Yargının iktidar vesayetinden kurtulamadığı Türkiye’de işkenceciler korunup aklanırken, işkenceye uğrayanlar cezalandırılmaya devam ediliyor. Ankara’da gizli bir işkence merkezinde 6 ay boyunca gördüğü işkenceyi, “Faşizmin Gizli İşkencehanelerinde Direniş ve Zafer” adlı kitabında anlatan Ayten Öztürk’e açılan dava bunun örneklerinden biri oldu. “Örgüt propagandası” iddiasıyla açılan davada, Öztürk’ün işkenceye nasıl dayandığını anlatırken, Mahir Çayan’ın “Adalı” şiirini, Ümit İlter’in şiirlerini, Filistin’deki direnişi, hatta kendi resmini bile paylaşması “örgüt propagandası” delilleri olarak gösteriliyor.
Çağlayan Adliyesi’nde 28 Eylül’de 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada, mahkeme heyeti avukatların sunduğu işkenceyi belgeleyen raporları dahi incelemeye lüzum görmezken, savcının verdiği esas hakkında mütalaada Öztürk’ün kitabında hücre evinde infaz edilen abisi ve 16 Aralık hapishane katliamında hayatını kaybeden yengesinden “şehit” olarak söz etmesi ceza istemi için yeterli sayıldı. Hakkında açılan başka bir davadan 2 yıldır ev hapsinde tutulan Ayten Öztürk, ANF’ye konuştu.
‘İŞKENCEYİ ANLATMAK SUÇ, YAPMAK SUÇ DEĞİL!’
Ayten Öztürk, hakkında açılan davanın ve ilk duruşmada verilen savcı mütalaasının bir kere daha işkenceyi anlatmanın suç, işkence yapmanın ise suç olmadığını açığa çıkardığını vurguladı. Ankara’daki gizli bir gözaltı merkezinde 6 ay boyunca tek başına bir hücrede tutulmasına rağmen “örgüt propagandası” iddiasıyla dava açıldığına işaret eden Öztürk, “Kitabın neresinde örgüt var? Orada tek başımaydım. İşkence altında, tek başına bir insanın yaşadıklarının anlatıldığı bir kitapta nasıl örgüt propagandası yapılabilir? İşkence altındayken, yani askıda, falakada, elektrik verilirken, tazyikli suda boğulmaya çalışılırken ya da saatlerce tabutlukta bekletilirken, dayanmak için tutunduğum Mahir Çayan’ın “Adalı” şiirinden Ümit İlter’in şiirine, Filistin direnişinden Grup Yorum şarkılarına, hatta sevdiklerimden, abim, ablam ve yengemden söz etmem propaganda sayıldı” dedi.
‘ABİM, ABLAM VE YENGEMDEN SÖZ ETMEM ÖRGÜT PROPAGANDASI SAYILDI’
İlk duruşmada esas hakkında mütalaa veren savcının “örgüt propagandası” gerekçesi olarak kitapta abisinden, ablasından ve yengesinden şehit olarak bahsetmesini gösterdiğine dikkat çeken Öztürk, “Abim 1994 yılında basılan bir evde arkadaşıyla birlikte infaz edildi, ablam ölüm orucunda yaşamını yitirdi, yengem ise 19 Aralık katliamında katledildi. Bunlar çok doğal olaylarmış gibi, sanki infaz ve katliam yaşanmamış gibi bir de kitapta onlardan şehit olarak bahsetmem ‘örgüt propagandası’ olarak gösterilip ceza istendi. Bu kabul edilemez” diye tepki gösterdi.
‘BU DAVA BİR GÖZDAĞI VE İNTİKAM ARACI’
Öztürk, gördüğü işkenceye ilişkin defalarca suç duyurusunda bulunmasına ve çıktığı her mahkemede anlatmasına rağmen bugüne kadar tek bir soruşturma başlatılmadığı gibi, duruşmada avukatlarının mahkeme heyetine sunmak istediği işkenceyi belgeleyen hastane raporunun incelenmek istenmediğine işaret etti. Öztürk, yargının bu tutumunun gizli gözaltı merkezlerinde işkencelerin devam edeceğinin ve kendisi gibi bu konuda konuşanların boş dosyalarla susturulmaya çalışılacağının göstergesi olduğunu vurguladı. Şu anda 2 yılı aşkın bir zamandır tutulduğu ev hapsinde açılan bu davanın da susturmanın, gözdağı vermenin ve intikam almanın bir aracı olduğunu kaydeden Öztürk, “Hiç alakam olmamasına rağmen Okmeydanı’nda bir kişinin linç edilmesi olayına dahil edildim. Hakkımda arama kararı çıkarıldı ve o dönemde cezaevinden SEGBİS ile katılarak verdiğim ifadeyle serbest bırakıldım. Ama gelin görün ki 3 yıllık yargılama sonucunda iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldım ve şu anda 2 yıldır hukuksuz bir şekilde ev hapsinde tutuluyorum. Depremin büyük yıkıma neden olduğu Hatay’daki ailemin yanına bile gidemedim” dedi.
‘SESİMİZİ YÜKSELTMEK ZORUNDAYIZ’
İşkenceyi anlattığı için cezalandırılmak istendiğini kaydeden Öztürk, susmayacağının altını çizdi. İşkencecilerin cezalandırılması ve gizli işkence merkezlerinin açıklanması, kapatılması için mücadeleye devam edeceğini vurgulayan Öztürk, işkenceye karşı mücadeleyi yükseltme çağrısında bulundu. Öztürk, “Biz susarsak yarın bu işkence her yere yayılarak devam edecek. Sesimizi yükseltmek zorundayız. Bu herkesin meselesi. Benden sonra hiç kimsenin aynı işkenceleri yaşamasını istemiyorum ve bunun için sonuna kadar mücadele edeceğim” diye konuştu.