Birdal: Bu çığlığı artık herkes duymalı

Tecridin sona ermesi için devam eden açlık grevleri direnişlerine karşı yaşanan sessizliğe tepki gösteren Akın Birdal, "Vicdanın artık uyanması gerekiyor, bu çığlığı herkes duymalı" dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin sona ermesi için Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevi eylemleri devam ediyor. Tecride tepki gösteren İnsan Hakları Derneği (İHD) onursal başkanı Akın Birdal, İmralı'da 20 yıldır devam eden bir hukuksuzluğun olduğuna dikkat çekti.

Dünya siyasi tarihinde de halk önderlerine yönelik bu tür tecrit uygulamalarının görüldüğünü vurgulayan Birdal, "2011 yılından bu yana avukatları sayın Öcalan ile görüştürülmüyor. 2016 yılında yine böyle bir tecrit söz konusu oldu, yine biz bazı arkadaşlarla girişimde bulunarak, Mehmet Öcalan’ın İmiralı’ya gitmesine katkıda bulunduk. Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı ile görüşüldü ve o tecrit sona erdi" dedi.

Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevi direnişi sonrası Mehmet Öcalan'ın İmralı Adası'na gittiğini hatırlatan Birdal, "Geçtiğimiz günlerde Mehmet Öcalan’ın İmralı adasına gitmesi, tecridin kırılması anlamına gelmez. Hukuken tecridin son bulması gerektiğini söylüyoruz. Hukuken tutsağın hakları vardır, uluslararası hukukla güvence altına alınmış. Bu tutsak, milyonlarca insanın benim önderim dediği bir kişilik ise o çok daha önemli. O zaman bütün o iradeyi cezalandırıyorsunuz. Sayın Öcalan’ın tecridi, barış, demokrasi, hak ve özgürlükler, ifade ve basın, savunma hakkının tecrit altına alınmasıdır" diye konuştu.

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINDAN OLUŞAN BİR HEYET KURULDU

Meseleye bu şekilde bakıldığında, bugüne kadar tecride itiraz edilmemiş olmasının bir sorun olduğuna dikkat çeken Birdal, Leyla Güven'in buna dikkat çektiğini ve görünür kılmak istediğini kaydetti. Leyla Güven’in bedenini açlığa yatırarak aynı zamanda Kürt sorununun çözümsüzlüğüne de dikkat çektiğinin altını çizen Birdal şunları söyledi: "Yargının gerçekten sorunsalına dikkat çekiyor. Cezaevlerindeki mahpusların ağır koşullarına dikkat çekiyor. Bir de uluslararası denetim mekanizmalarını teşhir ediyor Leyla Hanım.

AİHM, CPT, AK, BM, hani insan hakları evrenseldi, insanların ortak gözetiminde korunacaktı. Ama ne yazık ki bu devletler ve uluslararası topluluklar emperyal güçlerin etki alanına girdiği için bu sonuçları yaşıyoruz. Leyla hanımı ziyaret ettik. Eren Keskin arkadaşımızla, son 10-15 gündür yoğun bir çaba içindeyiz. Bir heyet oluşturduk, insan hakları savunucuları, sanatçılar yer alıyor.

Yetkililerle görüşme olanağı bulamıyoruz. Bir takım çevreleri harekete geçirmeye çalışıyoruz, seyircilikten ve sessizlikten kurtaralım bu toplumu. Çünkü vicdanın artık uyanması gerekiyor, bu çığlığı herkesin duyması gerekiyor. Ama ne yazık ki, bu seyircilik ve suskunluğa bir de bahanelerle sessiz kalanlar var. Söylenene değil de görülen ve yaşananlara bakalım" dedi.

KANAYAN YARAYI HEP BİRLİKTE SARMALIYIZ

Daha önceki açlık grevlerinde insan hakları savunucuları, vicdan sahibi, aydınları harekete geçirdiklerini hatırlatan Birdal konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Şimdi günlerdir muhatap bulamıyoruz. Bu yaşam hakkının korunması, her koşulda bir hukuk devletinin yükümlülüğü altındadır. Göremiyoruz, muhatap bulamıyoruz. Bakın bir yerel seçim süreci, görüşme olanağı sağlanıp, avukat arkadaşların İmralı'ya gitmesi, tecridin son bulması, Leyla Güven başta olmak üzere, açlık grevi direnişçilerinin de bu işi sonlandırması, Newroz'u daha da parlak kılacaktı. Ve bu bir fırsattı aslında.

Biraz normalleştirmek, gerilimi aşağı çekmek için, pragmatik yaklaşırsa emin olun prestij bile kazanabilirlerdi. Ama ikinci seçenek var. Şiddet, çatışma ve cenazelerden kaos yaratmak ve onun sonuçlarından yararlanmak gibi, ikincisi uygulanıyor, en kötüsü bu. Uluslararası kuruluşlara, insan hakları, emek örgütleri, meslek odaları bunların bağlı olduğu uluslararası kuruluşların çağrı yapması gerekiyor. Onların kendi hükümetleri ve uluslararası kuruluşlara baskı yaratmaları gerekiyor.

İkincisi, TBMM bir insan hakları inceleme komisyonu var, neyse görevi işte bugün var olmalı. Meclisin iradesine karşı tecridin son bulması için bir araya gelmeli. Ayrıca belediye başkan adayları, bu platformlar, hakların, özgürlüklerin kullanılması için bir platform olmalıdır. Bu sonlanmalı, kanayan yarayı hep birlikte sarmalıyız. Bu şiddet, çatışma ve düşmanlık politikasının sonuçlarıdır. Ve bundan nemalanmaktır. Oysa herkesin nemalanacağı, demokrasi, adalet, barış için bir arada yaşamaktadır."