Av. Devedjian: Erdoğan işgal ve nefret kültürünün devamcısı

Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20. yüzyılda başlayıp 21. yüzyılda devam eden işgal ve nefret kültürünün sürdürücüsü olduğunu söyleyen Av. François Devedjian, “Ermeni ve Kürt halkına karşı işlenen suçlar meşrulaştırılmak isteniyor” dedi.

Türk devleti tarihsel geleneğinin devamı olarak yayılmacı politikalarını sürdürüyor. Türkiye NATO üyesi bir devlet olarak başta Kurdistan toprakları olmak üzere işgal ettikleri bölgelerde her türlü savaş ve insanlığa karşı suç işlemeye devam ederken, uluslararası hukuku korumakla yükümlü güçler ise, Türk devletinin tüm hukuksuzlukları karşısında sessiz kalmayı tercih ediyor. Öyle ki, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa zaman önce Rize’de katıldığı bir toplantıda İsrail’i kastederek, “Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız” ifadelerini kullanarak Suriye ve Irak topraklarında olduğu gibi bu bölgelerde işgalci konumda olduklarını itiraf etmişti.

Türk devletinin yürüttüğü bu yayılmacı politikayı Artsakh’da (Yukarı Karabağ) yaşananları yakından takip eden ve Ermeni halkı için uluslararası alanda hukuk mücadelesi veren Paris Barosu Avukatlarından François Devedjian ile konuştuk.

‘ERDOĞAN TALAT PAŞA’NIN MİRASINI SÜRDÜRÜYOR’

Erdoğan liderliğindeki Türk devletinin kendi sınırları ötesinde yürüttüğü yayılmacı politikanın tarihsel bir geleneğin devamı olduğunu söyleyen Av. François Devedjian, “Türkiye’nin bu yayılmacı politikası, yirminci yüzyılın başında Talat Paşa tarafından başlatılan, Atatürk tarafından devam ettirilen ve bugün Erdoğan tarafından sürdürülen politikanın bir devamı.

Bu durum, kelimenin en dramatik anlamıyla tarihi, azınlıkları ve hatta belirli bölgelerdeki belirli çoğunlukları, Türk devletinin gözünde Türk halkının bir parçası olmayan tüm halkları inkâr etme politikasıdır. Bu inkâr politikası, 20. yüzyılın başında Ermenileri olduğu kadar Rumları, Asuri-Keldanileri, Kürtleri ve birçok halkı ağır bir şekilde etkilemiştir” diye kaydetti.

‘YÜZYILI AŞKINDIR DEVAM EDEN SUÇLAR MEŞRULAŞTIRILMAK İSTENİYOR’

Tarihsel inkar politikasının bugün en açık haliyle Kürtlere ve Ermenilere karşı devam ettirildiğini ifade eden Av. Devedjian, “Kürt halkı bugün 35 milyondan fazla insanı temsil etmektedir. Dünyaya bu 35 milyon insanın bir devlete hakkı olmadığını söylemeye cüret etmek kabul edilemez. Bu nüfusun büyük bir çoğunluğu bugün Türkiye’ye çizilen sınırlar içerisinde ve Türk devleti bu gerçeği kategorik olarak reddetmeye devam ediyor. Tıpkı Ermeni soykırımını ve Ermenileri ve torunlarının Türkiye topraklarının bir kısmı üzerindeki haklarını tanımayı reddettiği gibi.

Türkiye, Kürtlere ve aynı zamanda Ermenilere yönelik tüm politikasıyla ve Azerbaycan'a verdiği destekle konumunu sağlamlaştırmayı ve 20. yüzyıl boyunca işlenen ve 21. yüzyılda da işlenmeye devam eden suçları meşrulaştırmayı amaçlamaktadır” dedi.

'AZERBAYCAN TÜRKİYE İLE AYNI YÖNTEMİ KULLANIYOR'

Türk devletinin açıktan desteği ile Azerbaycan tarafından işgal edilen Ermeni toprakları olan Artsakh’da Ermeniler adına her şeyin yok edildiğine dikkat çeken Av. Devedjian, bu işgalin ve suç ortaklığının kendisinden olmayan herkesi imha ve inkar et kültürünün devam ettiğinin en güzel kanıtı olduğunu söyledi. Av. Devedjian Artsakh’daki aktüel durumu şu sözlerle özetledi:

“Artsakh'taki mevcut durum tamamen dramatik, çünkü artık hiç Ermeni kalmadı. Artsakh'taki tüm Ermenileri yerlerinden sürdüler. Azerbaycan tüm bölgenin kontrolünü ele geçirmiş ve evleri, kiliseleri ve mezarlıkları yok ediyor. Türkiye ile aynı yöntemi uygulayarak, yani insanları sürerek ve yaşadıkları yerlerdeki izlerini silerek, bu toprakların Ermeni olmadığını iddia etmeye devam ediyor. Artsakh'ta bin yıldan fazla bir geçmişi olmasına rağmen Ermeni varlığından yakında hiçbir iz kalmayacak gibi.

