Sanatçı Berger: Burada ne kadar güçlü mücadele edersek Kürdistan devrimi o kadar güçlenir

Şengal ve Maxmur’u ziyaret eden heyet, izlenimlerini bir etkinlikte açıkladı. Mark Berger, “Kürdistan’daki devrimci mücadele ne kadar güçlü olursa, dünyadaki devrimci mücadeleler de o derece güçlenecektir” diyerek birlikte mücadelenin önemini vurguladı.

“Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” hamlesinin birinci yılı dolayısıyla İsviçre’nin Zürih kentindeki Volkhaus binasında bir etkinlik düzenlendi.

Etkinlikte Şengal’i ve Maxmur’da bulunan Şehîd Rustem Mülteci Kampı’nı ziyaret eden bir grup insan hakları aktivisti konuşmacı olarak katılarak izlenimlerini aktardı.

Heyet üyelerinden Sanatçı Mark Berger, gerek Şengal’de gerekse de Maxmur’da öz yönetim şekli hakkındaki gözlemleri şöyle dile getirdi: “Maxmur, Kuzey Kürdistan’da yaşanan savaştan kaynaklı zorla göç ettirilen insanların yaşadığı, çöl ortasında günlük yaşamın mücadeleyle geçtiği bir mülteci kampıdır. Özyönetimin ve özsavunmanın inşa edildiği Maxmur’da yaşam, Abdullah Öcalan tarafından geliştirilen demokratik modernite paradigması ile örgütleniyor. Ortalama 24 bin kişinin yaşadığı kampta komünler ve kamp meclisi, kampın tüm ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıyor. Hayatın her alanının politik bir bilinçle yaşandığı Maxmur kampında kapitalist ve gerici kültürlere karşı devrimci bir sürecin en önemli kısmı olan yeni, özgürlükçü bir kültür inşa ediliyor.”

Berger, Şengal’de yaşanan 74. fermana dair geniş bir bilgilendirmede bulunurken, ferman sırasında yaşanan acı olayların geçtiği mekanların fotoğrafları yansıtarak şu bilgileri verildi: “3 Ağustos 2014 gecesinde barbar DAİŞ çeteleri, Êzidîlerin yaşadığı Şengal’e saldırdı. KDP Pêşmergeleri ve Irak ordusunun çekilmesiyle birlikte Şengal, DAİŞ’e karşı savunmasız kaldı, Êzidîler, barbar DAİŞ çeteleri tarafından soykırıma uğradı. 7 bin genç kız ve binlerce genç erkek çeteler tarafından kaçırıldı. İlk başta 12 PKK gerillasının Şengal’e gelmesi, akabinde YPG ve YPJ güçlerinin Şengal’e ulaşmasıyla bir yaşam koridoru oluşturuldu ve on binlerce insanın hayatı kurtarıldı. Şengal’in öz savunma güçleri ile yeniden özgürleştirilmesi ardından yeni yaşamın inşası başladı.”

‘KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİNİN TARAFINDA OLMAK AHLAKİ VE POLİTİK BİR SORUMLULUKTUR’

Şengal’de hem özsavunma birliklerinin hem de sosyal hayatın Abdullah Öcalan’ın paradigmasına göre şekillendiğine işaret eden Berger, “Üçüncü Dünya Savaşı, bugün Ortadoğu’da gerçekleşiyor. Dünyanın neresinde olursa olsun devrimciler, sosyalistler ve insan hakları aktivistleri, bu savaşı izleyen bir pozisyonda olmamalıdır. Kürdistan’da dünyanın en ilerici devrimci mücadelesini yürüten hareketlerden birisi bulunuyor. Kürt Özgürlük Hareketi’nin tarafında olmanın politik ve ahlaki bir sorumluluk olduğunu düşünüyoruz. Kürt Özgürlük Hareketi kendi mücadelesini sadece Kürtler veya Kürdistan için görmüyor, tüm dünya insanlık tarihiyle bağdaştırıyor. O yüzden de Kürdistan’daki devrimci mücadele ne kadar güçlü olursa, dünyadaki devrimci mücadeleler de o derece güçlenecektir. Biz burada ne kadar güçlü mücadele edersek, Kürdistan devrimi de o kadar güçlenecektir. O nedenle enternasyonalist dayanışma ve birlikte mücadelenin esas olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Şengal’deki yerel kömün ve meclislerin işleyişini de yakından gözlemlediklerini belirten Mark Berger, çektikleri fotoğrafları görsel olarak katılımcılara gösterdiler. Radikal demokrasinin nasıl zorlu koşullara rağmen hayat bulduğuna tanıklık ettiklerini söyleyen Berger, son olarak katılımcıların hem Maxmur hem de Şengal’e dair sorularını da cevapladı.