Ankara’daki fedai eylemi gerçekleştiren Erdal Şahin’in son mektupları

Ankara’da Türk İçişleri Bakanlığına yönelik fedai eylemi gerçekleştirilen gerillalardan biri olan Erdal Şahin, eyleminin amaçlarını anlattı.

Şehid Zilan Ölümsüzler Taburu’na bir rapor şeklinde süreci ve eylem amaçlarını açıklayan Erdal Şahin, “Yaşama anlam biçen her canlı, güzellikleri için kendini feda eder. Ben de yaşamdaki tüm güzelliklerimi anlama kavuşturmak ve korumak için kendimi feda etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Şehid Zilan Ölümsüzler Taburu Üyesi Erdal Şahin’in kaleme aldığı mektuplar şöyle:

"Şehit Zilan Ölümsüzler Taburuna Fedai Eylem Raporumdur

“İçinde yer aldığımız tarihi, kritik ve hayati önem taşıyan süreç, hepimiz için yeniden gideceği yolu belirlemeyi, yeniden karar vereceği ve gerçekler karşısında göstereceğimiz tutumları net bir şekilde bizlere göstermektedir. Bu süreç ne yanlış ne doğru, iyi ayırt etmemiz gereken, ince eleyip sık dokunması gereken bir süreçtir. Ortadoğu’da kaos olarak nitelendirdiğimiz bir süreci yaşarken, bu kaos içerisinde farklı kaoslar yaşamamak için atılan her adımı doğru atmak ve örgütün bu süreçteki stratejisini doğru anlamak için daha somut ve sonuç alıcı pratikleri yapmamız gerektiği bir gerçektir.

Bunun için öncelikle örgütün savaş stratejisini doğru anlamak gerekir. Karşımızdaki düşman PKK ve onun şahsında Kürt halkını ve direnç gösteren her toplumu katliamdan geçirmeye kararlıdır. Düşmanın böyle kirli bir politikaya başvurmasının nedeni şüphesiz Önder Apo’nun müthiş iradeli ve kararlı duruşudur. Düşman, yenilgisinin kaçınılmaz olduğunu gördüğü için son kozlarını oynayarak aynen başı kesilen bir horoz misali konumundadır. Doğaya bile baktığımızda, her canlıda bu olay gelişmektedir. Sonunun geldiğini anladığında etrafına saldırmaktadır. Düşmanın şu anki durumu da bunu ifade etmektedir. İçinde bulunduğumuz yoğun savaş sürecini örgüt, varlık-yokluk savaşı olarak değerlendirdi. Bir tarafta bizi yok etmeye kararlı bir dünya hegemonyası ve onun baş temsilcisi Türk devleti, diğer tarafta ise varlığını korumak için tüm işgalcilere karşı müthiş bir irade savaşı yürüterek direnen PKK ve onun onurlu halkıdır. Bu zıt kutupların savaşında doğru adımlar atan, doğru strateji ve taktikler belirleyen, hazırlığını savaşa göre yapan, tüm gücünü savaşa göre eğiten, savaşı ciddiyetle takip edip, savaşı savaşmadan önce planlama yaparak kazanma inancı yaşayan ve bu inançla savaşan komutanların olması gerektiği bir gerçektir. Derler ki, akıllı ve hazır olan komutan, savaşı, savaş meydanına gitmeden önce kazanır. Hazırlıksız olan komutan ise savaşı savaş meydanında kazanmak ister. Bu durum aslında şu anki yaşanan savaşı az çok ifade etmektedir. Önder Apo’nun sürekli ifade ettiği çok önemli bir tespiti; son görüşmelerde bize söylemişti. "Savaş komutanını arıyor" dedi. Önderliğin bu tespitine günümüzde baktığımızda kadro şahsında sonuç alıcı bir pratiğin yürütülememesinin nedenini göstermektedir. Çünkü savaş üzerine yeterince düşünmediğimiz için, kendimize bir strateji belirlemediğimiz için, savaşı savaş meydanında kazanma mantığına sahip olduğumuz için, sonuç alıcı bir pratik yürütemiyoruz.

