Bedran Çiya Kurd, “Rojava’nın tamamı için siyasi demokratik mücadele merkezi olan Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye dönük kuşatma durumu kabul edilemez. Sorunun büyümesine taraf değiliz. Ancak rejimin kuşatmayı sürdürmesi durumunda biz de farklı adımlar atmak zorundayız” dedi.
Şam ve Ankara rejimlerinin Özerk Yönetim karşıtlığında anlaşmaya çalıştığını belirten Çiya Kurd, “Şam’ın ittifak yapması, Türk devletinin Suriye’deki ihlallerine dahil olduğu anlamına gelir. Bu da Suriye halkları için büyük tehlikeler oluşturur” diye kaydetti.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Bedran Çiya Kurd, Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerine dönük ambargo ve kuşatmadaki son gelişmeleri, kuşatmanın perde arkasını, MİT ve Suriye muhaberatı arasındaki görüşme trafiğini ve daha birçok detaya ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.
Şêxmeqsûd, Eşrefiyê ve Şehba’ya dönük ambargo ve kuşatmada son gelişmeler neler?
Şu anda büyük bir kriz olarak devam eden kuşatmanın etkileri, Qamişlo ve Hesekê’de de hissediliyor. Özerk Yönetim olarak krizin gelişmesi ve gerginliğin büyümesi taraftarı değiliz. Ancak rejim, bu siyasetiyle gerginliği ve tansiyonu yükseltiyor. Birkaç gündür gerek Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’deki durum gerekse Qamişlo-Hesêkê’de yaşanan durumun çözülmesi için büyük çabalar olmasına rağmen maalesef rejimin şimdiye kadar yaklaşımında bir değişiklik yoktur. Rusya bu sorunun büyümemesi ve çözülmesi için arabuluculuk yapmak istedi. Aldığımız son bilgilere göre, rejim 4. Tümen’deki güçlerini arttırmış durumda. Rejim, ‘Benim dediğim olacak’ derse bu kendini kandırmadır. Bu, bizim bazı adımlar atmamıza yol açacaktır. Sorunun daha da büyümesine razı olmasak da farklı tutumları düşünüp konuşacağız. Yaşanacak tüm şeylerden Suriye rejimi sorumludur.
Suriye rejimi ne yapmak istiyor?
Halep’in Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê Mahallesi ile Şehba’da yaşayan yüzbinler, Suriye rejiminin son siyaseti olan ambargo ve kuşatma ile karşı karşıya. Bu tutum ve siyaset, oradaki halkımızın iradesinin kırılması ve teslim alınmasına dönüktür. Siyasetini ve amaçlarını dayatmak istiyor. Uzun yıllar boyunca bu siyaseti izleyen rejim, Suriye’deki sorunların çözümüne hiçbir fayda sağlamamıştır. Aksine sorunları daha derinleştirerek göçü artırmıştır. Bunun örneği Guta’da, Humus’ta görüldü. Şimdi de Şêxmeqsûd, Eşrefiyê ve Şehba’da aynı siyaseti yürütmek istiyor. Bu siyaset, büyük demografik değişime ve göçe neden oldu.
Bu anlamda rejimin düşündüğü gibi oradaki halkın iradesini kırması mümkün değildir. Özellikle Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê halkı yıllardır tüm radikal gruplara karşı siyasi ve savunma mücadelesi yürüttü. O mahallelerde yüzlerce şehit verildi. Varlıklarını korudular ve korumaya da devam ediyorlar. Onun için hiçbir zaman bu tarz siyasetler halkımızın iradesini kıramaz. Halkımızın direnişi karşısında kazanamayacaktır. Tüm halk bileşenleriyle uzlaşması ve siyasetini yeniden gözden geçirmesi gereken rejim, bugün halen eski iktidarcı tekil zihniyetini sürdürüyor. Oradaki halkın özerkliğini ve iradesini tanımayarak ‘Hepiniz bizim gibi olacaksınız’ diyor. Tüm bölgelerde egemenliğini yeniden oluşturmak istiyor. Bu yanlış siyaset, Suriye’de daha derin ve büyük sorunlara yol açacaktır. Her bölgenin özgünlüğü göz önüne alınmalıdır. Aksi takdirde rejim, kalan şeylerini de kaybeder.
Bu kuşatma durumu kabul edilemez. Halkımız hiçbir zaman rejimin siyasetine teslim olmayacaktır. Oradaki halkımızın tarihi bellidir. Yıllarca radikal gruplara karşı direnip savaştılar. Aynı şekilde orası uzun yıllarca Suriye ve Rojava içinde siyasi demokratik mücadelemizin merkezi oldu. Oradaki mücadele Rojava’nın tamamı için siyasi demokratik mücadele merkezi oldu.
