‘Rojava devrimi değerlere bağlılık, komploya cevaptır’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu’ya geçişine yakından tanıklık eden ve hala mücadele azmi ile çalışan Tevdem Dış İlişkiler Komitesi üyesi Ömer Aluş, hem Öcalan’ın Rojava’ya çıktığı ilk yılları hem de komployu değerlendirdi.

Sayın Aluş Apocu hareketle tanışmanızı anlata bilir misiniz?

1976 yılının Haziran ayında Suruç’taki akrabalarımın yanına gittim. Orada amcamın oğlu olan Ethem’in (Mehmet Sait) yanına gittim. Heval Ethem sohbetimizin bir yerinde ‘siyasi olarak bir çalışmamız var’ dedi. Bir partilerinin olduğunu ve adının da PKK olduğunu söyledi. Genç bir başkanımız var biz ona Apo diyoruz dedi. Bana ‘bizim bu hareket Suriye Kürtleri arasında da çalışma yapsa destekler misiniz’ diye sordu. Ben de tereddütsüz ‘evet’ dedim. Bundan bir ay sonra Ankara’ya başkanı görmek için gittim ama gittiğimde ortalık çok karışıktı ve ben de göremeden geri döndüm. Ağustos ayında Ethem arkadaş Kobanê’ye yanımıza geldi. Benim büyüğüm Enver ile konuştu. Enver o dönem benden daha fazla devrimcilik ve siyasetle uğraşıyordu. Ethem arkadaş ‘sizinle ilişkilenmek istiyoruz’ dedi. Enver hiç tereddütsüz onlarla olacaklarını belirtti ve Ethem arkadaş geri yerine gitti. Kasım ayının sonlarına doğru Ethem yanında bir arkadaşla Kobanê’nin doğusunda yer alan bir köyden geçiş yaparak bizim evimize geliyor. Ben o dönem evde değildim Şam’da üniversite okuyordum. Önderlik yaklaşık iki ay bizim evde kaldı. Bu dönemde günlerini hep okumayla ve yanında olan arkadaşlarıyla diyalogla geçiriyordu. Bu iki aydan sonra önderlik El Pelür köyüne geçti. Bu Kobanê sürecinden sonra Halep’e geçip orada hem bir ev tuttular, hem de kız kardeşimin evinde kaldılar.

1980 yılının birinci ayının sonlarıydı Ethem arkadaş yanında iki kişiyle geldi. Birisini Ali olarak tanıttı. O kişinin başkan Öcalan olduğunu söylemedi. Sonra zaten kardeşim Enver de telefon etti ‘O değerli insan sana yetişti mi’ diye sordu. Yaklaşık bir ay bizim evde kaldıktan sonra Yermuk mahallesinde bir ev tuttular. Böylece önderliğin Ortadoğu’daki devrim çalışmaları sağlam bir temelde oturmaya başladı. Ben önderliğin Abdullah Öcalan olduğunu Yaser Arafat’ın bir adamıyla görüşmek için gittiğimizde öğrendim. Ben tercümanlık yapacaktım, önderlik “Abdullah Öcalan benim adım diye” söylememi istedi. Benim şaşkınlığımı görünce de güldü bunu güvenlik için olduğunu söyledi.

Kuzey Kürdistan’dan gelen buralara yabancı olan bu insanlar nasıl başardı, nasıl hem burada tutundular ve büyüyebildiler?

Önderlik ve beraber olan tüm insanların hepsi dikkat çekiyordu. Yaşam duruş konuşma biçimleriyle çok farklı insanlardı. Etraflarında ilgi odağı oluyorlardı. Onlar bizim tanıdığımız diğer devrimcilere mücadele edenlere benzemiyorlardı. Her işlerini kendilerinin yapması kimseyi kendileri için çalıştırmamaları en dikkat çeken ilgi çeken yanlarıydı. Ve çok saygılıydılar. Hangi ev, hangi köy, hangi insanın yanından ayrılmışlarsalar arkalarında hayranlık bırakıyorlardı.

