşandı. Her şeyin dört dörtlük bir biçimde geliştiğini belirtemeyiz. Düşe kalka, zorluklarla boğuşarak gerilla, Önderlik felsefesi ile gerçek kudretini yakalamayı başardı. Bu konuda özellikle peş peşe geliştirdiği yeniden yapılanma projelerinin büyük etkisi oldu. Özellikle en son 2018’de, gerillada her bakımından çok kapsamlı ve köklü bir değişimi öngören yeniden yapılanma projesinin büyük bir dönüşümü sağladığından söz etmek mümkündür. Bu proje ile daha çok insan yeteneği ve savaş gerçeği üzerinde yoğunlaşıldı. Önderliğin Demokratik Modernite Paradigması paralelinde Demokratik Modernite Gerillası’nı yaratmayı hedefledi. Bu biçimde yeni dönemde, Çin’de Mao Zedung’un belirlediği savaş taktiklerinin çoğu değişime uğramak zorunda kaldı. Bugün Kürdistan’da yürütülen gerilla savaşı taktiklerinin temel olarak dayandığı kökünden bir çok şey almakla birlikte birçok şeyi de köklü bir biçimde yenilemiştir. En çok mücadele ettiği şey, klasik gerilla, eski alışkanlıklardır. Bu konuda hatta ‘en büyük düşmanımız kendi alışkanlıklarımızdır’ belirlemesi yapıldı. Yani düşmanla savaştığı kadar kendi kendisiyle de savaşmayı esas alarak yeni dönem gerillasını yaratmaya çalıştı; Demokratik Modernite Gerillası’nı pratikte şekillendirmeye yöneldi.
ŞEHİTLER YENİ DÖNEM GERİLLASININ YARATICILARIDIR
Tabii çok büyük kahramanlıklar ve büyük öncülerin şehadeti temelinde bu düzey gelişti. Delal Amedlerden Atakan Mahirlere ve Ali Pilinglara kadar birçok öncü komutanın bu yoldaki yoğunlaşması, mücadelesi ve emeğinin bu değişimde büyük payı vardır. Çünkü bu kahramanlar aynı zamanda düşünsel düzeyde Önderliği doğru anlamaya çalışan, süreci doğru okumaya çalışan ve bunu pratikte uygulama esnasında şehadete ulaşmış öncülerdir. Bu anlamda ‘yeni dönem gerillasının yaratıcıları onlardır’ diyebiliriz. Onların Önderlik çizgisinde yoğunlaşması, yeni dönem gerillası ya da 21’inci yüzyıl gerillası dediğimiz gerillanın şekillenmesini geliştirmiştir.
Tabii bu proje, önce çağı doğru okuma temelinde inanç ve kararlılık üzerinde durdu; partileşme gerçeği üzerinde durdu, ideolojide netleşmeye büyük önem verdi. Sonra askeri sanat ve askeri kültür üzerinde yoğunlaştı. Üçüncü olarak da savaş teknolojisi üzerinde branş sistemini geliştirdi; bu temelde uzmanlaşmayı derinleştirdi. Yani partileşme, askerileşme ve uzmanlaşma temelinde profesyonel gerilla dediğimiz çerçeveye ulaşmayı hedefledi. Bunu, ancak klasik gerilla tarzına karşı mücadele ile sağlayabildi.
Bununla birlikte doğru hareket tarzı ve doğru üstlenme tarzı ile çağın teknolojisinden güç alan istihbaratı boşa çıkarma, yine araziyi genişliğine ve derinliğine kullanarak yer üstü ve yeraltı savaş taktiklerini geliştirme ile günümüzün hava savaş araçlarını boşa çıkarmayı hedefledi. Son tahlilde bu biçimde artık eski klasik gerillayı tümüyle aşan, yeni, modern, profesyonel bir gerillanın şekillenmesi Kürdistan’da gelişti. Bu temelde en büyük ve çağın bütün teknolojisiyle donanmış ordu güçlerine karşı araziyi derinliğine ve genişliğine kullanma, yüksek manevra kabiliyeti ile düşmanı yenme yeteneğini yarattı. Yenilmez bir güç olduğunu, bu teknolojik saldırılara karşı da kanıtlamış oldu.
