1 Mayıs’ta siyasi ve ekonomik talepler öncelikli

Emek örgütleri ve siyasi partiler; 1 Mayıs’a giderken ücretlerin artırılmasından basın özgürlüğüne, Kürt sorununun demokratik çözümünden sendikal hakların tanınmasına kadar birçok taleple alanlara iniyor.

Emek örgütleri ve siyasi partiler, bu yıl 1 Mayıs’a özellikle hayat pahalılığına karşı, zamların geri alınması talebiyle ve elbette ücretlerin artırılması gündemiyle gidiyor. Ocak ayı başından itibaren ücret zamlarının işçi eylemlerine dönüşmesi, yapılan zamların çok kısa sürede enflasyon karşısında erimesi 2022 1 Mayıs’ının temel gündemlerinden biri.

1 Mayıs’a İstanbul Maltepe’de çıkacak olan DİSK’ten Yönetim Kurulu Üyesi ve de Gıda-İş Genel Başkanı olan Seyit Aslan ile işçilerin taleplerini konuştuk.

Aslan, hayat pahalılığını artıran zamların geri alınması talebini vurgularken temel ücret olan asgari ücretin yeniden iyileştirilmesi gerektiğine işaret etti. Ayrı zamanda gıda sektöründeki güncel durumu ve talepleri de anlatan Seyit Aslan ANF’nin sorularını yanıtladı.

Özellikle Ocak ayı sonrası ücret ve enflasyon artışları ile işçi eylemleri de arttı. 1 Mayıs'a giden bu süreçte bir iki ay öncesini de göz önüne alarak, DİSK olarak hangi taleplerle alanlara çıkacaksınız?

İki yıldır devam eden salgın, yaşanan ekonomik kriz faturası işçi ve emekçiler açısından oldukça ağır oldu. Son olarak Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte fatura daha da kabardı. Son birkaç ayda elektrik, gaz, gıda, akaryakıt, kiralar vb. alanlarda karşılaşılan zamlar, fahiş fiyatlar, enflasyondaki patlama, dövizdeki artış işçi ve emekçileri yaşamını daha da çekilemez hale getirdi. İşsizlik rekor üzerine rekor kırıyor, DİSK-AR son araştırmasında 8 milyonun üzerinde işsiz olduğunu gösteriyor.

İşsizler içinde kadınlar, gençler ve diplomalı işsiz sayısı giderek artıyor. Çarşı, pazar yangın yeri. Deyim yerindeyse tencerede yemek değil dert kaynıyor. En temel tüketim maddeleri lüks sınıfına girdi. Kasaplarda et satışları yarı yarıya düşmüş durumda. Meyve ve sebzeler taneyle satılıyor. Ulaşım ücretlerine yetişmek mümkün değil. Asgari ücret açlık sınırının altında kalmış durumda. Böylesi bir süreçte 1 Mayıs'a gidiyoruz.

Taleplerimiz çok net. Zamların geri alınması, faturalardaki vergilerin sıfırlanması. Asgari ücretin yeniden belirlenmesi gerekiyor. Asgari ücret 7.500 TL sınırının üzerine çekilmesi ve tüm ücretlere asgari ücrete yapılacak zam oranının yansıtılması. Kriz döneminde bir avuç zenginin sermayesi katlanarak artarken emekçilerin geliri hiç olmadığı kadar azaldı.

Türkiye’nin en zengin 10 kişisi gelirin yüzde 54’üne el koyuyor, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını talep ediyoruz. Servet ve miras vergisi konması, en düşük emeklilik aylığının asgari ücret düzeyine çıkarılması. Tüm ücretli çalışanların ücretlerine ENAG’ın belirlemiş olduğu enflasyona göre zam yapılması ve refah payının ücretlere eklenmesi; temel tüketim ürünleri ve zorunlu tüm tüketim ürünlerinden vergilerin kaldırılması, her türlü esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yasaklanması, tüm çalışanlara güvenceli iş sağlanması. Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması, işçilerin ve emekçilerin serbestçe sendika seçme hakkının tanınması, basın özgürlüğü, Kürt sorunun demokratik çözümü ve mülteciler için eşit vatandaşlık hakkı başta olmak üzere bu taleplerimiz ön plana çıkacak.

