KCK: Kürt ve Şengal halkı katliamı asla unutmayacak, hesap sormayı sürdürecek

Şengal katliamının 8. yıl dönümünde yaşamını yitirenleri anan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Kürt halkı ve Şengal halkı bu katliamı asla unutmayacak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da katliamcılardan hesap sormayı sürdürecektir” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Şengal katliamının yıl dönümü vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı.

KCK, “Şengal’de Êzidî halkımıza yönelik gerçekleştirilen katliamı 8. yıl dönümünde bir kez daha kınıyor, katliamda yaşamını yitirenleri anıyoruz. Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt halkı ve Şengal halkı bu katliamı asla unutmayacak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da katliamcılardan hesap sormayı sürdürecektir” dedi.

“DAİŞ tarafından Êzidî halkımıza yönelik gerçekleştirilen bu katliam, insanlık tarihinde gerçekleştirilen en ağır ve acı katliamlardan biri olmuştur” denilen açıklamada, “Bu katliam başta bölge devletleri olmak üzere dünyanın gözleri önünde yapılmış, ancak hiç kimse katliamı önlemeye yönelik bir çaba içerisinde olmamış ve Êzidî toplumu katliamla yüz yüze bırakılmıştır. Şengal Katliamı bölge için başta olmak üzere insanlık adına büyük bir utançtır. Bu durumdan çıkmanın ve paklanmanın tek ve doğru yolu katliamdan çıkan Şengal halkının özgürlük ve varlık mücadelesinin, Şengal halkının katliamlara bir daha maruz kalmaması ve inancını, kimliğini, kültürünü yaşaması için verdiği mücadelenin yanında yer almaktır” diye belirtildi.

KCK açıklamasında şu hususlara da yer verildi:

“Êzidîler tarih boyunca büyük katliamlara maruz kalmışlardır. Êzidî halkımızın Ferman olarak tanımladığı bu katliamlar sonucunda her seferinde kırımlar olmuş, halk yerinden, yurdundan edilmiş ve büyük acılar yaşanmıştır. Êzidî halkımıza yönelik gerçekleştirilen bu katliamların nedeni ise Êzidîlerin ayrı bir inanç ve kültüre sahip olmaları ve buna göre yaşamak istemeleri olmuştur. Êzidîler tarih boyunca hiçbir topluluğa zarar vermemiş, kimse üzerinde baskı oluşturmamış ve bir şeye zorlamamıştır. Sadece inancını ve kültürünü özgürce yaşamaya ve varlığını sürdürmeye çalışmıştır. Bu her halkın en doğal hakkı olduğu gibi aynı zamanda toplum olmanın bir gereğidir. Zaten Êzidîler tarih boyunca devlet kurmamış ve bundan dolayı da geleneklerinde baskı ve egemenlik anlayışı yer bulmamıştır. Ancak ne yazık ki tekçi ve egemenlikçi anlayışla hareket eden devletler ve işbirlikçi güçler, tarih boyunca Êzidîlere soykırım dayatmış ve halkı katliamdan geçirmişlerdir. Tarihte onlarca Fermana maruz kalan Êzidîler, katliamlardan sakınmak ve halk olarak inançlarını, dil, kültür ve kimliklerini korumak için Şengal dağlarına sığınmış ve varlığını burada sürdürmeye çalışmıştır. Bundan dolayı Êzidîler, Şengal dağlarını ve coğrafyasını kutsal bir ana yurt olarak görmektedir.

