İzmir'de tutsağa hastanede doktor-asker işkencesi

İzmir F Tipi Cezaevi’nde tutsak edilen Latif Mollaahmetoğlu’nun kelepçeli tedaviyi kabul etmediği için doktorun da suç ortaklığı ile işkenceye maruz kaldığı bildirildi.

Latif Mollaahmetoğlu, İzmir 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. 4 mart günü mide ağrısı şikayetiyle gittiği Yeşilyurt Devlet Hastanesi’nde kelepçeli muayene dayatıldı.

Bu insanlık dışı uygulamayı reddeden Mollaahmetoğlu, işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını, 6 Mart Pazar günü kardeşi Dilan Mollaahmetoğlu ile yaptığı telefon görüşmesinde aktardı.

Tutsak, doktorlara “kelepçeli muayene hukuka aykırı, kelepçesiz bir şekilde muayene hakkım var” şeklinde itirazda bulunduğunu, ancak doktorların “düşmanca” bir tavır sergilediğini belirtti.

Dilan Mollaahmetoğlu’nun aktardıklarına göre “doktor düşmanca bir tavırla” kelepçeli muayene dayattıktan sonra askerlere “bunu buraya neden getirdiniz, alın götürün” dedi.

Askerlerin tutsağı doktorun işbirliği ile zorla hastaneden çıkarmaya çalıştığını aktaran Dilan Mollaahmetoğlu, abisinin de “Ben buraya muayene olmak için geldim. Zaten zar zor geliyoruz, muayene olmak istiyorum, midem çok ağrıyor” dediğini söyledi.

HASTANEDE İŞKENCE

Zorla hastane odasından çıkarılan tutsağın, askerler tarafından “slogan atması halinde öldürecekleri” tehdidinde bulunduğunu anlatan Dilan Mollaahmetoğlu, “Dört asker abimin üzerine çullanıp, işkence yapmaya başlıyorlar. Abimi yangın merdivenine götürüp orada darp ediyorlar. Dört asker ve elleri kelepçeli bir tutsak. Yere yatırıyorlar. Biri postalıyla kafasına basıyor, diğeri boynuna tekme atıyor. Elleri kelepçeli olan abimin ellerine basıyorlar. Abim, kollarında hala yara izlerinin mevcut olduğunu söyledi” dedi.

Hastanedeki şiddetin dakikalarca sürdüğünü söyleyen Mollaahmetoğlu, şunları ekledi: “Öfkesini alamayan askerler, abimi sürükleyerek, küfür ve hakaretlerle yüzüne defalarca tükürüyor. 'Burası devletin hastanesi, burada böyle yapamazsın, sana göstereceğiz' diyerek tekme ve tokat atarak, alt kata, kimsenin olmadığı bir yere indiriyorlar. Dört asker daha geliyor, abimin kafasına, boynuna, kuyruk sokumuna, çenesine, burnuna tekme atmaya devam ediyorlar. Abimin birçok yerinde hasar oluşuyor. Şu an boynunu kullanamayacak durumda. Kuyruk sokumu aşırı ağrıyor. Telefonda konuşurken bile çok zor konuşuyordu çünkü çenesi ve burnu çok ağrıyormuş.”

Hastane dönüşünde abisinin ısrarı üzerine Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gidildiğini belirten Mollaahmetoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Abim, 'işkence gördüm, bunu rapor ettireceğim' diyor. Israrı sonucu ATK’ye götürüyorlar. ATK’de rapor tutuluyor ama onların istediği gibi rapor tutuluyor. Film ya da emar çekilmiyor. Sadece ‘darba bağlı ezilme’ diye rapor tutuyorlar. Hiçbir ağrı kesici ya da ilaç uygulanmıyor. Hapishaneye gidiyor, içeri girdiğinde arkadaşları, yoldaşları görüyor. Arkadaşları revire götürmek istiyorlar. Ancak hapishanede görevliler, ‘Bizlik bir durum yok, biz yapmadık’ diyorlar. Abimin yaşaması şans çünkü orada öldürebilirlerdi.”

Abisin muayene edilmediğini, kırık-çıkık var mı bilmediklerini söyleyerek endişelerini dile getiren Mollaahmetoğlu, abisinin on yıldır çeşitli cezaevlerinde kaldığını ancak bu kadar korkunç bir olaya ilk kez tanık olduğunu söyledi.

‘BU KADAR KORKUNÇ BİR OLAYI İLK KEZ YAŞIYORUZ’

Mollaahmetoğlu, “Bu kadar korkunç bir olayı ikinci defa yaşıyoruz. Beş sene önce de kafasına demir bir tabureyle vurulmuştu. İşkence olayları daha önce de olmuştu. İnsan Hakları Derneği (İHD) gibi yerlere başvuruyoruz. Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) da başvurduk. Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri’ne mail attım, milletvekillerine yazdım, Meclis’te komisyonlarına mail attım” dedi.

Mollaahmetoğlu, “Bedeli ne olursa olsun sesimizi duyuracağız. Hapishanelerle ilgilendiğim için hakkımda birkaç hafta önce savcılık soruşturma başlattı. Ailesi olarak bu işkenceyi yapan askerler, meşrulaştıran hapishane idaresi, kelepçeli tedaviyi dayatan ve işkenceye sebep olan doktor hakkında suç duyurusunda bulunacağız, elimizden geleni yapacağız. İnsanlara bir çağrım var. Dilekçeler yazılabilir, mailler atılabilir, işkence sebepleri sorulabilir” şeklinde konuştu.