Komploya karşı özgürlük hamlesi
Hiç kuşku yok ki, ‘Tecride, İşgali ve Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı’ şiarıyla yürütülen özgürlük hamlesinin de çizgisi, komploya karşı direnişin çizgisi olan ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ fedai çizgisidir.
Hiç kuşku yok ki, ‘Tecride, İşgali ve Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı’ şiarıyla yürütülen özgürlük hamlesinin de çizgisi, komploya karşı direnişin çizgisi olan ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ fedai çizgisidir.
Siyaset tarihine ‘Uluslararası Büyük Komplo’ olarak geçen, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı imha etmeyi ve Kürt soykırımını tamamlamayı hedefleyen, dönemin ABD Yönetimi tarafından kararlaştırılıp planlanarak 9 Ekim 1998 tarihinden itibaren uygulamaya konan ve 15 Şubat 1999 günü Önder Abdullah Öcalan’ın Kenya’dan kaçırılarak İmralı işkence ve tecrit sistemi içine alınmasıyla yeni bir düzey kazanan tarihi komplo yirmi ikinci yılını dolduruyor. Tarihin bu en haksız ve vahşi saldırısının yirmi üçüncü yılına giriliyor.
Önder Abdullah Öcalan, Kürdistan Özgürlük Hareketi, Kürt halkı ve dostları tam yirmi iki yıldır ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ şiarı ile söz konusu uluslararası komploya karşı tarihin en büyük fedai direnişini yürütüyor. Tarihin bu en amansız ve anlamlı direnişi içerisinde yirmi binden fazla şehit verilmiş bulunuluyor. Şimdi de her gün kahraman şehitler verme pahasına bu kutsal özgürlük direnişi aynı cesaret ve fedakârlıkla devam ediyor.
Peki yirmi iki yıllık bu amansız mücadelenin sonucu nedir? Denebilir ki, neredeyse Kürt direnişlerinde bir genel kural haline getirilmiş olan önderliğinin imhası temelinde hareketin tasfiye edilmesi sonucu ilk kez 9 Ekim uluslararası komplosuna karşı mücadelede bozulmuş oluyor. 9 Ekim 1998 günü kim vurduya getirilerek Önder Abdullah Öcalan’ın imha edilmesi planı bozulmuş ve PKK önderliğindeki Kürt direnişi yirmi iki yıldır İmralı işkence ve tecrit sisteminde somutlaştırılan soykırıma karşı gelişerek devam etmiş bulunuyor.
Tabi geçen bu yirmi iki yıllık büyük mücadelenin ABD önderliğindeki küresel kapitalist sistem açısından da Kürdistan özgürlük mücadelesi temelinde şekillenen dünya demokrasi hareketi açısından da ortaya çıkardığı önemli sonuçlar mevcuttur. Şimdi söz konusu tarihi sonuçlar başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm halklar ve insanlık tarafından daha kapsamlı ve derinlikli olarak sorgulanmakta ve açığa çıkartılıp anlaşılmaya çalışılmaktadır.
En genel planda bazı sonuçları ifade edersek, ABD öncülüğünde yürütülen yirmi iki yıllık komplocu saldırı mevcut iktidar ve devlet sisteminin ne denli toplum ve özgürlük karşıtı olduğu gerçeğini her zamankinden çok daha açık bir biçimde ortaya koymuştur. Tarih boyunca özgür topluma karşı yürütülen saldırının imha ve soykırım çizgisinde olduğunu açıkça göstermiştir. Kısaca beş bin yıllık erkek egemen iktidar ve devlet sisteminin tüm maskelerini düşürmüş, kadın düşmanlığı üzerinde şekillenen bu sistemin aynı zamanda nasıl bir halk ve insanlık düşmanı olduğunu açığa çıkarmıştır.
Bunun alternatifi olarak, komploya karşı yirmi iki yıllık büyük direniş Kürt halkının özgürlük mücadelesinin nasıl tüm insanlığın özgürlüğü anlamına geldiğini, bu yirmi iki yılda tüm ezilenlerin Kürt özgürlük mücadelesine sahip çıkar hale gelmesi temelinde net bir biçimde göstermiştir. Dolayısıyla yirmi iki yıl sonra bugün Kürt özgürlüğüne dayalı bir özgür yaşam ve demokratik toplum çizgisi ortaya çıkmıştır. Özgürlüğün de köleliğin de birlikte olduğu gerçeğini bir kez daha net olarak ortaya koymuştur.
Büyük acıları ve ağır bedelleri de olsa bu yirmi iki yıllık büyük mücadelede Kürtler ve insanlık açısından elde edilen tarihi sonuçlar, aslında çekilen acılara ve ödenen bedellere değmiştir. Kürtler tarihte ilk defa yenilmeyen kesintisiz bir özgürlük ve demokrasi hareketine kavuşurken, ezilen insanlık da Önder Abdullah Öcalan şahsında her zaman zaferi gösteren bir devrim çizgisine ve mücadele tarzına sahip olmuştur. Uluslararası komploya karşı İmralı sistemi içerisinde yürütülen yirmi iki yıllık mücadele Önder Abdullah Öcalan’ı ulusal önderlik düzeyinden çıkartarak evrensel insanlık önderi haline getirmiştir.