73. FERMAN EN BÜYÜK ÊZİDÎ FERMANI OLMUŞTUR

DAİŞ eliyle 3 Ağustos 2014’te başlatılan ve Êzidî halkının 73. Ferman olarak tanımladığı katliam, tarih boyunca gerçekleştirilen katliamların bir devamı olmuş ve bu katliamda Êzidî soykırımı tamamlanmak istenmiştir. Bu yönüyle 73. Ferman tarihte gerçekleşen en büyük Êzidî Fermanı ve Katliamı olmuştur. Êzidî halkı gerçekleşen onlarca katliama rağmen Şengal coğrafyasına yayılarak varlığını koruyabilmiş ve inancını yaşayarak bugüne taşımayı başarmıştır. Katliamcı güçler Şengal’in Êzidî halkı açısından arz ettiği bu önemi bildiklerinden doğrudan Şengal’e saldırmayı planlamışlardır. Eğer bu saldırı planlandığı gibi gerçekleşse ve sonuca ulaşsaydı halkın tümü katledilecek ve akabinde başta Şêxan ve Laleş olmak üzere Êzidîlerin yaşadığı diğer alanlara yönelecek ve buralarda da katliamlar yapılarak Êzidî toplumu tümden ortadan kaldırılacaktı. Zaten KDP daha önce kararlaştırdığı ve hazırlığını yaptığı biçimde katliam başlayınca Şengal halkını kendi haline bırakarak kaçmış ve katliamla yüz yüze bırakmıştır. Irak Devleti ve ordusu da sorumluluklarına sahip çıkmamış, halkı katliama karşı korumamıştır. Ancak Kürdistan Özgürlük Gerillası bu duruma müdahale etmiş ve Şengal halkının bir bütün katliamdan geçmesini önlemiştir.

ŞENGAL KATLİAMININ SORUMLUSU KDP’DİR

Şengal Katliamının sorumlusu KDP’dir. DAİŞ’in bir maşa ve cinayetlere koşulan çeteler olduğunu herkes bilmektedir. Şengal’de KDP ve KDP’nin egemenliği vardı. Bu durum KDP’ye halkı koruma bakımından sorumluluk yüklüyordu. Fakat KDP bu sorumluluğun gerektirdiği gibi hareket etmemiş, halkı kendi haline bırakarak kaçmıştır. KDP Şengal halkını savunmasız bırakıp kaçmasıyla birlikte DAİŞ çeteleri binlerce Êzidî’yi katletmiş, Êzidî kadınlarına el koymuş ve pazarlarda köle gibi satmıştır. İnsanlık açısından da çok ağır olan bu durumun sorumlusu, kuşkusuz halkı savunmakla sorumluyken halkı katliamla yüz yüze bırakıp kaçan KDP’dir. Ne var ki bu durum karşısında tarihsel bir sorgulama yapılacağına ve öz eleştiri verileceğine, KDP ve onun işbirlikçileri kimi kesimler sanki bu durum yokmuş gibi hareket etmekte, Şengal ve Êzidî halkı üzerinde söz söyleme cüretinde bulunmaktadır. Kuşkusuz bu pervasızlığın Şengal halkı ve Kürt halkı nezdinde bir değeri ve karşılığı yoktur. Bu tarihsel utancı ve yüzkarasını Şengal halkı da Kürt halkı da asla unutmaz.

KDP’nin tek bir kurşun bile sıkmadan halkı katliamla yüz yüze bırakıp kaçması, katliamdan önceden haberdar olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çok açık bir durumdur. Eğer böyle olmasaydı mutlaka kimi peşmergeler savaşır veya en azından bırakıp kaçarken cephaneliği halka bırakırlardı. Fakat KDP katliamdan haberdar olduğundan ve kaçış planı ve kararı önceden belirlendiğinden böyle bir sonuç ortaya çıkmıştır. Zaten katliamdan önce Şengal ve diğer yerlerin DAİŞ tarafından nasıl ele geçireceğinin planlandığı toplantılar yapılmış ve KDP’nin de bu toplantılara katıldığı bilinmektedir. Dolayısıyla bu toplantılara katılan güçler, Şengal katliamının asıl müsebbipleri ve ortaklarıdır.

GERİLLA DAİŞ SALDIRILARINA MÜDAHALE ETMİŞTİR, KATLİAMI DURDURMUŞTUR

Kürdistan Özgürlük Gerillasının DAİŞ saldırılarına müdahale etmesi daha ağır bir durumun ortaya çıkmasını önlemiştir. Gerillanın DAİŞ’e karşı durduğunu ve katliamı engellemeye çalıştığını gören Êzidî halkı da gerillanın yanında yer almaya ve mücadele etmeye başlamış ve katliam bu şekilde durdurulmuştur. YPG ve YPJ güçleri de önemli bir müdahale ve destek gücü olarak alana gelmiş ve katliamın önlenmesinde önemli bir rol oynamışlardır.