SAVAŞIMIMIZ ZİRVESEL BİR SÜREÇTEDİR
Bu büyük direniş, kahraman şehitlerin kanı temelinde paradigmasal yoğunlaşmanın yarattığı bir sonuç olarak 21’inci yüzyıl gerillasının Kürdistan’da şekillenmesinin bir sonucudur. Biz şanlı 15 Ağustos Atılımı’nın 39’uncu yılına girerken, gerillanın kahramanlık destanları temelinde Önderliğimizin emeği ve şehitlerimizin destansı direnişleriyle bugün ulaşmış olduğu bu düzeyi gururla ifade etmek durumundayız. Bu tabii ki kolay bir şey değil; çok büyük bir emek, yoğunluk ve derinlikle mümkündür. İnsan yeteneğinin en ileri düzeyde aktifleştirilmesiyle ancak gelişebilmiştir. Öz disiplin, derin gizlilik, ince kamuflaj dediğimiz ve bu temelde adeta bir görünmez ordu olabilen, hayalet ordusu gibi yer altını ve yer üstünü en yaratıcı bir biçimde kullanan, elindeki tekniğin hakkını veren, taktik yaratıcılığı bulunan, gözü pek, yiğitçe savaşabilen, davası uğruna kendisini feda etmede tereddütsüz davranan yenilmez bir ordu gerçeği bu şekilde açığa çıkarılmıştır. Bugün Kürdistan gerillası, fedailikte zirveyi yaşıyor. 14 Temmuz ruhunun zindanlardaki yükselişini, Egîdlerin, Zîlanların geliştirdiği o gelenekle bugün fedailikte bir zirveleşmeyi yaşadığı açık bir gerçek.
Kürdistan gerillası bugün taktik yaratıcılıkta da benzer bir biçimde bir zirveyi yaşıyor. Yani taktik yaratıcılık anlamında da çok ileri bir düzeye ulaşmış bulunuyor. Önderliğimizin Devrimci Halk Savaşı perspektifini yaratıcı bir biçimde pratiğe uygulama açısından belli bir düzeyi yakalamış olduğunu söylemek mümkündür. Bu açıdan bir zirvedir. Ayrıca yürüttüğü savaşın bugün günümüzde gelişen direnişin başarması halinde Türkiye’de faşist zihniyeti, ırkçı-soykırımcı anlayışı zirvede temsil eden AKP-MHP rejimini yıkılışa götüreceği açıktır. Zaten rejim de varlığını gerillanın ya da bir bütün olarak Özgürlük Hareketi’nin tasfiyesi üzerine inşa etmek istiyor. Bunun için bu süreci ‘ölüm-kalım savaşı’ olarak nitelendiriyorlar. Dolayısıyla gerillanın bunun karşısında yenilmezliğini ispatlayıp başarısız kılması, bu rejimin tümden yıkılışı anlamına gelir. Bu anlamda da savaşımızın zirvesel bir süreçte olduğu açık ortadadır. Bu açıdan silahlı mücadelemizin 39’uncu yılı bizim için, yani Kürdistan Özgürlük Gerillası açısından önemli bir yıl durumundadır. Önder Apo’nun ve Kürdistan’ın özgürlük yürüyüşünün artık daha güçlü bir biçimde gündemleşeceği bir sürece böylece girilmiş bulunmaktadır. Ancak son tahlilde modern gerilla sadece Kürdistan’la ilgili bir olgu değildir. Dünya çapında etki yaratacak bir paradigmaya dayanan bu gerillanın geliştirdiği taktiksel açılım da bütün insanlık için yeni bir direnişin yolu ve yöntemini de açığa çıkarmaktadır.
Bazıları gerillacılığın zamanının geçtiğini söylüyor. Görülüyor ki daha fazla gerillalaşmak halklara kazandırıyor. Hem yaşam tarzı hem de paradigmasal yaklaşım açısından ele aldığınızda gerillacılığı nasıl izah edersiniz?
