Şêxmaqsud ve Şehba’ya ambargolar ve Şam’ın çözümsüzlük siyaseti

13 Mart’tan bu yana ekmeksiz bırakılan Şêxmaqsud mahallesiyle birlikte gündeme gelen Şam yönetiminin ambargoları özerk yönetimi güçsüzleştirmeyi ve halkı teslim almayı başaramaz ama çözümsüzlük siyaseti tüm Suriye’yi tehlikeye atıyor.

Aynı coğrafyada bulunan Şehba ve Halep’in Türk devleti çetelerine karşı geliştirdiği direnişle ünlü Şêxmaqsud mahallesi, bu alanlara giriş çıkış noktalarını kontrol eden Şam yönetim güçlerinin gıda, ilaç ve ekonomik ambargosuyla yüz yüze kalıyor.

Şam yönetimi Özerk Yönetim’i güçten düşürmek, halkı aç bırakarak teslim almak, Reqa, Tebqa,  Dêrazor gibi alanlarda Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetiminden tavizler koparmak amacıyla ambargolar uygularken, zaman zaman da Şam güçleri içindeki 4. Tugay gibi çeteleşmiş güçler, bireysel rant ve çıkar amacıyla geçişlerde ambargo ve kısıtlama gibi uygulamalar getiriyor.

Şam yönetiminin bu alanlara yönelik 4 yıldır ambargo uyguluyor, 2 yılı aşkın bir süredir de yoğunlaştırdı. 13 Mart’tan itibaren de 4. Tugay  güçleri tarafından Şêxmaqsud, Eşrefiyê ve bu mahallelerin 10 km kuzeyindeki Şehba’ya temel gıda maddelerinin geçişi kısıtlanırken, un ve tüp gaz ise tümden engellenmiş durumda.

Son ambargo 100 bin kadarı Efrînli olmak üzere 150 bin kişinin yaşadığı Şehba’da en fazla tüp gaz sıkıntısıyla hissedilirken, 200 bin kişinin yaşadığı Şêxmaqsud ve Eşrefiyê mahallelerinde ise bir haftadır hiç un kalmaması nedeniyle her 7 fırın da kapalı.

Peki Şêxmaqsud, Eşrefiyê neresi? Şam Yönetimi ve 4. Tugay’ın bu ambargolarda rolü ve hedefleri nedir? Rojava Devrimi’nin başlaması ardından rejim ve Türk devlet çetelerinin ağır saldırıları ve ekonomik ambargolarına baş eğmeyen halk bu uygulamalara boyun eğer mi? Şam yönetimi ve gittikçe daha fazla çeteleşen güçleri bu politikalarla ne kazanır? Bu soruların cevabını arayacağız.

ŞÊXMAQSUD’DA TÜRK DEVLETİNİN ÇETELERİNE KARŞI DEVRİMCİ HALK SAVAŞI

Şêxmaqsud ve Eşrefiyê mahalleleri, Halep’in kuzeyinde yer alan mahalleler ve Şehba’nın 10 km güneyinde yer alıyor. Bu her iki mahalle de Efrîn gibi daha baştan coğrafi konumları nedeniyle Rojava Devrimi’nin zayıf karnı durumunda. Fakat gösterdikleri irade, direniş ve halkların kardeşliğinde ve öz yönetimde ısrarlarıyla tüm Kuzey ve Doğu Suriye’ye örnek oldular. 4 yıldır sürekli Türk devletinin saldırıları altında olan Şehba için de bu değerlendirmeyi yapmak yanlış olmaz.

Şêxmaqsud mahallesinde 2012 sonlarından bu yana Şam yönetimi güçleri bulunmuyor. 2014-2016 yılları arasında Türk devletine bağlı yaklaşık 30 çete grubunun işgali altında kalan Eşrefiyê mahallesinin yarısı 2016 Temmuz ayında YPG-YPJ güçleri tarafından özgürleştirildi. 

Mahalleden rejim güçlerinin ağırlıkta temizlenmesi sonrasında 26 Temmuz 2012’de Şêxmaqsud Halk Meclisi, ardından da Eşrefiyê Halk Meclisi kuruldu. 2012 yılının son aylarında hem Şam yönetiminin karadan ve havadan saldırılarıyla hem de Türk devletine bağlı çete gruplarının saldırılarıyla yüz yüze kalan mahallelere saldırılar, 2013-2014 yıllarında daha da yoğunlaştı. Şêxmaqsud ve Eşrefiyê mahalleleri, 2013 yılından 2016 Ağustos ayına kadar yer yer Türk devlet çetelerinin saldırılarına, yer yer de bu çetelere karşı savaştığını iddia eden Şam yönetiminin ağır hava saldırılarına maruz kaldı. Bu süreçte halkın bir bölümü Efrîn’e göç etti. Ağır saldırılarla birlikte ekonomik ambargo altında da olan mahallede kalmayı sürdüren binlerce kişi ise Devrimci Halk Savaşını geliştirerek YPG-YPJ ve Cephet El Ekrad güçleriyle omuz omuza direndi.

