İHD'nin 2023 Raporu: İmralı'da hukuk tanınmıyor

İHD’nin 2023 Yılı Hak İhlalleri Raporu’nda İmralı tecridi ile uluslararası insan hakları hukukunun ihlal edildiğini vurguladı. İHD, 2023'te işkence ve her alanda hukuksuzluğun sürdüğüne dikkat çekti

İHD 2023 RAPORU

İnsan Hakları Derneği (İHD), 2023 Yılı Hak İhlalleri Raporu’nu açıkladı. Derneğin genel merkezinde yapılan toplantıya çok sayıda hak savunucusu katıldı. Raporu açıklayan İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, siyasal iktidarın ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini “güvenlik” sorunu haline getirdiğini belirtti. Küçükbalaban, Kürt sorununun çözümünde çatışma ve savaşın tek yöntem haline getirildiğini kaydederek, bu politikalar sonucunda 2023 yılında da birçok alanda insan hakları ihlallerinin yaşandığına dikkati çekti. 2023 yılının üzerinde durulması gereken en önemli meselelerinden birinin de binlerce insanın hayatını kaybettiği Mereş merkezli depremler olduğunun altını çizen Küçükbalaban, “Depremlerin yarattığı sorunlar, mağduriyetlerin ve hak ihlallerinin üzerinden yaklaşık bir buçuk yıl geçmesine rağmen bütün ağırlığıyla devam ediyor” dedi.

İşkence olgusunun 2023 yılında da Türkiye’nin başta gelen insan hakları sorunlarından biri olmaya devam ettiğini vurgulayan Küçükbalaban, “6 Şubat depremleri sonrasında deprem bölgesinde OHAL ilan edilmesi ve gözaltı süresinin uzatılması işkence yasağı ihlallerinde endişe verici bir artışa yol açmıştır. Siyasal iktidarın düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları, özellikle de basın ve insan hakları savunucuları üzerindeki kaygı verici boyutlarda artan baskı ve kontrolü 2023 yılında da sürmüştür. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanımını engelleyen yasaların yanı sıra kamuoyunda ‘Dezenformasyon Yasası’ olarak bilinen, Basın Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılarak, başta gazeteciler olmak üzere ifade özgürlüğünü kullanmak isteyen herkesin üzerindeki baskı ve kısıtlamalar daha da artmıştır” diye belirtti.

KOBANÊ DAVASI

Kobanê Davası’na da değinen Küçükbalaban, “HDP eski Eş Genel Başkanlarının da aralarında olduğu siyasetçilerin yargılandığı Kobanê Davası duruşmasında yargılananların tamamının savunması alınmadığı halde 5 bin 268 sayfadan oluşan savcı mütalaasında, yargılama başladığından itibaren yargılanan siyasetçiler lehine dosyaya giren bütün deliller yok sayılmıştır. Mütalaada siyasetçiler hakkında yüzlerce yıl hapis cezaları istenmiş buna karşın avukatların ve siyasetçilerin savunma yapmaları engellenmiştir. Siyasetçilerin adil yargılanma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, ifade özgürlüğü, etkili başvuru hakkı, ayrımcılık yasağı, seçme, seçilme ve siyasi faaliyetlerde bulunma hakkı gibi pek çok hakları ihlal edilmiştir” ifadelerini kullandı.

KATİLLERİN KORUNMASI

Cezasızlığın Türkiye yargı sisteminin en temel sorunlardan biri olmaya devam ettiğine işaret eden Küçükbalaban, “Yıllara yayılan yargılamalar, faillerin çoğu zaman mahkemeye dahi gelmediği davalar zamanaşımı gerekçesiyle ceza verilmeden kapatılmaktadır. Yıllar boyu süren yargılamalar da faillerin beraatıyla sonuçlanmaktadır. Örneğin, Ankara ve çevresinde 1993-1996 yılları arasında Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da aralarında olduğu 19 kişinin ölümüyle ilgili açılan JİTEM davasında tüm sanıklar hakkında, 26 Mayıs 2023’te beraat kararı verilmiştir. Böylece bu dava da cezasızlıkla sonuçlandırılmıştır” dedi.

'HUKUK DARBELERİ'

Yargının, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına uymadığını hatırlatan Küçükbalaban, “AYM’nin, Milletvekili Can Atalay’ın yaptığı başvuruyla ilgili olarak hak ihlali kararı vermesinden sonra bu kararı tanımak zorunda olan hem yerel mahkeme hem de Yargıtay bu kararı tanımadığını açıklamıştır. Yargıtay 3. Dairesi bununla da kalmamış AYM’nin kararına uymayacağı kararını dile getirerek Meclisi eleştirmiş ve ona adeta görevini hatırlatarak AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar vermiştir. Bu bir yargı darbesidir ve insan hakları savunucuları olarak hukuk darbelerinin her zaman karşısındayız” diye belirtti.

