Kemal’e ermek

Bir Newroz gecesinden 14 Temmuz sabahına uyandı direniş. Bir çağ başladı Kemalce, bir çağa vuruyor kendini insanlık. 14 Temmuz sabahında Kemal’e eriyor direniş. Çoğaldıkça çoğalan bir ruh doğuyor evrene.

Bir çığlık yükseliyor zindanın en dip köşesinde. Bağırışlar vuruyor duvara. Kızıl bir leke asılı kaldı şimdi toprakta. Zalimler ve mazlumların birbirine karışan sesi, güzelliğin ve zorbalığın isyan sesi var meydanda. Çırılçıplak bir beden durmadan koşuyor, durmadan koşuyor önündeki boş duvara doğru. Ter içinde, kir içinde, pas içinde koşuyor. Arşa yükselen zulmün rengi, körlük yaratıyor. Kuşlar kayboluyor bu boğuntuda, ötmez oluyor bülbül, açılmaz oluyor çiçek. Güneşten önce doğuyor karanlık buraya. Kalem elleri çiziyor, bedense direnişin renginde. Morluklar içinde, bembeyaz bir yüz çizgisi var gözlerde. Yürek seriliyor, fikir seriliyor. Ateş ediliyor her yere, mermi saçılıyor beyne; fikre kurşun işlemezden habersiz bir günahkar, elinde silah yüreğimizi arıyor. Boşluğu dövüyor tüm sözler. Koşan kim, isyan eden kim, zalim kim, ölen kim, öldüren kim, mazlum kim, bir damla misali kendini direniş okyanusu kılan kim?

DEVRİMCİYE DİRENİŞ MEYDANI

Diyarbakır zindanı burası. İnsanlığın kaybedişinin zaferi, insanlığın yeniden kazanmasının meydanı burası. Zalime mezar, devrimciye direniş meydanı. Onurun sesi, zalime boyun eğmeyenlerin sesi. Kanıyla, özgür günlerin mayasını oluşturacak olanların sesi. Bir davanın direniş tarzını oluşturanların sesi. Kemal’in, Xeyri’nin, Ali’nin, Akif’in sesi bu. Zaman, yok oluştan bir dakika geride, varoluşa bir saniye. Mekan, Diyarbakır, 5. No’lu Cezaevi. Bir zalimlik çağı sarmış sarmalamış Kürdistan ülkesini. “DİRENMEK YAŞAMAKTIR” diyor üç kibritin ateşi. Devrediyor bayrağı yoldaşlarına. Bir Newroz gecesinden 14 Temmuz sabahına uyanıyor direniş.

ZAFERE KOŞUYOR İNANCIN GÖVDESİ

Tarihe koşuyor sesler, zulmü vuruyor dildeki öz. Özgürlüğe koşuyor ruhlar, zalimi vuruyor yürekteki öz. Zafere koşuyor inancın gövdesi, işkenceyi bitiriyor duruştaki öz. Kemal gülümsüyor, göğe bakıyor, hatırlıyor, gülümsüyor. Xeyri gibi duruyor göğün mavisinde, Ali gibi esiyor duvardan duvara fırtına misali, Akif oluyor zalim karşısında azrail, yoldaş karşısında melek olan.

Bir kan lekesi, bir kurşun sesi, bir iz düşüyor toprağa. Düşmesi gerektiği kadar düşsün, akması gerektiği kadar aksın kanı. Bayram etsin gülüşü çalınan kadınlar, yarını özgürlük kokan çocuklar. Bir zalim düşüyor bir çağdan, bir işkenceci vuruluyor zamanın yok oluş saatinde. Bir çağ başlıyor Kemalce, bir çağa vuruyor kendini insanlık. 14 Temmuz sabahında Kemal’e eriyor direniş. Çoğaldıkça çoğalan bir ruh doğuyor evrene.

KAPATTI KAPILARI KARANLIĞA

1982’ den 2022 kadar gelen bir ruhun temsilini yaptı Apocu savaşçılar. Ölümlerden çekinmeyen, direnişlere sevdalı Kemaller, Xeyriler, Akifler ve Aliler şimdi var ettikleri ruhla dağlara taşıdılar adlarını. Karanlığın utandığı, toprağın kendinden vazgeçtiği anda, ağlayan bir gökyüzünün eşliğinde zafere ulaştı direniş. Kuşlar ötecek yer, çiçekler açacak toprak, su akacak bir yatak edindi kendine. Direniş nasıl kapı araladıysa aydınlığa öyle de kapattı kapıları karanlığa. “Ne olursa olsun, Kürt’ün kaderi değişecek, koşulların hepsi direnişe çıkacak ve bu Hareket direnişi alın yazısı haline getirecek” şiarlarıyla 14 Temmuz direnişi başarıldı.

DİRENİŞ BÜYÜDÜ RUHA DÖNÜŞTÜ

Yıllar geçti, bir asır misali yaralara gebe oldu Kürdistan toprağı. Yarının nasıl örüleceğinin tarzını bulmuştu savaşçılar. Akıllara kazındı Diyarbakır Zindanı, tarihe yazıldı Kemaller, değeri doğurdu bir sancı. Mekan değişti, koşul değişti, dem değişti. Nameler değişti, adlar değişti, yüzler ve gözler değişti. Sadece direniş aynı kaldı. Direniş büyüdü, büyüdü, bir ruha dönüşüp yayıldı evrene. Türkülerde geçen isimler bir bir çıktı meydana, ölümsüzleşen bir andın içeriğini doldurdular. Başlangıçların sağlam olduğu yerde, zafere yakın olan yarınlar da sağlam olur.

ONLARIN YOLDAŞLARIDIR

Bugün Zap’ta, Avaşîn’de, Girê Hakkari’de, Girê Cûdî’de, birçok alanı direnişe büründüren Kemal’in yoldaşlarıdır.

Bugün, Şehîd Têkoşer’de, Şehîd Berxwedan’da düşmanlarına teslim olmamak için bombalarının pimini çekip “Biz halkımıza her zaman borçluyuz” diyenler Xeyrilerin yoldaşlarıdır.

Yoldaşlarını korumak için Çiyayê Reş’te, Şikefta Birîndara’da, Kevirê Kun’da bir parça ekmek ve bir litre suyla günlerce direnenlar Ali’nin yoldaşlarıdır.

Şehîd Hejar’da, Şehîd Akif’te, Şehîd Zemanî’de günlerdir bombardımanlara karşı Türk askerlerine “Gelin PKK’nin adaletine teslim olun” diyenler Akif’in yoldaşlarıdır.

Şükürler olsun evrene, sesi geliyor Kemallerin, Zap’ın en kuytu köşesinde bile. Şükürler olsun canlılığa ki Xeyrilerin irade duruşunun resmi yeniden çiziliyor Avaşîn’de. Şükürler olsun yoldaşlığa ki Apocuların sesi yükseliyor namertlik ve zalimler karşısında. Bir sesin yankısı vuruyor dağların silsile oluşan direniş alanlarına. Mizgînler, Mahirler, Ekinler, Siyabendler, Narînler, Bagerler, Viyanlar ve daha birçok savaşçı Kemal’e koşuyor ve Kemal’e eriyor dağlar…