Bir adanmışlık hikayesi

Sömürgeciliğin kötülüklerine karşı halkı için iyi, güzel ve faydalı olanı isteyen abimi yazmaya çalıştım. Bağımızı yaşatan gerçek, abimin uğruna hayatını adadığı ülkemiz ve halkımızdır.

DIYAR NORŞÎN

Hakikat manayı bilmektir. Manayı bilmek, hakkı özünde bulmaktır. Düşüncenin yansımasıdır hakikat. Düşünce ise sorgulamaktır. Her insanın sınavı ve tekamülü farklıdır. Savaşta ve hayatta belkilere yer yoktur. O yüzden anılar oluşur ve insanı büyütür. İnsan, salt zaman, yeme ve içme ile büyümez, anılar da insanı büyütür. Sömürgeciliğin kötülüklerine karşı hayatını adayanların anılarını, geride kalanlar ancak katmer katmer yüce kılarak manayı özünde bulabilir. Burada söz devreye girer. Söz, hakikatin yaratıcısı, kurucusu ve üreticisidir; hedefin tam ortasında açılmaya başlar. Akil insan, iyiyle kötüyü, faydayla zararı, güzelle çirkini ayırt edebilen ve daima iyi, güzel ve faydalı olanı isteyen kişidir. Söz, akil bir devrimciyi nasıl ifade edebilir? 

KÖYÜMÜ VE ABİMİ ANNEMDEN DİNLEYEREK BÜYÜDÜM

Ben de sömürgeciliğin kötülüklerine karşı halkı için iyi, güzel ve faydalı olanı isteyen abimi yazmaya çalıştım. Kardeşlik, doğumla başlayan ve hayatın sonuna kadar süren biyolojik bir ilişkidir. Yani insan ömründe en uzun süreli bir ilişki biçimidir kardeşlik. İşte bu bağımızı yaşatan gerçek ise abimin özgürlükleri uğruna hayatını adadığı ülkemiz ve halkımızdır. Kadim Kürt kavmi, dağ yaşamını daima sırtında taşımıştır. Köyümüz Marinos da başlı başına bu yaşam gerçeğinin bir parçasıdır. Colemêrg’in bir köyü olan Marînos’u ve abim Diyar’ı, annemden dinleyerek büyüdüm. Dinlediğim kadarıyla köyümüz adeta donmuş bir zaman ülkesi gibidir. Kaleleri, mağaraları, sıra sıra dağları ve eski yapıları ile toplumsal hafızası oldukça derindir. Annemden dinlediğim bu anılar bana insan ve mekan ilişkisinin nasıl da ayrılmaz bağlar olduğunu göstermiş oldu.

SİLAHLI PROPAGANDA BİRLİKLERİ DÖNEMİ

Köyümüze de adını veren Kato Marînos dağı, Kürt gerillacılığının rüşeym hali olan silahlı propaganda birliklerinin faaliyet gösterdiği Botan coğrafyasının ilk dağlarından biridir. Yine bir gece köyümüze geldiklerinde daha küçük bir çocuk olan abim, bir gerillanın kucağında otururken ısrarla, ‘silahla mermi sıkmak istiyorum’ diye tutturur. O zamanlar bir mermi gerillalar için altın kıymetindedir ama yakalarını abimin inadından kurtaramazlar. Bunun için de bir süre onu kucağına alıp köyün dışına kadar götürürler. Bu, abimin gerillacılığa ilk sevdasıdır. Belki de silahlı propaganda gerillalarını da etkileyen bu davranış, gerillaların onu da yanlarında götürme isteğini tetikler ama henüz küçük bir çocuktur. Bu istem, aklı selimin de galebe çalması ile yerini bir başka zamana erteler.

ÇOCUKLUĞU MAXMUR’DA SON BULDU

Lakin aşkın tohumu düşmüştür yüreğe… Kim ve ne durdurabilir ki aşkın önünü? Ben sürgün bir zamanda gözlerimi açtım hayatta ve ailemin hayat mücadelesine katıldım. Abim Diyar’ın çocukluğu Etrûş, Nînowa, Geliyê Qiyametê ve sırasıyla birçok mülteci kampından sonra Maxmûr’da gerilla saflarına katılımıyla son bulur. Yani gıda ambargoları, bombardımanlar, yollar ve daha nice acılar çocuk kalbine dert olur. Bilinir ki, dertler kadar yol gösteren başka bir gerçek yoktur. O da artık çocukluk sevdasının gerçeğine 2001’de Şehit Serdem yoldaşı ile doğru yol alır. Ne de olsa rahat, basit, sıradan bir yaşama köle olmayı reddetmektir PKK saflarına katılım. Her başlangıç, gidişatı belirleyen ve rotayı çizen en temel gerçekliktir.

SU GİBİ OLACAKTIR DIYAR NORŞÎN

Zulmün silahlarını kuşanmış, her türlü vahşeti yapan, Kürdistan’ı sömüren güçlere karşı savaşa atılır. Tarih boyunca devletçi iktidarcı uygarlığa karşı kadim bir kin haline gelen demokratik direniş geleneğinin bir neferi olur Diyar Norşîn… O artık su gibi olacaktır. Su, ırmak boyunca akarken devamlı şekil değiştirerek uyum sağlar, taşları yolunun üzerinden iter, kayaları düzleştirir, asla durmaz ve asla aynı değildir. Ne kadar hızlı akarsa o kadar berraklaşır.