Son dönemlerde Arap ülkeleriyle bazı ilişkiler geliştiren rejim, eski durumuna dönebileceğini zannediyor. Suriye rejimi eğer bu şekilde düşünüyorsa kendini kandırıyor. Rejimin eski durumuna gelerek her yeri egemenliği altına alıp eski zihniyetiyle bu ülkeyi idare etmesi mümkün değildir. Ne Suriye halkı ne de bölge ve dünya ülkeleri bunu kabul ediyor.
‘Deraa ve Suveyda’da mevcut sorunları çözdüm’ çerçevesinde düşünen rejim Şêxmeqsûd, Eşrefiyê ve Şehba için de egemenlik oluşturmak istiyor. Rejim ne Suriye’nin güneyinde sorunları çözmüştür ne de bu şekilde Halep ve Şehba’da mevcut sorunları çözebilir. Çünkü bu siyasetle mevcut sorunların çözüme ulaşması mümkün değildir.
-Bu kuşatma yeni gelişen bir durum değil. Ancak bu süreçte neden artırılmak istendi? Perde arkasında neler var?
Şam rejimi kuşatma siyasetiyle Suriye halklarının büyük kısmına teslimiyeti dayatma ve farz kılma noktasında zengin tecrübeleri var. Bu şekilde Şehba ve Halep’teki halkımıza dönük yıllardır devam eden ambargo ve kuşatma durumu var. Bu dönem de kuşatmayı artırmak ve yeni bir aşamaya taşımanın iki sebebi öne çıkartılabilir;
Birincisi Suriye rejimi öyle düşünüyor ki tüm dünya Ukrayna-Rusya savaşıyla uğraşıyor, herkesin ilgisi oradadır. Böylesi bir durumda baskısını oluşturarak teslimiyeti onlara farz kılarak bu mahallere girebilmektir. Tekilci, despot zihniyetiyle o mahallelerin hususiyetini ortadan kaldırmaktır. Bu dönemi egemenliğini kurmak ve halkımızın iradesini kırmak için münasip gördü. İkincisi öyle anlaşılıyor ki son dönemlerde Türk istihbatı ve Şam rejimi arasında çokça görüşme yapılıyor. Bu yapılan görüşmeler şüphesiz yeni gelişmiyor. Bir süredir iki rejimin birbirine yaklaşma çabaları var. Şam ve Ankara rejiminin ortak anlaşacağı nokta Özerk Yönetim projesi ile Kuzey ve Doğu Suriye halkının iradesine karşıdır. Türkiye’nin şu anda başlıca isteği halkımızın varlığı ve Demokratik Özerk Yönetimin imhasıdır. Bunun için sürekli görüşme ve tartışma yürütüyor. Bu büyük endişeler yaratıyor.
Ankara rejimi 11 yıldır Suriye’de yürüttüğü kirli siyasetiyle hırsızlık, katliam, işgal vb. her türlü suçu işledi. Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de yine Suriye’nin diğer bölgelerinde yapılanlar göz önünde. Eğer Şam rejimi ittifak yaparsa Türk devletinin bu ihlallerini görmediği ve kulak ardı ettiği anlamına gelir. Türkiye ve destekli grupların Suriye’de yaptıklarına dâhil olur. Bugün iktidar çıkarları için halkımıza karşı ortaklaşıyorlar. Biz bunun başta bölgemizde yaşayanlar olmak üzere Suriye halkları için büyük tehlikeler oluşturuyor. Suriye’deki birçok kesim için rahatsızlık konusudur ve hiçbir zaman kabul edilmeyecektir.
MİT ve Suriye istihbaratı arasındaki görüşmeler konusunda size gelen bilgiler var mı?
MİT ve Suriye istihbaratı arasındaki görüşmeler bir süredir gündemdedir. Her zaman bu konuda bilgiler ortaya çıkmaktadır. Biz de bu durumu takip ediyoruz. Takip ettiğimiz kadarıyla bu görüşmeler gerçektir. Bazı ortak çalışmaları var. Hatta Türk istihbarat yetkilileriyle hiçbir zaman iletişimleri kopmamıştır. Her daim ilişkileri vardır ancak bu son dönemlerde bu istihbarati ilişkileri siyasi ve diplomatik ilişkiler aşamasına getirilmek isteniyor. Bu şekilde bir çalışma yürütülüyor. Bilindiği kadarıyla Rusya buna arabuluculuk ediyor. Şam rejiminin siyasi ve diplomatik kuşatmadan çıkartmak amacıyla Arap ülkeleriyle ilişkilerini iyileştirmek ve Türkiye’yle istihbarati ilişkilerini siyasi ilişkiye dönüştürmek için böyle bir durum gelişiyor.
