Kürt çocuklar anadilde eğitim yapamıyor

Van ve Hakkari’de bulunan sivil toplum örgütleri, Türkiye’nin, imzaladığı Dünya Çocuk Hakları Sözleşme’nin gereklerini yerine getirmediğini belirtti.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 20 Kasım 1989’da Dünya Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi imzaladı, 27 Ocak 1995’te ise yürürlüğe koydu.

54 maddeden oluşan sözleşme, eğitim, sağlık hizmetlerine erişim, yaşama ve gelişme; ekonomik, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma, ifade ve düşünce özgürlüğü gibi pek çok alanda çocuk haklarını güvence altına alıyor.

196 ülkenin imzaladığı Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin yürürlüğe girmesinin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen Türkiye’de pek çok alanda çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlalleri devam ediyor.

Türkiye, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin  17, 29 ve 30’uncu maddelerine çekince koyarak imzalamadı. Bu maddeler azınlık çocuklarının eğitimi, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi dilini özgürce kullanma haklarını içeriyor.

Bugün Türkiye’de milyonlarca Kürt çocuğu kendi anadilinde eğitim alamıyor. Yine binlerce Kürt çocuğu cezaevlerinde bulunuyor. Ceylan Önkol, Mihraç Miroğlu, Mazlum Akay, Doğan Teyboğa, Umut Furkan Akçil, Ahmet İmre, Enver Turan, Canan Saldık, Birem Basan, Uğur Kaymaz gibi yüzlerce çocuk katledildi.

Van Barosu üyesi Avukat Medeni Gür,  Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen)  Hakkari Şube Eşbaşkanı Murat Balıkesir ve Van Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (SMMMO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Şahin, Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ilişkin ANF’ye değerlendirmelerde bulundu.

GÜR: TÜRKİYE’DE SÖZLEŞME SADECE KAĞIT ÜZERİNDE

Van Barosu avukatlarından ve çocuk alanlarından çalışma yürüten Medeni Gür,  Türkiye’nin 142 devletle beraber imzacı olduğu sözleşmeyi 2 Ekim 1995’te yürürlüğe koyduğunu söyledi.

Ülkedeki gelir gider dağılımı ve sosyo-politik  yapıdan da anlaşılabileceği gibi sözleşmenin sadece kağıt üstünde kaldığını söyleyen  Gür, çocuk işçiliğinin, ihmal ve istismarının bu kadar yoğun olduğu bir coğrafyada, sözleşmenin uygulandığını söylemenin doğru olmayacağını vurguladı.

 Her alanda fırsat eşitliği sağlaması ve çocuğu koruyup gözetme noktasında aktif sorumluluk sahibi olması gereken devletin bu anlamda sorumluluklarını ihmal ettiğini dile getiren Gür, “Bölgede yaşanan çatışmalar ve hak ihlallerinin tarafı devlettir. Bizzat savaş coğrafyasında yaşayan çocukları koruyup gözetme sorumluluğu olması gereken de devlettir, ancak sorumluluklarını yerine getirmediği gibi giydiği üniforma ile devlet gücünü arkasına alan görevlilerin çocukları katletmesi cezasızlık politikaları ile karşı karşıya kalmaktadır. Koyunlarını otlatırken havanla vurularak katledilen Ceylan Önkol’dan tutun askeri araçla ezilerek katledilen Mihraç Miroğlu’na kadar pek çok çocuğun katilleri, cezasızlık politikaları ile korunduğu için çocuklar katledilmeye devam ediyor” dedi.

DEVLET, ÇOCUKLARI TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR

Devletin, Kürdistan’da yaşanan çatışmaları gerekçe göstererek insan haklarını askıya aldığını söyleyen Gür, konuşmasına şöyle devam etti: “Yılın belirli günlerinde, örneğin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat tarihinin yıl dönümlerinde her yıl Van ilinde çocuklar başta olmak üzere pek çok kişi gözaltına alınıyor. Devlet, koruyup kollaması gereken çocukları bir tehdit olarak görüyor. Üstelik çocuklar gözaltına alındıklarında darp ve kötü muameleye maruz bırakılıyor. 15 Şubat 2019 tarihinde gözaltına alınan, yaşları 15-17 arasında değişen dört çocuğa gözaltı işlemini yapan kolluk kuvvetlerince evde araçta ve karakollarda işkence ve kötü muamelede bulunulmuştur. Temmuz 2016’da darbe girişiminden sonra bölgeye gönderilen kolluk gücünün artırılması sonucu askeri araçlar ve bu araçları kullanan kolluk gücü başta çocuklar olmak üzere bölgede yaşayan herkes için büyük bir tehdit oluşturuyor. Son bir yıl içerisinde Mihraç Miroğlu isimli çocuk, Şırnak’ta askeri aracın üzerinden geçerek katlettiği onlarca çocuktan biri oldu. Maalesef bölgede bulunan kolluk gücünün fiilleri sonucu her yıl onlarca çocuk yaşamını yitiriyor.”

