İmralı’daki hukuksuzluk AP gündeminde

Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine dair Avrupa Parlamentosu’nda yapılan oturumda, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride tepki gösterilerek, “Erdoğan rejimini boykot” çağrısı yapıldı.

Belçika merkezli Van Steenbrugee Advocaten (VSA) Hukuk firması öncülüğünde Cenevre’de kurulan “Türkiye Mahkemesi (Türkiye Tribünal)”, 20-24 Eylül tarihlerindeTürkiye’de yaşanan hak ihlallerine ilişkin mağdur ve görgü tanıklarını dinledi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski yargıçları, insan hakları savunucuları ile kimi önde gelen hukukçularından oluşan “Türkiye Mahkemesi”, daha sonra açıkladığı kararda, raporlar ve tanık anlatımlarında ortaya çıkan sonuçla Türkiye’de yaşanan ihlallerin “insanlığa karşı suçlar” kapsamına girebileceğini duyurdu.  

AP’DEN ELEŞTİRİ

“Türkiye Mahkemesi”,  ardından Avrupa Birliği (AB), Avrupa Parlamentosu (AP) ve Lahey yolunda çalışmalarına start verdi.

Bu kapsamda AP’de bir oturum gerçekleşti. Oturumun moderatörlüğünü yapan  AP İnsan Hakları Komitesi Başkanı Marie Arena, Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan iktidarının uygulamalarını ve ülkede yaşanan tutuklamaları eleştirdiklerini belirtti.  

 Avrupa İnsan Hakları Derneği üyesi Philppe Dam, Türkiye’de siyasi muhaliflerin sistematik olarak hedef alındığını ve yargının siyasetin etkisi altında olduğuna dikkati çekti.

Dam, “Gazeteciler, avukatlar, aktivistler gözaltına alınıyor. Osman Kavala hala cezaevinde tutuluyor. Ekim ayında AİHM’in aldığı karar vardı ve uygulanmadı. Yine Selahattin Demirtaş da 2016’dan bu yana cezaevinde. Tutukluluğun devamı bir an önce sona erdirilmeli” diye kaydetti.  

Dam, konuşmasının devamında İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, Rosa Kadın Derneği ve HDP’ye yönelik baskılara değindi. 

Dam, Türkiye’de işkence iddialarının olduğuna işaret ederek, bu konuda son 6 yılda çok fazla bildirim aldıklarını ifade etti. 60 gazetecinin hala cezaevinde olduğuna dikkati çeken Dam, “Türkiye’nin etkin ve tam olarak AİHM kararlarını uygulaması lazım. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala derhal tahliye edilmeli” çağrısı yaptı. 

CEZASIZLIK

Türkiye’den video konferans aracılığıyla oturuma katılan İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkan Yardımcısı Avukat Rahşan Bataray Saman, OHAL sonrası vahim bir tabloyla karşı karşıya kaldıklarını ifade etti. AKP’nin politikalarını eleştiren herkesin yargı tehdidiyle karşıya karşıya olduğunu kaydeden Bataray, Terörle Mücadele Kanunu’nu eleştirdi. Bataray, “İnsan hakları savunucuları çözüm sürecinde birçok faaliyet yürüttüler. Aradan geçen 6 yılda o dönemki yapılan faaliyetler, açıklamalar, sosyal medya paylaşımları bugün yargı tehdidi olarak karşılarına çıkıyor. Cezasızlık çok uzun zamandır özellikle Kürt yurttaşlara yöneltilen bir durum. İhlallerin artarak devam etmesinde cezasızlık çok etkili. İşkence suçlarına ilişkin suçlarda zaman aşımı dolayısı ile dosyaların çoğu kapatıldı”  şeklinde konuştu. 

İMRALI’DAKİ HUKUKSUZLUK  

Bataray, hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine de değindi. Bataray, hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı yerlerin başında hapishaneler geldiğini belirterek, “Özellikle ağır hasta tutsaklar sağlık hakkından yararlanamıyor. Ayrımcılığa maruz kalıyor. İmralı Cezaevi’nde bulunan Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’ın hukuksuz bir biçimde aile ve avukat görüşü engellenmekte. Türkiye yargısının kendi anayasasındaki düzenlemeler ihlal ediliyor” dedi. 

