Rojavalılar 44. yılında PKK ile tanışmalarını anlatıyor - I

Kobanê’de 1979’da berberlik yaparken PKK ile tanışan Ehmedê Pirê, sempatizanlıktan kuryeliğe ve bugüne uzanan mücadelesini, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın onlar üzerindeki etkisini paylaştı.

Kürt Özgürlük Hareketi, 44. mücadele yılına giriyor. Rojavalı yurtseverler, 44. yıl vesilesiyle Kürt Özgürlük Hareketi ile tanışmalarını, mücadeleye katkılarını, anılarını, Kürtler ve Kürdistan’a etkisini ANF’ye anlattı.

Kobanêli Ehmedê Pîrê olarak tanınan Bavê Şehîd Dilşêr, 1979’da berberlik yaparken Apocuları tanıdığı belirterek, şunları paylaştı: “Heval Cemal (Murat Karayılan) ile birkaç arkadaş mahallemize geldi ve Kobanê halkı onlara ev verdi. İlk tanışmamız orada oldu. Tıraş olmak için benim yanıma geliyorlardı. Kürtlerin ve Kürdistan’ın durumunu rahatlıkla dile getiriyorlardı. Böylece aramızda bir iletişim oluştu. Onlara yakın oldum. 1980’de onlara sempati duymaya başladım ve çalışmalara dahil oldum. Yardım topluyorduk, askeri bildiriler geliyordu. Halka okuyorduk. O dönem herkes onlara yardım ediyordu. Anneler ve halktan yumurta verenler, bir tas şeker verenler, yine pekmez verenler vardı.

KURYELİK ÇALIŞMALARI, SINIRDAN GEÇİŞLER

1986-87’lere kadar bu işleri yapıyorduk. O dönem arkadaşlara kuryelik yapmak istediğimi söyledim ve dahil oldum. Arkadaşları mücadele ve çalışmalar için Bakurê Kurdistan kentlerine geçiriyorduk. 1993’te arkadaşlarımız Mustafa Karasu, Rıza Altun ve Jiyan (M. Hayri Durmuş’un kız kardeşi) çıkınca onları da karşılayan grupta yer aldım. Önderlik bize ‘Şehit de düşseniz bu arkadaşları sağ salim ulaştırın. İlk arkadaşlarımız, zindandaki arkadaşlarımızdır’ dedi.

Arkadaşlar geçerken hafif bir çatışma durumu yaşandı. Rıza Altun arkadaş hafif bir şekilde yaralandı. İşimizi başarıyla tamamladığımızda Önderlik giden ve gelen her gruba moral veriyordu. ‘En başarılı iş sizin işinizdir’ diyordu. Önderlik yine bizi kaçakçılar konusunda uyarıyordu. ‘Kaçakçılar aracılığıyla çalışmayın. Eğer onlarla çalışırsanız para için sizi satarlar’ diyordu. Gerçekten de kaçakçıların işi paraydı. Biz de Önderliğin uyarılarını dinleyerek kaçakçılarla çalışmıyorduk.

ÖNDERLİKLE GÖRÜŞME VE ANILAR

1986’da Önderliği görme isteğimiz vardı. Bir grup Halep’e gittik ve Önderliği gördük. Halkın içerisindeydi. Siyasi süreci, Kürtlerin durumunu, katliamlara rağmen Kürt düşmanlarının neden başaramadıklarını anlatıyordu.

Önderlik bize 6 saat boyunca Kürtlerin durumunu ve PKK devrimini anlattı. Bize, ‘Eğer PKK başaramazsa kimse Kürt’üz demesin’ dedi.

Önderliği birçok kez gördüm. Halep, Lübnan ve Şam’da gördüm. Şam’da bir etkinlik vardı. Aram Tigran grubu da gelmişti. Ben de etkinliğin hazırlık komitesindeydim. Önderlik için köşede bir ağacın altına bir sandalye bırakmıştık. Orada otursun diye. Önderlik geldi o sandalyeye oturmadı, halkın arasında oturdu. Hepimiz Önderlik niye orada oturmadı diye tartıştık. Halka karşı büyük bir sevgisi vardı. Sürekli halkın içerisinde olmak istiyordu. Biz acaba bu sandalyede bir şey mi var diye oturmadı, diyorduk. Kafamız karışmıştı. Aram Tigran’a da büyük bir sevgisi vardı. Bir evde Aram Tigran şarkısı çalıyordu. Bize ‘Bu sesler ölmez’ diyordu.