Şimdi söz konusu kazanımlar temelinde bu büyük mücadelenin yirmi üçüncü yılına girilmektedir. Mevcut durumu komployu düzenleyen sistem açısından değerlendirirsek, kuşkusuz iktidar ve devlet sistemi ve onun son modernitesi olan kapitalizm hala varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla sistemin ve onun önderliği olan ABD’nin Önder Apo ve PKK düşmanlığı devam etmektedir. Bu anlamda komplo devam etmekte ve yeni planlarla kendi açısından bazı sonuçlar almaya çalışmaktadır.
Ancak bugünkü komplo yirmi iki yıl önceki komplo değildir. Bugün uygulamaya konan planlar yirmi iki yıl önceki planlar kadar etkili güce sahip bulunmamaktadır. Bugünkü sistem yirmi iki yıl önceki komplocu sistemin sahip olduğu bütünlükten ve güçten yoksundur. Yirmi iki yıl önce 9 Ekim komplosunu başlatan sistemin yirmi iki yıl boyunca yediği darbeler sonucunda şimdi zihniyet ve siyaset olarak adeta kalbur gibi delik deşik hale getirilmiş olduğu açıktır. Ortadoğu’da yaşanan Üçüncü Dünya Savaşının içerdiği çelişkili ve çatışmalı durum bunu açıkça göstermektedir.
Buna karşılık, komploya karşı mücadele yirmi üçüncü yıla ‘Tecride, İşgale, Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı!’ şiarı temelinde yeni bir direniş ve özgürlük hamlesiyle girmektedir. Söz konusu hamle hem dört parça Kürdistan’daki ve yurtdışındaki Kürtler tarafından ve hem de Ortadoğu halkları ve insanlık tarafından güçlü bir biçimde sahiplenilmiştir. Gerisi bu temelde gösterilecek yaratıcı mücadeleye ve ortaya konacak cesaret ve fedakârlığa kalmaktadır. Yirmi üçüncü yıl, uluslararası komplonun tümden yenilmesi, İmralı işkence ve tecrit sisteminin tümden kırılması ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması için her zamankinden güçlü veriler sunmaktadır.
Çok açık ki, Kürdistan Özgürlük Hareketinin, Kürt halkının ve dostlarının geliştirdiği son özgürlük hamlesi, her şeyden önce İmralı işkence ve tecrit sistemini kırmayı ve Önder Abdullah Öcalan’ı fiziki özgürlüğüne kavuşturmayı hedeflemektedir. Dolayısıyla söz konusu hamle, her şeyden önce uluslararası komploya karşı ve onu yenilgiye uğratmayı amaçlayan bir hamle olmaktadır. Onu özgürlükçü kılan, her şeyden çok Kürt Halk Önderi’nin fiziki özgürlüğünü hedefliyor olmasıdır. Kısaca KCK Yürütme Konseyi tarafından ilan edilen ve ‘şimdi özgürlük zamanı’ biçiminde özetleyebileceğimiz direniş hamlesi en çok uluslararası komploya ve onu temsil eden İmralı işkence ve tecrit sistemine karşıdır, en fazla Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü hedeflemektedir. Esas olarak, İmralı işkence ve tecrit sistemini yıkma ve Önder Apo’yu fiziki özgürlüğüne kavuşturma hamlesi olmaktadır.
Hiç kuşku yok ki, ‘Tecride, İşgali ve Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı’ şiarıyla yürütülen özgürlük hamlesinin de çizgisi, komploya karşı direnişin çizgisi olan ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ fedai çizgisidir. Dikkat edilirse, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan etrafında ateşten bir çember oluşturarak söz konusu çizgi komplo planını kırmış ve komploya karşı ciddi başarılar kazanmıştır. Dolayısıyla komployu kesin yenilgiye uğratacak, İmralı işkence ve tecrit sistemini yıkarak Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlayacak olan mücadele çizgisi de bu çizgidir.
O halde komploya karşı özgürlük hamlesini sahiplenmek kadar, özgürlüğü sağlayacak olan direnişin çizgisini de doğru sahiplenmek ve yaratıcı yöntemlerle başarılı uygulamak gerekir. Örneğin AKP-MHP faşizmini yıkmak çok ciddi bir hedeftir, bunun için topyekûn devrimci halk savaşı direnişini etkili bir tarzda yürütmek gerekir. Örneğin işgale karşı Kürdistan’ı savunmak ve işgali kırmak çok ciddi bir hedeftir, işgale karşı devrimci savaş vermeyi ister. Örneğin Rojava’da devrimi koruma çok ciddi bir hedeftir, her alandan geliştirilen ideolojik ve askeri saldırıya karşı büyük bir ideolojik ve askeri savaş içinde olmayı gerekli kılar. Dolayısıyla yirmi üçüncü yılın komploya karşı her zamankinden çok daha fazla bir direniş ve savaş yılı olacağı açıktır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika