Bozarslan: Çözüm değil, Sünni Türklüğün egemenliğine girin dayatması var

Kürt sorunu bağlamında yapılan tartışmaları değerlendiren Prof. Hamit Bozarslan, “Amaç sorunu çözmek değil. Kürtlerin meşrutiyetini tanımıyorlar. Sünni Türklüğün egemenliğine girin dayatması var. Bunu reddeden Kürt hedefte, tıpkı Rojava gibi” dedi.

HAMİT BOZARSLAN

Ortadoğu’da taşlar yeniden yerinden oynarken Kürtlerin kendi iç entegrasyonu sağlamak zorunda olduğunu kaydeden Bozarslan, Kürt sorununun bir ülkeyle sınırlı olmadığını ve bölgesel bir sorun olduğunun iyi anlaşılması gerektiğini vurguladı. İran’ın son dönemde altığı ağır darbelere de dikkat çeken Bozarslan, “İran’da yeni kıpırdamaların olması söz konusu. Bu süreçte Kürtler, istese de istemese de çok önemli bir rol oynayacak. Bunu, 2022’de gördük. 2022’de Kürdistan’dan gelen Jin Jiyan Azadî sloganı, İran’ın sloganı haline geldi ve Kürdistan, Bellücistan’a bir referans olarak ortaya çıktı. Kürtlerin şu andan itibaren değişik senaryoları hesaba katması zorunlu” diye kaydetti.

AKP rejiminin ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti Milletvekillerinin elini sıkması ve ardından 26 yıldır işkence koşullarında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıyla birlikte Türkiye’de yeniden Kürt sorunun çözümü üzerinden tartışmalar yaşanmaya başlandı. Ortadoğu’da dengelerin değiştiği bir dönemde Devlet Bahçeli’nin yaptığı bu çağrı ne anlama geliyor? Türk devleti adını bile koymaktan çekindiği Kürt sorununu gerçekten çözmek istiyor mu? Bu çağrının doğrudan Abdullah Öcalan’a yapılması ne anlama geliyor? Ortadoğu’daki taşlar yeniden yerinden oynarken Kürtleri ne bekliyor?

Tüm bu soruların cevabını konunun uzmanı Paris Sosyal Bilimler Yüksek Okulu profesörlerinden Ortadoğu Uzmanı Hamit Bozarslan ile konuştuk.

ŞEFFAFLIK YOK

Kürt sorununun çözümü üzerinden Türkiye’de yapılan tartışmaların şeffaf olmadığı için bu konuya sağlıklı yorum getirmenin zor olduğuna dikkat çeken Prof. Bozarslan, “Bahçeli’nin çağrısı Türkiye’de çok tartışıldı. Kürt çevrelerinde de bu konu ele alınıp tartışıldı. Bu gelişmelerin analizini yapmak çok zor çünkü bunu engelleyen en büyük olgu bir şeffaflığın olmaması. Bu sürecin içinde kimler var? Hangi aktörler işin içerisinde? MHP kendisini mi temsil ediyor, başka güçleri mi temsil ediyor? Kürt meselesi dolaysıyla AKP içerisindeki gerginlikler ne durumda?   Tüm bu soruların cevabını bilmiyoruz” dedi.

DERTLERİ KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEK DEĞİL

Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin Bahçeli’yi böyle bir çağrı yapmaya itmiş olabileceğini işaret eden Ortadoğu uzmanı Bozarslan, “Bahçeli’nin çağrıyı yaptığı dönemde Lübnan’daki savaş devam ediyordu. Esad rejimi hala düşmemişti. ‘İsrail Kürt meselesine el atabilir. Bu durum Türkiye’yi zayıflatır. Bunu, İsrail yapacağına biz yapalım’ düşüncesine taşıyorlar. Bu meseleyi dış güçlere bırakmayalım, kendimiz yapalım düşüncesi 1990’larda, 2000’lerde de dile getirilmişti. Bu yaklaşımın ve çağrıların özünde Kürt sorununu tanımak yok, temel amaçları Kürt sorununu Türk meselesi olarak tanımlamak. Buradaki temel amaç var olan gerginliklerin kısa süreliğine önüne geçmek.

Bugün ortaya konan veya yapılan da bu yaklaşımdan ibaret. Var olan tutum Esad’ın devrilmesinden sonra da devam edecek mi bilmiyoruz. Her halükârda ABD ve Avrupa Kürtler ve Türkiye arasında bir müzakerenin olmasını destekler. Kürtler arasında da böyle bir beklenti var. Zaten Türkiye’de bir muhalefet yok” diye kaydetti.

