Türkiye genelinde hava kalitesi, ancak koronavirüs salgını nedeniyle hayatın durma noktasına gelmesi sayesinde yaşanabilir seviyeye gelebildi. Bu büyük düşüşe rağmen bazı yerleşim yerlerindeki hava kirliliği halen Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) "yaşanabilir" kabul ettiği düzeye gelmiş değil. DSÖ, bir yerleşimde havanın "temiz" kabul edilebilmesi için bir metreküp havada günde ortalama en fazla 50 mikrogram kirletici madde yani partikül madde (PM10) olabileceğini söylüyor (50 µg/m3).
Ekosfer Derneği’nin havaizleme.gov.tr sitesinden derlediği verilere göre 2-9 Mart arasında partikül madde (PM10) günlük ortalama değeri Ankara Bahçelievler’de 66,75 µg/m3 (metreküpte 66,75 mikrogram) ve İstanbul Sultangazi’de 101,58 µg/m3 (metreküpte 101,58 mikrogram) idi. Her iki yerleşimde de değerler DSÖ’nün sınır kabul ettiği 50 µg/m3’ün üzerindeydi. 30 Mart-6 Nisan arasında Ankara Bahçelievler’de havadaki kirletici madde miktarı yüzde 36 düşüşle günde ortalama 42,99 µg/m3’e, İstanbul Sultangazi’de yüzde 57 düşüşle günde ortalama 43,2 µg/m3’e geriledi.
Aynı dönemde Zonguldak’ta ise hava kirliliğinde yüzde 65 azalma gözlemlendi. Ereğli ilçesinde 2-9 Mart arasında 151,27 µg/m3 günlük ortalama değere ulaşan PM10 kirletici verileri, 30 Mart-6 Nisan haftasında 55 µg/m3’e kadar düştü. Zonguldak’taki hava kalitesi, kirletici seviyesindeki bu çok büyük düşüşe rağmen DSÖ’nün “temiz hava” kriterini karşılayamadı. Çünkü ildeki yedi kömürlü termik santral ve Ereğli bölgesindeki demir çelik fabrikaları Zonguldak’taki havayı adeta yaşanamaz bir seviyeye getirmişti.
YAPISAL VE YASAL ÖNLEMLER ALINMALIDIR
Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Buket Atlı, Türkiye’de düzenli olarak hava kirliliği sorununun yaşandığı illerde, Covid-19 virüsü ile mücadele kapsamında acilen hava kirliliğini azaltacak önlemlerin alınması gerektiğinin altını çizdi.
Acil adım atılması halinde 2020’nin Türkiye’de temiz hava adına bir milat olabileceğini söyleyen Atlı, "Hava kirliliği Türkiye’nin yıllardan beri devam eden bir halk sağlığı ve çevre sorunu. Çevre mevzuatına uymayan kömürlü termik santrallerin çalışmaya ara vermesi ile sanayiden kaynaklanan ve koronavirüs sebebiyle evde kalınması ile trafikten kaynaklanan emisyonların azaldığını tahmin ediyoruz. Fakat, tekrar kirliliğin artmasına engel olmak için yapısal ve yasal önlemler almak gerekiyor" şeklinde konuştu.
81 İLİN 80’İNDE KİRLİ HAVA VAR
Temiz Hava Hakkı Platformu olarak yaptıkları Kara Rapor çalışmasından bahseden Atlı, 2016-2018 yılları arasında Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre 81 ilin neredeyse 80’inde Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği seviyeden daha kirli hava soluduğunu tespit ettiklerini söyledi. Atlı, 2017’de hava kirliliğini Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği seviyelere indirebilseydi, Türkiye genelinde trafik kazalarının yedi katı kadar (yaklaşık 52 bin kişi) ölümün engellenebileceğini belirtti. Hava kirliliğini azaltmak için yasal önlemler alınması gerektiğini kaydeden Atlı şunu söyledi: "Zonguldak’ta olduğu gibi sürekli kirli hava soluyan ve kronik akciğer hastalıklarından mağdur olan vatandaşlarımızın koronavirüsten daha kötü etkilenmesini engelleyebiliriz."
Atlı, alınması gereken önlemleri şu şekilde sıralıyor: Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği PM10 limitlerinin üzerinde olan illerde valilik koordinasyonunda kirliliği azaltacak acil önlemler alınması.
Saç telinin 1/30’u kadar küçük olan ve solunum yolundan geçerek doğrudan kana karışan PM2,5 kirliliğini düzenleyen bir mevzuatın hazırlanması.
Uluslararası uygulamalarla uyumlu sınır değerlerin acilen kabul edilmesi ve her ilde ölçüm yapılmaya başlanması."
ULUSAL SINIR DEĞER VE MEVZUAT OLMADIĞI İÇİN ÖNLEM ALINMIYOR
Kirli hava solumanın, koronavirüs de dahil olmak üzere solunum yoluyla bulaşan tüm hastalıkların artmasına sebep olan çok önemli bir faktör olduğunu anlatan Atlı, "Türkiye’de hava kirliliği kaynaklı sağlık sorunlarına en fazla sebep olan kirletici ince partikül maddeler (PM2,5). Akciğerlerden solunarak doğrudan kana karışan ve kanser dahil pek çok sağlık sorununa sebep olduğu kanıtlanmış ince partikül maddelerin ölçümü, 2019’da 339 Ulusal Hava Kalitesi İzleme İstasyonu’ndan sadece 81’inde yapıldı.
PM2.5 için bir ulusal sınır değer ve mevzuat olmadığı için sonuçlar hakkında bir önlem alınmıyor. Bundan sonraki süreçte hava kirliliğinin tekrar eski haline dönmesini engellemek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan PM2.5 kirleticisinin tüm illerde ölçülmesini ve ulusal sınır değerleri içeren mevzuat düzenlemelerini acilen yapması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
TERMİK SANTRAL YAPILIRSA 40 YIL İÇİNDE 33 BİN İNSAN ÖLEBİLİR
"Hava kirliliği verilerini yorumlardan, yıllık veya iki, üç yıllık sürelik verilere bakmak daha sağlıklı bir sonuç verecektir" diyen Atlı, hazırladıkları raporun başka bir bölümünden söz ederek, Zonguldak dışında Maraş’ın durumunu da aktardı: "Bölgede zaten biri 33 diğeri 15 yıldır faaliyette olan iki adet termik santral bulunuyor. 1 Ocak'tan beri çalışmayan ve daha önce yapılan çalışmalarda uzay verilerine yansıyacak kadar büyük bir SO2 kirliliğine neden olan Afşin A ve B Termik Santrali'nin de 1 Ocak'tan beri kapalı olmasının etkisini de atlamamak gerek.
Maalesef şu anda Afşin ilçesinde toplam 1800 MWe güçte oldukça büyük 3. bir kömürlü termik santral yapılması planlanıyor. 31 Mart itibariyle ÇED raporu onaylanan proje gerçekleşirse 40 yıl içinde 33.000 kişinin hava kirliliği nedeniyle erken ölümüne sebep olacağı tahmin ediliyor."