ŞÊXMAQSUDLULAR HALEP’İ KORUDU, SURİYE’Yİ AYAKTA TUTTU

Şêxmaqsud ve Eşrefiyê Genel Halk Meclisi Eşbaşkanı Muhammed Şêxo, bu mahallelerin, direnişleriyle Şam yönetimi kontrolündeki Halep’i koruduğuna işaret etti. Bugün sık sık Şam yönetimi ambargolarıyla karşı karşıya kalan bu her iki mahallenin 2012’den itibaren geliştirdikleri direnişe baktığımızda, bu gerçek daha net ortaya çıkıyor. Ki saldırılar ve direniş, 2013’le birlikte daha da tırmandı.

2013-2014 yıllarında Eşrefiyê mahallesinin büyük bölümü, aralarında DAİŞ ve El Nusra’nın da bulunduğu 30’a yakın Türk devleti güdümündeki çetelerin işgali altına girince, bu mahalledeki halk Şêxmaqsud’a gelerek burada direnişini sürdürdü. 2016 yılında El Nusra’nın da içinde olduğu en az 20 çete grubunun aylarca süren saldırısına hamleyle karşılık veren YPG-YPJ ve Cephet El Ekrad, Temmuz 2016’da Şexmaqsud’un bazı sokaklarını, Eşrefiyê mahallesinin yarısını ve Halep’in sekiz mahallesini neredeyse bir gecede özgürleştirdi. YPG-YPJ’nin harekete geçmesinden cesaret alan Şam yönetimi de Eşrefiyê’nin yarısını kendi kontrolüne geçirdi. Türk devleti, Halep’i tamamen işgal edememesinden Şexmaqsud ve Eşrefiyê’deki halkın direnişini sorumlu tuttu, ki bu doğruydu. Halep’in en büyük ve en yüksek mahallesi olması nedeniyle stratejik bir konuma sahip olan Şêxmaqsud mahallesindeki direniş tüm Halep’i korudu.

İLK AMBARGO VE UYGULAMA DEĞİL

Mart 2018’de Rusya’yla Türk işgali altına giren Efrîn’den halkın koridor açılarak Şehba’ya geçmesi konusunda anlaşma sağlayan YPG-YPJ, Şêxmaqsud ve Eşrefiyê dışında 2016 yılında özgürleştirdiği 8 mahalle ve Şehba’dan çekilerek rejim güçlerine devretti. Bugün Şêxmaqsud’un tamamı ve Eşrefiyê’nin yarısının güvenliğini YPG-YPJ-Asayiş ve Öz Savunma Güçleri sağlıyor. Bu mahallelerin içinde Şam yönetimi güçleri yok. Fakat mahallenin hemen girişindeki kontrol noktaları, rejime bağlı 4. Tugay güçleri ve istihbarat güçleri tarafından tutuluyor. Yine Halep-Şehba yolu, Minbic-Halep yolu ve tüm çevre yollar rejimin kontrolü altında.

Efrîn’in işgali ardından yüz binin üzerinde Efrînli de bu iki mahalleye yerleşti. Bugün Kürt, Hristiyan ve Müslüman Arap, Türkmen olmak üzere her iki mahallede toplam 200 binden fazla insan yaşıyor.

2012 yılında kurulan Şêxmaqsud Demokratik Halk Meclisi ve Eşrefiyê’nin özgürleştirilmesi ardından 2017 yılında yeniden kurulan Eşrefiyê Demokratik Halk Meclisi varlıklarını sürdürürken, Eşrefiyê ve Şêxmaqsud Genel Meclisiyle ortak koordinasyona kavuşturuluyor.

Halkın toplam 41 komün şeklinde örgütlendiği her iki mahallede ekonomik faaliyet, tekstil atölyeleri ve bazı küçük işletmeler üzerinden sağlanıyor. Halkın bir bölümü ise Halep’te Şam yönetimi kontrolündeki bölgelerde bazı işlerde çalışıyor ya da buralarla ticaret yapıyor. Fakat bunlar geçişlerde dönem dönem yine 4. Tugay’ın rüşvet isteme, bekletme, telefonlarına el koyma vb. gibi uygulamalarıyla yüz yüze kalıyor.

