Buca’da siyasi tutsakların can güvenliği yok
Buca Cezaevi’nde tutsak edilen Halis Dağhan, özel ve psikolojik harp uygulamalarına dikkat çekerek, can güvenliklerinin kalmadığını bildirdi.
Buca Cezaevi’nde tutsak edilen Halis Dağhan, özel ve psikolojik harp uygulamalarına dikkat çekerek, can güvenliklerinin kalmadığını bildirdi.
İzmir Buca 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda tutsak olan Halis Dağhan, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Amed Milletvekili Serhat Eren’e gönderdiği mektupta maruz kaldıkları hak ihlallerini anlattı.
Özel ve psikolojik harp uygulamalarının cezaevinde ağır bir şekilde sürdüğüne dikkat çeken tutsak Dağhan, “Kaldığımız hapishanede ideolojik-politik saiklerle yapılan uygulamalar keyfilikler, hukuksuzluklar ve bunların neticesi olan ağır sosyal tecrit ayyuka çıkmış. Sağlık güvenlik, sosyal yaşam haklarımız ihlal eden düzeye getirilmiştir. Maalesef tüm çözüm çabalarımız ilgili kurumlar tarafından dikkate alınmamaktadır" dedi.
Yedi madde halinde hak ihlallerini sıralayan Dağhan, “Öncelikle hapishane yönetimi tüm siyasi tutsak arkadaşlarımızı farklı blok ve koridorlarda tutulmaktadır” dedi.
Deniz Ataş isimli tutsağın adli tutuklu olan faşist kişiler tarafından ve devletin yönlendirmesi ile saldırıya uğradığını aktaran Dağhan, “Hakaret, küfür ve tehditler edilmekte” dedi. Sosyal tecride maruz kaldıklarını ve psikolojik baskı uygulandığını kaydeden Dağhan, kaldıkları odalarda yeterli hava sirkülasyonu da olmadığını, hücrelerin pencerelerine sineklik tipi teller monte edildiğini belirtti.
“Sadece hücre içerisinde daracık bir alanda tutuluyoruz” diyerek tellerin kaldırılmasını isteyen Dağhan, ayrıca hücre içerisinde 24 saat kayıt yapan kamera bulunduğuna dikkat çekti.
Dağhan, “Kamera banyo, tuvalet ve yatak dahil bütün yaşamımızı 24 saat izlenmekte ve kaydetmektedir. Bu yola mahremiyet ve özel yaşam bırakılmamıştır” diyerek, kameranın kaldırılmasını talep etti.
Bununla birlikte “Her gün onlarca kez gardiyanlar yersiz bir şekilde odamıza hücremize girmektedirler biz bu yolla psikolojik baskı altına alınıyor ve huzursuz ediliyoruz” diyen Dağhan, “can güvenliklerinin risk altında olduğunu” aktardı.
Dağhan, hava almak için başka bir bölüme götürüldüklerini ve sadece iki saat faydalanabildiklerini belirtirken, “Ben tutukluyum ama günün 22 saatini havasız gün görmeyen, kamera ile 24 saat izlenen gardiyanların her gün onlarca kez yersiz girip çıktığı ve kapıların tüm şiddeti ile hücreyi titretircesine ve gümbürtüsü ile çarptırılarak kapatıldığı hücrede tutulmaktayım. Ağırlaştırılmış müebbet koşulları tutuklu ve normal hükümlüler için uygulanıyor” dedi.
Çamaşırlarını, nevresim ve battaniyelerini de daracık hücrede yıkayıp aynı yerde kurutmaya çalıştıklarını söyleyen Dağhan, “Açık havada 30 dakikada koruyacak bir tişört hücre içerisinde iki günde ancak kuruyor” diyerek oluşan nemlli ve rutubetli havanın yarattığı sonuçlara dikkat çekti.
Dağhan, son maddede şunları ifade etti: “İdare tüm arkadaşlarımıza farklı blok ve bölümlerde tutmasından dolayı spor ve sohbet gibi faaliyetlerden yararlanma hakkımızda fiilen kaldırılmış durumda. Bu hapishanede 20 kişiyiz. On kişiye kadar faaliyete çıkma hakkımız var. Ama 20 kişi 6 grup olarak çıkarılıyor. Kimisi 3 kimisi 4 kimisi 2 kimisi de tek çıkarılıyor. İdare sosyal tecrit politikalarını bu alanda da teşmil ederek, spor ve kültürel tecritte de yaymıştır. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 27. 07.2007 tarih ve 46/1 Nolu genelgesine ortak etkinlikler bölümünün 13’üncü maddesi açıkça ihlal ediliyor ve uygulanmıyor."
Dağhan, hak ihlallerine ilişkin cezaevine bir heyetin gelmesini ve kendileri ile görüşülmesini istedi.