Yazılı bir açıklama yapan Hewsel Koruma Platformu, Birleşmiş Milletler’in (BM) 5-16 Haziran 1972 tarihlerinde İsveç’in başkenti Stockholm’de 133 ülkenin katılımı ile düzenlediği Çevre Konferansı’nda 5 Haziran’ın ‘Dünya Çevre Günü’ olmasını oybirliği ile kabul ettiğini hatırlattı.
“O tarihten bugüne 5 Haziranlar birçok yerde ‘kutlama’ günü olarak kutlanırken, bizler için ‘kutlama’ günü değil ‘mücadele günü-haftası’ oldu hep. Dünyaya egemen olan kapitalist sistem ne yazık ki bizlere kutlama yapacak bir doğa bırakmıyor çünkü” denilen açıklamada şunlar belirtildi: “Ekolojik yıkımın katmerlenerek arttığı, bütün canlıların yaşam alanlarının tahrip edildiği, toplumsal çevrenin erkek egemen kodlarla yozlaştırıldığı günümüzde 5 Haziran’ı sermaye günah çıkarma günü olarak kutlamaktadır. Halbuki sermaye ekolojik krizin temel sebeplerinden biridir. 1972 yılından beri dünyanın ekolojik tahribatı daha çok artmış ve su kirliliği, toprak kirliliği, iklim değişikliği, nesli tükenmekte olan canlı türlerinin sayılarında artış vb. birçok konu sermayenin saldırıları nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Bu sene 5 Haziran’ı Covid-19 etkisi altında karşılıyoruz. Pandemi sürecinde sermaye ve devlet ortaklığı yaşam alanlarına dönük saldırıları arttı. Aynı şekilde işçiler, emekçiler, kadınlar bu süreçten çok fazla etkilenen kesimler oldu. Covid-19 pandemisi artan ekolojik tahribatlardan kaynaklı olduğu bilim insanlarınca detaylı bir şekilde açıklandı. Kapitalist sistemin üretim ve tüketim süreci devam ettiği sürece bu tarz virüslerin ortaya çıkacağı aşikardır. Covid-19 kapitalist sistemin neden olduğu ilk pandemi olmadığı gibi son pandemi de olmayacaktır.
Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de çevreye dair uluslararası sözleşmeler, bildirgeler ve anlaşmalar imzalanmıştır. Yapılan tüm bu anlaşmalara rağmen ülkemizde doğa, sermayenin üretim ilişkilerinde daha da metalaştırılıp, tahrip edilmiştir. Akkuyu’da ve Sinop’ta nükleer santral yapımı, İstanbul’da Kanal İstanbul projesi, Muğla’da termik santraller, Aydın Madra Dağında maden talanı, Karaburun’da RES talanı, Kaz Dağların’da altın madeni tahribatı vb. yıkım projeleri Türkiye’nin her yanında devam etmektedir. Bölgede Hevsel Bahçeleri yıkım devam edip, Ilısu Barajı nedeniyle Hasankeyf başta olmak üzere birçok yerleşim alanı su altında kalmıştır. HES projesi Zilan Deresi’nde, Alparslan-2 Barajı ve HES projesi Doğdap Kalesi ve çevresinde yıkım yaratmıştır.
Doğa talanı yarattığı sonuç bugün bir pandemi, salgın süreci yaşıyoruz fakat buna rağmen bu süreci fırsata çevirmek isterken rant, sermaye ve muktedir çevreler bugün Unesco dünya miraslar listesinde yer alan Hewsel’de 600 dönümlük ağaçlık alan üzerine yine kafe, alışveriş merkezi ve gölet projesinden bahsetmektedirler. Haliyle düne kadar millet bahçeleri ile başlayan yıkım, sonrasında Hewsel’e atılan molozlar ile sazlıklar yok olmayla karşı karşıya bırakmış bulunmaktadır.
Bunun yanında sadece Hewsel bahçeleri, Hasankeyf, Munzur, Botan çayı, Zilan deresi tek değil ülkenin her tarafında karış karış topraklar yağmalanıyor, tarım arazileri sermayeye peşkeş çekiliyor, derelerimizden, dağlarımıza, ovalarımıza, vadilerimize bir saldırı, talan ile karşı karşıya doğamız.
Bu vesileyle 5 Haziran’ı ‘kutlama’ günü-haftası olarak karşılamadığımızı, bugünü-haftayı ‘Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası’ olarak karşıladığımızı tekrar vurgulamak istiyoruz.”