Av. Bulut: Hasta tutsaklar ölüme terk ediliyor

Mehmet Sevinç örneğinde olduğu gibi hasta tutsakların ölüme terk edildiğini belirten TUHAD-FED’den Av. Aslıhan Bulut, “Hasta bir tutsağın tek başına kalması, hem tecrittir hem de fiziksel yok etme girişimidir” dedi.

TUHAD-FED yöneticilerinden Av. Aslıhan Bulut, cezaevlerindeki hak ihlallerinin ve tutsakların tahliyelerinin engellenmesinin, tecrit politikası ile bağlantılı olduğunu söyledi.

Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Hukuki Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) yöneticilerinden avukat Aslıhan Bulut, Türk cezaevlerindeki hak ihlalleriyle ilgili ANF’ye konuştu.  Av. Bulut, Mart 2020’de çıkan İdari ve Gözlem Kurulları Yönetmelik Değişikliği ile birlikte tutsakların üç ve 6 ayda bir değerlendirmeye tabi tutularak tahliye edilip edilmemelerine dair karar verilmeye başlandığını hatırlattı.

Avukat Bulut, tutsakların kurul karşısına çıkmaları durumunda “PKK’yi terör örgütü olarak görüyor musun?” ve “Abdullah Öcalan hakkında ne düşünüyorsun?” sorularına muhatap kaldıklarını kaydetti.

AÇLIK GREVİNİN ARDINDAN

Tutsakların, infazlarının bitmesine yakın bu iki soruyla karşı karşıya kalmalarının hukuki olmadığının altını çizen Av. Bulut, şöyle devam etti: “Bu sorulara verilen cevaplar ne olursa olsun, sonuç itibarıyla tutsaklar, üç veya 6 ay daha fazla cezaevinde tutuldu. Aslında söz konusu yönetmelik değişikliği ile birlikte cezaevlerinde genel bir politika değişikliğinin olduğunu da görüyoruz. En son 200 gün devam eden, 103 cezaevine yayılan; tecridin kırılıp Abdullah Öcalan ile görüşmelerin başlaması talebiyle bir açlık grevi vardı. Bu kadar geniş bir açlık grevi eyleminden sonra getirilen yönetmelik değişikliği, tamamen bu grev süreciyle alakalıdır. Çünkü bu kurul, 30 yıl içeride kalıp infazını tamamlayan birçok tutsağın daha fazla içeride kalmalarına da neden oldu.”

TECRİT VE FİZİKSEL YOK ETME

Cezaevlerindeki cinayetlere dikkat çeken Av. Bulut, şunları söyledi: “Bu ölümlerin hepsi bizim için şüpheli ölümlerdir. Örneğin, Mehmet Sevinç gibi hasta bir tutsağın tek başına bir odada kalması kabul edilecek gibi değil. Bu tutsağın, kafasını çarpıp yere düştükten sonra beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybettiği kamuoyuna duyuruldu. Devletin bu noktada çok ciddi sorumlulukları vardır. Hasta bir tutsağın ölüme terk edildiğini görüyoruz burada. Biz, bu durumda olan birçok tutsak için başvuru yaptığımızda da cezaevleri idareleri tarafından kabul edilmiyor. Tutsakların hükümlerinin onanmamasına rağmen ‘güvenlik’ gerekçesiyle tek kişilik odalarda tutulduğunu görüyoruz. Bu kişilerin tek başlarına bir odada tutulmaları, hem onları tecrit etmek hem de fiziksel olarak yok etme anlamına geliyor. Tutsaklar, aynı zaman intihara sürükleniyor ve intihar etmedikleri halde, durum öyleymiş gibi yansıtılıyor.”

‘İNTİHAR’ EDENLERDE İŞKENCE İZLERİ

Av. Bulut, Silivri Cezaevi’nde katledilen Ferhan Yılmaz’ın durumuna ilişkin konuşarak, şunları paylaştı: “Aslında Ferhan Yılmaz’ın annesi de oğlunun hapishanede kaldığı süre zarfında gördüğü işkenceleri de anlatmıştı. Buna karşılık Silivri Savcılığı hemen bir yalanma açıklaması yayınladı. Cezaevlerinde işkence yok ise, Ferhan Yılmaz’ın görüntülerinde işkence izleri var. Yine daha 20 yaşında bir tutsağın ‘kalp krizi geçirdiği’ gerekçesiyle hayatını kaybettiğini gördük. Onun da vücudunda işkence izleri vardı. Bunların tamamı tecridin derinleşmesiyle bağlantılı olduğunu düşünüyoruz. Zaten son aylarda dışarıdaki salgın koşulları esnemiş ve normalleşme sürecine geçilmişken, cezaevlerinde halen bir ilerleme yok. Sohbet veya diğer etkinlikler halen yasak. Salgın koşulları bile tecridi derinleştirmek için fırsata çevrildi.”

AİLELERİN TALEPLERİ

Tutsakların ailelerinin de ölüm haberlerinden sonra çok tedirgin olduğunu ve bir an önce bu konuda adımlar atılmasını talep ettiğini aktaran Av. Bulut, şöyle konuştu: “Ailelerin bizden en temel talepleri, işkenceye maruz kalan tutsaklarla görüşmemiz, gerekli hukuki ve diplomatik süreçlerin başlaması yönünde oluyor. Yine en çok beklentili oldukları bir diğer konuysa tutsakların sesi olabilmemizdir. Özellikle uluslararası kurumlara başvurular yapmamız isteniyor. Bu hukuki girişimleri zaten yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Bu süreçlerden sonra gelecek olan cevaplar yıllar alabiliyor. Önemli olan acil çözümler bulmaktır. Yine en önemli taleplerden biri de yıllar önce cezaevi idareleri tarafından verilen disiplin cezalarının, tutsakların tahliyelerine yakın infaz edilmesidir. Tahliyelerin önünü almak için başvurulan bu kasıtlı politikanın da teşhir edilip hukuki işlemlerin yapılması ailelerin talepleri arasındadır. Zaten bu kasıtlı disiplin ve hücre cezalarının da tecritle birebir bağlantılı olduğunu düşünüyoruz.”