Devrimsel süreçlerde erken havlu atanlar, teslimiyete gerekçe arayanlar her zaman olmuştur. Bu dönemde de bu tür anlayışlar ortaya çıkabilmektedir. “Gerillanın zamanı geçmiştir” diyenler, toplumları egemen hegemonik güçlere karşı teslimiyete mahkum etme yolunu döşemek isteyenlerdir. Şurası doğru; klasik gerillanın dönemi aşılmıştır. Onun zamanı geçmiştir. Ancak sadece gerilla için değil, bugün yaşamın bütün alanlarında klasik olan bütün şeylerin zamanı geçmiştir. Yani her şey değişmiştir. Çağın gerçeklerine göre uyarlanmayan her olgunun zamanı da geçmiştir. Mesela klasik düzenli orduların da zamanı geçmiştir. Artık eski sisteme dayalı klasik ordular savaşta bir varlık gösteremez. Bu gerilla için de geçerlidir. Yani toplumsal dinamikler ve araçlar diyalektiğin yasalarına uygun olarak sürekli bir değişim halindedir. Bu yasanın gereği olarak eskiye ait olan şeyler tabii ki geçersiz kılınmaktadır. Yine klasik bir sol bakış açısına göre düşünülen gerilla perspektifi aşılmış olabilir ama Demokratik Modernite Paradigması’na göre kendini yetkinleştiren gerilla, çağa uyarlanmış bir gerilladır. Dolayısıyla zamanın gerillasını uygulamak, onun perspektifine ulaşmak burada önem taşıyor. Tabii bunun için biraz önce de sözünü ettiğimiz gibi zamanı doğru okumak gereklidir.
Gerillanın yenilenmesi, çağa ve günümüze uyarlanması, sadece nitelik ve taktikleri açısından değil, devrimde oynadığı rol açısından da çağın koşullarına göre bir mevzilenmeye kavuşturulmuştur. Mesela Demokratik Modernite Paradigması’nda, Uzun Süreli Halk Savaşı perspektifinde olduğu gibi her şey gerilla değildir. Her şeyden önce örgütlü zorun rolü, her şey değildir. Toplumsal zorun rolünün, kamuoyunun gücünün artan önemini gözeten bir bakış açısına ulaşma durumu vardır. Burada gerilla bir savunma gücü olarak topluma güven veren, toplumun dayandığı bir güç durumunda. Topluma cesaret ve güç veren, tıkanma durumlarında devreye giren bir güç olarak öncü bir rol oynuyor. Yani demokratik modernitede de gerillanın önemle ele alınması vardır fakat her şey gerilla değildir. Devrimin esas güç kaynağı toplumun kendisidir. Devrim kitlelerin eseridir. Devrim toplumdan çıkan ya da örgütlenen üç temel ayak üzerinde yükselebilir ve bu temelde güç olmayı başarır.
Bunların birincisi örgütlü halk kitleleri, yani örgütlü toplumdur. İşte bugün görüyoruz; Irak’ta mesela örgütlü bir güç her şeyi değiştirebiliyor. Yani toplumun gücü esastır; birinci sıradadır.
İkincisi gerilla gücü. Örgütlü, silahlı, profesyonel savunma gücüdür. Gerek olduğunda çok aktif devreye girer, gerek olduğunda daha dengeli davranır, gerek olduğunda toplumsal alana yol açar. Yani sürece göre biçim alır.
Üçüncüsü ise, yarı sivil-yarı askeri, toplum içinde gizli örgütlenmiş, bir tür gizli ordu durumundaki öz savunma örgütlenmesidir. Yeni dönemde bu devrimsel perspektife dayanan, gerillanın yükünü paylaşan devrimin diğer örgütlü yapıları ile hem gerillanın yükü hafiflemiş oluyor hem de gerillanın rolünü oynamasını sağlıyor.
Yeni dönemde gerilla her yere girip çıkmayabilir. Zaten hareket alanı olarak bütün arazilerin yeniden değerlendirilmesine kesin ihtiyaç vardır. Örneğin gerillanın hedef olabileceği zozanlık ve çıplak alanlar da tıpkı ovalık alanlar gibi değerlendirilmek durumundadır. Yani yeni dönemde havadan keşif sistemi de dikkate alındığında her ne kadar dağlık da olsa, çıplak alanları bir tür ova gibi ele almak gerekiyor. Yani daha fazla gizlilik, daha fazla yer altı, daha fazla sağlam kitle dayanaklarına yaslanan bir hareketlilikle bu tür alanlarda gerilla çalışmasını yürütebilir. Sadece dağa dayanma değil her yere dayanabilir. Burada önemli olan, yeni dönem gerillasının hareket tarzının eskisi gibi kalabalık güçlerle olmayacağı, bizim koordineli tim savaşı dediğimiz uzmanlığa dayanan timlerin, gerektiğinde her timin tek başına, gerektiğinde birçok timin aynı anda bir hedefe yönelebildiği, bu yetenek ve kabiliyete sahip bir sistemin olduğu ve derin gizliliğe, ince kamuflaja, yüksek disipline dayanan, adeta hayalet gibi, istediği yerde ortaya çıkan, istemediği yerde hiç bulunamayan gerilla timlerinin toplumda güçlü bir savunma rolünü oynayacağı ve güç kaynağı olacağı açıktır.
