Çiçek: Ya kanatlanacağız ya hep birlikte aşağı düşeceğiz!

İmralı’daki hukuksuzluğun demokrasiden ve özgürlüklerden yana olanların da uçurumun eşiğine geldiğinin göstergesi olduğunu belirten Yeşil Sol Parti Milletvekili Cengiz Çiçek, “Ya kanatlanacağız ya da hep birlikte aşağı düşeceğiz” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun başlangıcı olan 9 Ekim 1998 yılından bu yana tam 25 yıl geçti. Politik iltica için Avrupa’nın bütün kapıları kapatıldıktan sonra 15 Şubat 1999 yılında Amerikan müdahalesiyle Türkiye’ye teslim edilen Abdullah Öcalan, o günden beri İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tecrit altında tutuluyor. 9 Ekim uluslararası komplosunu ANF’ye değerlendiren Yeşil Sol Parti Milletvekili ve HDK Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, İmralı tecridinin devletin Kürt meselesine nasıl yaklaştığının göstergesi olduğunu vurguladı.

‘TECRİT ARTIK EKSİK BİR TARİF’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın en temel hakkı olan avukat ve aile görüşlerinin tam 31 aydır keyfi “disiplin cezalarıyla” engellendiğini anımsatan Çiçek, “İmralı sistemini artık tecrit olarak adlandırmak eksik bir tarif. İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan’dan haber alınmaması devletin Kürt sorununa nasıl yaklaştığının göstergesidir. Kürt hareketini, Kürtlerin özgürlük talebini Cumhuriyetin ikinci yüzyılında tasfiye etmektir. İlk yüzyılın başındaki inkar, imha politikalarının ikinci yüzyılda da derinleşeceğinin göstergesidir” dedi.

‘TÜRKİYE YÜZYILINDA ÖZGÜRLÜKTE ISRAR EDEN KÜRT'E YER YOK’

Hukukun uğramadığı İmralı’yı bir kara deliğe benzeten Cengiz Çiçek, buna artık tecrit söyleminin dahi hafif kalacağını vurguladı. Lima’daki Callao askeri deniz üssü hapishanesinde uzun yıllar tutulan Peru Aydınlık Yol Lideri Manuel Rubén Abimael Guzmán Reynoso’nun durumunu örnek gösteren Çiçek, “Guzmán da deniz altındaki bir hapishanede tek kişilik hücrede tutulmuştu. İmralı da aynı şekilde. O yüzden artık İmralı’yı bir hapishane olarak da nitelendiremeyiz. İmralı, AKP-MHP iktidarının ve onun desteklediği devletçi ideolojinin Kürt halkının özgürlük ve statü taleplerine cevabıdır” diye konuştu.

Bunun açıkçası AKP-MHP’nin tasarladığı Türkiye yüzyılında Kürt'e yer yok anlamına geldiğini belirten Çiçek, şunları kaydetti: “Kürde yer yok derken, köle Kürt'e, sömürge altındaki Kürt'e yer var. Ama özgürlük ve eşit yurttaşlıkta ısrar eden Kürt'e yer yok. Bu da sadece Türkiye sınırları içinde de değil. Ortadoğu’da ve dünyada da Kürt'e yer yok. Yani muhalif olan Kürt'e, kapitalist karşıtı Kürt'e, ulus devletçiliğe karşı Kürt'e, özgürlüğünde, bağımsızlığında, öz yönetimde ısrar eden Kürt'e yer yok. Çünkü bu politikayı izleyenler şunu da çok iyi biliyor; direnen Kürt sadece kendi varoluşunu sağlamıyor, aynı zamanda Türkiye’de, Ortadoğu’da ve dünyada farklı kimliklerin, ezilen kimliklerin mücadelesinin de öncülüğünü yapıyor. En büyük korkuları bu zaten.

‘ABDULLAH ÖCALAN BÜTÜN EZİLEN HALKLARA YOL AÇMAYA ÇALIŞTI!’

İmralı politikalarını ve Abdullah Öcalan’dan 31 aydır haber alamamayı tam olarak böyle değerlendirmek, okumak gerekiyor. Çünkü Abdullah Öcalan’ın fikriyatından, geliştirdiği paradigmadan, tezlerinden korkuyorlar. Önermeleriyle Türkiye’de, Ortadoğu’da bütün ezilen halklara yol açmaya çalıştı. Türkiye’de de sunduğu katkılarla hem sosyalist hareketin hem ekolojik hareketlerin önündeki tıkanıklığı açıyor ve yol gösteriyor. Kürt sorununun Türkiye demokratik mücadelesi içinde çözülmesini istedi hep. Bu yanıyla Abdullah Öcalan Kürtlerin özgürlük mücadelesini omuzlarken, geliştirmeye çalışırken aynı zamanda coğrafyayı da eşit, adil bir noktaya götürebilmek için politik hat da sunuyor. Korku bu.”

