Başaran’den ‘kadın ittifakı’ çağrısı

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, tüm kadınlara seslenerek “Gelin, barışı ve kadın ittifakını ve dayanışmasını hep beraber konuşalım” dedi.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, partinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

Başaran, 8 Mart ve Newroz kutlamalarına işaret ederken özellikle Newroz alanlarında ortaya çıkan en net mesajı, “Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözümünün adresi İmralı ve Sayın Öcalan’dır” şeklinde özetledi.

NEWROZ’UN MESAJI

Başaran, şunları ekledi: “Şimdi herkesin bir kez daha şapkasını önüne koyup bu süreci ve geleceği planlaması gerektiğini söylüyoruz. Bizlere de çokça sorumluluk yükledi halkımız. Bu süreçte mücadeleyi daha da büyütme ve sorunları çözme sorumluluğunu da Newroz alanlarında halkımız bir kez daha ifade etti. Newroz’un ve 8 Mart’ın en önemli mesajları tecrit ve cezaevlerindeki durumdu. Sayın Öcalan üzerinde yürütülen mutlak tecrit politikalarının, Sayın Öcalan ile son bir yıldır neredeyse hiçbir görüşme yapılmamasına karşı verilen refleks bu tecrit politikasından vazgeçilmesi, Sayın Öcalan'ın düşüncelerinin özgürce toplumla paylaşılmasının önünün açılmasıydı.”

CEZAEVLERİNDEKİ DURUM

Cezaevlerindeki duruma dikkat çeken Başaran, “İktidara buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz. Cezaevlerindeki her ölümden iktidar sorumludur. Sadece geçen haftalar içinde iki cenaze çıktı cezaevlerinden. İktidar bu sorumluluktan kaçamayacak. Cezaevlerinde yürütülen tecrit politikalarına, hasta tutsaklar üzerindeki düşmanca politikalara derhal son verilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

KADINA YÖNELİK ŞİDDET

Başaran, kadına yönelik şiddete değinerek, “Sadece 2022 yılının ilk 2 ayında 49 kadın, erkek şiddeti sonucunda katledildi. 49 kadın şüpheli bir biçimde bu süreçte yaşamını yitirdi. Biz biliyoruz ki, yaşamlarını yitirmelerinin birçoğu erkek şiddeti sonucundaki katliamdır. Son 3 ayda 8 kadın ‘balkonlardan düşerek’ yaşamını yitirdi” dedi.

‘ERKEKLİK İNDİRİMİ’

Başaran, “Türkiye’de istismar ve kadına yönelik şiddette böyle bir tablo varken; kadınlar evlerde, sokak ortasında, işyerlerinde erkek şiddetiyle yüzyüzeyken iktidar TCK’da bir değişiklik önerisi getirdi” diye tepki gösterdi.

TCK’daki değişiklikle pişman olduğunu söyleyen erkeklerin “erkeklik indirimi” alacağını söyleyen Başaran,  “Yine bu yasayla beraber birtakım suçlarla cezanın yükseltilmesi esas alınıyor. Ama biz biliyoruz ki cezalar ne kadar yükseltilirse yükseltilsin, infaz düzenlemesi yasaları gibi yasalar olduğu sürece ön kapıdan girdikleri cezaevlerinden arka kapıdan ellerini kollarını sallayarak aklanmış bir biçimde çıkacaklar” şeklinde konuştu.

Başaran, şöyle devam etti: “Bu yasayla bir taciz boyutuna gelen ısrarlı takip sonucuyla ilgili kadınların verdiği mücadele sonucunda bir düzenleme getiriliyor. Bu düzenlemede de yine erkekler düşünülmüş. Erkeklerin nasıl aklanacağı, nasıl cezasız bırakılacağı düzenlemeleri yapılmış. Kanun gerekçesinde ısrarlı takip suçunun işlendiğini kabul edilmesi için buna bir kriter olarak ciddi huzursuzluk oluşturulması esası aranıyor. Kim değerlendirecek? Hakim! Bu hakimler zaten erkek yargının eğitim sisteminden geçen, erkek egemen sistemin eğitiminden geçen, erkekleri anlamak için her türlü çabayı göstermek isteyenlerdir. Kadınlar bir de huzursuz olduklarını anlatmak zorunda kalacaklar. Bu huzursuzluk yetmeyecek, bunun ciddi olması gerekecek.”