AKP-MHP iktidarının Rojava Özerk Yönetiminin yıkma şartıyla Şam hükümetiyle görüşmelerin başlayabileceğini söyledi. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
AKP-MHP iktidarının Rojava’ya dönük planları nettir. Özerk Yönetim ve bölgelerimizin tasfiyesine dönük çalışmaktalar. Şimdiye kadar da bu başlıca planlarıdır. Destek almak için de Şam, NATO ülkeleri, Rusya olsun herkesle bağlantı kuruyorlar. Yeni saldırılar için fırsat zemin oluşturmak istiyor. Seçim sürecine girmiş olan bu iktidar için imha ve soykırım esastır. Bunun içinde bu yıl içerisinde Kürt düşmanlığını yapmak için ellerinden geleni yapacaktır. Nerede Kürt karşıtı ittifak yapabilir ve Kürtleri katledebilir noktasında 24 saat çalışıyorlar.
Herkesin takip ettiği gibi Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine dönük saldırılar hiçbir zaman durmamıştır. Droneler olsun, havanlar olsun her gün saldırılar oluyor ve siviller katlediliyor. Bizim bölgelerimize karşı imha ve işgal konsepti her zaman Türkiye’nin masasındadır ve bu uğurda sürekli çalışmaktadır.
Kuşatma öncesinde Rojava ve Şam arasında görüşmeler var mıydı? Sonrasında görüşmeler oldu mu? Olduysa neler tartışıldı ve tarafların istekleri neler?
Herkesin takip ettiği gibi bir süredir Özerk Yönetim ve Şam arasında hiçbir görüşme olmamıştır. Rejimin diyalogun ilerlemesi için hazır olmaması, Özerk Yönetim bölgelerinde tüm kurumlarına geri dönmesi ve bu bölgelerin özelliklerini kabul etmesinden kaynaklı diyalog gelişmedi. Halep ve Şehba’ya bağlı olarak Qamişlo ve Hesekê’de gelişen durumlarda güvenlik güçlerimiz ve Rusya tarafından sorunun çözülmesi için çabalar oldu. Ancak rejim tarafından şimdiye kadar hiçbir adım atılmamıştır. Kuşatmanın artırılmasıyla halkımızın iradesiz kılınmasını hiçbir zaman kabul etmeyiz. Bunun için istemediğimiz halde bazı mecburi tedbirler almak zorundayız.
Rusya bu konuda misyon ve rolünü ciddi bir şekilde yerine getirmelidir. Bu sorunun bu şekilde gelişmesine izin vermemelidir. Aksine bu dönemde Suriye içerisindeki mevcut tüm sorunların diyalog yoluyla çözülmesi kapısını açması gerekir.
Kuzey ve Doğu Suriye’nin genelinde yaşanan saldırı kuşatma durumuna karşı ABD ve Rusya’nın tutumu nedir?
Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük genel bir ambargo ve kuşatma durumu var. Bölge ekonomik olarak daraltılmak, bölgedeki sorunlar derinleştirilmek isteniyor. Rejim tarafından sorunlar var. Yine Rusya’nın Til Koçer Sınır Kapısının açılmasına karşıtı yaklaşımı oldu. Aynı şekilde uluslararası koalisyon ve Amerika tarafından mevcut kuşatmaya ilişkin ciddi pratik bir çaba yok. Birçok kez bölgeyi Sezar ekonomik yaptırımlarından muaf tutacaklarını söylemelerine rağmen pratik bir gelişme yok.
Bu konuda değerlendireceğimiz bir şey yok. Çünkü saha da her şey aynıdır. Kapılar kapalı ve her açıdan kuşatma durumu sürüyor. Amerika ve koalisyonun söylemlerini takip ediyoruz. ‘Bu bölgelerin ekonomik yaptırımlardan muaf tutulması için karar ve kanun çıkacak’ diyorlar ancak şimdiye kadar resmi bir şey bir karar görülmemiş.
Bölgeyi bekleyen tehlikeler neler?
Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük ekonomik kuşatma ve Türk devletinin saldırılarının tamamı bölgeyi kaosa sürükleyerek halkı QSD ve Özerk Yönetimle karşı karşıya getirmek istiyorlar. Bu şekilde Özerk Yönetimin birçok konuda geri adım atmasını istiyorlar. Bu durumun bu şekilde devam etmesi ve kriz ortamının oluşması durumunda bundan başlıca fayda görecek olan DAİŞ’tir. Herkes DAİŞ’in kendini nasıl yeniden örgütlediğini ve hortladığını görüyor. Bölgedeki sorunları fırsat görüyorlar. Bu konuda başta uluslararası koalisyon ve Rusya sorumludur. QSD ve Özerk Yönetim karşısı siyaset büyük sorun yaratır. Başta da DAİŞ’i yeniden hortlatır. Bunun için de herkes bu durumu böyle değerlendirip ele almalıdır.