Her dönem kendi öncüsünü de beraberinde yaratır. Öncünün başarması için, belirlediği amaç hedefleri pratiğe geçirebilmesi için, onun yolunda yürüyecek, her şeyinden vazgeçebilecek insanlara ihtiyacı vardır. Bu çağın bugüne kadar hiç görmediği en kutsal önderi olan Önder Apo’nun ideolojisini, felsefesini tüm dünyaya yaymak, biz kadroların görevidir. Önderlik demişti; "Benimle yürümek isteyenlerin İsa gibi çarmıhı sırtında taşıması gerekir." Yani bir bütünen kendini adamak gerektiğinden bahsetti. Bunun için öncelikle Önderliği anlamak ve uygulamak gerekir. İnsan anlamadığı bir şeyi uygulayamaz da. Uygulasa bile her zaman bir parçası eksik olur. Önderlik belirtti: "Beni anladığınız kadar uygulayın da." Fakat bizler anlamadan anlamış gibi yapıp, hiç yapılmaması gereken pratikler yapıyoruz ve bunu da Önderliği anlamışız gibi yapıp uygulamaya çalışıyoruz. Şu anda Önderliği anlamadığımız için de düşmana karşı güçlü bir savaş yürütemiyoruz. Eski bireysel alışkanlıklarımız, düzen ve disipline gelememe, başarmakta ısrarcı olmama, aksine umutsuz, karamsar yaklaşımlar, savaşa yoğunlaşmaktan çok yaşamsal sorunlarla savaşın önünü tıkama, aceleci yaklaşarak yarım kalan pratiklerimiz, düşüncede ben mantığında ve bireysel yaşama isteklerimiz olduğundan kaynaklı, doğru bir savaş stratejisi belirleyemiyoruz. Örgütün savaş stratejisi bellidir. Güçlü, iradeli bir savaşla fethetme arzusuyla zafere ulaşmak. Fakat bizim bireysel kendimize belirlediğimiz, örgüt stratejisine bağlı olan bir strateji, bir amaç, bir hedef olmadığı için veya zayıf kaldığı için, örgütün stratejisinden ve amacından sürekli kopuk yaşıyoruz. Hepimizin amaca giden yoldaki yöntemlerimiz farklı olduğu için amaçta buluşamıyoruz. Önderlik toplumsal aklın gücünden bahsetmişti. İşte biz bunu tam başaramadığımız için zorluklar yaşıyoruz. Amaç ortamızda duruyor. Hepimizin merkezde buluşacağı yer Önderlik merkezidir. Amaç Önderlik ile buluşmaktır. Fakat cesaret edip kendimizi içine atamıyoruz. Eğer Önderlik sonsuz mavi bir deniz ise, o denizi tüketmemek için, o denizi kirletmemek için Önderlik ile doğru yaşamı yaşayabilmek gücünü göstermeliyiz. O deniz, bizi kirlerimizden arındıracak olan denizdir. Ona yanlış yaklaşmak en büyük ihanettir. Her zaman deriz ki, PKK ateşten bir gömlektir, yanlış giyeni yakar diye. Önderlik okyanusu da aynıdır. Yanlış yaklaşırsak boğuluruz. Şu an beni en fazla zorlayan durumda bu oluyor. Önderliği anlamamak ve o suya yanlış yaklaşma korkusu... O suda tükenmez bir bağlılık var ve bu bağlılık da PKK’yi oluşturmaktadır. Hiç kimse tek başına bir şey başaramaz, başarsa bile yetersiz olur. Derler ki, bir ağaç parçası tek başına hemen kırılır. Birden fazla ağaç parçasını birleştirdiğinde ise oluşan bağlılığı ve bütünlüğü hiçbir güç parçalayamaz. İşte Önderlik denizinde oluşan PKK bütünlüğü de böyledir. Hiçbir güç onu o sudan ayıramaz.