CEZASIZLIK DEĞİL, TEŞVİK POLİTİKASI

Kadına yönelik suçların “göstermelik yasalarla ortadan kalkamayacağını” vurgulayan Başaran, “Bu göstermelik kanunları yapmak yerine iktidarın İstanbul Sözleşmesi’ni derhal uygulamaya devam etmesi gerekiyor. Çünkü biz İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte olduğunu ısrarla ifade ediyoruz” dedi.

Yargının yaklaşımını “bir cezasızlık değil, teşvik politikası” olarak değerlendiren Başaran, “Yargı erkekleri teşvik ediyor, iktidar erkekleri teşvik ediyor ve toplum içerisindeki erkekler kışkırtılarak kadına karşı bir güç olarak kullanılıyor. Kadınlar buna karşı sessiz kalmaya, makul ve makbul davranmaya ya da yaşamaya zorluyorlar. Biz bu yaşamı kabul etmeyeceğimizi daha önce de defalarca söyledik” ifadelerini kullandı.

SAVAŞ POLİTİKALARI

Savaş politikalarına da dikkat çeken Başaran, “Savaş kadınlar için göç, taciz, tecavüz, cinsel şiddet, ağır yoksulluk demek oluyor. Savaş kadın bedeninin sömürülmesi anlamına geliyor. Savaş kadın bedeninin savaş alanı haline getirilmesi anlamına geliyor” diye konuştu.

Başaran, “Savaş, tıpkı Kürdistan’da ve dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi tecavüzün bir savaş aracı haline getirilmesi anlamına geliyor. Erkeklerin oluşturduğu bu hegemonyada, ülkeler de tıpkı kadın bedeni gibi işgal ediliyor. Kadınlar bu süreçte ganimet olarak görülüyor. Savaş maalesef şiddetin pornografikleştirilmiş hali olarak karşımızda duruyor” diye ekledi.

KADINLAR SAVAŞIN TARAFI OLMAYACAK

Kadınların savaşın bir tarafı olmayacağını kaydeden Başaran, “Şu anda iktidarın Rusya ve Ukrayna arasında arabulucu olduğunu iddia ederken, bir taraftan Güney Kürdistan’a yönelik saldırı ve işgal girişimleri, diğer yandan Rojava'da ortaya çıkardığı tablo ortada. Kadınlar üzerindeki etki ortada. Biz kadınlar hem Türkiye’de hem de çözümsüz kalan bu savaş siyasetine karşı Kürdistan’da, Ortadoğu'da ve dünyada yürütülen savaş politikalarına karşı barışı konuşmayı kendimize esas olarak almalıyız” şeklinde konuştu.

Başaran son olarak şunları ifade etti:

“Buradan bütün kadınlara sesleniyoruz. Gelin, barışı ve kadın ittifakını ve dayanışmasını hep beraber konuşalım. Bunu 8 Mart’larda alanlarda sloganlarımızı birleştirerek, zılgıtlarımızı birleştirerek, sesimizi birleştirerek başardık. Önümüzdeki günlerde de daha geniş zeminlerde bir araya geleceğimize inanıyoruz. Tekrar ifade ediyorum: HDP Kadın Meclisi olarak üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. Bu konuda kadın mücadelesini büyütme ve bu rejimleri alaşağı etmek için her türlü sorumluluğu alacağız. İnanıyoruz ki kadınların ortak mücadelesi, kadınların kurduğu ittifak, bu savaş ve erkek ittifaklarının karşısında kazanacak. Kadınların ortak mücadeleyi büyüteceği ve yeni yaşamı kuracağına da inanıyorum.