Çocuklara ‘bayram’ koşulları yok

İHD Ankara Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Cansu Yumuşak, savaş devam ederken, sivil alan işgali yüzünden çocuklar katledilip sorumluları cezasızlıkla aklanırken, gerçek bir ‘çocuk bayramı’ndan söz edilemeyeceğini söyledi.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye ve Kürdistan’da da en çok çocukların savaş politikalarından etkilendiğini ifade eden İHD’den Cansu Yumuşak, savaşın çocuklar üzerinde ağır travmalar oluşturduğuna dikkat çekti.

Türkiye’de 23 Nisan günü ‘Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ olarak kutlanıyor.

ANF’ye konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Cansu Yumuşak, çocukların, gerçek anlamda bir bayram ve bayram kutlamasının, bugünkü koşullarda zorluğuna dikkat çekerek, “Savaş, hem Türkiye’de hem de dünyanın geri kalan her yerinde elbette çocukları etkiliyor. Savaş içinde olan bir dünyaya doğan her çocuk, bu savaşların müsebbibi olan devletler tarafından açık şekilde riske atılıyor ve politik şiddetin her türlü biçimiyle sınanarak büyümek zorunda bırakılıyor. Bu çocukların ruhsal gelişimleri çatışma ortamının getirdiği tüm belirsizlikler, tanık olunan kayıplar, eğitimden mahrum kalmalar, sosyal yaşamın ve gelişimin durması, hatta şiddet gören özne olmak gibi birçok sebepten ötürü zaten yaralanıyor. Bununla birlikte çocukların fiziksel gelişimleri de gerek savaş koşullarının getirdiği kıtlık, açlık, tedaviye erişimde yaşanan zorluklar, kamu kurumlarında ana dilde hizmet alamamaktan ötürü sağlık hizmetlerine erişimlerinin güçleşmesi ve hatta savaş silahlarıyla hedef alınmak gibi etkenlerin tesirinde kalıyor. Çocuklar bu fiziki zorluklarla beraber büyümek zorunda bırakılıyor” dedi.

SAVAŞ KOŞULLARI YIKICI OLUYOR

Çocukların, savaş politikaları, çatışma ortamı, keskin kutuplaşmaların sebep olduğu ayrılık ve düşmanlıklar içinde yetişmelerinin, gelişimlerini sağlıklı bir şekilde destekleyebilecek barış ve huzur ortamından mahrum bırakılmaları anlamına geldiğini kaydeden Yumuşak, “Savaş politikalarının mağduru olan halkların çocukları için geçerli olan bu durum, savaş politikalarının sürdürülmesi ve meşrulaştırılma çabaları için devletlerin yaygınlaştırmaya çalıştığı propagandif ayrıştırıcı söylemler sebebiyle diğer halkların çocukları için de benzer bir sağlıksız gelişim sürecine işaret ediyor. Savaş koşulları yetişkinler için bile yeterince travmatikken, çocuklar için neredeyse yıkıcı bir hal alıyor” şeklinde konuştu.

SIĞINMACI ÇOCUKLARDA VAHİM TABLO

İHD olarak sığınmacı çocukların yaşam koşulları üzerine çalışmalarının olduğunu söyleyen Yumuşak, yayınladıkları raporları da hatırlatarak, şöyle devam etti: “Bu konuda mümkün olabildiğince çok birincil elden veri toplamaya ve başvurucularımıza destek olmaya çalışıyoruz. Bu raporların bize gösterdiği en temel veri şudur: Sığınmacı çocuklar, yalnızca kendi yoksulluklarıyla sınanmıyor. Maruz kaldıkları göç yollarının getirdiği travmalar ve savaş travmalarıyla sınanmaları da yetmiyor. Aynı zamanda ailelerinin ülkede maruz kaldıkları ayrımcılığı görmenin ve geleceksizleşmenin getirdiği bir travmayla da yaşamak zorunda kalıyorlar. Sığınmacı çocuklar, çocuk işçiliğinde en ağır ve en tehlikeli işleri yapmak üzere çalıştırılıyor, okullarda dil bariyeri sebebiyle ciddi bir ötekileştirilmeye maruz bırakılıyor. Zaten had safhada olan yoksulluk, ‘katkı payı’, hatta okul araç gereçlerine erişimemelerinden dolayı eğitim hakkından da mahrum bırakılıyor. Türkiyeli birçok aile, çocuklarının sığınmacı çocuklarla sosyalleşmelerine izin vermiyor.”