 ÇOCUKLARA YÖNELİK İHLALLER HAD SAFHADA

Ellerinde sayısal veriler fazla olmasa da Kürt illerinde çocuklara yönelik ihmal ve istismar, işkence ve kötü muameleye dair kolluk gücünün ihlallerini sayabileceğini belirten Gür, şöyle devam etti: “En başta çocuk hapishanelerinin çocuklara yönelik bir yaşam alanını içermiyor olmas,ı çocukların rehabilite edilip topluma kazandırılmasını zorlaştırıyor. Çocuk cezaevlerinin sayısı ve bölgesel dağılımı göz önüne alındığında çocukların yetişkinlerle aynı cezaevlerinde ihmal ve istismara uğrama imkanlarını artırmakla beraber gelişimleri üzerinde de olumsuz etki yaratıyor. 2021 yılı itibarıyla Türkiye’deki çocuk ve gençlik kapalı cezaevi ve dört çocuk eğitim evi bulunuyor. Ceza Tevkif Evleri son 3-4 yıldır hak temelli izleme raporlarını açıklamak bir yana faaliyet raporlarını bile açıklamıyor. Bilgi alma yönünde yapılan pek çok başvuru da denetlemeye elverişsiz bir şekilde cevaplandığından ve cezaevlerinde bulunan çocuklar yaşadıkları hak ihlallerinden bahsetmekten korktukları için maruz kaldıkları ihlallerin tespitleri zorlaşıyor. Son olarak Maltepe Cezaevinde intihar ettiği iddia edilen ve ölümü şüpheli olarak görülen Kadir Aktar isimli 17 yaşındaki çocuk, cezaevinde yaşamını yitirdi. 2017 de paylaşılan verilere göre 13 çocuk hayatını kaybetti. Bunlardan 6’sının intihar olduğu diğerlerinin ise doğal ölüm olduğu açıklandı. Daha sonra paylaşılan herhangi bir veri yok. Cezaevi koşulları yetmezmiş gibi son 2 yılda bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını ile beraber ağır olan cezaevi koşulları tecride dönüşmüş ve koşullar daha da ağırlaşmış durumdadır.”

BALIKESİR: KÜRT ÇOCUKLARI ANADİLDE EĞİTİM YAPAMIYOR

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen)  Hakkari Şube Eşbaşkanı Murat Balıkesir, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesi ile çocukların yaşamını ilgilendiren her alanda ciddi gasplar ve hak kayıpları yaşandığını söyledi.

Aileden başlayarak her kademede çocuk haklarının yok sayıldığı bir durumla karşı karşıya kalındığını söyleyen Balıkesir, özellikle geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerde bu durumun daha çok yaşandığını vurguladı.

Türkiye'de yaşamın her alanında olduğu gibi çocuk hakları ihlallerinin de en üst düzeyde gerçekleştiğine dikkat çeken Balıkesir, şöyle konuştu: “ Başta Kürt çocukları ve yoksul aile çocukları olmak üzere dezavantajlı çocuklar barınma, beslenme, eğitim, sağlık gibi temel konularda bile her gün ihlaller yaşıyor. Özellikle eğitim alanında her geçen gün eğitimden kopan ve çalışma yaşamına katılmak zorunda kalan çocuklar görüyoruz. En temel hak olan eğitime erişemeyen çocukların sayısı salgınla beraber daha da artmıştır. Anadili Kürtçe olan çocuklar anadili dışında eğitim görüyor. UNICEF Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 29. Maddesinde belirlenen koşullara göre, çocukların anadillerinde eğitim görmeleri gerekirken bu haklarından mahrum kalıyorlar. Çocuklar her türlü asimilasyon aygıtları tarafından kendi dili, özü, kültüründen uzaklaştırılıyor. 20 Kasım Çocuk Hakları Günü vesilesi ile bunları tekrar hatırlatmak gerekir.”

ŞAHİN: ÇOK FAZLA ÇOCUK İŞÇİ VAR

Van Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (SMMMO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Şahin, Hem Türkiye’de hem bölgede henüz reşit olmayan çocukların çalıştırıldığını söyledi.

Başta ekonomik sıkıntı yaşayan ailelerin çocuklarının çalıştığını ifade eden SMMMO Başkanı Şahin, “Aslında hem dünyada hem de ülkemiz yasalarında çocuk çalıştırmak suç sayılıyorsa da maalesef bunun önüne geçmek mümkün görünmüyor. Bölgemizin yoksulluğunu ele aldığımızda çok fazla çocuk işçi ile karşılaştığımızı görebiliyoruz. Bunun tamamen yasaklanması ve denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Çocukların yeri okul ve oyun bahçeleri olması gerektiğini düşünüyorum” dedi.