13 MART’TAN BU YANA HALK EKMEKSİZ

13 Mart 2022’de 4. Tugay Güçleri, Cizîr Kontrol Noktası’nda Şêxmaqsud Mahallesine şeker taşıyan kamyoneti durdurarak aracın lastiklerine ateş açtı. Bu olay ardından Şêxmaqsud, Eşrefiyê ve Şehba’ya temel gıda maddeleri, ilaç ve yakıtın girişi durduruldu.

Şêxmaqsud ve Eşrefiyê Genel Halk Meclisi Eşbaşkanı Muhammed Şêxo, her iki mahalle ve Şehba üzerine sık sık uygulanan ambargo ve uygulamalara dikkat çekerek, “13 Mart’tan bugüne mahalleye un geçişi olmadı. Depolarımızda biraz un vardı, onları kullandık. Ama artık bittiği için bir haftadan beri mahallede ekmek sıkıntısı var. Diğer gıda maddelerinin geçişine ve ilaca az da olsa izin veriyorlar ancak bu da 200 binden fazla insanımızın yaşadığı mahallelerimizdeki ihtiyacı karşılamaktan çok uzak.

Ukrayna savaşı sürüyor. Türk devleti-Rusya ve rejim arasında anlaşmalar mı var? Bu ambargo siyasi nedenlerle mi tırmandırılıyor yoksa rejime bağlı 4. Tugay’ın çeteleşmesi nedeniyle mi, net olarak bilemiyoruz. Ama mahallelerimiz ve Şehba üzerine ambargo siyaseti yeni değil. 4 yıldır var ama 2 yıldan daha uzun bir süreden beri yoğunlaştırıldı. Aynı ambargo, yan yana olduğumuz Eşrefiyê ve yine Şehba’ya da uygulanıyor. Türk devleti ve çetelerinin sürekli vurduğu, bizim gibi direnişiyle tüm Halep’in savunmasını yapan Şehba’da da şu anda temel gıda maddelerine ulaşımda sıkıntı var. Fakat en fazla sıkıntının tüp gazda yaşandığını biliyorum” dedi.

HALK AĞIR SAVAŞ SÜRECİNDE BİLE BOYUN EĞMEDİ

2012-2013 yıllarında rejim güçleri ve ÖSO çeteleri arasında yaşanan çatışmalar, kuşatma ve ambargolar nedeniyle Şêxmaqsud ve Eşrefiyê mahallelerinde ekmek ve un sıkıntısı yaşanmaya başladı. Halk meclisinde yer alanlar ve halktan gönüllüler, yurttaşların temel gıda maddelerini karşılamak için birçok tehlikeyi göze alarak mahallelere un ve gıda maddesi temin etmeye çalıştı. 7 Haziran 2012’de üç  kişi mahalleye un geçirmek istediğinde rejim güçlerine ait savaş uçaklarının saldırısına maruz kalarak vahşice katledildi.

Ağır savaş koşullarında Şêxmaqsud ve Eşrefiyê’ye gıda temin etmeye çalışan birçok vatandaş ve öncü, yollarda çeteler tarafından katledildi. Ama elektrik, gıda, yakıt sıkıntısının çok ciddi olduğu savaş koşullarında geri adım atma olmadı.

Bugün de Şêxmaqsud ve Eşrefiyê mahallesinde yaşayan halkların savaş sürecindeki ruhla direnişini sürdürdüğünü vurgulayan Muhammed Şêxo, “Rejimin bu ambargolarla hedeflerinden biri de halkımızı kendi öz yönetim iradesi olan meclisine karşı ayaklandırmaktır. Bakın yönetiminiz başaramıyor, aç kalıyorsunuz’ mesajını veriyorlar. Ama günlük olarak birçok kişi meclislere geliyor. Durum hakkında bilgi alıyor. ‘Eskiden nasıl açlık tanımadıysak, onlara teslim olmadıysak bugün de olmayacağız, direneceğiz’ diyor.”

SORUN, ÇÖZÜME GELMEYEN ŞAM’DA

Kaynaklarımızdan aldığımız bilgilere göre, Şam yönetiminin 13 Mart’ta başlayan ambargonun sorumluluğunu üstlenmediği ve fakat kendisine bağlı 4. Tugay’ın ambargoyu kaldırması için de harekete geçmediği yönünde. Yine Muhammed Şêxo’nun da belirttiği gibi bu ambargo, Şehba ve Şêxmaqsud-Eşrefiyê mahallerine uygulanan ilk ambargolar değil.