Mültecilerin durumuna da dikkat çeken Küçükbalaban, şunları belirtti: “Artık Türkiye toplumunun bir parçası, asli unsuru haline gelen sığınmacı, mülteci ve göçmenler, hala her türlü ayrımcılığa ve istismara, nefret söylemine ve ekonomik sömürüye yoğun bir şekilde maruz kalıyor. Sığınmacı ve mülteciler, yaşanmakta olan ağır krizin etkilerini fiziksel, ruhsal, sosyal ve ekonomik olarak en derin şekilde yaşayan toplumsal kesimlerden birini oluşturmaktadırlar. Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşayan Türkiye, yurttaşların insani koşullarda yaşamlarını sürdürebilmelerini tümüyle imkânsız hale getirmektedir. Bu durumun kendisi ağır bir insan hakkı ihlalidir."

YAŞAM HAKKI İHLALLERİ

Küçükbalaban, “Yaşam hakkına yönelik ihlaller, yıllık insan hakları bilançolarımızda önemli bir başlık olmaya devam ediyor. Şiddeti esas alan politikalar, devletin insanını koruma ve insan yaşamına kasteden fiilleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemesi, hata ve ihmalleri nedeniyle yaşanan ihlaller ve daha pek çok ihlal alanı bu başlık altında ele alınmıştır” dedi.

'DEMOKRATİKLEŞMENİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL KÜRT SORUNU'

Küçükbalaban, Kürt sorununun Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden biri olarak varlığını koruduğunu aktararak, “Sorunun barışçıl, demokratik ve adil çözümüne yönelik esas olarak iktidarın bütünlüklü adımlar atmaması, Ortadoğu’daki gelişmeler, başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açmaktadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin en temel ve gözlerden kaçırılan, üzerinde durulmayan sebeplerinden biri de askeri harcamalardır. Böylesi bir ekonomik yapı, birçok sosyal ve ekonomik hak ihlaline neden olmakta; nüfusun büyük bir kesimini açlık ve yoksulluğa mahkûm etmektedir” diye belirtti.

İMRALI TECRİDİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve İmralı Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde tutulan diğer tutsakların 25 Mart 2021 tarihinden beri aile ve avukatlarıyla görüştürülmediğini hatırlatan Küçükbalaban, “Hiçbir hukuki dayanağı olmayan bu uygulama ile mahpusların bu en temel haklarından mahrum bırakılması, akıbetlerinin bilinmemesi sadece ulusal hukukun değil uluslararası insan hakları hukukunun da ciddi bir şekilde ihlal edilmesidir” dedi.

Küçükbalaban, “Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan kişilere nasıl muamele edildiğini incelemek amacıyla, 13-22 Şubat 2024 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etmiş; İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesini ziyaret etmemişse de, Türkiye ziyaretine ilişkin 23 Şubat 2024’te yaptığı basın açıklamasında ilgili resmi makamlarla yapılan görüşmelerde bu hapishanede tutulan kişilerin ‘dış dünya ile temaslarıyla ilgili konuların da gündeme getirildiği’ni ifade etmiştir. CPT’nin yıllar içinde İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesine yaptığı 10'u aşkın ziyarette ifade ettiği temel hususlardan biri, mahpusların aile ve avukatlarıyla görüşmelerinin sağlanması gerektiğidir” dedi.

İŞKENCE, KÖTÜ MUAMELE, ONUR KIRICI DAVRANIŞ...

Küçükbalaban, “2023 yılında, İHD olarak tespit ettiğimiz verilere göre, toplam 5 bin 312 kişi işkence, kötü muamele, onur kırıcı ve küçük düşürücü davranış ve cezalara maruz kalmıştır. Buna göre 348 kişi gözaltında işkence ve kötü muamele; 733 kişi gözaltı yerleri dışında işkence ve kötü muamele; 16 kişi köy korucuları tarafından işkence ve kötü muamele; 594 kişi hapishanelerde işkence ve kötü muamele görmüştür. Ayrıca, tehdit ve ajanlık teklif edilenler/kaçırılma iddialarına maruz kalanlar 134 kişi; toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dövülen ve yaralananlar 3 bin 487 kişidir. Gözaltı merkezlerinde, gözaltı yerleri dışında, sokakta, hapishanelerde, köy korucuları tarafından işkence uygulamaları ile toplantı ve gösterilerde güvenlik güçlerinin ‘işkence’ düzeyine ulaşan ‘aşırı ve orantısız güç’ kullanması önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da yaygın bir uygulama olmuştur.”