Êzidî kızları ve erkeklerinin gerçekleşen katliamdan sonra Şengal’in savunulması için bir araya gelmeleri ve savunma örgütünü oluşturmaları, Şengal halkı adına atılan çok önemli ve tarihi bir adım olmuştur. DAİŞ’in Şengal’den atılması ve Şengal’in özgürleştirilmesi de Şengal güçlerinin mücadelesi sonucu olmuştur. Şehit Zerdeşt, Sait, Mam Zeki, Dijwar, Nazê, Gülçin ve Berivan gibi nice büyük kahramanlar bu tarihsel adımın atılmasında ve Şengal’in özgürleştirilip savunulmasında öncülük etmişlerdir. Êzidî kadınları ise başta askeri ve siyasi olmak üzere her kademede örgütlenerek yaşamın özgürleştirilmesi ve yeniden inşa edilmesinde öncülük ederek katliamdan ve katliamcılardan hesap sormuş ve onlara en anlamlı ve doğru cevabı vermiştir.

ŞENGAL HALKININ KENDİNİ SAVUNMASI VE ÖRGÜTLEMESİ BİR ZORUNLULUKTUR

Tarih boyunca katliamlarla yüz yüze kalan ve 21. yüzyılda da katliama maruz kalan bir halk olarak Şengal halkının kendini savunması ve siyasi olarak örgütlemesi sadece bir hak değil, aynı zamanda bir zorunluluktur. Kürt Özgürlük Hareketi olarak Şengal halkının kendi iradesi üzerinde söz sahibi olmasını ve kendini savunma tutumunu anlamlı ve doğru görüyoruz. Bu tutum meşrudur ve en doğal haktır. Dolayısıyla herkesin Şengal halkının yaşamı üzerinde söz sahibi olmasını desteklemesi gerekmektedir. Bu tutumu desteklemek aynı zamanda Şengal halkına saygılı olmanın bir gereğidir. Bunu tartışma konusu yapanların niyetleri ise kesinlikle kötüdür. Ancak Şengal ve Êzidî halkının irade olmasını istemeyenler bu meşru talepleri tartışma konusu yapabilirler. KDP böyle bir tutum ve yaklaşım içerisinde olmaktadır. KDP’nin eskisi gibi Şengal üzerinde hakimiyet kurmak istediğinden Şengal halkının öz yönetimini oluşturmasına ve kendini savunmasına karşı çıkmaktadır.

Şengal’e yönelik saldırılar DAİŞ eliyle yapılan ancak tamamlanamayan katliamın sürdürülmesi ve tamamlanmasını amaçlamaktadır. PKK’nin gerçekleştirilen saldırılara gerekçe yapılması ise büyük bir çarpıtma ve yalandır. Herkes çok iyi bilmektedir ki Şengal özgürleştikten sonra Kürdistan Özgürlük Gerillaları güçlerini Şengal’den çekmiştir. Şengal’de Irak Ordusuyla Şengal halkının evlatlarının oluşturduğu YBŞ ve YJŞ güçleri bulunmaktadır. PKK’nin Şengal’de bulunduğu söylemi, KDP tarafından bilinçli olarak ortaya atılmaktadır. KDP Türk devletiyle işbirliği içerisinde olduğundan Güney Kürdistan’ın işgal edilmesi konusunda da PKK’nin varlığını gerekçe olarak göstermektedir. KDP bu şekilde Türk devletinin işgaline ve yaptığı işbirlikçiliğe meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadır. Fakat Kürt halkı KDP’nin Türk devletiyle nasıl bir işbirliği içerisinde olduğunu bilmektedir. Şengal açısından da KDP gerçeğinin ne olduğu Kürt halkı ve Şengal halkı tarafından çok iyi bilinmektedir. Türk Devleti, Kürt ve Êzidî halkına düşmandır. Bu düşmanlığından dolayı Şengal’e saldırılar yapmaktadır. KDP de bu saldırılarının yapılmasını teşvik etmekte ve desteklemektedir. Zaten DAİŞ’i Şengal, Kobanê ve diğer yerlere saldırtan da Türk devleti olmuştur. KDP, Türk devletini saldırtarak ve bu saldırılardan yararlanarak Şengal üzerinde yeniden hakimiyet kurmak istiyor.