SURİYE’DEN ÇIKARTILMASI VE YAŞANANLAR

Önderliğin Suriye’den çıktığı dönemde Avrupa’dan ikisi kadın üç arkadaş gelmişti. Arkadaşları sınırın diğer tarafına geçirmemiz gerekiyordu. Girê Spî’den Bab, Cerablus’a kadar tüm hatta her türlü imkanımızı kullanmamıza rağmen o arkadaşları geçiremiyorduk. Öncesinde yüzlerce, binlerce arkadaş geçip geliyordu. Sınır tutulmuştu, kuşatmadaydı. Bir metrede 9 asker vardı. Tanklar vardı.

Suriye’de Önderliğin çıkartılmasına dönük bir operasyon başlatılmıştı. Önderlik Suriye’nin bozulmaması için çıktı. Belki Hafız Esad da ‘çıkma’ dedi ama Önderlik, ‘Benim yüzümden Suriye bozulmasın, saldırı olmasın’ dedi ve çıktı. O dönem sınır kapalı olduğu için Türk devleti krizler yaratmak istiyordu. Cerablus’un batısındayken Türk devleti Suriye karakoluna tankla saldırdı. Onların da karşılık vermesini bekliyordu ki kaos yaşansın. Ancak Suriye devleti hiçbir karşılık vermedi. Kriz çıkmadı.

Önderliğin Suriye’den çıkışına kadar sınırda çalışma yürütüyorduk. Önderlik çıktıktan sonra çalışmalarımız durdu. Başka çalışmalar yürüttük. Şimdi de çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

DAHA DA BÜYÜYORUZ

PKK 44. mücadele yılında. Gün geçtikçe daha da büyüyor. Her arkadaşımız şehit düştüğünde devrime bir adım daha yaklaşıyoruz. Önderliğin düşünce ve felsefesi sayesinde büyüyoruz. Çünkü Önder Apo, ‘Biz fidan değildik, tohumduk’ diyordu. Fidan olunca toprağa öyle ekiliyordu ama tohum kendini yeşertiyordu. Önderlik, ‘Biz tohumumuzu toprağa serptik. Ben tektim. Şimdi milyonlar arkamda’ diyor.

Eğer sevgi olmazsa bu halk Önderliğin fikir ve felsefesinin ardından yürümezdi. Önderlik tutuklandığı zaman onlarca kişi kendini yaktı, bedenini ateşe verdi. Emeklemeye başlayan bir çocuk bile ‘Bijî Serok Apo’ diyor.

TUTUKLANDIK, İŞKENCE GÖRDÜK

Defalarca tutuklandık, işkence gördük. Ne zaman tutuklanacağımızı, ne zaman bırakılacağımızı bilmiyorduk. Belki yüzlerce kez gözaltına alındım. Her yıl alınıyorduk. Üzerimizde hiçbir ispat yoktu. Newroz’a gidiyorduk tutuklanıyorduk. Toplumun öncüleri olarak görüldüğümüz için tutuklanıyorduk. ‘Siz Suriye’yi parçalayacaksınız’ diyorlardı. Biz ‘Suriye’yi parçalamayacağız’ diyorduk. Eşitliği, demokrasiyi istiyoruz. Hatta bize ‘Yardım veriyor musunuz, vermiyor musunuz’ diye soruyorlardı. Yardım veriyorum, dersen örgütlüsün anlamına geliyordu. Böyle insanı yakmak istiyorlardı. Her türlü işkenceye (elektrik, bıçak, su vb.) maruz kaldık. Onların etkisi altına girmemizi istiyorlardı.

MORAL KAYNAĞIMIZ GÜÇLÜYDÜ

Çok zorluk ve zulüm gördük ama tutuklandığımız zaman Önderlikten moral alıyorduk. Bizimle birlikte bir genç kız da tutukluydu. Mala Şevket olarak tanınan ailenin kızıydı. Halep’te tutukluyduk. Küçük, daha çocuktu. Baktım ağlıyor, ‘Niye ağlıyorsun’ diye sordum. ‘Beni vuracaklar, bilmiyorum bana ne yapacaklar’ diyordu. ‘Yazıktır sana, kendini Önderlik gibi gör’ dedim. ‘O Önderliktir’ diyordu. O zaman Önderliğin çeyreği gibi gör, dedim. Beni bugün de gördüğü zaman sen o zaman moral vermeseydin belki teslim olurdum, diyor. Tüm moralimizi Önderlikten alıyorduk. Türk devletine karşı nasıl direndiğini, mücadele ettiğini ve örgütlediğini düşünüyor, göz önüne getiriyorduk.”