KÜRT HALKININ MEŞRUTİYETİNİ TANIMAK İSTEMİYORLAR

Bahçeli’nin çağrılarının ve Kürt sorununun çözümü bağlamında ortaya konan tutumun Kürt sorununun varlığını ve Kürt halkının meşrutiyetini tanımaktan uzak olduğunun altını çizen Bozarslan, şunları ekledi: “Benim açımdan en önemli sorun, Öcalan’ın meclise gelip gelmemesi değil, Kürt meselesinin ve Kürt halkının meşrutiyetinin kabul edilmesi. Eğer bu olmazsa, bu durum gelecekte yeni sorunların olmasını da kaçınılmaz kılacaktır. Yapılan çağrılar kesinlikle Kürt sorununun tanınması anlamına gelmiyor. Kürt meselesinin ve halkının tanınması ve meşrutiyet olgusu sadece Türkiye ile sınırlı değil. Kürt meselesinin Ortadoğu’nun bir olgusu olduğunun kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, ne Suriye Kürtleri ne de Türkiye Kürtleri bağımsızlık istemiyor. Niyet ciddiyse Rojava’nın statüsü tanınabilir”.

SUNNİ TÜRKLÜĞÜN EGEMENLİĞİNE GİRİN DAYATMASI VAR

Türk devletinin Kürt halkının Sünni Türklüğün egemenliğine girin dayatmasının devam ettiğini kaydeden Bozarslan, “Var olan yaklaşıma baktığımızda, ortaya konan şu: tamam siz varsınız, sizin varlığınız kabul edebiliriz, belki size karşı haksızlıklarda oldu. Ama artık mecliste bir temsiliniz var. Bir lideriniz var. Biz bunların hepsini kabul ettikten sonra, siz de Türkiye’nin ya da Türklüğün emrine girin dayatması var.

Aslında 2014 ve 2015’te olanda buydu. Erdoğan’ın ve AKP’nin o dönemdeki söylemlerine baktığımız zaman var olan rejimin tutumu şöyleydi: Tamam biz Kürt varlığını kabul ediyoruz. Bir barış sürecine de hazırız. Tamam köy yakmalar gibi baskıları kınıyoruz. Bu konuda haklı olduğunuzu söylüyoruz. Tüm bunları yaptıktan sonra, sizde Sünni Türklüğün emrine giriniz.

ROJAVA BOYUN EĞMEDİĞİ İÇİN HEDEFDE

O dönem Suriye Kürtleri bu dayatmayı ve dikteyi reddettikleri için barış süreci çöktü ve Türkiye Rojava’ya karşı bir düşmanlık politikası güttü.

Yani söz konusu olan Kürtler, Kürt olarak mı kabul edilecek, yoksa Türklüğün elindeki bir güç olarak mı kabul edilecek. Benim son dönemde yaşanan tartışmalara ilişkin okumalarım bunlar. Dediğim gibi şeffaf bir durumda olmadığımız ve bu konuda elimde en ufak bir belge ve bilgi olmadığı için bu yorumların ötesine gidebilmem mümkün değil” diye konuştu.

ABDULLAH ÖCALAN’IN GÜCÜNÜ KABUL EDİLDİ

Devlet Bahçeli’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıların, Abdullah Öcalan’ın gücünün kabul edilmesinin bir göstergesi olduğunu belirten Bozarslan, PKK’ye silah bırak demenin anlamsız olduğunu kaydetti. Bozarslan devamla şunları ekledi: “Her halükârda son 10 yıllık sürece baktığımız zaman, PKK’nin Türkiye’ye karşı silahlı mücadelesi en alt düzeyde. Fakat, PKK’nin varlığı bugün sembolik varlık ve Türkiye’deki Kürt hareketinin referansı. Kürtler açısından sembol olarak kabul edilen bir parti. Öcalan’da Kürtler arasında sembol olarak kabul edilen bir lider.  Fakat silahlı mücadeleden bahsedersek 2015’ten sonra PKK’nin Türkiye’de güçlü bir silahlı mücadelesinden bahsetmekte zor.

KÜRT SORUNU BÖLGESEL BİR MESELE

Kürtlerin meclisteki varlığı, her seçimde kayyumlara rağmen belediyelerin tekrardan kazanılması bir zafer ve Kürtlerin yenilmediğinin bir göstergesi. Kürt toplumu oldukça bilinçli bir toplum. Kürt direnişinin ekseni artık çok değişik zeminlere kaydı. Kürt meselesi PKK’den çok daha önce başlayan ve bugün de devam eden bir mesele. Kürt meselesi sadece Türkiye’de olan bir mesele değil, aynı zamanda bölgesel bir mesele. Bütün bu sorunlar, Bahçeli’nin ve AKP’nin konuşmalarında ortaya çıkmıyor”.  