KDP, kamplardaki Şengal halkını da rehin olarak tutmakta ve bu durumdan istifade etmeye çalışmaktadır. Kamplardaki halkı rehin tutmakta, Şengal’e dönmesini engellemekte ve Şengal üzerindeki politikaları için kullanmaya çalışmaktadır. Aynı zamanda bir oy deposu olarak görmekte ve bu durumdan yararlanmaktadır. Gerçeklik böyleyken PKK’nin kamplardaki halkın dönmesini engellediği söylemesi de büyük bir yalan ve çarpıtmadır. Êzidî halkımız PKK’nin kendilerine nasıl yaklaştığını, Êzidîlerin ana yurtlarına dönmesi için nasıl bir çaba içerisinde olduğunu ve dolayısıyla KDP’nin bu söyleminin gerçeği yansıtmadığını çok iyi bilmektedir. Öte yandan Şengal güçleri ve temsilcileri kampta bulunan halkın dönüşü için defalarca çağrılar yapmış, bunun için ortaya koyduğu çabalar da olmuştur. Ancak KDP kamplardaki halkın dönüşünü engellemektedir.

ŞENGAL’E SALDIRILARA TUTUM ALMAMAK ORTAK OLMAKTIR

Devletlerin ve uluslararası güçlerin, Şengal Katliamı karşısında içerisine düştükleri durumun benzerini Türk devletinin saldırıları başta olmak üzere Şengal’e yönelik gerçekleştirilen saldırılar konusunda yaşamaması gerekiyordu. Ancak KDP ve Türk devletinin saldırıları karışışında tutum alınmamaktadır. Şengal’e yönelik saldırılara tutum almamak, saldırılara ortak olmak anlamına gelmektedir. Doğru tutum, katliama maruz kalan bir toplum olarak Şengal halkının güven içerisinde yaşama ve iradesi üzerinde söz hakkına sahip olma mücadelesini desteklemek ve Şengal’e yönelik saldırılara karşı durmaktır. Birçok ülke parlamentosunda Êzidîlerin soykırıma maruz kaldığı belirtilmiş ve bu yönlü kararlar alınmıştır. Bunları olumlu ve anlamlı adımlar olarak görüyoruz. Ancak soykırıma uğramış bir halkın inancını, kültürünü, dilini ve kimliğini yaşama hakkı da vardır ve bu hakkı parlamento ve diğer platformlarda alınan kararlarda ortaya konulmalıdır. Kültürü ve inancından dolayı soykırıma maruz kalan Êzidî halkımızın kültürünü ve inancını özgürce yaşaması konusunda başta BM olmak üzere herkesin kendini sorumlu görmesi gerekmektedir.

Kürt Özgürlük Hareketi olarak Şengal katliamının 8. yıl dönümünde, katliamda yaşamını yitiren ve Şengal’in özgürleşmesi ve bugüne kadar korunmasında şehit olanlar şahsında bir kez daha bütün devrim ve demokrasi şehitlerini anıyor, şehitlere verdiğimiz sözü yineliyoruz. Geçmişte olduğu gibi bugün de Şengal halkının yanında olduğumuzu belirtiyoruz. Şengal ve Êzidî halkımızı Önder Apo’nun emaneti olarak görüyor, Êzidxan’ın varlığını sürdürmesi ve özgürce yaşaması konusunda kendimizi sorumlu ve borçlu görüyoruz. Bir kez daha tüm Êzidîlerin ana yurtlarına dönmeleri ve özgür Êzidxan idealinin gerçekleşmesi için çaba içerisinde olması çağrısında bulunuyoruz.”