SAVAŞTIKÇA ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İKSİRİNİ FARK ETTİ

Dağların ve suların hikayesi, Diyar’da vücut bulur. Zagros dağlarında yıllarca savaşmış bir gerilladır. Bir eylemde ağır yaralanmasına rağmen gözlerini açar açmaz tekrar savaş mevzilerine gitmek ister. Demirin, mıknatısın kucağına koşması gibidir savaşta en ön mevzilerde yer alma isteği, çünkü savaştıkça özgürlüğün iksirini fark eder. Bu farkında yaşanmışlık, Zagros dağları kadar asi bir gerilla haline getirir.

ÖNCÜ BİR KOMUTAN OLDU

Kürt gerillasına hayat veren dağlara bakınca her zerresi sır olan toprağın dibinden gökyüzüne yükselen anıtları anımsarım. Toprak, sanki dağları ile gökyüzünün tılsımına ulaşmaya çalışıyor ve gökyüzünün nimetlerine dua ediyor gibime geliyor. Kim bilir belki de gökyüzü toprağı kendine çekmek istiyordur. O yüzden eski insanlar, dağlara yeryüzünün ve gökyüzünün aşkı demiştir. İşte bu dağlar, gerilla savaşına yaşam olduğu için ülkemize ve halkımıza aşık olma onurunu bize bahşetmiştir.

Diyar Norşîn, gökyüzüne yükselen asi, sarp Zagros dağlarında her görevini hakkıyla yerine getirmeye çalışır. Zaten yaşamı, onu hamarat bir yaradılışla takdis etmişti. Günden güne olağanüstü bir enerji girdabının merkezi haline dönüşür. Yaralandığı zaman arkadaşlarının yaşama ihtimalini çok zayıf gördüğü Diyar Norşîn, kısa süre sonra soluğu savaş mevzilerinde alır. Güler yüzü, coşkusu, cesareti ve temposuyla arkadaşlarının gönlünde yer edinir ve öncü bir komutan olur.

ŞENGAL’DE DAİŞ ÇETESİ İLE SAVAŞTA

Kara elbiseleri, çirkin yüzleri ve siyah bayrakları ile DAİŞ denen devletçi uygarlığın tortu çetesi, Ortadoğu coğrafyasına kan kusturmak için harekete geçirilir. Nice fermana uğrayan Êzidî halkı, bu saldırıların ilk hedefi olur. Şengal, yeni bir fermanla yüz yüzedir. Diyar Norşîn, taburunun başında yüzünü Şengal'e verir. DAİŞ çetesi ile savaşa savaşa Êzidî halkının fermandan kurtarılması için koridorun açılmasında öncü bir rol oynar.

KOBANÊ’DE GÖĞÜS GÖĞÜSE ÇARPIŞTI

DAİŞ’in her yerde ilk hedefi, mazlum Kürt halkıdır fakat hesaba katmadıkları bir gerçek vardır. Kürt gerillaları, her cephede DAİŞ çetesinin karşısına Kürdistan dağları gibi dikilir. Bu kafa kesen, insan yakan caniler, emirleri Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda Kobanê’ye saldırmaya başlar. Savaş nerede ise Diyar Norşîn orada olmak ister. Dünya ilerici insanlığının vicdanı haline gelen Kobanê’de göğüs göğüse çarpışır. Bir çatışma esnasında ağır yaralanır.

SIRADA ARTIK BOTAN VARDIR

Tedavisi bitince yüzünü Medya Savunma Alanları’na döner. Çok şey yapıp az konuşmayı mücevher değerinde görür. Dur durak bilmez ülkesinin dağları ve suları gibi sürekli devinim halindedir. Oradan hayali olan Botan dağlarına yürür. Kaldığı her yerde öncülüğün vücut bulmuş haline gelmeyi kendisine ilke edinir. Her hareketi yolun sonundaki sonuçlara ulaşacak bir duruşu ifade eder. Her şeyi sükunetle önceden düşünüp adım adım ilerler. Attığı her adım bir sonraki adımıyla uyumludur. Önder Apo’nun paradigması doğrultusunda gecesini gündüzüne katarak yaşamının kıvamına ulaşmaya çalışır. Ne de olsa yaşamın kıvamı, sürekliliğidir. Herhangi bir şeyin kıvamı, onun istikametiyle mümkün olur. İstikameti daima halkının ve ülkesinin özgürlüğüdür. Botan’da çok sayıda eyleme katılır ama 2018’de Cûdî’de girdiği bir çatışmada yaralanır. Botan dağlarından buruk da olsa ayrılmak zorunda kalır.

ZAP’IN KALE OLMASI İÇİN ÇALIŞTI

Medya Savunma Alanları’na döner. Gördüğü eğitimden sonra yüzünü Zap dağlarına bölge komutanı olarak verir. Zap’ın zapt edilemez bir kale olması için bütün enerjisini alt yapı hazırlıklarına harcar. Kürt halk tarihinde bir ilk olan yer altı kalelerini andıran savaş tünellerinin inşa çalışmalarına katılır.

ŞEHADETİNE KADAR SAVAŞTI

Türk devleti, 2021 baharında Zap, Avaşîn ve Metîna’ya yönelik kapsamlı bir savaş başlatır. Diyar Norşîn bu savaşın ilk gününden şehadete ulaştığı 20 Ekim 2021’e kadar bir an olsun duraksamadan Türk ordusuna karşı savaşır. 20 yıllık gerilla yaşamı boyunca nefes nefese bir mücadelenin sahibi oldu ve ölümsüzler kervanına katıldı.

Kürdistan devrim şehitlerinin gerçeğinin temellendirip yaydığı değerlerin hakikati nedir? Elbette Kürt halkının ne yapması gerektiğinin bilinci oldular. Özleri, bize hakikatin yolunu gösterdi. Adına hakikat devrimi dediğimiz söz ile yaşam arasındaki uyumun muhteşem örnekleri oldular.