KÜRTLER İÇ ENTEGRASYONUNU SAĞLAMAK ZORUNDA

Ortadoğu’da dengeler yeniden değişirken bölgede Kürtleri ne bekliyor sorusunu da yanıtlayan Bozarslan, asıl sorunun bu süreçte Kürtlerin ne yapması gerektiği şeklinde olması gerektiğini kaydetti. Bozarslan şunlara dikkat çekti: “Bölgede özellikle Suriye’de ABD’nin oynayacağı rol çok önemli. Sanırım belirleyici bir rol ve yönetime gelecek olan Donald Trump yönetiminin alacağı kararlar belirleyici. Fakat, burada Kürt hareketlerine ve aktörlerine de eleştirilerde bulunmak gerekiyor. Kürtlerin ne yapması gerekiyor sorusunu sormak gerekiyor. Çünkü her şeyi dışarıdan da beklememek gerekiyor. Kürtler bazı konularda oldukça atıl davranmaktalar. Şu anda yapılması gereken en önemli olgu defalarca dile getirdiğim gibi; Kürtler arasında iç entegrasyonun sağlanması.

Şu anda Irak’ta bir Kürdistan’ın var olması kendi başına bir mucize. 80’lerde kimse böyle bir durumu tahmin edemezdi, Enfal operasyonlarını, köy yakmalarını hatırlarsak böyle bir Kürdistan’ın olması çok önemli.

Ama bugün bu Kürdistan’a baktığımızda, ikiye bölünmüş bir Kürdistan mevcut.  Bir kısmı İran’a karşı, diğer kısmı ise Türkiye’ye karşı oldukça korkakça davranan bir Kürdistan var ortada. Bu iki Kürdistan arasındaki entegrasyon muhakkak sağlanması gerekiyor. Ve Irak Kürdistan’ı ile Rojava arasındaki ilişki mükemmel bir noktaya gelmese bile iyileştirilmesi ve iki bölge arasındaki iç entegrasyonun sağlanması gerekiyor. Sınırların geçişken bir hala gelmesi, Irak Kürdistan’ın Rojava’yı tanıması ve Rojava ile ortak bir diplomasi geliştirmeye çalışması gerekir. Bu konularda yapılması gereken çok şey var. Kürtleri gelecekte ne bekliyor sorusunun anahtarlarından birisi bu noktada ortaya konacak tavır olacak”.

İRAN’IN MİLİS STRATEJİSİ TÜMÜYLE ÇÖKTÜ

Hamas’ın 7 Ekim saldırılarının ardından Ortadoğu stratejisinde önemli darbeler alan ve Kürtler açısından denklemin bilinmeyen bir unsuru olarak duran İran’da ne olacak sorumuzu da yanıtlayan Bozarslan, Kürtlerin bu saatten sonra artık değişik senaryoları hesaba katması gerektiğini kaydetti. Bozarslan, “İran son dönemde sembolik olarak çok ağır yenilgiye uğradı. Humeyni birkaç yıl önce, ‘Biz İran Cumhuriyeti’ne dönüşürsek, Batı bizi hemen kabul edecek. Ama biz hiçbir zaman İran İslam Cumhuriyeti’ne dönüşmeyeceğiz çünkü biz İran İslam Cumhuriyeti ve İran İslam Devrimi’yiz’ diyordu. Yani İran İslam Devrimi’nin, İran’ı aşan bir devrim, Ortadoğu’nun tümünü içeren bir devrim olduğunu söylüyordu. Bu strateji, İran yanlısı milislerin var olmasını gerektiriyordu. Gelinen aşamada İran’ın bu stratejisi tümüyle iflas etti.

Yemen’de, Irak’ta, Lübnan’da, Suriye’de iflas etti.

KÜRTLER DEĞİŞİK SENERYOLARI HESABA KATMAK ZORUNDA

Bu durum, İran’da ciddi bir meşrutiyet kaybını getirmekte. Eğer İran artık devrimini ihraç edemiyorsa, milisler yoluyla Ortadoğu’da bir nüfus gösteremiyorsa bu rejimin meşrutiyeti ne olacak? Buna bağlı olarak İran’da bir devrim ve rejimin çökmesini beklemeksek bile, yeni kıpırdamaların olması söz konusu. Bu kıpırdamalarda, İran Kürdistanı istese de istemese de çok önemli bir rol oynayacak. Bunu 2022’de gördük, 2022’de Kürdistan’dan gelen Jin Jiyan Azadî sloganı, İran’ın sloganı haline geldi ve Kürdistan, Bellücistan’a bir referans olarak ortaya çıktı. Geleceğe yönelik çok şey söyleyemesek de Kürtlerin şu andan itibaren değişik senaryoları hesaba katması zorunlu” diye dikkat çekti.