Şam yönetimi Efrîn’in işgal edilmesinin ardından Şehba içinde ve çevresinde etkinlik sağladı. Til Rifat şehriyle birlikte 6 ilçe ve 70 üzerinde köy ve mezradan oluşan Şehba’da Efrîn ve Şehbalıların kendi demokratik özerk yönetimlerini sürdürmelerinden rahatsız. Yine aynı durum Şêxmaqsud ve Eşrefiyê mahalleleri için de geçerli. Bu mahallelerde ve Şehba’da halkın öz savunmasını yapmasının, kendi kontrolünde bulundurduğu Halep şehrinin güvenliği için önemli olduğunun farkında olan Şam yönetimi, siyasi kurumların ve yönetimlerin tümden kendisinde olmasını istiyor. Çünkü demokratikleşmeye yanaşmıyor ve öz yönetim, özerk yönetim iradesini tanımıyor. Halkın iradesini kırma ve kendisine muhtaç etme politikası, dönem dönem uyguladığı ambargoların nedenlerinden biri.

Şam’ın uyguladığı ambargo siyaseti, sırf bu bölgelerle sınırlı değil. Şam yönetimi Kuzey ve Doğu Suriye’de en fazla etkinliğinin olduğu Halep-Şehba bölgesinde uyguladığı ambargolarla Reqa, Dêrazor gibi şehirlerde alan ve petrol konusunda tavizler elde etmeye çalıştı.

13 Mart’ta uygulanan ambargoyu üstlenmemesi, Şam’ın bir oyunu. 4. Tugay’ın her ne kadar çeteleşmiş de olsa Şam’dan talimat aldığı ve bunu kontrol altına alma sorumluluğunun Şam’da olduğu unutulmamalı.

Suriye’nin 2011’den yana yaşadığı yıkımda uluslararası güçler ve Türkiye gibi bölgesel güçlerin yanı sıra antidemokratik siyasetinde direnen Şam yönetiminin de büyük bir payı var. İran ve Rusya gibi güçlerin desteğiyle ayakta duran Şam yönetimi, bugün Suriye fiili olarak 4 parçaya bölünmüş halde bile varlığını koruyorsa, bu büyük oranda demokratik ve özgür Suriye’de ısrarlı olan Özerk Yönetim ve bunu canlarıyla kanlarıyla koruyan YPG-YPJ-QSD sayesindedir.

İran’ın ve Rusya’nın desteği ve yine Rusya’nın Kürt bölgelerini Türkiye işgaline açması karşılığında bazı bölgeleri yeniden egemenliği altına almış olması, Şam’a eski siyasetimi sürdürürüm cesareti veriyor. Fakat 4. Tugay örneğinde görüldüğü gibi, savaş boyunca Suriye ordusu ve milis güçleri ülkenin korunmasında ciddi bir rol oynamadığı gibi hızla çeteleştiler ve Suriye toplumunun sırtında bir yük durumuna geldiler.

Suriye’de savaş devam ediyor. Ukrayna Savaşı, Türk devleti ve çetelerinin Halep rüyasını yeniden canlandırıyor. Türkiye ve çeteleri, Ukrayna Savaşı vesilesiyle Rusya’dan sadece Kürt bölgelerine yeni işgal saldırıları için icazet alma peşinde değil, aynı zamanda Rusya’nın güçten düşmesini ve Halep’ten Şam’a kadar yeniden saldırmanın hayalini kuruyorlar.

Böyle bir durumda Suriye’yi koruyabilecek tek irade, rejimin demokratikleşmesi, demokratik anayasa ve yurttaşlık temelinde tüm halkın ve öz yönetim iradelerinin tanınmasıdır. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, Şêxmaqsud ve Eşrefiyê’de yaşayan halklar, en yoğun saldırılar altında bile bunda ısrarlı oldular.

Şam Yönetimi Suriye’deki yıkım konusunda antidemokratik siyasetini ve bunda ısrarın payını görmez, özerk yönetim ve öz yönetimler gerçeğini kabullenmez, bunlar yerine ekonomik ambargolar vb. oyunlarla bu iradeyi kırmaya çalışırsa, asıl Suriye’nin parçalanması ve kendisinin de kaybetmesine neden olacaktır.

Bir diğer nokta, Şam yönetimi Haziran 2020’den bu yana devreye konulan ABD’nin Sezar yasalarından Kürtler ve özerk yönetim suçluymuş gibi bir propaganda yürütüyor. Sezar Yasaları Suriye geneline büyük ekonomik zararlar verirken, halkın alım gücü düşerken, bu durum özerk yönetim bölgelerinde  de yaşandı. Özerk yönetim Sezar Yasalarının verdiği zararları, ekonomik üretimde kendi kendine yeterliliğe ağırlık vererek asgariye indirmeye çalışıyor. Sezar yasalarından ABD kadar demokratikleşmemekte direnen Şam yönetimi de sorumludur.

Şam, gerçekten Suriye’nin yaşadığı ekonomik buhrandan çıkmasını istiyorsa çözüm yolunda adım atmalı ve özerk yönetimle demokratik temelde anlaşmalı ve ilkeli uzlaşmayı sağlamalıdır.