ANALİZ

Musul operasyonu ve bölgedeki son durum

Musul’a yönelik operasyon tartışmaları sürerken, bölgede askeri hareketlilik ve sevkiyatlar devam ediyor. Önceki günden itibaren, özellikle Kerkük hattından Hewija cephesine yönelik Irak ordusu önemli oradan askeri sevkiyatlarda bulundu...

Aynı bölgede dün (13 Ekim 2016) yoğun hava saldırıları ve helikopter hareketliliği yaşandı. Hawija, Musul’un kurtarılması için en önemli kapı olarak tanımlanıyor.

Hawija’ya yönelik sevkiyat önemli bir gelişme ancak doğrudan Musul’a yönelik operasyon anlamına gelmez. Bazı kaynaklar, operasyonun Ekim ayının son 10 gününde başlayacağını söylese de, sahadaki askeri ve siyasi gelişmeler henüz bu operasyon için uygun değil. Şartlar henüz oluşturulmuş değildir.

Musul’un kurtarılması için önemli olan siyasi konsensüs ve askeri hazırlıklar zaman alacak gibi. ‘Musul IŞİD’ten nasıl alınacak ve alındıktan sonra kim tarafından yönetilecek’ sorusu henüz yanıt bulmuş değil. Sorun masada çözülmediği için savaş sahasında karşılık bulamıyor. Zaten böylesi bir operasyonu yapacak askeri bir güç daha oluşturulamamış.

OPERASYONA ENGEL OLAN SEBEPLER

Musul operasyonu için engel oluşturan ve IŞİD işgalinin devam etmesini sağlayan üç temel faktör bulunmaktadır.

Bir: Yerel, bölgesel ve uluslararası farklı güçlerin çıkar çatışması ve bunun sonucu olarak meydana gelen siyasi ve diplomatik anlaşmazlıklar.

İki: Türkiye ve yereldeki ortaklarının bölgeye yönelik askeri tehdidi.

Üç: Operasyon yapılacak bölgede bir milyondan fazla sivil yaşanmaktadır. Bu sivilleri korunması ve güvenli alanlara yerleştirilmesi.

Bu üç temel başlığın devamı olarak birçok sorun sıralanabilir. Tarafların pozisyonlarına bakıldığında tablo daha rahat görülecektir.

ABD VE ULUSLARARASI KOALİSYON

Musul’a yönelik olası operasyonun hazırlıkları ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından yapılıyor. ABD, bölgedeki tüm taraflarla görüşme halinde ancak siyasi muhatap olarak Bağdat yönetimi gösteriliyor. ABD için IŞİD’e operasyon yapmak, bölgedeki güçleri aynı masa etrafında toplayıp ‘ikna etmekten’ daha zor bir mesele. Şii, Sünni, Kürtler ve diğer güçlerle ortak operasyon yapmak istiyor. Musul’un Bağdat’ın denetimine geçmesini istiyor. Ve her zaman olduğu gibi bölgede çıkarlarını pekiştirmek ve kendini ‘kurtarıcı güç’ olarak göstermek için çabalıyor. Koalisyon ise aslında Washington politikalarından bağımsız hareket etmiyor.

BAĞDAT YÖNETİMİ

Abadi hükümeti doğal olarak ABD ve İran’la uyumlu çalışıyor. İran’ın oluşturduğu Heşti Şabi milis güçlerinin de bir noktaya kadar operasyona dahil olmasını kabul ediyor. Güney Kürdistan yönetimi ile anlaşmaları da söz konusu. Bağdat henüz resmi şekilde açıklamamış olsa da, PKK gerillaları tarafından eğitilen bölgedeki bazı yerel güçlerin de operasyonda olmasını kabul ediyor. Zaten bu güçlerin görevi, yaşadıkları yerleri korumak ve IŞİD tehdidini püskürtmektir.

TÜRKİYE

Türkiye, Musul’un mevcut durumu ve geleceği için büyük tehlike arz eden pozisyondadır. Başika’ya yerleştirdiği askerler ve eğittiği Heşdi Watani isimli gruplar, IŞİD kadar tehlike saçıyorlar. Türkiye, Musul’un Heşti Watani denilen Sünni Arap güçlerine teslim edilmesini istiyor. Bu grupların düşünce olarak IŞİD’ten farklı yoktur. Birçok bölgede IŞİD’le iç içe kalıyorlar, ittifak halindeler.

Ankara’nın Musul’daki tek ortağı eski Musul Valisi olan Nuceyfi’lerdir. Nuceyfi ailesi ve çevresi üzerinden Heşti Watani örgütlendirildi. Musul eski Valisi Asil Nuceyfi, kenti bir gecede IŞİD’e teslim eden kişidir. Asil Nuceyfi, Musul’u IŞİD’e teslim etmeden bir hafta önce Ankara’da Tayip Erdoğan’la görüşmüştü. Musul işgalinden sonra Hewler, Ankara ve İstanbul’da kalmaya devam etti.

Türkiye’nin ‘Eğittiğimiz Musullular’ dediği kişiler Heşti Watani elemanlarıdır ve bunlar Bağdat yönetimi tarafından görevden alınan eski Vali Asil Nuceyfi’ye bağlılar. Irak’ta bir resmiyetleri bulunmamaktadır. İşte Türkiye, bu gruplar üzerinden Musul’u denetime almak istiyor.