‘AMERİKAN MÜDAHALECİLİĞİNİN İLK HAMLESİ ABDULLAH ÖCALAN’A YÖNELİK KOMPLOYDU’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın paradigmasının hayata geçirilmesinin bütün iktidar tekellerinin sonu demek olduğunu dile getiren Çiçek, o yüzden de İmralı’da hukukun askıya alındığına işaret etti. Uluslararası komplonun da bu mantıkla yapıldığını belirten Çiçek, şöyle konuştu: “Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Amerikan müdahaleciliğinin ilk hamlesiydi Abdullah Öcalan’a yönelik komplo. Sovyetler dağıldıktan sonra kapitalizmin nihai zaferi ilan edildi. Ama baktılar ki kapitalist sömürünün derinleştirilmesi için düşman icat etmeleri gerekiyordu ve küresel terörizm adı altında kökten dinci hareketlerle, İslami hareketlerle mücadele adı altında bütün Ortadoğu’ya bir müdahale süreci başlattılar. Temel amaç Ortadoğu halklarının sömürgeleştirilmesiydi. Ama baktılar Ortadoğu’nun merkezinde konumlanmış, düşmanlık politikalarını boşa çıkaran ve halkların arasında eşitliği, özgürlüğü savunan Kürt hareketi var. O yüzden Ortadoğu’nun bütün gerici güçleri Kürtlerin mücadelesini bastırmak ve tasfiye etmek için işbirliği içindedir. Bütün bu saldırılara rağmen Kürt hareketi hâlâ ayaktaysa bu kendi özgücüne dayalı toplumsal örgütlenme modeli ve mücadelesi sayesindedir. Aslında Kürtlerin özgürlük şafağı ve tasfiye tehlikesi içe içe geçmiştir, tarihsel olarak risk de budur. İmralı da bu tarihsel riskin içinde özel bir konumdadır. O yüzden Sayın Abdullah Öcalan’ın üstündeki tecridin kırılması, Kürt sorununun demokratik çözümü başta olmak üzere demokratikleşme üzerinde söz kurması ve özgür çalışması bu topraklarda ezilen tüm halklar için hayatidir ve önümüzdeki mücadelenin başarı ya da başarısızlığını belirleyecek kritik noktadır.”

‘FAŞİZME KARŞI GERİLEMENİN SONU YOKTUR!’

Ülkede sadece İmralı’nın değil paralel olarak hak, hukuk, adalet isteyenlerin de hukukunun askıda olduğunu hatırlatan Çiçek, o nedenle İmralı’da tecridi kırma mücadelesinin sadece Kürtlerin mücadelesi olmadığını vurguladı. Kürtler kırıldıkça, tecrit altına alındıkça gerisinin geldiğini belirten Çiçek, “Bugün Kürt dövülürse ve seyirci kalırsak herkesin yaşam alanı daraltılacak ve sömürü halkasının içine alınacak. Bu mücadele aynı zamanda hayatlarımızı savunma, çocuklarımızın geleceğini savunma mücadelemiz. Faşizme karşı gerilemenin sonu yoktur. Mevzi kaybı aslında bizim politik ölümümüz demektir. O yüzden faşizme karşı geri çekilmek değil, ileriye hamle yapmak gerekir” dedi.

‘İMRALI BİR HUKUK KARA DELİĞİDİR’

Yeni dönemde çizdikleri mücadeleyi de bu hat üzerinde ilerleteceklerini duyuran Çiçek, İmralı’nın bir hukuk kara deliği olduğunu her yerde söyleyeceklerini vurguladı. İmralı tecridinin kırılmasının bütün demokrasi güçlerinin öz sorunu olması gerektiğinin altını çizen Çiçek, şunları kaydetti: “İmralı Adası Hapishanesi eğer Türkiye sınırları içindeyse senin yasan niye orada uygulanmıyor? Orayı sen mi yönetiyorsun? NATO mu yönetiyor? Yoksa uluslararası gladyo mu yönetiyor? O zaman milli ve yerliyim deme. Şu anda İmralı’da bir ada var ama hapishane statüsünde değil. Orada hukukun geçmiyorsa o zaman sorarlar iktidara sen kimin taşeronluğunu yapıyorsun diye? O yüzden Abdullah Öcalan yıllar önce ‘Ben NATO’nun esiriyim, Türkiye bana gardiyanlık yapıyor’ demişti. Çünkü Kürt meselesinin çözümsüzlüğü küresel kapitalist hegemonyanın politikasıdır. O nedenle biz Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki bu hukuk gaspı ve hukuk korsanlığı son bulana kadar mücadeleyi büyütmeye, somutlaştırmaya devam edeceğiz. Bu politikanın sürdürülebilir bir yanı yok. İmralı hukuksuzluğu özelde aslında Türkiye’de demokrasiden ve özgürlüklerden yana olanların da uçurumun eşiğine geldiğinin de göstergesi. Ya bu uçurumun eşiğinden kanatlanacağız ya da hep birlikte aşağı düşeceğiz. Biz artık kanatlanmak, özgürlüğe uçmak zorundayız, o yüzden biz buna özgürlüğe yürüyüş diyoruz ve Pazar günü saat 13.00’da Kadıköy’de, Pazartesi de Amed’de olacağız.”