'Düşük kalkınma yardımları, kalkınmaya hizmet etmiyor'

Dünyada 1 milyarı aşkın insan özellikle de sanayileşmiş tüketimci ülkelerin yol açtığı nedenlerden dolayı yoksulluktan kurtulamazken, gelişmiş ülkelerin kalkınma yardımı vaatlerinde onlarca yıldır istenilen düzeye gelinemedi.

1970’li yılların başında dünyanın önde gelen onlarca gelişmiş ülkesi, milli gelirlerinin en az yüzde 0,7’sini diğer ülkelerin kalkınması için ayırma vaadinde bulunmuşlardı. Daha sonra bu hedef, Birleşmiş Milletler Milenyum Kalkınma Hedefleri adlı belgede de teyit edilmişti. 

Ancak bu kalkınma yardımlarının miktarı bir yana hali hazırda verilen yardımların bizzat yardımı veren ülkenin şirketlerine geri dönecek şekilde kullanılıyor olması dikkat çekiyor.

İSVEÇ AÇIK ARA ÖNDE

2017 yılı geçici verilerine göre tüm dünyadaki gelişmiş veya ‘yükselen’ olarak tabir edilen orta düzeyde gelişmiş ülkelerin yaptığı kalkınma yardımları 146 milyar 600 milyon dolar civarındaydı. Bu ise, yardımları yapan ülkelerin milli gelirlerinin toplamının sadece yüzde 0,31’ine denk geliyordu. 2016’da ise 144 milyar 965 milyon dolarla toplam milli gelirlerin yüzde 0,32’si kadar kalkınma yardımı yapılmıştı.

Aynı dönemde ABD, Almanya, Kanada, Japonya, Fransa, Britanya ve İtalya’nın oluşturduğu G7’nin toplam kalkınma yardımları 110,7 milyar dolar iken, yardımların milli gelirlere oranı da yüzde 0,30’da kaldı.

Kalkınma yardımlarında 28 üyeli Avrupa Birliği’nin (AB) tek başına daha iyi bir profil çizdiği görülürken, 82,7 milyar dolarlık yardımlar milli gelirin yüzde 0,49’una eşitti. AB’nin yardımlarının milli gelire oranı bir önceki yıla oranla 0,03 puan gerilemişti.

EN İYİ ÖĞRENCİ İSVEÇ

Dünyadaki toplam kalkınma yardımlarının dörtte birine yakını bizzat Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından yapılsa da, dünyadaki ekonomik gücün dörtte birini elinde tutan bu ülke için aslında çok da büyük bir çaba sayılmaz. ABD’nin uluslararası kalkınma yardımlar 35 milyar dolar ile milli gelirin sadece yüzde 0,18’ine denk geliyor.

İsveç’in 5,5 milyar dolarlık yardımları milli gelirin yüzde 1,01 oranında ve  en önde gelen Avrupa ülkesi. Milli gelire oranı bakımından kalkınma yardımlarında önde gelen diğer ülkeler Lüksemburg, Norveç, Danimarka, Büyük Britanya, Almanya ve Hollanda olarak belirtiliyor.

İÇERDEKİ MÜLTECİLERE HARCANAN PARALARIN KALKINMAYA KATKISI NE?

Fakat son yıllarda Almanya gibi yoğun mülteci alan ülkelerin bu mülteciler için harcadıkları miktarların da sayılmasıyla birlikte bir artış söz konusu. Almanya bu sayede 24,7 milyar dolar ve milli gelire 0,66 oranında kalkınma yardımı yapmış oldu.

Oysa bu yardımlar zaten mültecilerin artık kalıcı olduğu Almanya’da kullanılacak olduğundan, doğrudan mültecilerin geldikleri ülkelerin kalkınmasına etkisi yok denecek kadar az. Son yıllarda Türkiye gibi ülkelerin çoğu yerli şirketler ve devlet kurumlarının kasasına geri dönecek olan mülteci harcamalarını uluslararası kalkınmada önemli bir araç gibi göstermeleri komik kaçıyor.

Kalkınma yardımları 10 milyar doların üzerinde olan diğer ülkeler ise Japonya ve Fransa. Ancak yardımların milli gelirlere oranı Japonya’da sadece yüzde 0,23 iken, Fransa’da yüzde 0,43’te kalıyor. 

GİDEN PARA DA YİNE VEREN ÜLKELERİN ÇIKARINA

Uluslararası kalkınma yardımlarında dikkat çeken diğer bir nokta ise, yardımların miktarından çok nasıl ve hangi amaçlarla kullanıldığı. Örneğin yoksul bir ülkenin suyu ve elektriği bulunmayan bir bölgesine asfalt yol yapıldığında peşi sıra bir otomotiv şirketinin devreye gireceği bekleniyor. Yardımların yapıldığı alanların önceliğinin yoksul ülkenin şartlarına göre mi yoksa yardımı yapan ülkenin satabileceği ürün ve hizmetlere göre mi belirlendiği tartışmalı.

Zaten birçok dosyaya tek tek bakıldığında ister doğrudan kalkınma yardımları isterse de kredi yoluyla yapılan yardımlarda yardımı veren ülkenin şirketlerinin temel veya yegane proje yürütücüsü olduğu görülüyor.

Ya da ‘insani yardım uzmanı’ adı altında gelişmiş ülkelerden normalinden kat kat daha fazla maaşlarla bireyler yoksul ülkelere gönderiliyor. Diğer teknik giderler de dikkate alındığında, kalkınma yardımlarının doğrudan somut katkısının çok sınırlı olduğu anlaşılıyor.   

Benzer şekilde halen gelişmekte olan ülkelerin üretimde kullandıkları hammaddelerin önemli bir kısmı yoksul ülkelerden geliyor. Yoksul ülkelerde kar payı yüksek üretimi destekleyecek ve ucuz hammadde ticaretinin düşük gelirlerinden kurtaracak çözümler ise zaten yok. Zaten yapılan yardımlarla ancak sağlık, eğitim, kadın hakları ve altyapı gibi çok geride olan hizmetlerde küçük bir ilerleme sağlanması mümkün.