GERİLLANIN TOPLUMA DAYANMASI ÖNEMLİDİR
Kısaca bunlardan hareketle şunu diyebiliriz: Yeni dönemde eski-klasik gerilla artık olamaz. Nitelikli olması gerekiyor; eğitilmiş olması gerekiyor. Yani gerilla sıradan bir asker değildir. Profesyonel olmak zorundadır. Onun direnişi kadar, yaşam tarzıyla da topluma güç ve heyecan veren, duruşuyla yönlendiren, devrimdeki öncülük rolü olmadan çağımızda da devrimsel gelişmeler yaratmak olanaksızdır.
Ama burada değişen gerçeği görmek, sıradan-klasik gerilla değil, geliştirilmiş, çağa uygun hareket tarzı ve savaş kabiliyetine sahip, topluma dayanan gerilla gerçeğinden söz etmekteyiz. Gerillanın arazinin derinliğine ve genişliğine dayanması kadar, topluma dayanması da önem taşımaktadır. Gerilla ile toplum, toplum ile öz savunma, öz savunma ile gerilla üçlü bir çember döngüsü gibi birbirini besleyen, destekleyen örgütlenmeler olmak zorundadır. Doğru örgütlenmesi ve gerekli niteliklere haiz kılınması halinde bunlar doğal olarak zaten birbirini besler, korur ve destekler. Bu biçimde konuşlandırabilen güçler ancak günümüzde devrimsel süreçleri yürütebilirler. Buna ulaşamayanlar, sadece sivil demokratik mücadele yöntemleriyle sınırlı kalanlar, kendilerini faşizmin merhametine teslim etmiş olurlar. Yani faşizm istediğinde gelir, bütün kurumları basar, çalışanları tutuklar; zaten yoğun psikolojik savaş araçları da vardır ve toplumu sindirerek istediğini uygulatabilir. Yani toplumun demokratik toplumsal dinamiği burada önem taşımakta. Bu demokratik toplumsal dinamiği aslında ayakta tutan en önemli faktörlerden birisi de, işte topluma güç ve cesaret veren, moral veren öz savunma gücü olarak gerilladır.
Gerillanın var olduğu, sürekli beslendiği ve desteklendiği bir topluma, düşman ne kadar yönelirse yönelsin yine de sonuç alamaz. Çünkü halkı yalnız bırakmayan, ona güç ve moral veren örgütlü savunma gücü vardır. Tabi burada savunma gücü derken, bu her köyün başına bir nöbetçi dikme gibi algılanmamalıdır. Ulusal düzeyde savunma örgütlenmesi hesap soruyorsa, zaman zaman ortaya çıkıp işkencecilerden sömürücü-faşist-işgalci güçlerden hesap sorma kabiliyetini ortaya koyuyorsa bu toplumun savunmasıdır, aynı zamanda toplumun öz savunma alanındaki boşluğunu doldurmadır. Dolayısıyla toplumsal hareketin gelişmesi, kitlesel hareketin güçlenmesi için en önemli katalizör rolünü oynayan bir faktördür. Yeni dönemde gerillanın devrimdeki rolü, bu biçimde belirgin olarak gelişmek durumundadır. Dolayısıyla, ancak devinimsel çıkışını buna dayandıranlar daha güçlü devrimsel çıkışlar yapabilirler.
