Bülbül: Sorunu yaratan sistemdir

HDP Milletvekili Bülbül, Alevi sorununu yaratan, inancını inkar edenin sistemin kendisi olduğunu belirterek, “Bu inkarı kamusal alana taşıyan, siyasallaştıran, yasayla tarif eden sistemin kendisidir” dedi.

HDP Milletvekilli Kemal Bülbül, Alevi sorununun, Türkiye’deki diğer sorunlarla bir bütün olduğunu ve bir başkanlık verilerek  çözülemeyeceğini belirtti. Bülbül, bunun sadece inançsal bir sorun da olmadığının altını çizdi.

ANF’ye konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Kemal Bülbül, Aleviliği kültür içinde ele alıp Kültür Bakanlığına bağlamaya çalışmanın Alevilik inancını aşağılamak olduğunu söyledi. Bülbül, şunları ifade etti: “Kültür ve Turizm Bakanlığı, oldu bitti kültür ve turizm kavramlarına, sahillere gitmek, ören yerlerini ziyaret etmek gibi ikilemde, sadece turizm ölçeğinde bakan, nasıl para geliri elde edilir ölçeğinde bakan ve onu bakan yapan AKP Genel Başkanı’nın bakışından bir farkı yok. Kültür dendiğinde AKP ve Kemalistler kültürü, oryantalist, pozitivist ve İslamofaşist bir zihniyetle ele alır. Onlara göre Alevi kültürü, saz çalmak, semah dönmek gibi figüratif şeylerden oluşur. Bu bakış açısı küçümseyici, aşağılayıcı ve ötekileştiricidir. Alevilik, elbette ki kültür ögesi içinde yer alır. Ancak kültür ögesi bütün evreni kapsayan, insana, doğaya, kainata dair yaşamsal, inançsal, duygusal, ekonomik ne varsa hepsini inşa eden bir şeydir. Dolayısıyla Alevilik inancı, AKP’nin, Erdoğan’ın ya da Kültür Bakanlığının tarifi ettiği gibi dar kalıplardan oluşan bir şey değil. Diğer bütün inançlar gibi, yaşamsal her şeye tanım getiren; insan-insan, insan-devlet, insan-doğa, insan-hakikat, insan-kutsal ilişkilerini düzenleyen ve bu ilişkilere tanım getiren hem sosyolojik hem felsefik hem de inançsal devasa bir olgudur.”

SÜNNİLİĞİN BİR KOLU DEĞİL

Alevi inancının, Sünniliğin bir kolu olmadığını kaydeden Bülbül, “Diyanet’in oluşturduğu Sünniliğin bir kolu olarak görülüyor. Diyanet’in oluşturduğu Sünnilik, Hanefilik değildir. Toplum bunu iyi bilmeli, bu devlet dinidir. AKP, Diyanet ve devletin geleneksel aklıyla oluşturulmuş, camiler birer devlet dairesi haline getirilmiş, İslam’ın ibadeti sadece namaz ögesine indirgenmiştir” dedi.

SORUNU YARATAN SİSTEMDİR

Bülbül, Alevi sorununu yaratanın sistemin kendisi olduğunu şu sözlerle dile getirdi: “AKP, görsel okuma noktasında bakar kördür. Kürt’ü görmez, Alevi’yi görmez, kadını görmez, görmezden gelir. Bugüne kadar görmezden geldiği sorunları, 2023’e giderken apar topar bir çuvala koyup çözüyormuş gibi yapmak, asıl İslamofaşist yaklaşım budur. Aslında dinci faşizm demek daha doğru olacak. Eskiden beri sistemin aklı, sorunları birbirinden ayrıştırarak çalışıyor. Alevilikle kadının, kadınla ekonominin, ekonomi ile Kürt sorununun, Kürt sorunu ile eğitimin, eğitim ile gençliğin bir ilişkisi yokmuş gibi yaklaşıyor. Üniversiteye atanan kayyumu protesto etmek için dışarıdan gelen desteğe ‘terörist’ derler. Dayanışmayı kırar, dayanışma ruhunu çürütür. Alevi sorunu sadece Alevilerin sorunu değildir. Alevi sorunu, sistemin sorunudur. Alevi sorununu yaratan, Alevi inancını inkar eden sistemin kendisidir. Bu inkarı kamusal alana taşıyan, siyasallaştıran, inkarı yasayla tarif eden sistemin kendisidir.”

MAKROPOLİTİK BİR SORUNDUR

Bülbül, Alevi sorununa sadece inançsal bir sorun olarak bakılmaması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Kürt sorunundan dolayı yoksulluk; Alevi sorunundan dolayı baskı, zulüm, katliam, ırkçılık, tekçilik; kadın sorunundan dolayı erkek egemen magandalık ve bunun tamamının birbirine kilitlendiği bir dinci faşist sistem var. Dinci faşist sistemin bu bakışını çözmeden, anlayıp tahlil etmeden bizim sorunlara çözüm getirmemiz mümkün değil. Bu anlamda Türkiye aydının da bir sorunu var. Alevi sorununa sadece bir inançsal sorun olarak bakıyorlar. Alevi sorunu, ekonomik, eğitimsel, kamusal, hukuksal ve toplumun yaşayışını düzenleyen tüm kurallara etki eden makropolitik bir sorundur.

NİYE TÜRKÇE İBADET EDELİM?

Ekonomik sorundur, çünkü Aleviler, sistem tarafından bilinçli olarak yoksulluğa mahkum edilmiş. Kırsal alanda, verimsiz tarım bölgelerine, kente gelmişse işsizliğe mahkum edilmiş. Herhangi bir devlet dairesinde işe girecekse yazılı sınavı geçer, mülakatı geçemez. Toplumun en yoksul kesimini teşkil eden, alt sınıfı, proletaryayı teşkil eden kesimdir. Eğitimsel sorundur, Alevi toplumuna ırkçı, tekçi eğitim sistemi; zorunlu din dersi dayatılıyor. Alevi toplumu, Kürt, Türkmen, Türk, Arap ve Romanlardan oluşuyor. Türk ve Türkmen Alevileri dışında, kendi ana dilinde eğitim hakkı olan bir Alevi topluluğu yok. Kendi dilinde ibadet hakları da yok. Birçok cemevinde ‘Türkçe ibadet edin’ diye bir yaklaşım var. Niye Türkçe ibadet edeceksek… O cemevinde Kürtler, Araplar ve Romanlar da vardır. Aleviler kamuda rahat yer alamıyor. Müdür, vali, emniyet müdürü olamıyor. Bu ülkede biz varız ve bu ülkeyi yönetme hakkımız var. Bu hakkımız engelleniyorsa haklarımıza bir tecavüzdür. Hukuki bir sorundur, çünkü Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile Alevilik yasaklanmıştır.”

AYDINLARIN BAKIŞI EKLEKTİK

Faşizmin her alanda saldırıp elinden geleni yaptığını, ancak Türkiye aydınlarının ise üstlerine düşeni yapmak konusunda eklektik davrandığını belirten Bülbül, şunları ekledi: “Dünya aydınları, biz HDP’deki aydınlar herkesin kendini sorgulaması gerekiyor. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın ahlaki-politik toplum söylemini, toplumun tüm kesimlerine, bütün cinsiyet gruplarına, inanç gruplarına, bütün sınıflara, insanlara anlatmalıyız. Ahlaki-politik toplumdan kasıt, herkesin bir bilinç düzeyinde siyasete katılımı ve siyaseti sadece bir parti üyeliği ile değil; kültürel, eylemsel ve düşünsel katılımla yapılması gerektiğidir.”