Genel anlamda talepleri sıraladınız. Dönemin en yakıcı sorunu enflasyon artışı. Her ne kadar asgari ücrete zam yapılsa da bir önceki ayı eriten düzeyde. Bu anlamda bakılınca işçilerin ekonomik talepleri dışında ne gibi bir kalıcı formüle ve talebe ihtiyacı var?

İktidar, yıllardır serbest piyasa ekonomisi uyguluyor. Neoliberal politikalar hayata geçiriliyor. Taşların bağlandığı, köpeklerin salındığı koşulları yaşıyoruz. Tabii ki ücretlerin artmasını istiyoruz. Ama ücretlerin artması yetmez, ifade ettiğim gibi zamların geri alınması, durdurulması hiçbir koşulda işçi ve emekçilerin yaşamını ilgilendiren temel yaşam gereksinimlerine hiçbir koşulda zam yapılmaması gerekiyor. İşsizliğin azaltılması için çalışma sürelerinin düşürülmesi haftada beş gün 36 saat ama tam ücret ödenmesi, işsizlere çalışma alanlarının açılması. Bugünkü koşullarda çok uzun çalışma saatleri var. Bunun mutlaka değişmesi gerekiyor.

Patronlar üç işçinin yapacağı işi bir işçiye yaptırıyorlar, işçiler üzerindeki angaryanın kaldırılması, iş yükünün azaltılması yeni iş alanları açacaktır. İşsizlerin iş bulması, hane gelirlerini bir nebzede olsa artıracaktır. Tabii burada iş saatleri azalsın, iş yükü kalksın derken bunun ücretlere yansıması ve tam ücretin ödenmesi güvence altına alınması şart. Kaçak ve kayıt dışı çalışma mutlaka yasaklanmalı, kayıt dışı kaçak işçi çalıştıranlara ağır cezalar uygulanmalı. Biliyorsunuz; yap-işlet-devret (köprüler, yollar, tüneller, şehir hastaneleri, havalimanları) projelerine çok fazla kaynak gidiyor. Şimdi kur korumalı mevduatlara, faizlere büyük kaynaklar gidiyor. Harcanan bu kaynakların yerine konması için halktan yeniden vergi toplanıyor. Bunlar mutlaka değişmeli, bu kaynaklar işçi ve emekçilere harcanmalı.

Tarımı bitiren politikalar belli. Bu politikalardan derhal vazgeçilerek küçük tarım işletmecisi desteklenmeli, yerli tarım üretimi üreticiler için oldukça pahalı, yerli üreticiye mazot gübre desteği gibi yardımlar yapılmalı, artırılmalı. Böylece tarımın ve küçük üreticinin önü açılabilir. Köylerde gelir elde edemeyen üreticiler, iş bulma umuduyla şehirlere akın ederek işsiz ordusunu biraz daha artırıyorlar. Özellikle doğu ve güneydoğuda sulama için kullanılan elektriğin faturası çiftçilerin kabusu haline gelmiş durumda. Kalıcı ve çiftçiyi gözeten uygulamalar derhal geliştirilmeli.

Siz Gıda-İş Genel Başkanısınız aynı zamanda. Peki gıda sektöründe krizin yansıması ne oldu? Oradaki ücret artışları ne durumda?

Salgın sürecinin tüm sektörlerde olduğu gibi gıda sektörüne de etkileri oldu. Ama bu etki sektörün küçülmesi değil tersi yönde oldu. Kısmen daralan işyerleri olmakla birlikte sektör, salgın sürecinde büyüdü. İşverenlerin sermayesi öncesi dönemlere göre salgın döneminde daha da arttı. Beraberinde çalışma koşullarındaki ağırlık ve iş kazaları da arttı. Özellikle salgın sürecinde henüz işçi çıkarma yasağı yeni geldiği dönemlerde bazı işçiler 12 saat ve aylarca izin kullanmadan çalıştırıldı.