Bugün Kürdistan’da gelişen gerilla hem temsil ettiği ideolojik paradigmasal duruşu ile hem de kadın özgürlüğü bakımından sergilediği, ortaya koyduğu model ile buna en çarpıcı örnektir. Gerilla saflarında Bêrîvanların, Zîlanların, Saraların, Semaların, Çiçeklerin Delallerin, Şîlanların şekillenmesi gelişmeseydi, Kürt toplumundaki özgürlükçü kadın anlayışı bu denli kendine güvenle, cesaretle meydanlara dökülemezdi. Bu biçimde hızla sosyal devrim de gerçekleşmezdi. Kürt kadınının bu kadar devindirici bir biçimde bir güç olması, dünya çapında örnek olacak şekilde hem savunmada, hem siyasette, hem de toplumun bütün yaşam alanlarında hızla etkili hale gelmesinin temel dinamosu, gerilladaki kadın gücünün öncülük misyonudur. Aynı şey, genel toplum için de geçerlidir. Bu bakımdan Kürdistan Özgürlük Gerillası, bugün demokrasinin, kadın özgürlüğünün, toplumsal özgürlüğün bayraktarlığını yapmaktadır. Sömürgecilik Kürdistan’ı gericiliğin merkezi yapmak istiyordu. Hedefi buydu. Zaten çarpıtılmış bir toplumsal gerçekliğe dayanan bir gericilik çok daha kalıcılaşırdı. Dolayısıyla bugün bu mücadeleyle Kürdistan gericiliğin değil, ilericiliğin, demokrasi ve özgürlüğün merkezi haline gelme durumundaysa, bunda gerillanın oynadığı rol, hiçbir biçimde göz ardı edilemez.
Artı, gerilla bugün sadece Kürdistan’da değil, Ortadoğu’da da faşizmin ve işgalciliğin gelişmesi önünde büyük bir engeldir. Bu açıdan gerillanın yürüttüğü mücadele, bugün Türkiye açısından bir demokrasi mücadelesidir. Demokratik sosyalizmin bayrağının dalgalanmasının önünü gerilla açmaktadır. Bütün demokratik sosyalist güçlerin dayanabileceği bir mücadele zeminini bu biçimde oluşturmada temel rol sahibidir.
Aynı zamanda demokratik ulus perspektifiyle bunu zaten diğer halklara da yansıtan bir çerçeve bulunmaktadır ve bir de Kürdistan’da bugün gelişen gerilla düzeyi, aslında herkes için de bir örnektir.
Son olarak; Kürdistan Özgürlük Gerillası Güney Kürdistan’da büyük bir direniş sergileyerek işgalcilere geçit vermiyor. Peki, çağımızın teknolojisine karşı Medya Savunma Alanları dışındaki özgür alanlar da gerilla yöntemiyle savunulabilir mi?
Özgür alanları savunma konusunda bugün Medya Savunma Alanları’nda yürütülen savaş, çok ciddi bir örnektir. Özgür alanların çağımızın teknolojisine karşı savunulabilmesi konusunda, az önceki sorunuzda belirttiğiniz kimseler, tabii ki ‘savunulamaz’ diyeceklerdir. Zaten bugün savunulamaz diyenler vardır. Ama şimdi mesela 4 yıldır Güney Kürdistan işgal edilmek isteniyor. Koskoca NATO’nun ikinci ordusu arkasına aldığı uluslararası güçler, yerli işbirlikçi ihanetçi güçler ve de yasaklanmış silahları kullanmasına rağmen 4 yıldan bu yana -ki son 2 yılda saldırıları daha da yoğunlaştırmalarına rağmen- bugün Güney Kürdistan işgalini gerçekleştiremiyor. Yarın eğer Rojava’ya veya farklı yerlere yönelirse Devrimci Halk Savaşı Perspektifi ile kendisini organize eden, örgütlenen, toplum ile bütünsellik içerisinde direnişi ve savunmayı geliştiren bir mücadele kesinlikle kazanacaktır ve çağımızda da özgür alanların her türlü teknolojiye sahip hegemon güçlere karşı savunmasının mümkün olduğunu herkes görmüş olacaktır. Bu açıdan da şimdi önemli bir imtihandan geçilmektedir ve biz bu imtihanın başarıyla sonuçlanacağına inanıyoruz. 21’inci yüzyıl gerillası, yenilmezliğini bu süreçte ortaya koyacak ve 39’uncu 15 Ağustos yılını büyük bir başarı ve direniş yılı haline getirecektir.