Paris’in Villiers le Bel banliyösünde Önder Apo’nun “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının ele alındığı bir halk toplantısı düzenlendi. CDK-F Eşbaşkanı Şahin Polat’ın sunumuyla gerçekleştirilen toplantıya, KCDK-E Eşbaşkanı Zübeyde Zümrüt, Kürt siyasetçi Hatip Dicle ve TJK-E Üyesi Songül Ömürcan konuşmacı olarak katıldı.
Halepçe Katliamı başta olmak üzere Gazi Katliamı, Qamişlo ve son günlerde Lazkiye ile Humus’ta Alevilere yönelik katliamları kınayan Şahin Polat, “Önder Apo’nun tarihi çağrısı tam da bu kan deryası coğrafyada barış içerisinde yaşamanın reçetesini sunuyor” diyerek sözü konuşmacılara bıraktı.
SONGÜL ÖMÜRCAN: HALKIMIZ SÜRECİ BİLİNCE ÇIKARMALI
Songül Ömürcan, halk toplantılarının sürece katkısına dikkat çekerek şunları söyledi: “27 Şubat’tan bu yana herkes gelişmeleri büyük bir ilgi ve merakla takip ediyor. Tabii ki biz izlenmesi gerekenin Kürt basını olduğunu, Kürt televizyonları olması gerektiğini bir kez daha buradan ifade etmek istiyoruz. İdeolojik anlamda özel savaş politikaları ile karşı karşıyayız; sanki Kürt tarafı kaybetmiş, yenilgiye uğramış gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Bu nedenle sürecin doğru tanımlanması, doğru anlaşılması bizler için önemli. Mücadelenin temel dinamiği olan halkımızın bu süreci iyi anlaması, bilince çıkarması ve pratiğe geçirmesi gerçekten çok önemli. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın pratiğe geçmesi, sürece dönüşmesi için anlaşılmalı, güçlendirilmeli. Sayın Öcalan’ın yaptığı hamlenin pratiğe geçirilmesi gerekiyor. Bunun da olabilmesi için Kürt halkının bilinçlenmesi ve örgütlenmesi, bazı kavramları iyi anlamamız gerekiyor. “Demokratik Toplum nedir?” sorusunu kendimize sormamız gerekiyor. Sayın Öcalan, 1993 yılından bu yana demokratik çözüm çağrıları yapıyor. O günden bugüne yapılan çağrıları hepimiz biliyoruz. Bugün de olan yine aynı temelde yapılmış bir hamledir. Yeni bir şey yok. Sanki Bahçeli çağrı yapmış ve Kürtler yenilgiyi kabul etmiş gibi bir algı yaratılmak isteniyor ama bu doğru değil. Aksine bu süreç daha fazla örgütlenmemiz, daha fazla mücadele etmemiz gereken bir süreçtir. Toplumu ikna etmek gerekiyor, bu da yoğun bir mücadele ve güçlü bir örgütlenme gerektiriyor. Sayın Öcalan en baştan uyardı; çok abartılı sevinç ve çok fazla karamsarlık olmamalı dedi.”
DEMOKRATİK TOPLUM İNŞA DEMEKTİR’
Songül Ömürcan, Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünün önemini vurgulayarak, şöyle devam etti: “Türk devletinin Sayın Öcalan’a yönelik ‘terörist başı’ söyleminden PKK’nin Kurucu Önderliği söylemine geçmesi, devletin Kürt soykırımını kabul ettiğinin göstergesidir. Bu da önemli bir kazanımdır. Demokratik toplum, demokratik konfederalizm, demokratik özerklik; bunların hepsi aynı kavramlardır. Kavramlara çok fazla takılmamamız gerekiyor. Soykırımcı ulus devleti reddediyoruz, demokratik toplumu savunuyoruz. Tekçilik söylemleri halklara hiçbir şey kazandırmıyor. Bugün Ortadoğu’nun durumu ortada. Yoğun bir savaş sürecindeyiz, Ortadoğu’daki bu savaşın nedeni ulus devlettir. Arapların 22 ulus devleti var ama durumları ortada. Tek bir cumhuriyet olsalardı, bugün ABD gibi güçler Ortadoğu’da bu kadar rahat hareket edemezdi. Sayın Öcalan, ulus devletin bu durumunu çözümlediği için demokratik ulus, demokratik konfederalizm, demokratik toplum dedi. Bu sistemi hayata geçirirsek Kürtler kendi varlığını güvence altına alacak ve özgürleşecektir. Kürt sorunu çok yönlü bir sorundur. Çok müdahaleye açık bir sorundur. Bu sorunun çözümü için ilk önce bizlerin yerelde güçlenmemiz gerekiyor. Dört parçaya bölünen bir Kürdistan gerçekliği var. Dört farklı devletin soykırım politikaları ile karşı karşıyayız, bu devletler demokratikleşmeden