Bolu'da tutsaklar baskılara karşı açlık grevinde

Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’ni ziyaret eden hukuk ve insan hakları örgütleri, tutsakların hak ihlallerine karşı 30 Eylül’de açlık grevine başladığını açıkladı.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), 14 Ekim’de Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’ne yaptığı ziyarete dair raporunu yayımladı. Tutsaklar Nevzat Öztürk, Maruf Türkan, Erdal Tuncel ve Hayati Kaytan ile görüşüldüğünün açıklandığı raporda, yaşanan hak ihlallerine yer verildi. Cezaevinde 170 siyasi tutsağın bulunduğu ve bu tutsaklardan 4’ünün tekli, diğerlerinin ise 3 kişilik hücrelerde kaldığının aktarıldığı raporda, cezaevi müdürünün değişmesiyle hücrelerde haftada iki kez baskın düzenlendiği belirtildi.

'BUNLAR İYİ GÜNLERİNİZ' TEHDİDİ

Raporda, tutsakların şu görüşlerine yer verildi: "Bu aramalar adeta bir talan şeklinde yapılıyor. Eşyalar dağıtılıp yerlere atılıyor, kantinden satın aldığımız cımbız, makas, keçeli kalem ve metal tabak gibi malzemelerine el konuluyor. Bir haftada 4 arama dahi yapıldığı oluyor. Aramalarda ‘daha bunlar iyi günleriniz’ deniliyor.  Provokatif söz ve davranışlara maruz kalıyoruz. Usule aykırı olduğu halde yapılan aramalarda hücrelerden çıkarılıyoruz."

Raporda, 3 yıldır spor ve atölye gibi faaliyetlerin keyfi bir şekilde yasaklandığının aktarıldığı raporda, “İdare tarafından pandemi gerekçe gösterilerek bu faaliyetler engellenmektedir. Mahpusların sohbet hakkı engellenmektedir. Havalandırma saatleri kışa girildiği gerekçesiyle düşürülmüş olup özellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası bulunanlarda bu saatler güneşin olduğu saatlere denk gelmediği için mahpuslar güneşten yeterince faydalanamamaktadır” denildi.

SUDAN KİTABA KADAR ENGELLEME

Odalara günlük 150 litre sıcak ve 300 litre soğuk su olmak üzere su kotası getirildiğinin belirtildiği raporda, cezaevi idaresinin çeşitli gerekçelerle eşyalara el koyduğunu, “yangın çıkabilir” bahanesiyle kitaplara el koyup, kota getirdiği ifade edildi. Raporda, “Mahpuslar kotanın 4 tişört, 2 kazak, biri kışlık 3 ayakkabı, 1 terlik ve 2 pijama şeklinde uygulandığını, Bolu’nun iklim olarak diğer hapishanelerden farklı bir iklimsel koşula sahip olduğunu, 2 kazak kotasının kendilerini yaşamda zorladığını, 1 terlik kotasının hem banyoda hem günlük yaşamda aynı terlikleri kullanmaları sonucunu doğurduğunu bunun da ıslak ayakla dolaşmaları zorunluluğu yarattığını ve sağlık sorunlarına sebep olacağını belirtmişlerdir” diye kaydedildi.

Üç kişilik hücrelere ayda 200 TL elektrik faturasının yansıtıldığı, yemeklerin “tek tip” ve kalitesiz olduğu, kantin fiyatlarının ise yüksek olduğunun belirtildiği raporda, ayrıca İdare ve Gözlem Kurulunun yol açtığı ihlallere de işaret edildi. Kurulun tutsakları görüşmeye çağırmadan infazlarını ertelediğinin vurgulandığı raporda, “Uyku düzenine uymama, az kitap okumuş olma, elektrik ve su tasarrufu yapmama şeklinde gerekçelerle iyi halli olmadığına dair kararlar vermektedir. Bu kararlara karşı infaz hakimliği ve Ağır Ceza mahkemesine yapılan başvurulardan da olumlu sonuç elde edilememekte, mahpusların koşullu salıverilme hakları engellenmektedir. Bolu cezaevinde bu şekilde şimdiye dek bilinen 6 kişinin tahliyesi engellenmiş olup tahliyesi yaklaşan mahpuslar da aynı şekilde tahliyelerinin engelleneceği endişesini taşımaktadırlar” diye kaydedildi.

AÇLIK GREVİ

Cezaevinde 50 hasta tutsak olduğu ve bunlardan 20’sinin ağır hasta olduğu bilgisine yer verilen raporda, tutsakların hastaneye götürülmesi sırasında baskıya maruz kaldığı kaydedildi. Raporda, söz konusu ihlallere karşı tutsakların 30 Eylül’de 5 kişilik gruplar halinde 10’ar gün açlık grevi eylemine başladığı ifade edildi. Tutsakların ayrıca 17 Ekim’de 2 hafta boyunca telefona çıkmama eylemi yaptıkları, bunun yanı sıra kapıya vurma şeklinde de eylem yaptıklarının kaydedildiği raporda, eylemler nedeniyle idarenin 136 tutsak hakkında disiplin soruşturması başlattığı kaydedildi. Raporda, ihlallerin son bulması yönünde idare ile görüşme yapıldığı ancak idarenin olumsuz yanıt vererek, “çözümsüzlüğü” dayattığı vurgulandı