‘KUYU TİPİ’ CEZAEVLERİ

Küçükbalaban, Yüksek güvenlikli “kuyu tipi” hapishanelerde tutuklu ve hükümlülerin tek kişilik hücrelerde tutulması, havalandırma alanlarının darlığı ve havalandırmaya çıkma koşullarının kısıtlanmasının başlı başına bir işkence ve kötü muamele yöntemi olduğunu söyledi.

Cumartesi eylemlerine işaret eden Küçükbalaban, “1995’ten beri İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda toplanan ve gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sorarak oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri’ne her hafta yaşatılan engelleme-gözaltına alma uygulamaları, işkence ve kötü muamelenin en somut örneklerinden biridir” dedi.

2023 VERİLERİ

Küçükbalaban daha sonra 2023 yılı yaşam hakkı ihlallerine dair İHD Dokümantasyon Merkezi’nin verilerini paylaştı. Veriler şu şekilde:
 
* “Dur ihtarına uymadıkları gerekçesiyle güvenlik güçleri tarafından öldürülen ve yaralananlar ile silah kullanma yetkisinin ihlali ve toplumsal gösterilerdeki saldırılar sonucu 17 kişi yaşamını yitirmiş, 16 kişi yaralanmıştır.
 
* Köy korucuları tarafından 1 kişi öldürülmüş, 1 kişi yaralanmıştır.
 
* Sınır bölgelerinde 43 kişi öldürülmüş, 35 kişi yaralanmıştır.
 
* Hapishanelerde 42 kişi, gözaltında 6 kişi yaşamını yitirmiş 6 kişi de yaralanmıştır.
 
* Faili meçhul saldırılar sonucu 7 kişi yaşamını yitirmiş, 1 kişi yaralanmıştır.
 
* Resmi hata ve ihmal sonucu 369 kişi yaşamını yitirmiş, 108.502 kişi de yaralanmıştır. Bu sayılara, resmi rakamlara göre depremde ölen 53.227 kişi ve yaralanan 107.213 kişi dahildir. Ayrıca, 58 kişi sel felaketi nedeniyle yaşamını yitirmiş, 171 kişi de yaralanmıştır. Askeri araç çarpması sonucu 3 kişi yaşamını yitirmiş, 8 kişi de yaralanmıştır.
 
* Polis ve asker İntiharı /şüpheli ölümlerde yaşamını yitiren kişi sayısı 24’tür.
 
* Yasadışı örgüt saldırılarında 2 kişi ölmüş, 4 kişi yaralanmıştır.
 
* Siyasi parti, sendika, dernek üyesi/yöneticisi, gazeteci, öğretmen/öğretim üyesi/öğrenci, işçi/sağlık çalışanı/memur/yabancı uyruklu/siyasi parti mensubu vd. saldırıya uğrayarak yaşamını yitiren kişi sayısı 7, yaralanan kişi sayısı 176.
 
*Silahlı çatışmalarda toplam 242 kişi yaşamını yitirmiş, 58 kişi yaralanmıştır.
 
* 285’i kadın, 39’u çocuk olmak üzere toplam 358 kişi şüpheli ölüm olarak, 4’ü çocuk 2’si kadın 6 kişi de şüpheli yaralanma olarak kayıt altına alınmıştır.
 
* Kadınların yaşam haklarına yönelik ihlaller başlığı altında, 27 kadının intihar ederek yaşamını yitirdi.  6 kadının ise intihara teşebbüs nedeniyle yaralandı. Toplumsal alanda kadına yönelik şiddet, tecavüz, taciz ve ev içi şiddete uğrayan kadınlar başlığı altında ise 349 kadın yaşamını yitirdi. Bin 265 kadının ise taciz, tecavüz, darp, tehdit ve alıkoyma sonucu yaralandığını tespit ettik.
 
* Çocuklara yönelik yaşam hakkı ihlallerinde, 7 çocuk intihar sonucu yaşamını yitirmiş, 2 çocuk da intihara teşebbüs nedeniyle yaralanmıştır. Evde, okulda, toplumsal alanda şiddete, taciz ve tecavüze uğrayarak yaşamını yitiren çocuk sayısı 51, yaralanan çocuk sayısı 805’tir.”
 
* Hapishanelerde ölüm olayları 2023 yılında da devam etmiş, bize gelen başvurulardan, hapishane komisyonumuzun çalışmalarından elde ettiğimiz verilere göre 42 kişi hapishanelerde yaşamını yitirmiştir. Gerçek sayının bundan çok daha yüksek olabileceği açıktır.”