biz nasıl huzurlu yaşayacağız? Güvende olamayız, sürekli saldırı ve soykırım ile karşı karşıya kalırız. Ekonomi iç içe geçmiş, sosyal yaşam iç içe geçmiş. Türkiye’nin demokratikleşmesinden bana ne diyemeyiz, bu yaklaşım gerçeklikten uzaktır. Demokratik olmayan bir ülkede nasıl demokratik mücadele vereceğiz? Sürekli siyasi soykırım saldırıları oluyor. Barış olmalı ki demokratik mecraları işlevselleştirelim. Demokratik toplumu ancak bu şekilde inşa ederiz. Sayın Öcalan 2009 yılında da bir yol haritası sunmuştu. Bugün sunduğu perspektif de yine aynı temeldedir. Sayın Öcalan’ın özgür yaşar, çalışır koşullarını sağlamamız gerekiyor. Birinci talebimiz Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüdür. Sayın Öcalan’a sonuna kadar güvenmeliyiz, Sayın Öcalan, Kürtlerin kazanmadığı hiçbir masada olmaz. Sayın Öcalan çok zor koşullarda olmasına rağmen bu halkın özgürlüğü için dimdik ayakta duruyor ve direniyor. Kısacası hiçbir şey kolay elde edilmiyor, çok büyük bedel ödedik, büyük emekler verdik. Artık mücadeleyi daha fazla büyütmeliyiz. Daha fazla eğitim, daha fazla örgütlülük gerekiyor. Sayın Öcalan ‘evine girmediğiniz mahalle sizin değildir’ dedi. Bizim çalışmamız gerekiyor, meclisleşme, komünleşme üzerinde daha fazla çalışmamız gerekiyor. İnşa aşamasına geldik. Demokratik toplum, inşa demektir.”
HATİP DİCLE: KÜRTLER 100 YILDIR DİRENİYOR
Hatip Dicle ise Önder Apo’nun geliştirdiği sürece nasıl gelindiğinden bahsetmek istediğini belirterek, şunları ifade etti: “1. Dünya Savaşı sonrası imzalanan Lozan Antlaşması sonrası Kürtler, derin bir komplo ile karşı karşıya kaldı. Bu antlaşma ile Kürtler, dört devlet arasında parçalandı. Lozan Antlaşması bu açıdan Kürtler açısından bir soykırım belgesine dönüştü. Büyük ve derin bir komploydu. Kürtler, 100 yıldır buna boyun eğmedi ve direndi. Kürtler bugüne kadar 29 isyan geliştirdi. 29. İsyan, bugün hâlâ devam eden Özgürlük Mücadelesidir ve bu isyanın stratejik lideri Sayın Abdullah Öcalan’dır ve Kürt halkının siyasi iradesini temsil etmektedir. Bu yüzdendir ki tarihte eşi görülmemiş bir tecrit ve soykırım sistemi ile karşı karşıyadır. Sayın Öcalan, 93’ten bu yana defalarca tek taraflı ateşkes ilan ederek, sorunun demokratik yollarla çözümünün yolunu açmaya çalıştı. 15 Şubat Uluslararası Komplosu ile Türkiye’ye teslim edildi, buna rağmen ateşkes ilan ederek, beş yıl boyunca 2004 yılına kadar demokratik çözümün yolunu açmaya çalıştı. 2009’da da bir süreç geliştirmek istedi. Sayın Öcalan resmi olarak baş müzakerecidir. Yasalarla da o dönem kabul edilmişti. Sayın Öcalan, bilimsel ve sosyolojik tezlerle çözüm önerilerini ortaya koydu. Bugün Kuzey Doğu Suriye’de, Rojava’da bu tezlerle yeni bir yaşam, özgür bir yaşam kuruluyor. Önder Öcalan’ın ve Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin bu yürüyüşü küresel çapta tüm dünya halklarına umut olmuştur. 10 Ekim 2023 yılında küresel çapta ‘Önder Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm’ hamlesi başladı. Dostlar buna öncülük yaptı. Önder Öcalan artık sadece Kürt halkının Önderi olarak değil, İmralı’da yarattığı demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum paradigması ile küresel önderlik misyonu kendisine yüklenmiştir. Bu bizim için bir gurur kaynağıdır. Hamle, dört parça Kürdistan’da halkımız tarafından sahiplenildi. Yine dünyanın 100’den fazla merkezinde eylem ve etkinliklerle sahiplenildi. Önder Öcalan’ın 16 dile çevrilen savunmaları için okuma günleri düzenlendi. 69 Nobel ödüllü şahsiyetin ortak bildiri ile Sayın Öcalan ile dayanışması gerçekleşti. Önder Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılana ve fiziki özgürlüğü sağlanıncaya dek bu eylem ve etkinlikler stratejik temelde devam edecektir.”
