AP’de Kürt konferansı: Lozan bir felaket oldu

Avrupa Türkiye Yurttaş Komisyonu (EUTCC) tarafından Avrupa Parlamentosu’nda 18’inci düzenlenen Kürt Konferansı’nın ikinci günü ilk oturumunda özellikle Lozan Antlaşması ve yarattığı sonuçlar üzerinde duruldu.

EUTCC’nin “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler” başlığı altında organize ettiği konferansın ikinci gün oturumları, saat 09.00’da başladı. 6 Aralık’taki oturumun açılış konuşmalarında özellikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması ve PKK’nin terörist örgütler listesinden çıkarılması çağrısı öne çıkmıştı. 

KIESER: LOZAN TAM BİR FELAKET OLDU

İkinci günün ilk oturumda Lozan Antlaşması ve sonuçları üzerinde duruldu. Leipzig Üniversitesi’nden Nil Mutluer’in moreratörlüğünde yapılan oturumda Zürih Üniversitesi’nden Hans-Lukas Kieser, “Lozan Antlaşması: Tarih ve Siyasi Süreklilikler” başlıklı bir sunum yaptı.

Lozan Antlaşması’nın sonuçlarını değerlendirirken ‘’tam bir felaket’’ ifadesini kullanan Kieser, bu süreç içerisinde yerel toplulukların haklarının çöpe atıldığını belirtti. 

Nazilerin Türk devletinin uygulamalarından nasıl esinlendiğine dair bazı tanıklıklar da paylaşan Kieser, bugünkü sorunlarının kökeninde Lozan Antlaşması’nın var olduğunu kaydetti. Kieser, gösterdiği bir harita ile Türkiye ve Kurdistan’daki demografik değişim politikalarına dikkat çekerek, Kürtlerin bu anlaşma ile ‘’azınlık haklarına sahip olmadan azınlık haline getirildiğini’’ ifade etti. Kieser,  "Lozan Antlaşması ile çoğulcu Anadolu projesi çöpe atıldı; üniter, merkeziyetçi ve milliyetçi bir Türkiye profili öne çıktı’’ şeklinde konuştu. "Naziler bu çok iyi anladılar" diyen Kieser, Nazilerin Lozan’ın sonuçlarından esinlendiğini kaydetti. 

YASİN SUNCA: KÜRT MESELESİ ULUSLARARASI MESELEDİR

Bielefeld Üniversitesi'nden Jan Yasin Sunca, Kürt meselesinin aynı zamanda bölgedeki bir "barışsızlık meselesi" olduğunu belirtirken, bu sorunun altında yatan nedeninin "sömürgecilik" olduğunu vurguladı.

Yasin Sunca, "Kürt meselesi aslında uluslararası bir meseledir. Ortadoğu’daki ulus-devletler sorunu Kurdistan’ın sömürgeleştirilmesiyle bağlantılı" vurgusunda bulundu. Sorunu etnik milliyetçilik olarak tanımlamanın tarihi adaletsizliği gözardı edeceğini belirten Yasin Sunca, bu bakış açısının "ayrılıkçılık" ve "terörizm" gibi tanımlamalara götürdüğünü ifade etti. 

Sunca, "Kürtler için herhangi bir kazanım bölgedeki devletler tarafından bir tehdit olarak algılanıyor" derken, devletlerin kendi adaletsizliklerine meşruiyet kazandırmaya çalıştığını kaydetti.

Kürtler tarih boyunca adaletsizliğe maruz kaldığını belirten Sunca, "Eğer direnişiniz de cezalandırılıyorsa, o zaman her dakika bir adaletsizliktir" diyerek PKK’nin terörist örgütler listesine alınmasına dikkat çekti. Paris’te 2013’te üç Kürt kadın devrimcinin katledilmesinin de Kürt meselesinin sadece bir güvenlik meselesine indirgenmesiyle bağlantılı olduğuna işaret eden Sunca, "Kürtler Batı ile savaşmıyor, kendi özgürlükleri için mücadele ediyor" vurgusunda bulundu. Sunca, Kürtlerin demokratik projeleri ve hayata geçirdiği çözümlerinden de bahsetti. 

DİCLE: TÜRK DEVLETİNİN KODLARINDA ÇÖZÜMSÜZLÜK VAR

İlk panelin son sunumunu gazeteci Amed Dicle "Avrupa ve Kürt Sorunu: Tarihsel Sorumluluk ve Beklentiler" başlığı altında yaptı. Amed Dicle, Kürtçe sunumunda Kürtler ve çözüm arayışlarında Avrupa faktörünü değerlendirirken Kürtlere karşı inkar ve imha ile geçen bir yüzyıla dikkat çekti. 

Dicle, “Bugün 40 milyonu aşkın bir nüfusa sahip olan Kürtlerin, devletsiz en büyük halk olarak varlığı sürdürmesi ve politik bir aktör olması, uzun süredir verilen mücadeleler sonucu gerçekleşti” dedi. 

1984’te başlayan son savaş halinin üzerinden 40 yıl geçtiğine işaret eden Dicle, “Savaş gerçeği ne devlet katında ne de hükümetler nezdinde kabul edilmedi. Ama devletin bütün kurum ve kuruluşları ve toplumsal uzam bu savaşa göre dizayn edildi” şeklinde konuştu. 

Dicle, “Türkiye devletinin kodlarında çözüm değil, çözümsüzlük var” vurgusunda bulundu. 

Kürtlerin 2011’de Suriye iç savaşının başlamasıyla aldığı pozisyon ve kazanımlarından bahseden Dicle, “Şu an Rojava’da uygulanan Rojava Sözleşmesi yani Rojava Anayasası, Ortadoğu tarihi boyunca görülmüş bir şey değil. Bundan daha iyi bir taslak, halklar ve demokrasi için daha iyi bir sözleşme var denemez” şeklinde konuştu. 

Dicle, “Kürtlerin Ortadoğu’da hayata geçirmek istedikleri barış ve birlikte yaşam projesini desteklemesidir. Ancak bu desteğin önünde güncel politik hesaplar ve ticari ilişkiler bir engel olarak durmaktadır” diye ekledi. 

Amed Dicle, bu konuda şunları sözlerine ekledi: “Türkiye’de Kürt sorununun çözümü sadece ekonomik sorunları değil, politik sorunları da çözecektir. Avrupa Birliği’nin, bir barış adası olarak kalabilmesi için Türkiye’deki Kürt Sorununun çözümü mutlaka sağlanmalıdır. Bu bölgesel bir barış hareketini de ortaya çıkarabilir.”

Konferans devam ediyor...