Türkiye’nin Musul’a yönelik politikasının temelinde tabii ki Kürtler var. Türk yönetimi 1926’da İngiltere ile yapılan ‘Ankara Anlaşmasını’ güncellemek istiyor. Bu anlaşmanın temelinde tek şart var: Musul’da Kürtler olmasın, şehir Sünni Arapların denetiminde kalsın.

Ancak mevcut durumda Bağdat yönetimi, İran, ABD ve Koalisyon ile bölgedeki hiç kimse Türkiye’nin Musul operasyonuna katılmasını istemiyor. Türkiye’nin operasyonda olmaması, bölgedeki etkinliğinin de yitirilmesi anlamına geliyor. Türkiye’nin burada olmasını isteyen tek güç KDP ve Nuceyfilerdir. Türkiye’nin böylesi bir durumda operasyona katılması bölgeye istikrar getirmeyeceği gibi, durumu daha da kötüleştirir. Katılmaması da daha büyük bir saplantı olur. Her durumda kaybeden Türkiye olur, oluyor.

İRAN

İran, Bağdat üzerinden Musul dosyasına dahil oluyor, olmak zorunda. İran, Türkiye’nin desteklediği Sünni güçlerin Musul’a hakim olmasını asla kabul etmez. İran, Musul’da hakim olmasa da etkin olmak zorunda. Şayet Musul’da kaybederse Irak’ın genelinde kaybetmiş olur. İran’ın etkinliği sadece Bağdat, Basra ve kısmen Güney Kürdistan’da geçerli olur. Bu durum İran’ın bölgedeki pozisyonuna zarar verir. Mevcut durumda İran’ın Musul’da olmaması için ciddi ve sesli bir muhalefet yok.

GÜNEY KÜRDİSTAN

Musul operasyonu için Güney Kürdistan yönetimi parçalı bir konumda. YNK güçleri Bağdat hükümetiyle daha uyumlu! KDP ise Türkiye güdümlü bir siyaset yürütüyor. KDP’nin bu pozisyonu genel olarak Kürtlere zarar veriyor. KDP’nin bu konumdan çıkması için Kürtler arasında bazı temaslar yaşandı, ancak henüz sonuç alınmış değil. KDP, Musul konusunda Türkiye’nin güdümünde kalmaya devam ederse çok büyük kaybeder ve bu durum Kürtler açısından zararlı olur. KDP’nin bir diğer çabası da PKK güçlerinin Musul operasyonuna katılmasını engellemek.

PKK VE DEMOKRATİK MUSUL

PKK gerillaları Kerkük ve güneyinde konumlanmış durumdalar. Yanı sıra, Mahmur bölgesinde IŞİD’le mücadele etmek üzere çok sayıda gerilla gücü bulunuyor. Şengal’i IŞİD’ten kurtarmak için bölgeye giden gerilla güçleri ise bölgedeki mevzilerinde kalmaya devam ediyor. Gerilla güçleri, anlaşma sağlandığı durumda Musul operasyonuna katılacaklarını belirtiyorlar.

Hawija bölgesinde operasyon başlarsa gerilla güçleri burada etkin rol alır. Zira gerilla olmadan bölgede IŞİD’e karşı askeri operasyon yapmak gerçekçi görünmüyor. Aynı durum Şengal tarafındaki Tel Afar cephesi için de geçerlidir. Konumları itibariyle PKK güçleri veya gerillaların eğittiği yerel güçlerin bu operasyona dahil olması kaçınılmazdır.

Bağdat yönetiminin PKK’nin operasyona katılmasını istediği söyleniyor. Ancak Türkiye ve İran’ın bu konudaki muhalefeti, Bağdat yönetimini zor durumda bırakıyor. Fakat Öcalan’ın fikirleri etrafında bir araya gelen ve savunma birliklerini kuran Şengal güçleri ile diğer bazı grupların operasyonda yer alacağı, bunun için bazı hazırlıkların yapıldığı belirtiliyor. PKK, Kürtlerin ‘Ortak Komutanlık’ altında Musul operasyonuna dahil olmasını diğer Kürt güçlerine öneriyor. Ancak KDP’nin olumsuz tutumu, Kürtlerin bu fırsatı kaçırmasına neden oluyor. PKK, Ankara’nın oyununa gelmemek için, KDP ile yaşanan gerilimi her şeye rağmen minimize etmeye çalışıyor.

PKK kaynakları, Musul’un geleceği için bir perspektif oluşturmuş durumdalar. Buna göre; Musul kurtarıldıktan sonra yönetimi yerel halka verilmeli. Mevcut çatışma ve çelişkileri giderecek, Sünni, Şii, Kürt, Arap, Türkmen vb. tüm yapıları içine alacak ‘Demokratik Musul’ modeli öneriliyor.

Özetle: Musul’un kurtarılması yakın zamanda olacak bir gelişme değildir. Operasyon başlasa bile ‘Musul sorunu’ devam edecektir. Ve buna bağlı olarak bölgedeki askeri, siyasi ve diplomatik gerilim derinleşecektir.