Önderlik ve onunla alan devrimcilerin hem söz hem pratik özelliği hem halk için konuşmak halk için çalışmaktı. O yüzden hep halkın içindeydiler. ‘Halkı kurtaracağız deyip halkın dışında durmak olmaz’ diyordu. Bir yıl içerisinde Kobanê halkının çoğu bu önderliğe ve harekete bu yaklaşımlarından dolayı bağlandı. Böyle olan devrimcilerin önderliğin devrim yapacağına, halk için savaşacağına, hem tüm Kürt halkı inandı hem de Ortadoğu’daki devrimciler inandı. Ortadoğu’daki mevziisini sağlamlaştıran önderlik başlattığı devrimi böylece büyütmeye başladı. Kuzey Kürdistan’da askeri diktatörlüğe rağmen halkı koruyarak mücadeleyi yükseltirken orta doğuda da halkların sevgisini kazanıp buradaki devrimci örgütlere mücadele azmi kazandırdı. Rojava halkı büyük oranda PKK ye bağlandı çocuklarını kendi elleriyle partiye teslim etti.

Kürt Halk Önderi ve onun yarattığı hareketi neden bir komployla dağıtılmak istendi. Bu sadece Türk devletinin başlattığı bir tehdit ve saldırı mıydı yoksa başka unsurlar da var mıydı?

Halklar için böyle olumlu gelişmeler olurken dünya devletlerinin de dikkatini çekmeye başladı. Gazeteciler röportaj yapmak için sıraya girdi. Hareket için aslında komplo bu dönemde başladı. 9 Ekim ve 15 Şubat aslında bir sonuçtu. Türkiye dünya devletleri ve Ortadoğu devletleri bu dönemden tedbir almaya bu hareketi çökertmek için çalışmaya başladılar.

Bu hareketin sadece Türk devletine karşı mücadele etmediğini kendileri içinde tehlike olduğunu fark ettiler. En çok da bu hareketin fikir ve düşüncelerinden korktular. Dünya devletleri dağılan Sovyet sisteminden hoşnut oldular ama onun yerine başka bir düşünce başka bir hareketin varlığını görünce tehlikeyi anladılar. Bu düşüncenin kendileri için daha tehlikeli olduğunu gördüler. Bunun üzerine Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek’i Hafız Esad’ın yanına gönderdiler. ‘Önünde iki yol olduğunu söylediler. Ya önderliği Suriye’den çıkarırsın ya da senin üzerine gelecek savaşı kabul edersin’ dediler. Bunun üzerine önderlik halklara bir zarar gelmesin diye Suriye’den 9 Ekim 1998’de çıktı. Bu komplo sadece Suriye’den çıkarmakla kalmadı önderliğin bütün gitmesi ihtimal alanlarını da kıskaca aldılar. Önderliğin sığındığı tüm ülkeleri ya tehditle ya da parayla esir aldılar.

Komplolar başarılı oldu mu başarılı olmadıysa neden?

Bu komplo 15 Şubat 1999’da önderliğin esir düşmesine sebep oldu. Ama komplo hiçbir zaman komplocuları istediği gibi başarılı olmadı. Önderlik esir düştü ama arkasın da çok büyük bir düşünce örgütlü bir halk ve bir gerilla ordusu bıraktı. Örgütlü halk ve onun çocukları hep önderliğin yanında yer aldı. Komplo başarılı olmasın diye her yaştan insan kendini yaktı. Gerilla savaşı devam ettirdi. Mesela şimdi Rojava üzerine de komplolar var ama her komplodan sonra Kürt halkı kazanıyor sebebi ise önderlik düşüncesi ve örgütlü gücü. Komplo başarılı olmadı çünkü şimdi Rojava’da gerçekleşen kardeşlik; Kürt, Arap, Türkmen ve daha başka halkların kardeşliği ve birlikte mücadele etmesi gerçekleşmezdi. Oysa şimdi kuzey Suriye’de gerçekleşen kardeşlik komplolara karşı bir cevaptır. Bu fikir ve kardeşlik başka alanlarda da parçalarda da başarılı olacak buna inanıyorum çünkü birlikte yaşamanın dışındaki tüm yaşamlar ölüm ve düşmanlık getirir.