KÜRDİSTAN'DA SİVİL ALAN İŞGALİ

Kürdistan’da devletin yürüttüğü savaş sonucunda yaşanan çocuk katliamlarına dikkat çeken Yumuşak, sorumlularının cezalandırılmayarak cesaretlendirildiklerini söyledi.

Yumuşak, şunları ifade etti: “Çocukların hem ruhsal hem zihinsel hem de fiziksel gelişimleri sağlıklı, barışçıl ve huzurlu bir ortam ile çatışmalı ve gergin bir ortamda elbette büyük farklılıklar gösteriyor. Sosyo-ekonomik açıdan bu türden keskin eşitsizliklere tanıklık eden ve eşitsizliğin yoksul tarafında kalan çocukların, sosyal yaşamlarında maruz kaldıkları eksikliklerden zaten bahsetmiştim. Ancak çocukların sosyal yaşamlarına, yaşam alanlarına, sivil alanlara zırhlı araçların girmesi, çocukların sokakta oynarken de yataklarında uyurken de resmi zırhlı araçlarla katledilebilir olması bambaşka bir seviye. Öncelikle bunun adını koymak gerekiyor. Bu açık bir sivil alan işgalidir. Sorumluların cezasızlıklarla, komik para cezalarıyla kolayca sıyrıldıkları bu çocuk cinayetleri ve yaralamalar, genel olarak cezasızlık politikaları ne yapıyorsa onu yapıyor; failleri cesaretlendiriyor, sorumsuzca yapılan bu işgallerin sayısını artırıyor, alınması zorunlu olan önlemleri erteliyor.”

KATLİAMLARIN ÜZERİ ÖRTÜLÜYOR

2008’den 2022’nin başına dek 49 çocuğun bedeninin zırhlı araçlar tarafından yaralandığını, bu çocukların 25 tanesinin ise bu yaralanmalar sebebiyle hayatını kaybettiğini hatırlatan Yumuşak, bunların sadece bilinen sayılar olduğuna dikkat çekti. Yumuşak, şöyle konuştu: “Birçok çocuk cinayetinin de üzeri kapatılıyor, aileler çeşitli tehditlerle susturuluyor, sorumlular cezasız kalmaya devam ediyor. Mart’ın sonunda Urfa’da, polislerin atış talimi yaptıkları alanda ölü bulunan 16 yaşındaki Muharrem Aksem’in soruşturma süreci İHD tarafından yakından takip ediliyor. Çocuğun bulunduğu atış talimi yapılan yerin henüz olay mahali olarak bile incelenmiyor oluşu, delillerin karartılması ve yine sorumluların cezasız kalması yönünde bir yolun başlangıcına işaret ediyor, ancak bu yolun başını her zaman olduğu gibi tutmaya çalışacağız ve sürecin yakın takipçisi olmaya devam edeceğiz. Önlenebilir çocuk ölümlerinin arasında sıkça karşılaştığımız bu zırhlı araç/askeri müdahale/polis müdahalesi sebebiyle öldürülen çocuklardan devlet bizzat sorumludur. Bu araçların ve kurumların hiçbirinin özellikle çocuklarla karşılaşılabilecek alanlarda, yani sivil alanlarda sorumsuz davranma gibi bir lüksleri yoktur. Bu ‘kazalar’ ve ‘ihmaller’ kabul edilemez cinayetlere yol açmıştır/açmaktadır.”