Dolayısıyla durum dramatiktir. Uluslararası Adalet Divanı'nın aldığı bir karar, Azerbaycan'ı Artsakh halkının geri dönmesine izin vermekle yükümlü kılmaktadır. Bu karara saygı gösterilmelidir. Ancak karar ihlal edilmektedir. Uluslararası toplumun Azerbaycan'a karşı yaptırım kararı alması gerekir. Ancak Azerbaycan'ın bu karara uymaya hiç niyeti yok.

Gerçekte tüm Azerbaycan rejimi ve müttefiklerinin Ermeni düşmanlığı, Ermeni nefreti üzerine inşa edilmiştir. Ermenileri Artsakh'tan kovmak ve bu toprakları fethetmek Cumhurbaşkanı Aliyev için gerçek bir zaferdir. Ermenistan karşısında geri adım atmak gibi bir niyeti yok. Tam tersine, herhangi bir geri adım ya da ilerleme eksikliğinin kendi rejimini zayıflatabileceğini düşünüyor”.

‘SINIR GÜVENLİĞİ ADI ALTINDA SUÇ İŞLEMEYE DEVAM EDİYORLAR’

Türk devletinin işgal politikaları karşısında uluslararası toplumun içinde bulunduğu sessizliğe de değinen Av. Devedjian, “2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana, sınırlara dokunulmadığı takdirde savaş olmayacağı varsayımından hareketle, sınırların dokunulmazlığını uluslararası ilişkilerin bir ilkesi haline getirilmiş durumda. Bugünkü işgal politikalarının arkasındaki temel argüman bundan ibaret. Açıkçası, bu argüman büyük güçlerin çıkarlarına hizmet ettiği için de destekleniyor. Bu, en güçlünün yasasıdır. Güçlüler için sınırları sağlam tutmak avantajlıdır. Tırnak işareti içerisinde söylüyorum; küçükler ve zayıflar için, en hafif tabirle ezilenler için bu durum çok daha az geçerlidir.

Bugün Türkiye, işlediği suçları meşrulaştırmak için bu ilkeye dayanıyor. Sınır güvenliği adı altında suçlar işlemeye devam ediyor. Türkiye ile 70 yıldır ilişkileri olan Amerikalıları düşünün; dünyanın çok fazla bocalamasını önlemek için sınırların bu soyutluğunu korumakta çıkarları var.

Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı ve özgürlük talepleri yok sayılıyor, görmezlikten geliniyor. Bu kavramları tartışmaya bile açmak istemiyorlar çünkü bu kavramların patlamaya hazır olduğunu biliyorlar. Ancak özgürlük talebi, başlangıçta çalkantılara yol açabilse de, gerçek barışa ulaşmadan önce her zaman gerekli bir adımdır” diye kaydetti.

‘MÜCADELE ETMEYE DEVAM ETMELİYİZ’

Uluslararası güçlerin meseleleri ele alırken seçici davrandığını da söyleyen Av. Devedjian, Kürt ve Ermeni halkına karşı saldırılara dönük sessizliği kırmak için mücadele etmeye devam edilmesi gerektiğini kaydetti. Av. Devedjian devamla şunları ekledi: “Her halükârda barışın yoluna dönüleceğine inanıyorum. Ancak hukuka, haklılığımıza ve akla güvenmek şart. Bu zaman alacak, zor olacak ama biz kadim halklarız, çok şey yaşadık ama her şeye rağmen hala buradayız. Hukukun ve aklın insanlık içindeki ilerleyişi uzun, karmaşık ve zordur.

Ermeni soykırımının tanınması artık herkes için kabul edilebilir bir mesele. Artık hiçbir ciddi tarihçi bu soykırıma itiraz etmiyor. Ki bir süre önce bile durum böyle değildi. Bilgi ve akıl ilerliyor ve bence ilerlemeye devam etmeleri ve haklılığımız savunmak için mücadele etmeliyiz.”