SİSTEMATİK İŞKENCE

Raportör Lucas Perilli, Türkiye’de yargı bağımsızlığı konusunda hazırladığı raporun sunumunu yaptı. Türkiye Tribünal Mahkemesi Başkanlığını yapan Prof. Dr. Johan Vande Lanotte, Türkiye Tribünali’nin öneminden ve katılımcılarından bahsetti. Lanotte, Türkiye’de 1980’lı yıllardan bu yana cezasızlık kültürünün devam ettiğini söyledi. Lanotte, Tribünal’de edinilen bulgular çerçevesinde Türkiye’de sistematik ve örgütlü bir biçimde işkencenin uygulandığını söyledi. 

‘ENDİŞE YETMEZ’

Avrupa Parlamentosu üyesi Sergey Lagodinsky, Türkiye’deki tabloyu  “trajik” olarak nitelendirdi.

Bu durumun Avrupa’yı ilgilendirdiğini ifade eden Lagodinsky, “Önümüzdeki gerçeklerin farkındayız. Bu konu bizim gündemimizin etkin bir parçası olmalı. Bu konuyla ilgili olarak bir takım fırsatları kaçırdık. Etkili bir şekilde Türkiye ile kurduğumuz diyalogda baskı unsuru oluşturabilirdik. Bunu kaçırdık. Somut bir takım sonuçlar elde etmeliyiz. Sadece endişe beyan etmekle yetinmemeliyiz” dedi. 

AP RAPORTÖRÜ: BU YILKİ RAPOR FARKLI OLACAK

AP Türkiye Raportörü N. Sanchez Amor ise, askeri kalkışma sonrası başlayan şiddetin daha da arttığını ifade etti.

Yargının parçalandığını ve bağımsız hareket etme kabiliyetini yitirdiğine dikkati çeken Amor, “Bunu Kavala ve Demirtaş davasından biliyoruz. Yüzlerce örnek dava var. Biz söz verilen reformların uygulanmasını görmek istiyoruz. Biri Tweet atıyor ve kovuşturmaya uğruyor. Biri kitapçık yayınlarsa tehditlerle karşılaşıyor. Bunlar bizim savunduğumuz değerlerle uyumlu olamaz. AB olarak bu konuda tek yumruk olarak tavır göstermeliyiz. Türkiye’nin üçüncü ülkelerle yürütülen ilişkilerde çok önemli bir rolü var diyor AB. Bu doğru bir yaklaşım değil. Türkiye bir aday ülke, o yüzden hukukun üstünlüğü durumu çok önemli” şeklinde konuştu. 

Amor, şöyle devam etti: “Eleştirel ve dürüst bir rapor hazırlayacak olursak Türkiye ile ilgili olarak o zaman işimizi tam olarak iyi yapmış oluruz. Bu yılki rapor farklı olacak. Sadece yargıda problemler var demek yetersiz. Çok somut önerilerde bulunmalıyız.” 

TÜRKİYE’Yİ BOYKOT ÇAĞRISI

AP üyesi Peter Van Dalen de, Türkiye’de hukukun üstünlüğünün olmadığını söyledi. Dalen, “Türkiye’de çok vahim insan hakları ihlalleri var. Hukukun üstünlüğünün olmadığı, bütün insan haklarını ihlal eden ve Avrupa’ya şantaj yapan bir ülke. Ne zaman bir şey yapacağız desek bütün mültecileri salıvermekten, Avrupa’ya yığmaktan bahsediyor. Tehdit ediyor. Peki ne yapacağız o zaman. Sürekli konuşuyoruz, tanıkları dinliyoruz…  Artık konuşmayı bir kenara bırakıp bu ülkeyi boykot etmemiz gerekiyor. Erdoğan rejimini boykot etmemiz gerekiyor ve Erdoğan çevresindeki kesimi boykot etmemiz gerekiyor. Onların banka hesaplarını bloke etmeli ve futbol gibi spor müsabakalarını da yasaklamalıyız. Uluslararası ceza mahkemesinin önüne çıkarmalıyız” diye konuştu. 

Türkiye ve AB ilişkilerinde Erdoğan’la diyalog kurmanın imkanının kalmadığını kaydeden Dalen, “Yeterince konuştuk. Bundan sonra köprüleri atma zamanı geldi. Bizim açımızdan konuşacak bir şey kalmadı” ifadelerini kullandı. 

Oturum, soru-cevap şeklinde son buldu.