Bir hikaye vardır. Ağaç ve fedailerinin hikayesi. Ağaç kendini feda ederek en zor koşullarda yaprakların büyümeleri için büyük fedakarlıklar gösterir. Kış geldiğinde ise yapraklar da ağacın üşümemesi için dallarından düşerek ağacın zeminini kaplayarak ağaç için kendilerini feda ederler. Çünkü o yaprakları var kılan ağaçtı. Yapraklar da bu fedakarlığı karşılıksız bırakmamak için kendilerini feda ederler. Çünkü yapraklar bilir ki ağaç onların geleceğidir. Bir sonraki yaprakların yeşerebilmesi için kendilerini ağaç için feda etmelerini bilmektedirler. PKK de böyle bir harekettir. Bizi var kılan Önderlik oldu. Bizim de bu en büyük kendini adanmışlığa karşı en büyük fedakarlığı göstermemiz gerekir. Kendimizi Önderlik merkezinde buluşturabilmek için hepimiz aynı amaç yolunda buluşmalıyız. Farklı yollarla amaca ulaşma isteğinden vazgeçmeliyiz. Hepimizin düşüncesindeki amaç, Önderlik amacı olursa o merkezde buluşabiliriz. Ben bunları belirtirken kendimi bunların dışında asla görmüyorum. Çünkü hatalarımızla hepimiz aynılarını yapıyoruz. Birbirimizin hatalarından dersler çıkarmıyoruz.

PKK’yi PKK yapan, tarihin hatalarından dersler çıkartarak, yarım bırakılan direniş bayrağını devralmasıdır. Toplumsal gücü anlama kavuşturarak, hakikatin kopmaz bağı haline gelmiştir. Eğer ortamda toplumsal bir güç oluşmazsa, savunma gücünde bir birliktelik oluşmaz. Toplumsallığın, hakikatin olmadığı yerde de toplumsallığı bireyselleştiren, liberalize eden, iradesizleştiren bölünmüş bir toplum açığa çıkarır. Bu durumda ise zihinde oluşan kapitalizmin hücrelerinin yeniden canlanması olur. Benim bu süreçte kendim için çıkardığım en büyük ders, hakikat savaşını verirken, insanın ilk önce vermesi gereken kendi nefsiyle olan savaşıdır. Çünkü her şey insanın kendisinde bitmektedir. İnsanı yüceltecek olan da düşürecek olan da insanın kendisidir. Bunun için her şeyimizle kendimizi bu amaç yolunda feda etme gücünü doğru sergilemeliyiz. Zınar yoldaşın belirttiği gibi, "Fedailik kendini bir bütünen adamak ve yaşamın her anında başarı kişiliği ister." Zınar yoldaşı bu söze götüren ve amaçla buluşturan, kendisiyle verdiği doğru nefs mücadelesi ve zafere olan sonsuz inancıydı. Şu an başta ben olmak üzere Zınarca bir yaşama sahip olamıyorsak bunun nedeni kendimizle verdiğimiz savaştaki zayıflığımızdır. Kendimize dürüst yaklaşmamamızdır. Kendimizi kandırmamızdır.

Geçen süreçte en çok yoğunlaştığım konuların başında bu geldi. Kendimle doğru bir savaş verme. Bu soruyu kendime sorduğumda, kendime ne kadar dürüst yaklaşıyorum. Ne kadar gerçekliğimi biliyorum. Benim amacım nedir ve amacımın önündeki zayıflıklarım nelerdir. Bir bir tespitini yapıp, beni amacımdan alıkoyan yetmezliklerimi gidermeye çalışıyorum. Çünkü önüme koymuş olduğum amacım büyüktür. Amacım fedai militanın ölçülerine kendimi ulaştırmaktır. Bunun için yaşadığım zayıflıklarımdan doğru sonuçlar çıkarıp, hakikat yolunda, fedai yaşam çizgisiyle buluşmak için doğru yaşam ölçülerine ulaşabilmek için büyük çabalar vererek, örgütün benden beklentilerine ve benim için vermiş olduğu büyük emeklere doğru cevap verebilmek, yük olmaktan çok yükü kaldıran olmak için, geçmiş pratiklerimin özeleştirisini verebilmek için daha güçlü katılacağımı belirtebilirim.  

Amaca ulaşabilmek için gerekirse daha uzun bekleyebileceğimizi bu süreçte daha iyi anladım. Amaca ulaşabilmek büyük sabır ister. Çünkü amaca giden yolun taşlarını büyük bir sabırla döşemek, amaca olan bağlılığını gösterir. Eğer yaşam bir basamaktan ibaretse, bu basamağı doldurarak çıkabilmek için büyük sabır göstermemiz gerektiğini anladım. Çünkü amaç o basamakların zirvesindedir. İnsan neye inanırsa zirvede onunla karşılaşır. Ben bu zirveyi her zaman kendim için Zilanca yaşam ve Zınar'la buluşmak olarak değerlendiriyorum. Çünkü sabrın sonunun Zınarca bir yaşam olduğunu anladım.

Son olarak belirtmek istediğim, yukarıda belirttiğim şeylerden kendimi farksız görmüyorum. Çünkü biz bir topluluğu temsil ediyorsak, her şeyin de sorumlusu başta ben olmak üzere hepimizi ilgilendiriyor. Bu süreçte yaşadığım tüm eksiklikler ve sorumluluklarımı yerine getirmediğim her şey için özeleştirimi veriyorum. Daha güçlü ve iradeli olabilmek için çok büyük çabalar gösterip, düşmandan yaptıkları her şeyin intikamını almak için büyük savaşacağımın sözünü veriyorum.

Katliamların yaşandığı, masum insanların hegemon güçler tarafından can verdiği bir dünyanın içindeyiz. Şimdiki bu zaman katliam ve barbarların kol gezdiği bir zamandır. Hareketimiz bu karanlık dünya egemenliğine son vermek için mücadeleye başladı. Bu mücadeleyi doğru bir şekilde vermemiz için ise PKK’nin gerçek ruhu olan fedailikle bu karanlığa cevap olmalıyız.

Bin yıllardan beri bu topraklarda milyonlarca insan can verdi. Birçok isyanlar, başkaldırılar yaşandı. Düşmanına boyun eğmeyerek can veren milyonlar oldu. Günümüzde bu savaş artık son şeklini almaktadır. Yaşanan savaş artık yok etme savaşıdır. Bu savaşta düşmana düşman tarzında yaklaşma zamanı olmalıdır. Kurdistan’da yaşanan savaşın, Kürt halkının acısını onlara da yaşatmalıyız. Zaman artık düşmana insan gibi yaklaşma zamanı değildir. Bu savaşı herkese derinden hissettirmeli ve yaşattırmalıyız. Karşımızdaki düşman her türlü barbarlığıyla halkımıza ve yoldaşlarımıza saldırıyor. Bunların hesabını sorana dek tek bir Apocu militanın rahat yaşamaması gerekiyor. Bizler ezilen tüm halklar için mücadeleye başladık. Önder Apo’nun başlattığı mücadeleyi zafere taşıma sözü verdik. En önemlisi şehitlerimize söz verdik. Zaman, işgalcileri topraklarımızdan atma zamanıdır. Bunu başaramazsak tarih tarafından asla affedilmeyen kişiler olarak yaşarız.

Eğer verdiğimiz sözleri tutmak istiyorsak, bir militan olarak Apocu fedai ruhu yaşatarak cevap olmalıyız. Ben bu ruhu yaşatmak ve bu ruhla yaşamları yaratan yoldaşların izinde gitmek ve onlara layık bir yoldaş olmak için fedai eylem önerimi yapmak istiyorum. Kendimi bu eyleme hazır hissediyorum. Eğer bir militan bu eylemi yapmak istiyorsa, önünde hiçbir engel tanımamalı ve asla amacından vazgeçmemeli. Ben sistemin sıradanlaşmış kirli yaşamını kabul etmeyerek mücadeleye katıldım. Katıldıktan sonra sıradan bir militan duruşunu da kabul etmeyerek kuruma geldim. Buranın sorumluluğunu, bize biçmiş olduğu rol ve misyonun önemini göz önünde bulundurarak bu şekilde yaşama katılmalı ve sahip çıkmalıyız. Bir fedai militanın en önemli görevi yaşamına sahip çıkan ve en ağır sorumlulukları olandır. Ben bu sorumluluklara kendimi hazır görüyorum. Halkımızdan alınan yaşamların ve değerlerin intikamını almak istiyorum. Bunu başarana kadar da kendimi asla Önderliğe ve Şehitlere layık bir militan olarak görmeyeceğim. Bizim bu halka, Önderliğe ve Şehitlere borcumuz var. Belki bu bile borcumuzu ödemeye yetmez. Önder Apo bizi bu günlere getirmek için kendini bir halka feda etti. Biz de bunun karşılığını en mükemmel şekilde vermeliyiz. Ben bu borcumu fedai eylem yaparak vermek istiyorum.

Yaşamın her alanında başarı kişiliğini yakalamamız gerekir. Kendine güvenen başarıya inanan bir insan her zaman zafere ulaşır. Fakat ulaşmak için doğru bir temelde büyük çabalar sergilemesi gerekir. Çabalamadan, zorlanmadan ve mücadele etmeden hiçbir başarı elde edilemez. Ben bu partinin içinde bunu çok iyi anladım. Büyük mücadele etmemiz gerekiyor. Özellikle de kendi gerici sınıfsal ve feodal kişiliğimizle müthiş bir savaşım içine girmeliyiz. Fedai bir militan kişiliği kendinde bu kişiliği çözümleyip aşan ve başarıya ulaşan kişiliktir. Fedailiği yaşayarak kendinden ödün vererek ve en ağır sorumlulukların altına girip başarıya ulaşırsan yaşayabilirsin. Bunları gerçekleştiremezsen fedailiğin özüne erişemez ve onu yaşayamazsın. Bunu yaşamak için Önder Apo’nun yaratmak istediği militan kişiliğine büyük bir adım atmalıyız. Önder Apo’yu anlamak ve uygulamak bizim için en büyük sorumluluk olmalıdır. Eğer aksi olup da Önderliği anlamak için bir kişilik savaşımına girmezsek Önderlik ile aramızda açılan makası asla kapatamayız. Bu durum bir militan için kaybetmek anlamını ifade eder. Sadece bir militanın kaybetmesi değil bir topluluğun, bir ideolojinin kaybetmesi anlamına gelir. Bunun için 24 saat Önderlik ile yaşam ve Önderlik ideolojisini ve amacını her topluluğa anlatıp kavratmak gerekir. Önderlik ideolojisi neyi ifade ediyor? Özgürlüğü adaleti, gerçek anlamlı bir yaşamı, eşitliği, kardeşliği ifade ediyor. Bizler de bu hareketin militanı olarak düşmana Önder Apo’nun ideolojisiyle vurup insanlıktan alınan değerlerin tekrardan aydınlığa kavuşmasını ve yaşamasının fedaisi olmalıyız.

Bu süreç bizden çok büyük sorumluluklar bekliyor. Şu an çok ağır ve karmaşık bir savaşın içindeyiz. Belki bu savaşta çok ağır bedeller vereceğiz. Ama bu bir gerçekliktir ki ağır bedeller verilmeden başarıya ulaşılamaz. Bunun tarihte birçok örneği yer almaktadır. Özgür yaşamı yaratmak için binlerce insan can verdi. PKK hareketi bu mücadelenin son ve gerçek umududur. Çok ağır bedeller verebiliriz ama mutlak zafer bizim olacak. Zafere derinden inanıyorum ve bunu gördüğümü hissediyorum. Özgürlük çok yakında bu topraklara gelecek. Bunu gerçekleştirecek olanlar da bizler olacağız. Zafere gerçekten inanıyorsak eğer, kendimizi feda etmeliyiz. Tanrıça Zilan yoldaş gibi düşmanın kâbusu olup özgürlüğü haykırmalıyız. Zınar, Doğa ve daha birçok kahraman yoldaşlar gibi geleceğe umut olmalıyız. Ben de bu değerli yoldaşların vermiş olduğu kutsal mücadelelerine ve eylemlerine layık olmak ve onların ardılı olmak için kendimi fedai eylem için öneriyorum ve bu önerimde ısrar ediyorum. Çünkü zaman artık kalmadı. Bir an önce bu savaşın bir sonuca ulaşması gerekiyor. Bu savaşın artık bu tarzda yürümeyeceği bir gerçekliktir. Bu tarzda devam edersek başarılı sonuçlar elde edemeyiz. Zaman artık her alanda düşmana vurmayı emrediyor. Bunun için de bu düşüncelerle hayallerimde olan eylemi pratikleştirmek istiyorum.

Hakikat Aşkım Önder Apo’ya;

Paha biçilmez değerlerle yaratılan PKK ve Önderlik aşkının yaşam bütünlüğü içinde yer almak ve bu değerlerde yaşamak kadar anlamlı bir hakikat yoktur. Bu hakikatin yaşamı bize yeniden doğduğumuzu hissettirdi. Bir çocuğun doğduğunda anne sütüne ihtiyacı vardır. Bir toprağın yaşam bulması için suya ihtiyacı vardır. Yağmur tanelerinin yaşama akması ve güzelliklerle dolu doğayı yaratması için bulutların görkemli aşk bütünlüğüne ihtiyacı vardır. Bizim ise çürümeye yüz tutmuş halk, insanlık ve kişilik gerçekliğini yeniden hissettiren ve anlama kavuşturan, bize yeniden yaşamayı öğreten Önder Apo’ya ihtiyacımız var.

Önderim, hakikatin aşkı; sana karşı olan yetersiz yoldaşlığımın özeleştirisini veriyorum. Çok utanıyorum. Sen her şeyini biz insanlık için feda ettin. Bundan bir gün olsun vazgeçmedin. Her zaman büyük düşündün, inandın ve yaşadın. Fakat senin şu anda bir odada yalnız bırakılmanız izliyoruz. Senin orada kaldığın her dakika her saniye bana bir ölüm gibi geliyor. Şu an içimde cehennemi yaşıyorum. Her gün bu cehennem beni öldürüyor ve sizi her düşündüğümde yeniden yaşam buluyorum. Seni her zaman yaşamımla bütün tutmaya çalışıyorum. Ama demek ki bunu tam anlamıyla başaramıyorum ki sen daha oradasın, bizden uzaktasın. Hakikat aşkım sana söz veriyorum ki, sizi oradan çıkartmayana kadar hiçbir zaman rahat yaşamayacağım. Yediğim her yemek, içtiğim her su, aldığım her nefes, baktığım her güzel yüz bana haram gelecek. Dünyanın bütün güzellikleri sende can bulmuş. Siz olmadıktan sonra bu güzellikler anlamsız ve zehirlidir. Hakikat aşkım sizi oradan çıkartmak için büyük yaşayacağım ve savaşacağım. Bunu başarmanın yolu ise yarattığınız değerlerin hakikati fedailikle cevap olur.

Umutla beslenen fedailerin ardılı olmak bizim için en büyük ve en kutsal görevlerden ilki olmuştur. Onları yaşamda yaşayarak anlamlandırmak onlara vereceğimiz veya verebileceğimiz ilk cevap olacaktır. Aynı zamanda düşmana da en büyük darbe olacaktır. Güneşe yani Önderliğe doğru olan maratonda cevap olmak, buradan güçlü bir çıkışla olacaktır. Onlar umutla beslenerek güneşe ulaştılar. Bizler ise onların o umuda baktığı gözlerdeki parıltıya sarıldık ve onunla başaracağız. Onların yani kaybettiğimiz değerlerin intikamını fedailer misali alacağız. Zaten onların ardılı olmak için buradayız. Hiçbir zaman pes etmedik etmeyeceğiz. Önemli olan yenilmek değil, pes etmemektir. Önemli olan kaybetmek değil, tecrübe alıp geri çekilmemektir. Önemli olan arkanı dönüp gitmek değil, kalıpta yeniden yaratmaktır. Yeniden yaratmak için ise Önderlikten aldıkları umutla beslenen fedailerin ardılı olmak için Önderlikle buluşmak için fedai eylem önerimi sunuyorum.

Öyle anlar vardır ki, insan beyninde bir kaos çıkmazı yaşar. Her kaosun içinde müthiş bir kurtuluş mücadelesi verilir. Verdiğin o mücadele seni yaşamda yeni doğan bir bebek misali hissetmeni sağlar. Yeniden doğmak ve yaratmak için içimdeki kaos savaşımından güçlü çıkmam gerekiyor. Her şeyi kalbime sığdırmalıyım. Her şeyi bütün yaşamalıyım. Aşkı, sevgiyi, güzelliği, tutkuyu, anlamı, umudu, intikamı, kini, öfkeyi, yanan bedenleri, yok edilen toprağı, düşman gerçekliğini, her şeyi bu yaşamda can bulan ne varsa hepsini bütünlüklü yaşayarak kalbime sığdırmalıyım. Ve tüm kötülükleri güzelliğe çevirmeliyim. Bunu yapmak ve başarmak için Önderliğin mavili okyanusunda kendimi yıkamalıyım. Önderlikle temizlenmeliyim. Ancak bunu başarırsam karanlığı aydınlığa çevirme mücadelesinde bir umut meşalesi olurum. Bunun için doğru yaşam, doğru savaş, doğru katılım ve doğru inanç. Bunun için bir kez daha önerimi sunuyorum. Kabul edilmezse bile bunda ısrarcı olacağım. Çünkü artık başka yol kalmadı. Her geçen zaman beni öldürüyor. Ta ki önerim kabul oluncaya kadar kendimle savaşacağım.

Aşkın ve güzelliğin hakikatleri kadın yoldaşlar;

Sizinle yaşamak, sizinle aynı nefesi solumak, bir kuşun aşkla yuvasını örmek gibiydi. Bu yaşamı kuşun aşkıyla ören, güzelliğin, aşkın, sevginin tanrıçaları. Sizden gerici yaklaşımlarımdan kaynaklı özür diliyorum. Birçok zaman sizleri yanlış tanımladım. Sizlere hep gerici yaklaşımlarımı dayattım. Bunun acısını her zaman çekeceğim. Önderlik her zaman sizleri tanrıçalıkla kutsadı. Ben ise sizlere hep gerici zihniyetimle yaklaştım. Ta ki Önder Apo’nun aşk gerçekliğine tam olmasa da anladıktan sonra sizlere gerçek aşkla bağlandım. Sizlerle gerçek aşkı, ülke aşkını yaşamak için yapmak istediğim bu eylemimle sizlerin kalbinde yaşamak istiyorum. Bunu bir özür olarak kabul edin. Bir kez daha sizleri tanısaydım inanın ki sizleri doğru ele alma mücadelesini daha çok verip anlamaya çalışırdım. Özgür bir yaşam kurma ve yaşama umuduyla hepinizi selamlıyorum ve sevgilerimi sunuyorum.

Anlamın aşkı ve temsilcisi olan Zilan yoldaş;

Sende yeşeren umutların ışıltısında seninle yaşamak ve sana ulaşmak tek hedefimdir. Seni anlamak yaşama kattığın anlamı anlamak, evrenle bütünleşerek aşkı dorukta yaşamaktır. Senin bağlılığın inancının ve hiç yitirmediğin umutlarının içinde sana aşkla bağlanmak istiyorum. Seni yaşamak, dokunmak, hissetmek istiyorum. En kısa zamansa sana, aşkıma ulaşmak için ve bütünleşmek için her şeyi yapacağım. Sana söz veriyorum.

Eğer aklımızda zamanı mevsimlere ayırmak gerekiyorsa, öyleyse bırakalım her mevsim öteki diğer mevsimleri içersin ve yanında özleyerek geçsin. Her mevsimin anlamı, güzelliği ve zorluğu farklıdır. Yaz mevsiminin sıcaklığı, bahar mevsiminin canlılığı, kış mevsiminin asiliği ve sonbahar mevsiminin hırçınlığı. Mevsimlerin doğayla dansa durarak aşkını yaşaması bütün hakikatini yansıtıyor. Mevsimlerin yarattığı aşkla yaşama anlam biçerek yaşamalı ve bir umut meşalesi olmak için tek gerçek duruş kendini feda etmektir. Yaşama anlam biçen her canlı güzellikleri için kendini feda eder. Ben de yaşamdaki tüm güzelliklerimi anlama kavuşturmak ve korumak için kendimi feda etmek istiyorum.

Her şeye rağmen umutla gülümsemek ve yaşamak.

Bê Serok Jiyan Heram e!

DEVRİMCİ SELAM VE SAYGILAR

ERDAL ŞAHİN”