‘SÜRECİN ÖNCÜSÜ BİZLER OLACAĞIZ’
Dicle, sürece dair ise şunları ekledi: “Önder Öcalan’ın adlandırması ve öncülüğü ile demokratik değişim ve dönüşüm süreci başlamış durumdadır. Kamuoyu ile paylaşılan bilgilere göre, bir yıl öncesinden İmralı’da Önder Öcalan ile başlamış, yani bugün yeni bir durum yoktur. Devlet sürece isim bulmakta zorlanmış, yine Önder Öcalan devreye girerek sürecin ismini ortaya koymuştur. Yine biz Önder Öcalan’ı tanıyoruz. Bu sürecin öncüsü bizler olacağız. Demokratik değişim ve dönüşümü ilk önce kendimizde gerçekleştireceğiz. Daha sonrasında tüm toplumları değiştirip dönüştüreceğiz. Halkımız Önder Apo’ya güveniyor. Eğer o bu adımı atmışsa benim bunu anlamam ve hayata geçirmem gerekiyor, diyor. Bu gerçekten çok önemlidir. 27 Şubat 2025 günü tarihi çağrısını kamuoyunun bilgisine sunmuştur. Bu çağrıya başta BM, ABD, Avrupa Birliği, Çin gibi devletler ve kurumlardan büyük destek almıştır. Türk devletine düşen çağrıya karşılık vermesi, savaşı durdurmasıdır. Kongrenin toplanması için güvenli ortamın oluşturulması şarttır. Koşullar oluşturulduğunda başta Kürt Özgürlük Hareketi ve tüm demokrasi güçleri çağrıyı sahiplenecek ve gerekeni yapacaktır.”
ZÜBEYDE ZÜMRÜT: ÖNDER APO İLE BİRLİKTE YÜRÜYECEĞİZ
Zübeyde Zümrüt ise sürece dair görüşlerini şöyle paylaştı: “Biz de Avrupa KCDK-E yapısı olarak Önderliğin çağrısına sonuna kadar destek olacağımızı, rolümüzü oynayacağımızı deklare ettik. Bu süreci halkımızla birlikte güçlendirerek toplum olarak rol ve misyonumuzu oynayacağız. Rolümüz çok önemli. Önder Apo görüşmelerde de Avrupa’da yaşayan halka olan inancını dile getirdi. Bunun bilinciyle Önderliğimizin beklentilerine cevap olacak, onun etrafında güçlenerek süreci yürüteceğiz. İnşa sürecine en güçlü şekilde katılacağız. Sadece Kürtler olarak da değil, dostlarımızı da bu sürece katarak rolümüzü oynayacağız. Önder Apo sorumluluk aldı, ancak bu yük sadece Önder Apo’nun omuzlarına bırakılamaz, bu süreç rehavet süreci değildir. Bu süreç Önder Apo ile birlikte yürüme sürecidir. Türk devletinin de yapması gereken, atması gereken adımlar var; bunları da izleyeceğiz, ona göre biz de sözümüzü söyleyeceğiz. Her şeyden önce İmralı sisteminin lağvedilmesi gerekiyor, Önder Apo’nun fiziki özgürlük koşullarının sağlanması, özgür yaşar çalışır koşullarının sağlanması gerekiyor. Önder Apo’nun 27 Şubat’taki açıklaması bütün dünyanın gündemini değiştirdi. Hukuki ve siyasi zeminde bu sorunun çözümü mümkündür. Türk devleti bu adımları atmak zorundadır. Türk devleti geçmişte yaptığı hatalara düşmemeli, halklar için atılan bu tarihi adımı heba etmemelidir. Önder Apo ‘pratik ve teorik gücüm var’ dedi. İşte o güç bizleriz, halktır, PKK’dir. Sayın Hatip Dicle de söyledi; DTK sistemini yeniden daha güçlü inşa etme sürecindeyiz. Sadece Kürdistan’da değil, Avrupa’da da bu sistemi inşa edeceğiz. Kürt toplumu neredeyse bu sistem orada yaşamsallaşmalıdır. Bu yeni değişim ve dönüşüm sürecinde Avrupa’daki meclislerimiz, komünlerimiz de yerini alacaktır. Önder Apo’nun çağrısına uygun, önümüzde kongrelerimizi yapacak, kendimizi yeni dönemin mücadele ruhuna denk şekilde yeniden inşa edeceğiz. Sürecin olumlu şekilde ilerlemesi için Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamak için mücadeleye devam edeceğiz.”
Buluşma, Önder Apo’nun çağrısının sahiplenilmesi ve demokratik toplum inşa sürecine dair kararlılık mesajlarıyla sona erdi.