Gıda sektörü diğer sektörlere göre daha az kalifiye gerektiren ve otomasyon olan bir sektör. Bu nedenle diğer sektörlere göre ücretler daha az diyebilirim. Ama son yaşanan enflasyon, fiyat artışları ve kurdaki yükselişle birlikte sektörde patronların işçi ücretlerini artırmak zorunda kaldıklarını görüyoruz. Son iki ayda yaşanan işçi eylemlerinden dersler çıkararak sektörde kısmi zamlar yaptıklarını söyleyebiliriz. Ama bu ücret artışları çok kısa bir sürede eridi ve yeniden ücretlerin artırılması gündeme gelecek. Diğer iş kollarında olduğu gibi gıda sektöründe çalışan işçiler ürettikleri ürünleri istedikleri gibi alamıyor ve tüketemiyor.

Aslında biraz değindiniz ama gıda sektöründeki işçilerin güncel koşullarından bahsedebilir misiniz?

İş kolumuzda kayıtlı çalışan işçi sayısı, 680 bin. Sektörde 30 ve 30’un altında işçi çalıştıran işyerlerinin sayısı, sektörün yüzde 80’nini oluşturur. Küçük işletmelerde kayıt dışı oranı çok yüksek. Kayıt dışı çalışanları kattığımızda gıdada çalışanların sayısı 1 milyonu aşıyor. Bunu çok az bir kısmı sendikalı, bu oran yüzde 10’u geçmiyor. İş kolları açısından en ağır çalışma koşullarının olduğu, angaryanın fazla olduğu, esnek çalışmanın ve kaçak işçi çalıştırmanın yaygın olduğu bir çalışma düzeni var. Çalışan işçilerin çalıştıkları işyerine genelde geçici olarak bakmaları örgütlenmeyi engelleyen faktör olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bir faktör de; örgütlenmeye en yatkın olan işyerlerinde işveren örgütlenmenin önüne geçemeyeceğini anladığında kendisi ile el sıkışacak sendikayı çağırıyor imdada.

Ayrıca sirkülasyon oldukça fazla. İşçiler arasındaki güvensizlik vb. sorunlarla birleşince tablo daha fazla ağırlaşıyor. Kalifiye işçi olmayı gerektirmiyor, genç ve deneyimsiz bir işçi kuşağıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Özellikle gıda üzerine olan hizmet sektöründe yoğun genç nüfus istihdamı var. Bu gençlerin büyük çoğunluğu üniversite mezunu ve her an bir yerlerden farklı iş fırsatı çıkacak beklentisi ile çalışıyor. Bu duruma en çok Fast food sektöründe rastlamaktayız.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi angarya çok yaygın, esnek çalışma olabildiğince yaygın. İşverenler ise özellikle işçi çıkarma yasağı döneminde “keşfettikleri’’ (eski adıyla Kod29) kod 49 ile işçileri sudan bahanelerle tazminatsız çıkartabiliyor. Bu şekilde işten çıkarmalar sektörün artık rutini haline gelmiş durumda. İşin çarpıcı tarafı ise, Çalışma Bakanlığı bu işçi çıkarmalardaki verileri bizden daha iyi görüyor olmasına rağmen görmezden gelmeyi yeğliyor.

Son olarak gıda sektöründeki işçiler hangi öznel taleplerle alanlara çıkacak?

Tüm işçi sınıfının yaşadığı sorunlardan bağımsız değiliz. Aynı koşullarda çalışıyoruz, aynı koşullarda yaşıyoruz. Zamların geri alınması öncelikli talebimiz. Asgari ücretin artırılmasını istiyoruz. Çalışma koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz. Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını talep edeceğiz. İnsanca çalışmak, insanca yaşamak ve insanca ücret talep edeceğiz. Bölgesel olarak taleplerimiz değişecek. Karadeniz'de mevsimlik Çaykur işçileri için kadro talep edeceğiz. Çay üreticilerinin talepleri, gıda sektöründe mevsimlik olarak çalışan işçilerin kadro talebi var. Kamu hastanelerindeki yemekhane işçilerinin kadro talebi gündemde. Eşit işe eşit ücret vb. konularda taleplerimiz var. 1 Mayıs’a bu taleplerle çıkacağız.